KARASURLARI DÜNYA MİRAS ALANI İÇİNDE EDİRNEKAPI
Fatih ilçesi sınırlarını da kapsayan “Karasurları Dünya Mirası Alanı” kentin kurulduğu yarımadayı; Marmara Denizi’nden başlayıp kuzeyde Haliç’e kadar uzanan surları ve
yakın çevresini içerir. Bu surlar, kapıları ile var olduğu zamandan itibaren bir çok kuşatmaya şahitlik etmiş, günümüze kadar varlığını sürdürerek şehre giriş-çıkışı da sağlayan önemli bir fonksiyon kazanmıştır. Surların sınır olma, kapı olma durumu, alanı fiziksel, çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan önemli derecede etkileyen bir faktör olmuştur. Öyle ki Edirnekapı’da bugün hala geçmişden gelen yapı stoğu çoğunlukla varlığını sürdürmüş ve bulunduğu çevreye olumlu bir etki sunmuştur. Bu bağlamda Edirnekapı, Bizans döneminde olsun Osmanlı döneminde olsun, şehrin önemli bir kapısı olmuş ve bu özelliği bölgeyi 20 yy’a kadar geçiş noktası yapmıştır.
Edirnekapı Meydanı, etrafında bulunan tarihi yapılarla da önemli bir odak noktası konumunda olması itibariyle Fatih ilçesi için değerlendirebilecek önemli bir potansiyele sahiptir. Bir geçiş yolu olan bu surların içinde sur çevresinde; anıtsal yapılar, çeşmeler, bostanlar, döneminin sivil yapıları yer alır. Geçmişe de baktığımızda, kentin şehre su getiren su kanalları Edirnekapı’dan geçerek şehre doğru uzanmaktaydı. Bölge surlarında, duvar çeşmeleri, kimi zaman sur duvarlarını beden duvarı olarak kullanan ahşap evler yer almaktaydı. Mihrimah Sultan Cami avlusu ve Aya Yorgi Kilisesi onarımı sırasındaki kazılarda da su kanalları ortaya çıkmıştır.
Geçmişten günümüze uzanan tarihi dokunun en önemli parçalarından biri olan bu bölge, hem Haliç’e hem de İstanbul’un önemli bir siluetini oluşturan Eyüp semtine bakan bir yamaç üzerinde İstanbul’un altıncı tepesinde yer alır. Coğrafi olarak bu konumu, gerek Bizans dönemi, gerekse Osmanlı döneminde bölgenin önemli olmasını sağlamış ve bu durum günümüze sürmüştür.
Söz konusu bölgenin bu denli önemli olmasında hiç şüphesiz Bizans döneminde Tekfur Sarayı, Kariye’nin bu bölgede olması, Mihrimah Sultan Cami’nin konumunun burada seçilmiş olması da etkilidir. Genel olarak İstanbul’un topoğrafik yapısına baktığımızda yedi tepeli şehrin altıncı tepesinin burada olması, önemli bir yapının da burada seçilmesi tesadüf olmasa gerektir. Bugün çevrede 19. yüzyılın sivil yapı örneklerinin, doğal sokak dokusunun, hamam ve çeşmelerinin hala kısmen özgünlüğünü sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Surlara dayalı evlerin 20.yy başlarına kadar varlığını sürdürdüğü görülmektedir.
Anıtsal yapıların yanında ahşap Türk mimarisinin en güzel örneklerini sergileyen Edirnekapı bölgesinde özellikle Kariye Cami ve çevresi, görünümüyle hala turistik açıdan çok ilgi çeken
bir alandır. Çelik Gülersoy’un alana yaklaşımı, 1996 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen Habitat II organizasyonu ve İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansı projelerinin alana katkısı, bölgenin uzun süre ekonomik bir canlılıkla kentin çekim merkezi olmasını sağlamıştır.
Bu tür etkinliklerin kentin kültürel gelişimindeki rolünün iyi değerlendirilmesi gereklidir.
Bu alan kültürel miras anlamında çok önemli bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyel, kültür ve turizm açısından bölgeye, kültürel, ekonomik, sosyal yönden hatırı sayılır bir katkı sağlamaktadır. Bölgenin geliştirilerek kente entegre edilmesi, yapılacak her türlü fiziksel ve sosyal müdahalenin, bu değeri göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Geçmişin izleri bazen bir çeşme, bazen bir sur duvarı bazen bir cami, bazen yolların özgün dokusu, bazen de dev bir çınar ağacı olarak karşımıza çıkıp bir röper olarak insanların çekim noktası olmuştur. Meydana hakim konumdaki alan semtin önemli faaliyetlerini gerçekleştireceği bir konumundadır. Meydan ve çevresinin, tescilli sivil yapılarının iyileştirilmesi, sosyal ve ekonomik canlılığı beraberinde getirecektir. Hemen Mihrimah Sultan Cami’nin altında sıra halinde yer alan yapılar, bir çeşme ve hamam ile önemli, etkili ve güçlü bir siluet oluşturmaktadır.
Caddeye bakan bu siluetin fiziksel ve doğru fonksiyonlarla iyileştirilmesi, tıpkı Mihrimah Sultan Cami, Aya Yorgi Kilisesi ve meydan parkı düzenlemesinin yarattığı gibi etki bırakarak, aslında bütünsel bir iyileşmenin tamamlayıcısı olacaktır. Bu potansiyelin değerlendirilmesi alana değer katacaktır.
Restorasyon çalışmaları tamamlanan Mihrimah Sultan Cami ve Aya Yorgi Kilisesi’nin bölgeye canlılık getirmesiyle meydana ilgi artmış, Fatih Belediyesince yapılan düzenlemeyle insanların dinlenme ve uğrak yeri olmuştur.
Geçmişte tramvayın geçiş yolundaki Arnavut kaldırımlı yolun ve surlara
bitişik ahşap evlerin yerini, bugün minibüs durakları ve asfalt yol almıştır. Surlar
açığa çıkarılarak görünür kılınmış olsa da yol dokusunun özgün hale getirilerek iyileştirilmesi, surların onarılması ve minibüs duraklarının başka bir yer alınarak meydanın daha yaşanır, daha görünür kılınmasının olumlu olacaktır.
Bir sur, bir cami, bir kilise üçgeninde yer alan bu alan UNESCO Dünya Miras Alanı içinde önemli bir çekim alanıdır. Sulukule Sanat Akademisi’nin hemen yanı başında yer alan meydanın ileride yapılacak aktivitelere ev sahipliği yapacağı düşünüldüğünde, semt için bu meydan daha da değer kazanmaktadır. Bir alandan beklediğimiz fiziksel, sosyal, ekonomik tüm kriterleri taşıyan bölgenin ufak dokunuşlarla kent hayatına katılması oldukça önemlidir. Sahip olduğu canlılıkla odak noktası haline gelebilecek meydan, bu potansiyele sahiptir.
1934’lerden sonra modernleşmenin getirdiği yeni arayışlardan, değişim ve dönüşümlerden ve teknolojik olanakların artmasından sonra betonarme yapılara olan ilginin artması bölgeyi etkilese de, tarihi alan büyük ölçüde korunmuştur. Bölgenin Dünya Miras Listesine kabul edilmesinden sonra gördüğü ilgi artmış olsa dahi, özellikle sivil mimari mirasın iyileşmesi bütünsel bir noktaya ulaşmamıştır. Elbette öncelikle anıtsal yapıları koruma çalışmalarıyla başlayan canlanma, sivil yapılar, alt yapı gibi kentin diğer bileşenlerini de etkisi altına almıştır. Kentsel koruma çalışmalarında anıtsal yapıların röper olması ve bu çalışmaların anıtsal yapı çevresini olumlu etkilemesi, koruma eyleminin nasıl da bulaşıcı bir etkisi olduğunu açıkça ortaya koyan önemli bir parametredir. Bu nedenle koruma çalışmalarının hızlandırılması alanı iyileştirecektir. Ancak sadece fiziksel müdahale değil, yapılara verilecek doğru fonksiyonlar da çalışmaların önemli bir parçası olmalıdır.
BİR “KENT SAHNESİ” OLARAK TARİHİ ALANLAR
Birçok tarihi kentte meydanlar, surlar, yapılar kentin bir sahnesi olup festivallerle, yaşayan, canlı alanlar haline getirilmektedir. 2015 yılı Haziran ayında bir festivale ait basit duyuru totemlerinde görüldüğü gibi, meydan aktiveleri duyuruları bulunduğunuz noktayı gösterip sizi aktivite meydanlarına yönlendirerek, hem kentin müzelerinden geçirmekte hem de pratik rotalar sunmaktadır. Bu sayede tarih kentler çeşitli aktivitelerle daha canlı ve kolay gezilebilir hale gelmekte, basit planlamalarla kentliler yönlendirilebilmektedir.
Yerel yönetimlerin desteklediği, üniversitelerin, STK’ların katılımının olduğu festivaller, etkinlikler, kent için etkin gelişme faaliyetleri olmaktadır. Bu nedenle günümüzde yapılan koruma çalışmalarında fiziksel çalışmaların yanında sosyal faktörleri de göz önünde bulundurmak, bu açıdan önem taşımaktadır.
Bu faaliyetleri içerecek modern zamana uyan yeni yasalar, yönetmelikler; tarihi kentlerde koruma uygulamalarına yönelik kentsel politikalar geliştirilmesine ve kentsel ölçekte daha başarılı çalışmalara kapı açmaktadır. Kentin tümünü kapsayan koruma çalışmalarının koruma önceliği, kalitesi, koruma parametresinin ekonomik (kaynak yaratmak, kaynak kullanımı vb.), sosyal (göç, çok mülkiyetlilik, mülkiyet değişimi vb.) ve fiziksel (bakımsızlık, yanlış fonksiyon ve kullanımları, yanlış uygumalar vb.) parametrelerle olan ilişkisi, Edirnekapı bölgesinde öncelikli ele alınması gereken faktörlerdir.
Bölge; Edrinekapı surları, anıtsal yapıları, nitelikli sevimli sivil mimari mirasıyla birlikte yoğun fiziksel yapının iyileştirilmesiyle, sosyal ve ekonomik stratejilerle birleştirilerek canlanmalıdır.
Tarihi Kentlerin ve Kentsel Alanların Korunması için Washington Tüzüğü’nde (1987) küçük veya büyük tarihi kentsel alanlar “…kentleri ve tarihi merkezleri
saran doğal ve insan yapısı çevreyi de kapsamaktadır, bu alanlar tarihi belge olma özelliklerinin yanı sıra, geleneksel kent kültürüne ait değerleri de barındırırlar.” şeklinde vurgulanır. Özellikle Kariye Cami çevresi, Edirnekapı Meydanı, geleneksel kent kültürünü sürdüren önemli bir alan olarak içinde önemli noktaların haritalarının da bulunduğu bilgilendirici rehberlerle (rehber haritalarla) tanıtılmalıdır.
Bu tür miras alanlarında, gerek yeni yapılarda kullanılan malzemenin seçiminde, gerekse sokak aydınlatmalarının nitelik ve yerinin seçiminde, çöp kutuları, banklar, bitkiler, yollar, yapı renkleri, yeni yapı cepheleri vb. tasarım ve seçiminde, yapılacak müdahalelerin geleneksel dokuya entegrasyonu, kontrolü ve seçimi için bir uzman kurul oluşturulması ve Kentsel Tasarım Rehberi hazırlanması faydalı olacaktır.
Bu alana özgü hazırlanacak “Edirnekapı Bölgesi Kentsel Tasarım Rehberi” eşgüdümlü ve tutarlı bir tasarım süreci oluşturur ve bölgeyi daha akıllı, tarihi dokuyu koruyan ve sürdüren, bütüncül bir yaklaşım geliştirmek için hazırlayabilir.
Kentsel Tasarım Rehberleri, alanda çalışan resmi mimar, şehir plancıları vb. Planlama Müdürlüğü, proje sponsorları, tasarım uzmanları ve mahalle yaşayanları için bir çerçeve sağlayarak, mahalledeki tarihi, ticari, konut alanlarının iyileştirilmesinin gözden geçirilmesi için bir belge görevi görecektir.
Miras Alan Tasarım Rehberleri, öncelikle bu özel bölgelerde “Konut Tasarım Yönergeleri” gibi, uygulanacak tüm bakım, onarım, yeni yapım gibi çalışmalara rehberlik etmeyi ve projelerin hangi beklentiler, amaçlar, değerler ve nitelikler dizisi içerisinde ilerlemesi gerektiğini ortaya koymalıdır.
Korumanın sürdürülmesi ve kente estetik bir entegrasyon, ancak özen gösterilmiş çalışmalarla sağlanabilir. (Freiburgkent dokusu). Geçmişin kent dokusu belki de yeniden düşünülmeli, hiçbir şehrin, bölgenin, yapının tesadüfi oluşmadığının farkındalığı artırılarak, Edirnekapı
surları, anıtsal yapıları, sivil mimari mirası ve yeni yapılarıyla doğası, yolları, kent mobilyalarıyla bir bütün olarak düşünülerek kente katılmalıdı