PANDEMİ DÖNEMİNDE YEME BOZUKLUĞU

PANDEMİ DÖNEMİNDE YEME BOZUKLUĞU

  • Merve Bulut – Diyetisyen

Aralık 2019’da ilk olarak Çin’in Hubei eyaletine bağlı Wuhan şehrinde ortaya çıkan ardından tüm dünyayı etkisi altına alan yeni koronavirüs enfeksiyonu COVİD-19 insanlık için küresel bir tehdit oluşturdu. Son derece ağır ve ölümcül seyreden hastalık Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “salgın” olarak nitelendirilerek tüm dünyada bir sağlık seferliğinin başlamasına neden oldu.

Hem kendi sağlığımızı hem de toplum sağlığını gözeterek hastalığın bulaş riskini azaltmak amacıyla “Sosyal İzolasyon”, “Hayat Eve Sığar”, “Evde Kal”  yaklaşımlarını benimsedik. Tam anlamıyla hayatın akışını bir süreliğine durdurmak zorunda kaldık. Salgının fiziksel etkilerine karşı aldığımız önlemler tehdidin hiç şüphesiz sosyal, psikolojik, ekonomik alandaki olumsuz sonuçlarıyla yüzleşmemize neden oldu. Seyahatler sınırlandı, iş yerleri kapatıldı, çoğu kişi evden çalışarak işlerini yürütmeye çalıştı, zaruri ihtiyaçlar dışında evden çıkılmadı. Yakın çevremizle, hatta aile bireylerimizle aramıza mesafeler koymak zorunda kaldık.

Hayatımızda meydana gelen ani değişiklikler hiç şüphesiz beden ve ruh sağlığımızı önemli ölçüde etkiledi. Hastalığa yakalanma ve ölüm korkusu, eski alışkanlıklara duyulan özlem, geleceğe ait belirsizlik, hayatımızdaki kontrol hissinin azalması, aile içi iletişim sorunları, umutsuzluk, stres, kaygı, depresyon… Bu tür olumsuz duyguları yönetmede yaşanan güçlükler bireylerin yeme davranışlarında, besinleriyle iletişiminde ciddi bozulmaları beraberinde getirdi. Anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza, tıkınırcasına yeme, gece yeme sendromu gibi birçok hastalık tanı grubunu barındıran yeme bozuklukları ve duygusal açlığa bağlı yeme davranışları yapılan araştırmalara göre pandemi sürecinde arttı. Bu artış bilimsel verilere göre özellikle de çocuk ve gençlerde dramatik bir düzeyde seyretti.

 

“ Pandemi sürecinde yeme bozukluklarında ciddi oranda artış görülmüştür. 12-18 yaş arası çocuklarda bu artış %25’dir”

 

Yeme bozukluklarının temelinde genetik, psikolojik ve çevresel faktörler rol oynamaktadır. Salgın, afet gibi toplumu derinden sarsan olaylar yeme bozukluklarında önemli bir tetikleyicidir. Salgın ile ilgili olumsuz haberlere maruz kalan insanlarda, gıdaya erişememe korkusu (aç kalma endişesi),  izolasyon zorunluluğu baş gösterir. Sosyal desteğin azalması, duygu durum bozuklukları bireylerin bu süreci yönetmede güçlük yaşamasına, uygun olmayan baş etme yöntemlerine başvurmalarına (alkol, madde bağımlılığı vb.) neden olur.

Olumsuz duygulardan kaçmada, deneyimlenen duyguları görmezden gelmede besinler bir baş etme yöntemi olarak kullanılır. Özelikle de yağlı, tuzlu, şekerli besinler rahatlamak, haz ve keyif almak amacıyla sıklıkla tercih edilir. Bu tarz besinler yüksek kalorilidir, kilo almaya neden olurlar. Atıştırma alışkanlığının artması, hazır besinlerin fazla tüketilmesi, hareketsizlik kilo artışlarını ciddi boyutlara ulaştırır. Tüm bunlar bireylerin kendini suçlu hissetmesine sebebiyet verir; kişinin kendini kusturma, aç bırakma, aşırı egzersiz yaparak telafi davranışlarında bulunma gibi cezalandırma yöntemlerine başvurmasına neden olur, dolayısıyla yeme bozukluklarının gelişmesine zemin hazırlar.

Üstelik evde kalmayla beraber sosyal medyada geçirilen sürenin artması bireylerin kendini geliştirmeye,  mükemmeliyetçi yaklaşımları benimsemeye gütmesi katı diyet ve egzersiz anlayışını beraberinde getirmiştir. Özellikle beden imajı ile ilgili problem yaşayan, yeme bozukluğu teşhisi bulunan hassas bireylerde sorun daha karmaşık hâle gelmiştir. Bu bireylerde yeme bozukluğu belirtilerinde /ataklarında artışlar meydana gelir. Yeme bozukluğu tedavisi devam eden bireylerin bu süreçte sağlık hizmetlerine yeterli erişimi sağlayamamış olmaması maalesef sorunu belirgin kılmıştır.

Peki uygunsuz yeme isteklerinin önüne geçmek, duygusal yemeyi engellemek için neler yapılabilir?

  • Duygularınızın farkında olun, yaşadığınız tüm olumlu ve olumsuz duyguları keşfedin ve kabullenin.
  • Dikkatinizi besinler yerine ruhunuzu doyuracak aktivitelere (müzik dinleme, kitap okuma, nefes egzersizleri, maneviyata yönelim vb.) çevirin.
  • Yeme isteğiniz belirdiğinde kendinize “Gerçekten aç mıyım?” sorusunu sorun.
  • Evinizde, gözünüzün önünde sağlıksız yiyecekler bulundurmayın.
  • Kendinizi aç bırakmayın. Besinleri ödül-ceza olarak nitelendirmeyin.
  • Kısıtlayıcı diyetlerden uzak durun.
  • Egzersiz ruh hâlini iyileştirir. Sevdiğiniz bir egzersizi hayatınıza dâhil edin.
  • Yaratıcı bir hobi edinin  (resim, el işi vb.).
  • Uyku kalitenize dikkat edin.
  • Sizi kötü ve yetersiz hissi verecek haberlere maruz kalmayın.  Sosyal medya kullanımını sınırlandırın.
  • Sosyal bağlarınızı koparmayın. Sevdiklerinizle imkânlar doğrultusunda uzaktan dahi olsa görüşmeler yapın.
  • Olumsuz duygu durumlarınızla baş edemiyorsanız, yeme ataklarınızın önüne geçemiyorsanız mutlaka profesyonel bir destek alın. Online destek gruplarına katılabilirsiniz, sağlık temelli uygulamaları telefonunuza indirebilirsiniz. En önemlisi de tedavi sürecindeyseniz uzmanınızla iletişiminizi sürdürmeye devam edin.

Start typing and press Enter to search