Fatih’in Defteri
Prof. Dr. İsmail Kara
İlahiyatçı-Yazar
Süheyl Ünver merhum bütün hayatı boyunca İstanbul’la, İstanbul’un insanları(âlimleri, ârifleri, sanatkârları, tabipleri…)yapıları, tarihi, müesseseleri, sanatı, kültürü, sokağı, evi, çiçekleri, suları, mezarları, ağaçları, Boğaz’ı, yalıları ve folkloruyla, mesleki olarak da İstanbul’da tıp ve pozitif bilimler eğitimi, sağlık kurumları ile şifa ve sağaltma kültürüyle, tababet ehliyle hususi olarak ve birçok bakımdan ilgilenen bir isim. Ondan geriye kalan yüzlerce kitap ve makale, on binlerce arşiv malzemesi, defterler, fotoğraflar, suluboya veya siyah beyaz resimler, hatlar, süslemeler, çizimler, notlar bunun canlı şahidi. Bir insan ömrüne sığdırılması mümkün olmayacak sayıda ve cesamette işler bunlar. Bilen ve anlayan için, müstakil bir müessesenin, enstitünün meşgalesi olacak kadar istisnai ve vasıflı bir miras…Belki de bu sebeple aynı zamanda bir İstanbul aşığı olan Ahmet Hamdi Tanpınar vefatından kısa bir zaman önce karşılaştıklarında ona “Süheyl! İstanbul sana emanet!” demiştir.
NEREDEYSE TEK BAŞINA AMA BİR PLAN DAHİLİNDE…
Yaptıklarına bakarak Süheyl Bey’in 40’lı yılların ilk senelerinden itibaren İstanbul’un Fethinin 500. yılı (1953) için hususen hazırlandığını söylemek mümkün. Henüz tek parti iktidarı devam ediyor, DP kurulmamış ve 1953’te 500.yılın kutlanabileceğine dair herhangi bir ihtimal ve işaret açıkça ortada yok. Ama o planlı bir şekilde çalışıyor ve dört bir koldan hazırlanıyor. Herhalde çok az kimseyle paylaştığı kademeli bir programı da var. Muhtemelen Osman Nuri Ergin’le, Ekrem Hakkı Ayverdi ile Tanpınar’la, Sıddık Sami Onar’la, Fahrettin Kerim Gökay’la konuşmuş, müzakere etmiştir.
Planlayıp yaptıklarından biri İstanbul’la ilgili bir külliyat ortaya koymak, daha doğru bir ifade ile kitap ve yazılar üzerinden İstanbul’u gündeme getirmek ve bir ortam, bir zemin hazırlamak, büyük fethe dair bir hissiyata vücut vermek, belki dirençli olan makamları ve kişileri yumuşatmak, nihayet 500. Fetih Yılı kutlamalarını mümkün kılmak…
Gerçekleşen bir rüya bu; fetih rüyası…
Bu programın bir parçası olarak görebileceğimiz eserlerinden birinde, İlim ve Sanat Bakımından Fatih Devri Notları 1’de (1947) söyledikleri bize bazı ipuçları veriyor:
“İstanbul Fethi’nin 500. yılını kutlama hazırlıklarına, seneler boş geçtikten sonra birkaç yıl kaldı. İstanbul’un tarihî âbideleri tek tük ele alınarak tamirine çalışılıyorsa da daha esaslı bir plan yapılmış değildir. Öyle bir program hazırlanmalı ki bu senelerde bitebilsin. (…) İstanbul’un 500. yılını kutlama için yalnız birkaç münevverimizin çalışması kâfi değildir. Bunda her Türkün vazifesi vardır, herkes kendi halinde bir şeyler yapmalıdır.”[1]
Süheyl Bey’in 1944-1953 yılları arasında yani sekiz-dokuz yıl içinde İstanbul’la ilgili yayınladığı kitapların listesi ve konuları bile planın ve hazırlıkların ciddiyetini gösterecektir. (Yayın süresi 8-9 yıl olduğuna göre hazırlıklarının en azından birkaç yıl daha geriye gideceğini düşünmek lazım): Kadıköyü’ne Ünvanı Verilen Hızır Bey Çelebi-Hayatı ve Eserleri, İstanbul, Numune Matbaası, 1944,
Fatih’in Oğlu Bayezid’in Su Yolu Haritası Dolayısıyla 140 Sene Önceki İstanbul, İstanbul, Belediye Matbaası, 1945, İstanbul Üniversitesi Tarihine Başlangıç-Fatih Külliyesi ve Zamanı İlim Hayatı, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1946, İlim ve Sanat Bakımından Fatih Devri Notları 1, İstanbul, Belediye Matbaası, 1947, Fatih Devri Fıkraları, İstanbul, Varoğlu Matbaası, 1947,
Hattat Ahmet Karahisarî, İstanbul, Kemal Matbaası, 1948, Türk Pozitif İlimler Tarihinden Bir Bahis Ali Kuşçi-Hayatı ve Eserleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi, 1948,; Müzehhib Kara Memi-Hayatı ve Eserleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1951, Fatih Sultan Mehmed’in Ölümü ve Hadiseleri Üzerine Bir Vesika, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1952, Türkiye Gıda Hijyeni Tarihinde Fatih Devri Yemekleri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü Yayınları, 1952, İstanbul’da Sahabe Kabirleri, İstanbul, İstanbul Fetih Derneği Yayınları, 1953, Fatih Sultan Mehmed ve Babası ile Oğlu-Resimleri Yapan Ressam Levnî ve Biyografisi, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1953, Fatih Aşhânesi Tevzinâmesi, İstanbul, İstanbul Fetih Derneği Yayınları, 1953[2].
Bu dönemde yazıp yayınladığı makale ve gazete yazılarıyla bu sayı rahatlıkla iki misline çıkacaktır. Ya suluboya resimleri, çizimleri, defterleri, notları, hat ve tezhip çalışmaları, fotoğrafları… Yüzlerce, binlerce[3].
Muhtemelen aynı programın bir parçası olarak 1951 ve 1952 yılında büyük bir bağışta bulunarak (2.000 kitap, 100.000 civarında arşiv malzemesi) İstanbul Üniversitesi bünyesinde Tıp Tarihi Enstitüsü Süheyl Ünver Arşivi kurulup hizmete açılıyor. Ayrıca 1952 yılında Bellini’nin Fatih portresini esas alarak minyatür tarzında bir Fatih portresi yapmış ve bastırmıştı.
FATİH’İN DEFTERİ: BÜYÜK PLANIN ZEVKLİ BİR PARÇASI
Fatih’in Defteri hem düşünce hem de tasarım olarak ne kadar istisnai olursa olsun bu büyük programın bir parçası olarak gerçek anlamını kazanıyor. Ayrıca her şeyi hezarfen müellifine ait; defterin hazırlanması, kâğıt tercihi, minyatürlerin çizimi, ciltlenmesi, altın yaldızlı şemsesi, mıklebi, şirazesi ve kapağı, kapak yazısı…
Bu defterin arkasındaki büyük düşünceyi ve gösterilen çabayı müellif, o mütevazıi üslubuyla kısmen anlatıyor:
“(…) Biz bu yolda 12 sene fasılasız olarak yürüdük ve o devre [Fatih devrine] ait ne bulduksa topladık. 20 Şubatta hatırımıza şu fikir geldi. Güya bizler Fatih devrini elimize geçtiği nispette bu hatıralarla yaşatmanın yollarını araştırıyoruz. O devrin yazılı hatıralarını toplarken yazılı ve tezyinatlı olanları biriktirirsek daha çok o devri benimseriz. Nihayet bunların yayınlanması hususu düşünülüyor. Bir kısmı için imkânlar var fakat bir kısmı için yok. Meselâ o devrin bir tezhipli sahifesini basmak mümkün olabiliyor ama topladığımız 400 örnek için bu kolay olamaz. (…)
Buna rağmen bir şeyler yapmak lazımdır dedik ve şuna karar verdik: Güya o devrin manzum ve mensur hatıralarını yazmak için bizden bir defter istenmektedir. Ortaları boş ve kenarlarına o devrin mahsulü resim ve tezhipler ve minyatürler yapılacaktır. O devrin zevki çok ince, çok mütenevvi ve oldukça da yüklüdür. (…) Fatih 49 sene yaşamıştır. Binaenaleyh her seneye bir sayfa ayırmalı. (…)”[4].
Bu karar üzerine örnekler seçiliyor ve her sayfa özenle minyatür gibi işleniyor. Kitabın içinde üç Fatih portresi, üç Fatih tuğrası, Fatih’in annesi (Hatice Hüma Hatun), Fatih’in babası (Sultan II. d), hocaları ve yakınında bulunan âlimler, ârifler (Molla Hocazâde, Molla Gürani, Akşemsettin, Molla Hüsrev, Molla Zeyrek, Ali Kuşçu, Sadrazam Mahmut Paşa), ayrıca Fatih devrinin temsilcisi cami ve binalar (Fatih Camisi-külliyesi, Harbi Mescidi, Çanakkale’de bir cami, Fatih medreseleri, Topkapı Sarayı Hazine Dairesi, Bâb-ı Hümayun, Edirne Sarayı’nda Cihannüma Kasrı, Çinili Köşk, Darüşşifa, Tabhâne, Eski Saray, Yedikule, Rumeli Hisarı), kitap temellük kayıtları, cilt şemsesi ve yazma zahriyeleri, devrin çinilerinden detaylar, hatlar, İstanbul resimleri, Fatih’in hırkası, kaftanı, kayığı, nihayet bir tabip ve hastaları… Birkaç boş sayfa da var defterde, onlar “defteri incelerken yorulanların gözlerini dinlendirmeleri için boş bırakılmıştır.”
Defter bitiyor, 500. Fetih Yılı resmen kutlanıyor, Süheyl Hoca da 29 Mayıs 1953 günü Tıp Tarihi Enstitüsü’nde şahsi bir sergi açıyor; makale ve kitap çalışmalarını da burada sergiliyor[5]. Elbette açılışa katılan hususi misafirlerin göz zevklerini okşayan en kıymetli sergi elemanlarından biri de Fatih’in Defteri. XV. asırdan çıkıp gelmiş nadide bir yazma gibi elden ele dolaşıyor…
Bu kıymetli defter Süheyl Hoca’nın kızı ve meslektaşı Gülbün Mesara hanımefendinin emanetinde. Onun müsaadeleriyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi yayınları arasında ilki 1996’da, ikincisi 2014’te olmak üzere, orijinaline olabildiğince yakın bir şekilde iki defa basıldı. Tahdis-i nimet kabilinden söyleyelim; bizim de Salih Pulcu arkadaşımla birlikte bu baskılarda bir miktar hizmetimiz geçti.
[1] İlim ve Sanat Bakımından Fatih Devri Notları 1, İstanbul Risâleleri 2 içinde, İstanbul, İstanbul Belediyesi Yayınları, 1995, s. 20.
1944 yılı öncesinde yayınladığı İstanbul kitaplarının adedi de, hacim ve konuları da çok sınırlıdır: İstanbul ve Boğaziçi Ressamı Ali Rıza Bey, İstanbul, Şehremaneti Matbaası, 1930; Şerefâbâd, İstanbul, Şehremaneti Matbaası, 1930; Mahya ve Mahyacılık, İstanbul, Belediye Matbaası, 1932; İstanbul’un Bazı Acı ve Tatlı Sularının Halkça Maruf Şifa Hassaları Hakkında, İstanbul, Belediye Matbaası, 1934.
[2] Süheyl Ünver’in doğrudan İstanbul’la ilgili irili ufaklı 29 kitabı İstanbul Risâleleri başlığıyla 5 cilt halinde yayınlanmıştır; haz. İsmail Kara, İstanbul, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yay.1995-1996; 2. bs., 2015.
[3] On yıl içindeki yazılara ve suluboya resimlere, çizimlere dair toplu bir fikir edinmek için bk. Ahmet Güner Sayar-Gülbün Mesara-Aykut Kazancıgil, A. Süheyl Ünver Bibliyografyası, İstanbul, İşaret Yay. 1998; A. Süheyl Ünver’in İstanbul’u (seçme suluboya tablolar), haz. İsmail Kara-Salih Pulcu, İstanbul, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yay, 1996.
[4] Süheyl Ünver, “Fatih Sultan Mehmed’in defteri”, Milliyet, 17 Nisan 1953.
[5] Serginin iyi tasarlanmış ve hazırlanmış kataloğu da 500. Kuruluş Yılında İstanbul Üniversitesi 1. Tıp Tarihi Enstitüsü Sergisi adıyla yayınlanıyor.