BİR İSTANBUL EFENDİSİ İBNÜLEMİN MAHMUT KEMAL İNAL

Hüseyin Kıyak 

  1. yüzyılın son çeyreği ile 20’nci yüzyılın ilk yarısından biraz fazlasının tanığı olan; hafızası, çalışkanlığı, eserleri ve kişilik yapısıyla döneminin en önemli aydınlarından İbnülemin Mahmud Kemal İnal, bugün de temel başvuru kaynağı olan eserleriyle, hakkında yapılan çalışmalarla yaşamaya devam ediyor.

Yazar, tarihçi, edebiyat tarihçisi, müzeci ve mutasavvıf olarak 33 yıl boyunca Osmanlı Devleti’nde çeşitli mevkilerde görev yapan Mahmud Kemal, hizmetlerini Cumhuriyet döneminde de sürdürdü. Süleymaniye Camii külliyesinde “Evkaf-ı İslamiye Müzesi” adıyla Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin kuran İbnülemin, güçlü sosyal ilişkileriyle bir ilim, kültür, sanat mekânı olan ünlü konağında entelektüel fikir ve ilim dünyasına yeni kapılar aralamaya çalıştı. Biyografik eserlerin yanı sıra son dönem Osmanlı şairleri, müzisyenleri, sadrazamları, hattatları hakkındaki kitaplarının yanı sıra şiir, roman, hikâye alanlarında da eser verdi.

Bir İstanbul Efendisi

Yusuf Kâmil Paşa’nın mühürdarı Emin Paşa’nın oğlu olarak 17 Kasım 1871’de İstanbul’da doğan Mahmud Kemal, babasının teşvikiyle din, tarih ve edebiyatla meşgul olur, devrin önemli hocalarından dersler alır. Küçüklüğünden beri en büyük özelliği olan çalışma tutkusuna, hafıza ve zekâ gücünün de ilavesiyle yeri doldurulamayacak eserlerini vermeye başlar.

Tanpınar’ın “Bu mazi adamında ancak uzun araştırmalarla veya şaşırtıcı tesadüflerle ele geçirebileceğimiz, zamanından kopmuş şeylerin lezzeti vardı” dediği İbnülemin, tanıyanlar için “yürüyen bir tarih”, “edebiyatımızın bir hülasasıdır.” Hayatının 50 yılından fazlasını Osmanlı döneminde geçirmiş, her şeyiyle zamanı dondurmuş, hatta doğduğu devirden de eskilere ait bir İstanbul efendisidir.

Onu, herkesten ayıran çok başka özellikleri de vardır. Süleyman Nazif ve Yahya Kemal’in müştereken söyledikleri beyit Mahmud Kemal’i çok güzel ifade eder: “Hezar-gıbta o devr-i kadim efendisine / Ne kendi kimseye benzer ne kimse kendisine.”

Fatih’te Eski Bir Konak

Doğduğu ve daha sonra kelimenin tam anlamıyla “yerleştiği”, her bir hücresine nüfuz ettiği, Mercan’daki sarı boyalı, 8 numaralı Mühürdar Emin Paşa Konağı, Mahmud Kemal için sadece bir ev değil, aynı zamanda yazma ve matbu ciltler dolusu kitabı barındıran bir kütüphane, en meşhur Türk hattatlarının talik ve sülüs levhalarını, çeşmibülbülleri, aileden kalan çeşitli antikaları sergileyebildiği bir müze, kendisiyle görüşmek isteyenleri kabul ettiği bir toplantı salonuydu. İşgal yıllarında Fransızların zoruyla boşaltmak mecburiyetinde kaldığı bir buçuk sene sayılmazsa, Mahmud Kemal tüm hayatını bu konakta geçirmiştir.

Darülkemal

Üniversite profesörleri, âlimler, yazarlar, tarihçiler, devrin hemen hemen tüm aydın kesimi bu konakta bir araya gelir; edebiyat, tarih, kültür sohbetleri yapılır ve musiki dinlenirdi. İstanbul merkezli Türk müziğinin saraylar ve tekkeler dışında geliştiği meclislerin 1900’lü yıllardaki en seçkin örneğiydi. Süleyman Nazif’in “Darülkemal” adını verdiği bu konağın müdavimleri yalnızca okumuş yazmış kesim değildi. Ev sahibinin layık bulduğu her yaştan, her meslekten kimse bu toplantılara katılabilirdi. Bu musikili toplantılar, İbnülemin’in her haliyle maziye aidiyetinin bir yansımasıydı aslında. Çocukluğunda, gençliğinde babasının ve Said Halim, Yusuf Kâmil Paşalar gibi aile yakınlarının düzenlediği toplantılara katılan üstat, kendisi de bu geleneği devam ettirerek, geçmişle arasındaki zincire kuvvetli bir halka daha eklemiş oluyordu.

Pazartesi Meşkleri

Toplantıların günü pazartesidir. İbnülemin, gelenlere oturacağı yeri gösterir, yeni gelen olursa onu soru yağmuruna tutar ve meşklere devamına müsaade edip etmeyeceğine karar verir. İlk konuşmalardan ve eş dost hakkında sorulardan sonra İbnülemin’in “tertib -i bezm eyleyelim” deyişiyle fasla geçilir. Peşrevden sonra eserler okunur. Saz taksime başladığı sırada çay ikramı başlar. Taksim dinlenirken çaylar yudumlanır. Taksimden sonra şarkılara devam edilir, saz semaisiyle fasıl tamamlanır. Sonra dinî bölüme geçilir ve Aziz Mahmud Hüdai’nin “Kudûmün rahmeti zevk u safadır” tevşihi, ardından çalınan Mevlevihane Peşrevi ve Ethem Bey’in okuduğu gazel ve Kuran-ı Kerim tilavetiyle program bitirilir. İbnülemin’in en çok sevdiği makam rasttır. Basmacı Abdi Efendi’nin “Senin aşkınla çâk oldum” ve Hafız Post’un “Gelse o şuh meclise” mısraıyla başlayan eserleri söylendiğinde pek sevinir. Hüzzamdan ise hiç hazzetmez.

Bu toplantılara Zeki Arif Ataergin, Subhi Ezgi, Sadeddin Kaynak, , Alaeddin Yavaşca, Arif Sami Toker, Necdet Yaşar, Süleyman Erguner, Haluk Recai, Cevdet Çağla, Hüsnü Coşar, Tanburi Selahaddin Tanur, Hakkı Süha Gezgin gibi tanınmış isimlerin yanında, Kapalıçarşı’dan Tanburi Ali Efendi, mühendislikten emekli Udi Edhem Bey, emekli albay Kemani Alaaddin Bey, Hanende Albay Hulusi gibi amatör musikişinaslar da gelir.

Meclisin en önemli kısmı, musiki faslından sonradır. Ev sahibi herkesin istifade etmek için merakla beklediği sohbetine başlar. Hicivler, şiirler, İbnülemin’in ilmiyle hissini yoğurarak anlattığı hikâyeler… Bunları dinleyen, üstadı kızdırmadan sohbete katılan âlimler arasında Necati Başara, Halil Boztepe, Behzat Budak, Burhan Felek, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Kâzım İsmail Gürkan, Fethi İsfendiyaroğlu, Necmeddin Hakkı İzmirli, Mithat Cemal Kuntay, Pertev Paşazade Nurullah Bey, Taha Toros, Mükrimin Halil Yınanç, Hasan Âli Yücel, Vasfi Rıza Zobu vardır.

Konağın Akıbeti

İbnülemin, son zamanlarına kadar sağlığını korumuş, bu toplantılara da devam etmiştir. 27 Mayıs 1957’deki ölümüyle bir devir de onunla kapanmıştır. Sağlığında kütüphanesini İstanbul Üniversitesi’ne bağışlamış, konağını da İlim Yayma Cemiyeti’ne bırakmış, ölümünden sonra olduğu gibi muhafaza edilerek yurt yapılmasını vasiyet etmiştir. Fakat vasiyetinin aksine, ülkemizde rant uğruna birçok hafıza mekânının yok edildiği gibi bu konak da yıktırılmış, yerine iş hanı yapılmıştır.

Hoş Sada

İbnülemin’in son kitabı, ölümünden bir yıl kadar sonra basılabilen Hoş Sada’dır. Kitaba 20-25 yıl önce başlayan, fakat musikişinaslar hakkında kaynak yetersizliğinin de etkisiyle olsa gerek, tamamlayamayan İbnülemin’i ikna eden kişi, Türk kültür hayatına çok önemli katkıları olan Hasan Âli Yücel’dir. Son Sadrazamlar gibi, Hoş Sada da Yücel’in çabalarıyla basılmıştır.

İbnülemin Mahmud Kemal İnal ancak Tanburi Cemil Bey maddesinin sonuna kadar olan sekiz formalık kısmı yazabilmiştir. Kitap, Mahmud Kemal ’in içkiciliğinden dolayı “Avni-i mest” dediği Avni Aktuç tarafından tamamlanmıştır. Vefatından sonra kitapta kullanılacak müsvedde ve belgeleri aramak için konağa giden Avni Aktuç’un karşılaştığı manzara hem kitabın tamamlanması için yaşanan zorluk hem de Mahmud Kemal ’in çalışma tarzı hakkında bilgi vermektedir:

“Yığınlar halinde kâğıtlar, kırık kalemler, yerlerde kırık fincanlar, ilaç şişeleri, bir sürü hırdavat… Oturduğu kanepenin üstüne atılmış yırtık defterler, hemen hemen her tarafı yazılmış, boş yeri olmayan kâğıtlar, basılmış eserlerine ait prova kolonları, resimler, gazete kupürleri, torba torba sarılmış türlü boyda kâğıtlar, takvim kenarlarına yazılmış notlar…”

Son kitabı, onun bu kubbede bıraktığı “Hoş Sada”nın bir hülasası gibidir. İlmiyle, hayata bakışıyla, haliyle, tavrıyla kimselere benzemeyen bu eski zaman adamını saygıyla anıyoruz.

 

NEVZAT ATLIĞ: “… ‘SEN HER GECE GELECEKSİN, UNUTMA!’ DEMİŞTİ”

Hocam, siz hangi yıllar arasında katıldınız bu meclislere? 

1943’te gittim ilk. Üstadın 57’deki vefatına kadar devam ettim. Benim İstanbul’da ilk girdiğim musiki mahfilidir.

Hocam İbnülemin’in “sevdiklerim” ve “sevmediklerim” tasnifli bir defteri varmış. Sizi “sevdiklerim” hanesine yazmış.

Gerçekten de öyleydi. Ben ilk gittiğim gece çıkarken –o zaman kemanımla oradaki faslı da biraz derli toplu götürdüm galiba– “Sen her gece geleceksin, unutma!” demişti. Beni özel davetlere de götürdü. Necdet Molla’nın davetine gittik 1945 yazında. Nikâhıma geldi, ta Bayezid’den kalkıp Beyoğlu’na. Evlendikten sonra Cağaloğlu’ndaki evimize geldi, Kâzım İsmail Bey’le. Sonra Laleli’ye geçmiştim, oraya da geldi; ilk çocuğumuz Bülent’in kulağına duasını okudu. Yani severdi beni, ben de anlıyordum bunu. 

Bize biraz İbnülemin’in konağından bahseder misiniz?

Dış kapıdan avluya girilir, eski bir merdiven çıkılır, asıl binaya girilir. Büyükçe kârgir bir konak, içi ahşap. 5-6 m’lik bir koridordan yürüyorsunuz. Sağdan bir merdiven üst kata çıkıyor. Bina iki buçuk katlı bir şey. Loş bir ortam var, İbnülemin tasarruflu biriydi, en düşük ampuller yanardı.

Oradaki icra nasıldı? 

Amatör bir icraydı tabii. Nota filan kullanılmazdı. Öyle çok iyi yapılan bir müzik değildi tabii. Alaeddin (Yavaşça) geldikten sonra daha iyi müzikler de yapıldı, yani tek okuduğu zaman… Zaten müzik hazırlanarak yapılır, evlerde provasız yapılan müzik daima amatörce ve aksaklıklarla oluyor.

Repertuvar nasıldı? Klasik eserler okunur muydu, takımlar?

Yok takımlar pek okunmazdı, beste filan okunurdu ama bazen. Ama öyle iki beste, ağır semai, yürük semai filan hiç şahit olmadım.

*Devlet Sanatçısı Koro Şefi Prof. Dr. Nevzat Atlığ ile bu görüşme Aralık 2020’de yapılmıştır.

 

Kaynaklar:

Alâeddin Yavaşça, “Evlerdeki musiki toplantıları II”, Kök, Sayı 4, Mayıs 1981, s. 10.

Alâeddin Yavaşça, “İbnülemin Mahmud Kemal Bey’in geceleri”, Kök, sayı 5, Haziran 1981, s. 12.

Bir İnsan Bir Devir: İbnülemin Mahmud Kemal’in Hutût-ı Meşahir Defteri (haz. Şemsettin Şeker, İsmail Kara), İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, İstanbul, 2010.

Dursun Gürlek, İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Cumhuriyet Devrinde Bir Osmanlı Efendisi, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul, 2017.

Hasan Ali Ediz, “Kitaplar arasında: Hoş Sada”, Cumhuriyet, 31 Ekim 1958.

Hasan Âli Yücel, “Üstad İbnülemin Mahmut Kemal İnal”, Hoş Sada: Son Asır Türk Musikişinasları, Türkiye İş Bankası, Ankara, 1958, s. XI-XXXIV.

Hasan Âli Yücel, “Kubbemizde sönen son Hoş Sada”, Cumhuriyet, 3 Haziran 1957.

İbnülemin Mahmud Kemal, Hoş Sada: Son Asır Türk Musikişinasları, Türkiye İş Bankası, Ankara, 1958.

Kâzım İsmail Gürkan, “Üstad İbnülemin’e Dair”, Hoş Sada: Son Asır Türk Musikişinasları, Türkiye İş Bankası, Ankara, 1958, s. XXXV-XLV.

Metin Toker, “İstanbul’un harab bir konağındaki hazine”, Cumhuriyet, 8 Ekim 1949.

Muzaffer Esat Güçhan, “Bazı Hususiyetleri ile İbnül Emin Mahmut Kemal İnal”, Hoş Sada: Son Asır Türk Musikişinasları, Türkiye İş Bankası, Ankara, 1958, s. LVI-LIX

Ömer Faruk Akün, “İbnülemin Mahmud Kemal”, TDV İslâm Ansiklopedisi, 2000, Cilt 21, s. 249-262.

Selahaddin İçli, “İbnülemin Mahmud Kemal”, Musiki ve Nota, Sayı 7, Mayıs 1970, s. 12.

Yusuf Ziya Ortaç, Bir Varmış Bir Yokmuş: Portreler, İstanbul 1963, s. 183-188.

Hüseyin Vassaf, Bir Eski Zaman Efendisi İbnülemin Mahmud Kemal: Kemalü’l-Kemal (haz Fatif M. Şeker, İsmail Kara), Dergâh Yayınları, İstanbul, 2009.

Start typing and press Enter to search