İstanbul’un Fethinde Osmanlı Donanmasının Rolü
Prof.Dr.İdris Bostan
Ortaçağ Tarihi Uzmanı/ Tarihçi
İstanbul’un fethi için kesin kararını veren Sultan II. Mehmet, kendisine gelen Bizans elçilerine “Gidiniz efendinize söyleyiniz, şimdiki Osmanlı padişahı eslâfına aslâ benzemez, şimdi benim iktidârımın vâsıl olduğu yerlere onların âmâli bile yetişmemiştir” derken kendine ne kadar güvendiğini gösteriyordu. Önemli deniz yolları üzerinde bulunan İstanbul’un kuşatılması için güçlü bir donanmaya ihtiyaç olduğundan, padişah gemi yapım işleriyle de yakından ilgilendi.
İstanbul Kuşatması
Fatih, önce Yıldırım Bayezid’in İstanbul’u kuşatmak için yaptırdığı Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli Hisarı’nı yaptırarak Karadeniz’e geçişi kontrol altına aldı. Böylece Karadeniz’den İstanbul’a giden ticaret yollarının hâkimiyetini ele geçirmiş oluyordu. İstanbul’un fethi için Edirne’de büyük topların hazırlanması emrini veren genç hükümdar, Kaptan-ı derya Baltaoğlu Süleyman Bey’e, Gelibolu’da yeni bir donanma kurmasını istedi.
Osmanlı ordusu, Edirne’den İstanbul’a doğru harekete geçtiği sırada 350-400 gemiden oluşan ve kürekçiler hariç 20.000 deniz askeri bulunan Gelibolu’daki donanma da İstanbul’a doğru yola çıktı. 6 Nisan Cuma günü başlayan kara kuşatmasının üzerinden henüz bir hafta geçmemişti ki, 150 parçalık Osmanlı donanması Beşiktaş ve Salıpazarı önünde toplandı. Baltaoğlu Süleyman Bey’in idaresindeki bu muhteşem donanmanın geçişini surlar üzerinden seyreden Bizanslıların maneviyatları bir kat daha kırıldı. Çünkü Bizans ilk defa ciddi bir şekilde denizden kuşatılıyordu. İstanbul’un en zayıf surları Haliç tarafındaydı ve Bizans Osmanlı donanmasının Haliç’e girmesini önlemek üzere, eski gemileri ve varilleri kalın bir zincirle birbirine bağlayarak sağlam bir engel meydana getirdi.
Osmanlı donanması, İstanbul’un fethinde şehri abluka altında tutması, caydırıcı etkisi ve Haliç tarafından kuşatmaya destek olması sayesinde önemli bir rol üstlenmiş oldu. Çünkü daha önceki kuşatmalarda şehir denizden kuşatılmadığı için deniz yoluyla dışarıdan gelen yardımlar da önlenememiş ve bu yüzden Bizans her zaman dışarıdan yardım alabilmişti.
Bu defa II. Mehmet, kara kuşatmasının başladığı ilk günden itibaren donanmayı İstanbul sahillerine yerleştirdi ve Kaptan-ı derya Baltaoğlu Süleyman Bey, donanmasını bugün kendi adıyla bilinen Rumelihisarı’nın yanındaki Balta Limanı’na demirleyerek burayı üs edindi.
Osmanlı donanmasının 9 Nisan’da Haliç’e girmek için yaptığı ilk teşebbüs sonuçsuz kaldı. Karada toplar şehir surlarını döverken, donanma da İstanbul’u ilk defa deniz tarafından kuşatmış oldu.
Baltaoğlu Süleyman Bey önce Büyükada’yı fethetti. Nisan’ın 20’sinde Ege denizinden Bizans’a yardım getiren, içi asker ve mühimmat dolu üç Ceneviz kalyonu ile bir deniz savaşı meydana geldi. Fatih, bu gemilerin Haliç’e girmesine engel olunmasını emrettiği halde Yedikule ile Langa arasında cereyan eden bu deniz savaşının kendi donanması aleyhine döndüğünü görünce çok kızdı. Bu sırada çıkan bir rüzgâr sayesinde, gemiler hızla uzaklaşarak Haliç’e sığındı.
Bu hadiseden çok rahatsız olan padişah, Baltaoğlu Süleyman Bey’i öldürtmeyi bile düşündüyse de bazı devlet adamlarının araya girmesiyle azlederek yerine Hamza Bey’i tayin etti.
Gemilerin Karadan Yürütülmesi
İstanbul’un kuşatılması sırasında donanma komutanlığının gerçekleştirdiği en önemli harekât, gemilerden bir kısmının karadan yürütülerek Haliç’e indirilmesidir. Bu uygulama, tartışmaları günümüze kadar süren önemli bir deniz harekât taktiği olarak tarihe geçmiştir. Bizans, Haliç’i zincirle kapattığı gibi içerde bulunan donanmasıyla da şehrin bu tarafında zayıf olan surları, Kasımpaşa tarafından gelecek Türk saldırılarına karşı korumak istemişti.
Kara surlarının çok sağlam olması ve Haliç’in zincirle kapatılması sebebiyle gemilerin bu yoldan surlara yaklaşması mümkün değildi. Bu durum karşısında II. Mehmet gemileri karadan yürüterek Haliç’e indirme kararını verdi. Bu dahiyâne projenin uygulanabileceğine kanaat getirdikten sonra gemilerin geçeceği yolun tespiti işi büyük bir gizlilikle sürdürüldü. Nihayet gemilerin geçeceği güzergâh gemilerin taşınmasına uygun hale getirildi. Geçiş yolu hazırlıklarının önceden başlatıldığını kabul etmek herhalde daha mantıklı olacaktır.
Kuşatma sırasında her iki tarafta bulunan görgü şahitlerinin verdiği bilgilere göre gemilerin yürütüldüğü güzergâh Tophane-Kasımpaşa arasıydı. Dönemin Osmanlı tarihçilerinin güzergâhı tarif ederken kullandıkları “Galata ensesinden” ifadesi de buna işaret etmektedir. Tursun Bey’in ifadesiyle “kadırgalar ve fâyık kayıklardan” oluşan ve rengârenk bayraklarla süslenmiş, yelkenleri açılmış olan bu gemiler, adeta havada yürütülmüş hatta uçurulmuştur.
22 Nisan sabahı farklı büyüklükte yetmiş civarında Osmanlı gemisinin Haliç’e indirilmesi Bizans’ı çok şaşırttı. Haliç’in iki yakası arasına gemilerden bir köprü yapan Osmanlılar süratle karşı sahillere asker ve mühimmat taşıdı. Kuşatmanın zayıf olan bu cephesi Bizans için ciddi bir tehdit oluşturuyordu ve çok geçmeden şehir kara ve deniz tarafından ele geçirildi. Nihayet fetihten birkaç gün sonra donanma, ganimet yükleriyle dolu olarak İstanbul’dan ayrıldı ve Gelibolu’daki üssüne döndü.
İstanbul’un fethi ile denizlerin sultanı olarak anılmaya başlanan Fatih, bu dönemden sonra giriştiği fetihler ve geliştirdiği deniz politikaları sayesinde Osmanlı Deniz İmparatorluğu’nun kuruluşunu başlatmış oldu. Onun için Abdülhak Hâmid’in dediği gibi, “Sensin o pâdişah ki bu ümmet-i necîbe/ Emsâr bahşîşindir ebhâr yâdigârın” övgüsünü en iyi şekilde hak etti.