Osman Cemal Kaygılı Fatih’in Sokaklarında
OSMAN CEMAL KAYGILI
FATİH’İN SOKAKLARINDA
- Tahsin Yıldırım
Cumhuriyet öncesi ve sonrası kültür, edebiyat hayatımızda önemli bir yer tutan, İstanbul’un semtlerini, hayatını, çarşı ve pazarını, semt ve mahallelerin maruf tiplerini gayet canlı, gayet renkli bir suretle anlatan; şehrin çok kültürlülüğünü, folklorik ögelerini, eğlence kültürünü, mimari estetiğini, etnik yapı ve dinî inanışlardaki kozmopolit yapıyı işlemeyi seven bir İstanbul yazarıdır Osman Cemal Kaygılı [1890-1945].
Osman Cemal Kaygılı’nın kurmaca metinlerinde önemli yer tutan Fatih, nesirlerine de yansımıştır. Onun dünyasında, Sirkeci lokantaları ve eğlence mekânlarıyla hareketliliğin merkezi, matbuatın kalbidir. Çemberlitaş kahvehaneleriyle, Beyazıt lokantaları, kulesi, bitpazarıyla, Langa bahçe ve bostanlarıyla, Edirnekapı curcunalı tramvayıyla, Çukurbostan stadı ile anılır, Karagümrük ise gezinti yeridir.
Osman Cemal’e göre yaşadığı dönemin Fatih’i, eskisine nispetle İstanbul’un çok daha medeni, temiz, ziyadar yerlerinden biridir. Şimdi onun değerlendirmeleriyle sur içinde bir yolculuğa çıkalım:
Çemberlitaş – Fatih’in yazın en hoş yeri setli ve çifte havuzlu kahve, civarında pek çeşme olmadığından su sorunu bulunan Çemberlitaş’tır. Burada Nuruosmaniye’den tramvay yoluna kadar olan kısa mesafede birçok aşçı dükkânı vardır. Bunlardan en ilginci hanların arkasında kurulan çevredeki fakir halkın akşam yemeklerini satın aldığı bir Bayat pazarıdır.
Sultanhamam – Mahmutpaşa’nın alt tarafındaki Sultanhamam’da İstanbul’un en meşhur ağızlıkçı ve tespihçiler yerlerini zamanla aşureci, zerdeci, muhallebici ve turşuculara bırakmıştır. Spor faaliyetleri ve kulüpleri ile dikkat çeken Sultanhamam’da “Altınhilal”, Draman Caddesi’nde “Fener Yılmaz İdman Yurdu”, Fenerbahçe’nin yerini tutacak “Fener Yılmaz” gibi spor kulüpleri bulunmaktadır. Dönemin meşhur seyyar ve fahri komiği Sultanhamamlı merhum Muharrem burada yaşamıştır.
Beyazıt – Beyazıt’ın eski imaret önü denilen ve dişçi mektebinin karşısındaki ağaçlıklı küçük meydanı herkesçe bilinse de buranın müdavimi olan meşhur ayrancı Ali Ağa’yı, kahveci Eğinli Ömer Efendi’yi, köşede kuskusçuluk eden tahta sakal ve bir gözü âmâ rahmetli Ali Baba’yı, rahmetli Pazarola Hasan Bey’i kimse tanımaz. Kışın cinlerin top oynadığı bu gölgeli meydanda yazın iğne atsanız yere düşmediği ağaçların altı insanla dolup taşar. Beyazıt Yangın Kulesi ve kuledeki memurların eski İstanbul yangınlarına dair anlattıkları tarihî hadiseler oldukça ilginçtir.
Şehzadebaşı – Açık mekânları geceleri tenha olsa da kapalı mekânları her akşam dolu olan Şehzadebaşı’nda insanlar Raşit ve Naşit’in tiyatrolarına ellerinde kuruyemiş ve meyvelerle giderler. Boza içilip sohbet edilen Galip Bey’in Yıldız Kıraathanesi’nin müdavimleri arasında güreş heyetine mensup İsmail Hakkı, Hakem Cemal, Kadri Bey, Kemal ve Ahmet Beylere kulak verildiğinde işitilecek bütün sözlerin hemen hemen hepsi güreşe aittir.
Laleli – İnsanın canının hiç sıkılmayacağı, İstanbul’da yeni görülen yüksek katlı binalarıyla, kapıcıları ve bekçileri olan apartmanlarıyla sıcak yaz günlerinde serin ve gölgeli bir mahalledir.
Aksaray – Eski İstanbul’un timsali Aksaray; kalem efendilerinin, tarikat erbabının, mümeyyizlerin, memleketin birçok tanınmış karagözcülerinin, orta oyuncularının, sazcıların, camekânları deve derisi karagözlerle, çıkartma resimlerle, elvan ve meşk kâğıtlarıyla dolu olan eski aktarların göze çarptığı yerdir. İstanbul’un o zamanlar On İkiler denilen maruf kabadayılarının reisi Arap Abdullah Paşa ve takipçileri Aksaray’da yaşarlar. Yusufpaşa kahvelerinin çok şöhretli tulumbacıları tekmil yangınlarda sadece yangını değil yürekleri de söndürmek üzere yangın mahalline koşarlar.
Sulukule – Burada oturanlara mutlaka ayrı bir isim vermek lazımsa onlara Çingan, bohem denebilir fakat bizde manası fena olan Çingene denmemelidir. İçlerinde birçok sanat sahibi, okuryazarı, efendileri, hanımları olan Sulukulelilerle Loncalıları kırlarda göçebe hâlinde dolaşan sabık ayıcılarla falcılarla birbirlerine karıştırılmamalıdır. Sulukule’de çalgıcılık ve hanendelikle geçinen bu insanların en önemli özelliklerinden biri de kendi incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden yaptıkları kavgalardır.
Edirnekapı – İstanbul’un eski, büyük ve parlak bir gezi mahalli olan Edirnekapı, Osmanlı’nın son yıllarında oldukça ıssız, sessiz, münzevi ve harap bir hayat geçirdikten sonra tekrar şenlenmeye başlar. Yazın tatil günlerinde İstanbullular buraya akın edip tarihî kahvelerin geniş bahçeleriyle Topkapı tarafındaki Beylerbeyi Çeşmesi’nin küçük korusuna doluşurlar. Bir kısım insan da Eğrikapı cihetinde Mısırtarlası denilen ve öteden beri İstanbul’un en külüstür mesiresi sayılan ağaçsız, gölgesiz, çırçıplak Musevi Mezarlığı’na gidip yayılırlar.
Karagümgük – Semt, iç ve dış Karagümrük diye ikiye ayrılır. Dış Karagümrük; Fatih Edirnekapı tramvayı yapılmadan önce İstanbul’un en kötü yerlerinden biriyken sonraları birinci sınıf bir piyasa, gezip tozma yeri olmuştur. İç Karagümrük’te pazartesi günleri kurulan, her yerde satıcı ve müşterilerin olduğu, sütçülerin bir kısmının da merkezi olan çarşıda süt ve süt ürünlerinin yanında diğer yiyecekler oldukça ucuzdur. Çarşıdaki kahvelere mahalle ahalisi olan küçük memurlar, mütekaitler, bazı esnaf, bir araya toplaşıp hesap kitap gören sütçüler giderler.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında kimlik inşası için spor ve buna dayalı mekânlar çok önemsenmiştir. Bunlardan biri de Edirnekapı Çukurbostan’daki halkın kendi imkanları ile yaptırdığı “Halk Stadı” adı verilen stadyumdur.
Fethiye – Şehrin bütün manzarasına hâkim olan Fethiye Meydanı yaz akşamları insanların evlerinden getirdikleri ile vakit geçirdikleri, Kesmekaya Bostanı’nda yaz akşamları eğlenceler düzenlendikleri, mektep gezintileri yaptıkları bir yerdir. Ali Efendi’nin kahvesinde deniz hikâyeleri ve uzun gemi seferlerine ait maceraları anlatan Kaptan Sadettin Bey, Hokkabaz Salim Efendi, Monoloğ Tahsin, Aksaraylı İrfan, Karagözcü Saffet Efendi Fethiye’nin meşhur simalarındandır.
Atpazarı – Meydanın dört tarafındaki parke döşeli sokakların içinde yüzlerce at, eşek, öküz, inek, dana, deve, deve yavrusu, koyun, kuzu, keçi, horoz, tavuk, kuş hep birden satılmak için pazara çıkarılır. İstanbul’da ne kadar tavuk, horoz meraklısı, horoz dövüştürcüsü, bunların madrabazı varsa çarşamba günleri hepsi Atpazarı’ndadır.
Haliç Sahili – Haliç’in en eğlenceli sahili ve en meşhur yeri olan Fener İskelesi ile Balat Çarşısı arasında Türk, Rum, Yahudi, Ermeni, delikanlı ve genç kızlar akşamları aşağı yukarı mekik dokurlar. Yaz günleri o kadar kalabalık, o kadar parlak, o kadar neşeli, o kadar cümbüşlüdür ki özellikle cuma günleri Beyoğlu’ndan buraya takım takım insanlar akın ederler. Fener’deki meşhur “Çınarlı” sıra kahveleriyle, bilardo mahalleriyle Haliç’in en işlek, en eğlenceli yeridir. Bilhassa yazın mehtaplı gecelerindeki piyasası çok maruf ve pek dillerde destandır. Buranın en hoş zamanı baharda Kâğıthane dönüşleri başlayıp da zurnalı, naralı sandalların gazinoya rampa ederek geçtikleri akşamın alaca karanlık zamanıdır.
Balat – İstanbul’un en ucuz yeridir. Balat’ta çoluk çocuğundan delikanlısına, orta yaşlısından esnafına kadar herkes alaycılığı hayat anlayışı hâline getirmiştir. Semt, iç ve dış diye ikiye ayrılır. Yaz kış eğlenceli, görülmeye değer bir yer olan, geceleri pırıl pırıl yanan, genç kızlar ve delikanlıların geniş caddede yürüyüp piyasa yaptıkları, düzenli ve temiz İç Balat’ta daha çok kahveler, gazinolar, sinema, tiyatro, muhallebici gibi eğlenti yerleri vardır. Karanlık, pis, yolları yürünmez hâlde olan ve daha çok fakir Musevi ailelerinin oturduğu Karabaş Mahallesi de denilen Dış Balat’ta ise geceleri gezmek mümkün olmaz, bu nedenle gençler hep İç Balat’a giderler. Oksijen dolum tesisi, Süreyya Paşa Mensucat Fabrikası, Musevi Hastanesi, bir konserve fabrikası, taş kireç ocağı, cam fabrikası gibi fabrika ve iş yerleri ile bilinen, her gün kadın erkek yüzlerce kişiye ekmek kapısı olan Dış Balat’ta sosyal hayat hareketli değildir.
Ayvansaray – İşçilerin yoğun olarak yaşadığı, neredeyse bekâr yatağı olarak görülen Ayvansaray’da kahveler ve aşçı dükkânları gece gündüz kalabalıktır. Ancak Ayvansaray’ın en meşhur kahvesi Attar Vehbi Efendi’nin karşısındaki kahveye bekârlar ve işçiler değil, evli olanlar da gelirler.
Kadırga – Yaz mevsiminde hoşa giden havasıyla dikkat çeken Kadırga, meydanındaki bahçeli kahveleriyle, türlü yemeklerin yenebileceği, özellikle “oracıktaki Fırıncı Hafız Tahir Efendi’nin fırınından halka, çörek, galeta ve bu sene yeni çıkma son moda uzun nohut ekmeklerinden alıp çaya batırır, safra bastır”ılacak lezzet durağıdır.
Gedikpaşa – Yaz akşamları hoş olan Gedikpaşa’da oturanların hemen yüzde doksanı Kapalıçarşı, Mahmutpaşa, Çakmakçılar esnafıyla buralardaki dükkânlarda, mağazalarda çalışan kadınlar ve kızlardan oluşmaktadır. Bunlar da her sabah erkenden belirli saatte kafile hâlinde yola düzülüp güle, oynaya işlerine gidip, akşamları geç vakit gene böyle beşer onar kişilik kafileler hâlinde evlerine dönerler.
Kumkapı – Kışın dört balıkçıdan başka kimsenin olmadığı ancak karpuz kabuğu suya düştükten sonra İstanbul’un her köşesinde ne kadar çoluk çocuk, delikanlı varsa hepsinin dökülüp geldiği, yıkık kale diplerinde soyunup, denize dalıp açıklara kadar yüzdükleri, suda yaşayan çıplaklar diyarını andıran, insandan sahilin görünmediği Kumkapı’nın o yıllardaki bir başka ismi de “fıkara plajı”dır.
Yedikule – Kuyuda buz olmuş, hararet söndüren halis Keçe Suyu ile meşhur Yedikule’de uzaktan pırıl pırıl yanan Adalar görülmeye değer bir manzara oluşturur. Yaz günlerinin kalabalık ve eğlenceli bir mesire yeridir. Denizden sekiz on metre yüksekliktedir. Tam deniz kenarında olan Narlıkapı’da gece hayatı gündüzden daha şatafatlıdır. Çocuklar, “Arap Kuyusu” denen meydanda her cuma ve pazar maç yaparlar. Bir tarafta gazino, bir tarafta sinema diğer yanda radyo, varyete ve sandalla piyasa edenlerin çok olduğu yerdir.
Topkapı – Bakkalları ile meşhur Topkapı’ya yazları Gedikpaşa ve Kumkapı’dan gelenlerin birçoğu Ermeni ailelerdir. Pek güzel bir yer olan Şeyhülislam bahçesinde cuma ve pazar günleri meşhur Kemani Memduh Bey ile kardeşi udi Hasan Bey diğer arkadaşlarıyla beraber insanları eğlendirirler.
Çapa/Şehremini – İstanbul’un diğer semtlerine göre nispeten ucuzdur Çapa ve Şehremini. Kocalarını gezmek için Sarıyer’e götürmek isteyen kadınlara karşı para sıkıntısı çeken kocalar çok ucuz ve en eğlenceli sayfiye yerleri olarak tercih ederler buraları.
Osman Cemal, Fatih hakkında çalışacak yazarlarla, folklorculara ve tarihçilere hazine değerinde birçok yazı bırakmıştır. Umulur ki bunlar değerlendirilsin.