İki “Nâyzen” Arasında Bir “Hezârfen”
Hulusi Özbay
Fransız mütefekkir Roland Barthes, meşhur Galli fotoğrafçı Charles Clifford’un Granada’da çektiği bir sokak fotoğrafı olan “Alhambra” için “orada yaşamak istiyorum” temennisinde bulunuyor. Ben de Hezarfen Üstad Necmeddin Okyay’ın 1961 senesine kadar ikamet ettiği Üsküdar’ın Toygartepesi’ndeki ahşap evinin güllerle müzeyyen bahçesinde çekilmiş bu fotoğraf için belki benzer şekilde “orada bulunmak isterdim” hayâline kapılıyorum. 1955 senesi… Fotoğrafta, Üsküdar’ın Toygartepe semtinde, Şâir Ruhi Bey sokağında bulunan beş numaralı, iki katlı ahşap evin dört dönümlük geniş ve gül rayihalı bahçesindeki ahşap iskemlelerde yirminci asrın büyük hat, ebru ve kitap sanatları üstadı Necmeddin Efendi’ye solunda Neyzen Halil Can sağında ise Neyzen Niyazi Sayın’ı ney üflerken görüyoruz.
Hezarfen Hattat Necmeddin Okyay’ın Üsküdar’daki evi ve tabii bahçesi zaman içerisinde uzun yıllar birçok davete ve ziyarete ev sahipliği yapmış. Bazen devrin meşhur hattatları –Reisü’l Hattâtîn Kâmil Akdik, Kemâl Batanay, Hulusi Yazgan, Tuğrakeş Hakkı Bey, Halim Özyazıcı, Hamid Aytaç, Macid Ayral- bazen ise Neyzen Emin Dede, Hoca Ali Rıza Bey, Tâhirü’l Mevlevi, İbrahim Hakkı Konyalı gibi birçok sanatkâr ve mütefekkir Necmeddin Efendi’nin evini ziyaret etmiştir. Gül bahçesi kimi zaman meşhûr Hâfız Kemal Gürses’in mevlidine, kimi zaman da Neyzen Emin Dede’nin ney sadâsına kulak vermiş. Belki bu meclislerden bir müddet sonra yine aynı bahçede –fotoğrafta gördüğümüz üzere- bu sefer de Neyzen Emin Dede’nin talebelerinden Halil Can Bey ney üflemektedir. 1948 senesindeki istifasına kadar muhtelif şehirlerdeki askerî hastahanelerde başeczacılık vazifesinde bulunan Halil Can Bey, fotoğrafın çekildiği 1955’de İstanbul Belediye Konservatuarı Eserleri Tasnif ve Tesbit Heyeti azalarından idi. Üsküdar Darülfeyz-i Musiki Cemiyeti’nin ilk talebelerinden olan Mevlevi dervişi Neyzen Halil Can da tıpkı Necmeddin Efendi ve Niyazi Sayın gibi Üsküdar doğumludur. 1955 senesinde Konya’da tertip edilen Mevlana ihtifallerinde Neyzen Halil Can ve Neyzen Niyazi Sayın beraber ney üflemişlerdir.
Fotoğrafta Necmeddin Efendi’nin solunda ney üfleyen son devrin ney üstadı Niyazi Sayın’ın, Hezarfen Hattat Necmeddin Okyay ile ülfeti 40’lı yılların sonunda başlamıştır.
Necmeddin Okyay’ın aynı zamanda yeğeni olan ebru sanatkarı Mustafa Düzgünman’dan ebru dersleri alan Niyazi Sayın, bu çevrede olsa gerek Necmeddin Okyay’la tanışmıştır. Niyazi Sayın’ın ney icrasıyla alakadar olduğunu öğrenen Necmeddin Efendi, Sayın’ı Resim Heykel Müzesi Müdürü ve Güzel Sanatlar Akademisi resim hocası olan Halil Dikmen’le tanıştırmıştır. Niyazi Sayın’ın sanat hayatında çok mühim bir yer teşkil eden bu “tanışma” sonrası 1949 yılından itibaren Halil Dikmen’den uzun yıllar ney ve resim dersleri almıştır. Necmeddin Efendi, 1961 senesinde Toygartepesi’ndeki evinden ve bahçesinden taşınmak mecburiyetinde kalmıştır. Bu vedanın ardından 1963’de talik yazı talebelerinden Hattat Ali Alparslan’ın Londra’dan kendisine gönderdiği bir gül kataloğu Necmeddin Efendi’ye şu dörtlüğü söyletmiştir:
“Güllerin karşımda her ân solmadan durmaktadır,
Hem temâşâsıyla gönlüm şâd-mân olmaktadır,
Eski bağçem hâtıra geldikçe dîdem hûn olur
Şimdi gül resmiyle Necmi geçmişi anmaktadır”
Necmeddin Efendi’nin bu dörtlüğünü hemen o günlerde talebesi Uğur Derman Hoca, Niyazi Sayın’a ulaştırır ve dörtlük Niyazi Sayın tarafından çok sevdiği Şevkefzâ makamında Ağır Aksak usulünde bestelenir. Uğur Derman Hoca’nın aktardığına göre Necmeddin Efendi bu eseri radyoda da dinlemiştir. M. Uğur Derman’ın 1968 yılında Necmeddin Okyay’la yaptığı bir röportajda bu dörtlüğün hikayesini anlatan Okyay, “bizim evlatlardan Niyazi Sayın bunu şarkı olarak bestelemişti” demektedir. Okyay’ın ifadesinden de anlaşıldığı üzere iki sanatkar arasında bir baba-oğul yakınlığı mevcuttur. Yine Necmeddin Efendi’nin 1972 yılında Üsküdar’da tertip edilen jübilesinde de Niyazi Sayın ney üflemiştir. Fotoğrafta iki neyzenin icrasına kulak veren Necmeddin Efendi’nin musiki ile olan alakasına da değinmek gerekmektedir. Necmeddin Okyay’ın meclislerinde neyden başka bir saz dinlediğine şahit olmadığını belirten Uğur Derman Hoca, Necmeddin Efendi’nin musikiyle pek alakadar olmadığı lakin bir “tabiat-ı musikiyesi” olduğunu belirtmektedir. Uğur Derman Hoca, talebesi olduğu Hezarfen Hattat Necmeddin Efendi’nin Üsküdar ağzı denilen tilavet üslubuyla Kuran-ı Kerim okurken “makamları tiz sesiyle tabii olarak birbirine münasip şekilde sıraladığını” aktarmaktadır.
Fotoğrafı zaman zaman seyrederek, Üsküdar Toygartepesi’ndeki iki katlı ahşap evi ve bahçesini hayâl ederek, Hezarfen Hattat Necmeddin Okyay’ın etrafında sazlarını icra eden ney üstadları Niyazi Sayın ve Halil Can’ın nefis nağmelerini duymaya çalışıyorum… O esnada farkına varıyorum ki fotoğrafın “temâşâsıyla gönlüm şâd-mân olmaktadır”.