Hasan Rıza’dan Zonaro’ya Fetih Tasvirleri

Hasan Rıza’dan Zonaro’ya Fetih Tasvirleri

ÖMER FARUK ŞERİFOĞLU

Sanat Tarihçi, Yazar

Homeros destanlarından günümüze Doğu ile Batı’yı birleştiren bir geçiş köprüsü; dönemin siyasi güç odağı Doğu Roma İmparatorluğu’nun ve  daha sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olan İstanbul, iki kıtayı, iki denizi birbirine bağlayan stratejik konumu sebebiyle tarih boyunca bütün kültürlerin ilgi odağı olmuştur.

Nitekim 7. yüzyılda İslam Peygamberinin, “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” hadis-i şerifi doğrultusunda, İslam orduları pek çok defa İstanbul’u fethetme girişiminde bulunmuştur. 1453’te 22 yaşında bir genç olan Sultan II. Mehmet ve komutasındaki Osmanlı ordusu bu ideali gerçekleştirmiş ve Hz. Peygamber tarafından müjdelenen hedefe ulaşmıştır.

İstanbul’un fethiyle, Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Rumeli’deki toprak bütünlüğü sağlanmış, Sultan II. Mehmet “Fatih” unvanını alırken, İstanbul da yükselme dönemine giren Osmanlı Devleti’nin başkenti olmuştur. İstanbul’un fethi, Batı medeniyeti için de bir dönüm noktasıdır; Ortaçağ kapanmış ve yeni bir çağ başlamış, reform hareketleri ve Rönesans dönemi, coğrafi keşifler, İstanbul’u kaybeden Batı medeniyetinin yeni çıkış yolları olarak gelişmiştir.

Hem Doğu hem de Batı medeniyeti için bu kadar önemli bir olay olan fetihten bugüne kayıt olarak neler kalmıştır? Dönüp baktığımızda çok da göğüs kabartıcı bir birikim olduğunu söyleyemeyiz. Yerli ve yabancı bazı kronikler (Tursun Bey, Venedikli Nicolo Barboro, Frantzes, Kritovulos) ile fetihnameler (Molla Gürani, Kıvami) ve şehnamelerden (Şehdi) söz edilebilir. Bu eserler, bütün araştırmalara kaynaklık ettikleri gibi, bazılarının iyi baskıları da yapılmıştır.

Ama görsel kaynak konusunda ciddi bir yoklukla karşı karşıyayız. Ulaşabileceğimiz bütün görüntüler sonraki tarihlerde gerçekleştirilmiş hayali tasvirlerdir.  Yıl 1903 olmalı…  Osmanlı Sarayında bir süredir çoğu Batılı sanatçıların eserlerinden oluşan hatırı sayılır bir koleksiyon oluşmaktadır. Sultan II. Abdülhamit, bu koleksiyonda Osmanlı tarihinde dönüm noktası olmuş bazı olayların ve tarihi kişiliklerin de tasvirinin olmasını istemektedir. Nitekim sarayında Ressam-ı Hazret-i Şehriyari sıfatıyla istihdam ettiği İtalyan Ressam Fausto Zonaro’dan, Fatih Sultan Mehmet[1] konulu tarihi tablolar yapmasını ister. Zonaro resimlerle ilgili hazırlığını yaparken hatıratında da aktardığı gibi Bahriye (Deniz) Müzesi’nde bazı kıyafet, gravür ve baskılar görür ve bunları inceler: “Resimleri bana tahsis edilen Merasim Köşkü’nde yapacaktım. Dizinin ilk tablosu, meşhur toplarla İstanbul’u fethe hazırlanan II. Mehmet’in resmiydi. İki yüz topçunun kullandığı ve yirmi mandanın çektiği o dev top, surların önüne yerleştirilmişti ve bu zavallı Bizanslıların içine korku salmaya yetmişti… O devrin zırhlarıyla ilgili son çalışmalar da tablom için çok yararlı oldu. Taslaklar yapıyor, yırtıyor, birbiri üstüne desenler çiziyordum. [Tasavvur ettiğim] tablomu bulana ve yaptığıma güven duyana dek…”[2]

Zaman içinde, halen Dolmabahçe Sarayı koleksiyonundaki bu tabloların Deniz Müzesi, Askerî Müze ve özel koleksiyonlardaki Şehit Ressam Hasan Rıza’nın aynı konulu tablolarıyla benzerliği dikkat çektiğinde, hangisinin diğerinden etkilendiği merak konusu olur. Fausto Zonaro’nun tabloları tuval üzerine yağlıboya, Hasan Rıza’nınkiler ise çoğunlukla kâğıt üzerine tarama kalemiyle yapılmış resimlerdir. Ancak eserlerin üzerindeki tarihler bile incelenmeden, Hasan Rıza’nın Zonaro’dan kopya çalıştığı iddia edilir.[3] Zonaro açıkça kaynaklarını söylemiş ve Bahriye Müzesi’ndeki eserlere işaret etmiş olsa da bazıları bu kompozisyonları bir Türk ressamına yakıştıramaz. Ressam Hasan Rıza Bey 1913’te Balkan Harbi sırasında Edirne’de şehit olduğu ve atölyesi tarumar edildiği için, aksini ispat edecek bir kayıt da bırakamamıştır.

12 yılını İtalya’da sanat eğitim ve öğrenimiyle geçirmiş bir ressam olan Hasan Rıza Bey, gerçek bir vatanperverdir. Etrafındaki ihtiras rüzgârlarından kaçarak, Edirne Sanayi Mektebi Müdürlüğü’nü üstlenmiştir. İstanbul Askerî  Müze, Deniz Müzesi ve İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ndeki eserleri, Hasan Rıza Bey’in sanat gücünü çok net ortaya koymaktadır.[4]

Zaman içinde başka ne gibi bilgiler ortaya çıkar bilinmez ama yayımlanmış bir kaynak var ki bütün tereddütleri yok etmektedir. Esliha-i Atika Müzesi Komisyonu’nda Zonaro ile birlikte görev yapan Ressam Hüsnü Tengüz, orijinali Deniz Müzesi koleksiyonundaki Sanat Hayatım adlı anı defterinde, o günlere dair şu cümleleri aktarır: “Bir gün Rıza [Hoca Ali Rıza] ve Ahmet Ziya beylerle birlikte Zonaro’nun Beşiktaş’ta Akaretler’de oturduğu daireye gittik… Biz içeriye girdiğimiz zaman, Fatih’in Dolmabahçe’den gemileri karaya çekişinin tablosunu yapıyordu. Bu tablonun orijinali rahmetli Hasan Rıza Bey’indir. Deniz Müzesi’nin açılışında tarama kalemle müzeye yapmıştı. Hâlâ Deniz Müzesi’ndedir. Zonaro yağlıboya ile yapmakta olduğu tabloda Fatih’in bindiği atın resmiyle meşguldü. Yanında 100 kadar kartpostal, at kafaları resmi vardı. Bu tablo hâlâ saraydadır… Hasan Rıza’nın yaptığı ve Deniz Müzesi’ndeki aslından alınarak yapılan klişesi de 12 numaralı Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi’nde basılmıştır. Bu tablo gibi aslı Askerî  Müze’de bulunan Fatih’in Büyük Topları Edirne’den İstanbul’a Nakli tablosu da Hasan Rıza’nındır ve Zonaro tarafından kopya edilmiştir.”

Hüsnü Tengüz’ün bu satırları, bir tartışmayı sonlandırırken başka gerçeklerin de dile gelmesine vesile olur. Zonaro, fetih konulu dört tablo çalışmıştır:

1- Fatih Sultan Mehmet’in ordusuyla Edirne’den İstanbul’a Yürüyüşü (1903). Hasan Rıza’nın aynı konulu çalışması Deniz Müzesi’ndedir.

2- Fatih Sultan Mehmet’in Topkapı’dan İstanbul’a Girişi (1903). Hasan Rıza, aynı kompozisyonu birkaç kez çalışmış, 1898 tarihli çini mürekkebi çalışması Deniz Müzesi’nde, yağlıboya versiyonu ise özel koleksiyondadır. Aynı kompozisyonu ikisinden de önce 1876’da Jean-Joseph Benjamin Constant (Fransa’da Augustins Müzesi’nde)  ve yine 1876-1884 yıllarında Stanislaw Chelebowski (Polonya’da Cracow Müzesi’nde) çalışmıştır.

3- İstanbul’un Kuşatılması Sırasında Fatih Sultan Mehmet’in Gemilerin Karadan Yürütülmesine Nezareti (1908). Hasan Rıza’nın 1898 tarihli çini mürekkebi çalışması Deniz Müzesi’nde, yağlıboya çalışması ise Edirne Belediyesi’ndedir.

4- Fatih Sultan Mehmet Ordularını Yönlendirirken (1908). Hasan Rıza’nın benzeri bir çalışmasına rastlanmamıştır, dolayısıyla Zonaro’nun özgün kompozisyonudur.

Sonuç olarak; Ressam-ı Hazret-i Şehriyari Fausto Zonaro’ya bir kopyacı muamelesi yapmak büyük haksızlık olur. Anılarında söz konusu tabloların talep edilmesinden tamamlanmasına kadarki bütün süreci içtenlikle anlatmıştır. Dahası, Fatih’in Topkapı’dan İstanbul’a Girişi adlı meşhur tabloda, Fatih Sultan Mehmet’in solunda yer alan yeniçeri askerini Hasan Rıza gibi o da kendi portresini koyarak resmetmiştir. Bir nevi imza olarak kabul edilen bu ayrıntıda, Hasan Rıza’nın zarafetine nezaketle mukabelede bulunmuş ve kendini bir yeniçeri askeri olarak hayal edebilmiştir. Bunu da bir tür saygı olarak görmek gerekir. Nitekim yirmi yıl bu topraklarda yaşayan ve bu toprakları betimlemeye doyamayan Zonaro’nun İstanbul’a ve Osmanlı toplumuna olan bağlılığı, İtalya’ya dönüşünde başına dert olmuş, İtalyan sanat ortamı tarafından dışlanmaya çalışılmıştır.

Ayrıca bu tür tarihi tablolar, gerek gördüğü ilgi sebebiyle, gerekse talep eden makamın arzusu doğrultusunda daha önce olduğu gibi daha sonra da pek çok kez çalışılmıştır. Dolayısıyla bugünkü anlamda sanatsal iddiadan önce, geçmişin gurur tablolarının ölümsüzleştirilmesi ve mümkün olduğunca çoğaltılması mantığıyla üretilmiştir. Cumhuriyet döneminde de Feyhaman Duran’dan Sırrı Eldem’e, Ahmet Yakuboğlu’ndan İffet Karanis’e birçok sanatçı tarafından fetih konulu mevcut kompozisyonlar tekrarlandığı gibi yeni kompozisyonlar da üretilmiştir. Ancak, tüm bunlara rağmen, İstanbul’un fethini konu eden tatminkâr bir birikim olduğu söylenemez.

[1] Sultan II. Abdülhamit, Fatih Sultan Mehmet’in hatırasını canlı tutmaya özen göstermiştir. Cuma selamlığında merasim geçişi yapan Ertuğrul Süvari Alayı özellikle Fatih’in atı olarak bilinen beyaz renkli cins atlardan oluşturulmuştur. Nitekim ressam Fausto Zonaro, bu alayın Galata Köprüsü’nden geçişini resmettiği tablosu sayesinde sarayda görev alabilmiştir.

[2] Fausto Zonaro, Abdülhamit’in Hükümdarlığında Yirmi Yıl, Çev. T. Alptekin-L. Romano, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008, s. 261.

[3] Bazı araştırmacı ve sanat tarihçiler hızlarını alamayarak, Hasan Rıza’nın bu resimleri yapacak altyapısının olmadığından, bu savaş sahnelerinin üstesinden ancak Batılı bir sanatçının gelebileceğinden söz eder. Osman Öndeş, “Fausto Zonaro’nun Tabloları”, Popüler Tarih, 29 (Ocak 2003), s. 88-93; Milliyet, 17 Ocak 2003.

[4] Daha fazla bilgi için bkz. A. Süheyl Ünver, Ressam Şehit Hasan Rıza – Hayatı ve Eserleri, İstanbul, 1971.

Galeri

Start typing and press Enter to search