Sokak Sanatının Domino Etkisi
SOKAK SANATININ DOMİNO ETKİSİ
- Dilara Obenik
Sanatın mecrası her zaman atölyeler, bu iş için kurgulanmış sahne, galeri veya salonlar olmayabilir. Sanat, hayatın akışı içinde kendine daha bağımsız hareket alanları yaratabilir. Sokak bu sıra dışı mecraların başında geliyor. Resim öğretmeni Mahsuma Taştanovna da sanatını icra etmek için kamusal hafızanın mekânı sokakları tercih ediyor. Taştanovna, yaşadığı mekânı güzelleştirme, iz bırakma ve geçmişi hatırlatma isteğini Kadırga semtinin duvarlarına resimler çizerek hayata geçiriyor. İstanbul’un en eski semtlerinden birinde ansızın karşımıza çıkan bu duvar resimlerinin beraberinde getirdiği yeniliklere gelin birlikte göz atalım.
SOKAK SANATI, SOKAK SANATÇISI
Sokak ve sanat denilince ilk olarak akıllara grafiti gelse de aslında sokakta icra edilen birçok aktivite mevcut ve bunlar pekala sokak sanatı kapsamında tanımlanabilir. Pantomimden poi’ye, illüzyondan karikatüre, duvar resminden müziğe… yaratıcı ve özgün tüm etkinlikler bu kavramın bir parçası. Sokağı bir gelir kapısı olarak görenler gibi, herhangi bir karşılık beklemeden, kimi zaman anlaşılmamak pahasına sokakları güzelleştirmeye çalışanlar da var. Mahsuma Taştanovna böyle bir sanatçı. Aslında o, Özbekistan’da memleketi Taşkent’te birçok okulun duvarlarını renklendirmiş, kendisine ilham veren hikâyelerle donatmış bir resim öğretmeni.
Küçüklüğünde izlediği Çalıkuşu filminden sonra hep İstanbul’u görme hayaliyle yaşamış. 2012 yılında İstanbul’a gelebilmiş. Şimdi Kadırga semtinde, yaşadığı mahallenin duvarlarını İstanbul manzaralarıyla süslüyor. Bir zamanlar hayalini kurduğu şehrin duvarlarına; Ayasofya, Kız Kulesi, Rumeli Hisarı, Sultanahmet Camii gibi etkisinde kaldığı tarihî yapıların, bazen de gittiği başka şehirlerdeki sevdiği yerlerin resimlerini çiziyor.
SANATLA GÜÇLENEN DUVARLAR
Eğer sokak söz konusuysa, herkes hiç beklemediği bir anda sanatın bir parçası, öznesi olabilir. Gerçekten de sokaklar, sanatın halkla buluşmasında oldukça verimli alanlardır. Sokak performansları için genelde işlek noktalar tercih edilir. Kadırga’da ise durum biraz farklı. Şehsuvarbey Mahallesi’nin sahile çıkan sokakları tenha ve daha çok araçların kullandığı bir güzergâh.
Mahsuma hanım, yayalar tarafından pek kullanılmayan bu bölgeyi nasıl canlandırabileceğine kafa yormuş. Yaşadığı bölgeyi yaşanabilir, canlı ve daha güvenilir bir alana dönüştürme fikrinden hareketle önce buradaki kaldırımları, sonra duvarları renklendirmeye başlamış. O bölgede otel işleten Cuma beyin, muhtar Murat Hakverdi’nin kendisini desteklemesi, diğer esnaf ve mahallelinin de bu fikri benimsemesiyle birlikte mahalledeki bütün duvarları güzelleştirmeye karar vermiş.
Mahsuma hanıma duyulan güven, sokak sanatına dair bir meseleyi tartışmamıza imkân sağlıyor. Türkiye’de sokak sanatının, özellikle duvar resminin tek boyutlu anlaşılması önemli bir sorun. Duvar sanatına yönelik önyargılı düşünceler, kimi zaman haksızca tepkilerin doğmasına sebebiyet verebiliyor. Aslında bu düşüncenin temelinde sanatçısı bilinmeyen, sert siyasi mesajlar ve altkültürel motifler içeren duvar resimleri var. Kimi zaman tepkilerin şiddeti artabiliyor. Oysa anlamak için biraz daha yakından bakmak gerekir o resimlere. Öyle veya böyle hepsi insanca bir duyguyu yansıtırlar. Sokak duvarları da insanların umutlarını, hayallerini, beklentilerini özgürce yansıttıkları yerler neden olmasın? Sonuçta bu sokaklar hepimizin.
Kadırga’daki duvar resimleriyle Mahsuma hanım bize sokakta yaşanan iletişim ve etkileşimin neleri başarabileceğini gösteriyor. Göçmen bir kadının, çevrenin desteğini arkasına alarak şehre ait bir mekânı sanatıyla yeniden anlamlandırması gerçekten büyük iş.
Bir mahalleli: “Mahsuma Hanımı mahallemizi güzelleştirmeye başladığından beri tanıyorum. Çok iyi bir insan. Burayı daha güzel ve iç açıcı bir mahalleye dönüştürdü. Sanki bir masalın içinde gibi hissediyoruz kendimizi. Bu manzaraları görmek burada yaşayan herkesi olumlu etkiliyor.”
Cuma Bey (Işıl Hotel –İşletmecisi): “Kaldırım boyası ile başladı her şey. Renk renk güzel olsun istemiştik. Başta ne olacağını bilmiyorduk. Çizim konusunda renk konusunda fikir verenler oldu. Resimleri yaptıktan sonra buraya olan ilgi birden arttı. Turistler normalde bu sokaklara girmeye çekinirlerdi. Şimdi sırf burayı görmek ve gezmek için geliyorlar. Mahalle muhtarımız da sağ olsun, iyi yapılan işlere her zaman destek veriyor.”
SOKAK VE KÜLTÜR ARASINDAKİ İLİŞKİ
Sokaklar sadece kapladığı alanın somut ölçülerinden ibaret değildirler, aynı zamanda geçmişle şimdi arasındaki ilişkiyi en açık gösteren mecralardır. A. Murat Kırık Sokaktan Ekrana, Sanaldan Gerçeğe kitabında bunu şöyle tanımlıyor: “Sokak ve kültür arasında yakın bir bağ vardır. Her toplumun sokak kültürü ve sokak sanatı o toplumun yapısı hakkında ipuçlarını gösterir.”
Sur içinin sokakları bu ipuçlarını cömertçe gösteriyor. Ancak sanatsal bir dokunuş muhakkak ki görünür olanı daha belirgin, cazip bir hâle getirir. Mahsuma hanımın 29 Mayıs, 19 Mayıs, 18 Mart, 15 Temmuz resimleriyle süslediği duvarlar Şehsuvarbey Mahallesi’ni açık bir galeriye çevirmiş. Önemli olayların resimlerini kamusal hafızanın mekânı olan kent sokaklarına işlemesi, kent belleğinin yenilenmesine katkı sağlamış.
Duvar resimlerinin önünde fotoğraf çektiren kişi sayısı arttıkça Kadırga semtinin görünürlüğü de artıyor. Mahsuma hanımı haber bültenlerinde görüp yurt içinden, hatta yurt dışından kendisini ziyarete gelenler var. Hatta bir haber sayesinde Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’nden bir ekip Taştanovna’nın belgeselini çekmek için Ankara’dan İstanbul’a geldi.
Değer Tuncel – SGDD | Kurumsal İletişim Sorumlusu “Sığınmacılar ve göçmenlerin geçim ve sağlık hizmetleri gibi yaşamsal öneme sahip kaynaklara ulaşabilmeleri için Migrent TV’de 6 dilde yayın yapıyoruz. Bir amacımız da sosyal uyumu güçlendirmek. Mahsuma hanımın hikâyesinde bir sanat var. Güzelleştirme var. Göç bağlamında sosyal uyum ve adaptasyon var. Burada yerel halkın bir göçmenle huzur ve barış içinde nasıl yaşayabileceğini görüyoruz. Sanatın birleştirici gücünün etkisini bu örnekte çok net hissedebiliyoruz. Bu sebeple Mahsuma hanımın belgeselini çekmek istedik.”
HERKES KAPISININ ÖNÜNÜ SÜPÜRSE, HER SEMT TEMİZ OLUR
“Herkes kapısının önünü süpürse, her semt temiz olur.” diyor Goethe. Kadırga semtinde yaşanan durum en güzel bu sözle izah edilebilir. Biz bireyler olarak kendi üzerimize düşeni yaparsak, bir sorunun çözümü için gereken ilk adımı atmış veya süreci tamamlayan son hareketi yapmış olabiliriz. Mahsuma hanımın yaptığı da tam olarak bu. İnsanların yürümekten çekindiği sokaklarda şimdi onun sayesinde fotoğraf çekinmek için sıra bekleyen turistler var.
Sık sık Kadırga sokaklarında gezerek semt sakinleriyle hasbihal eden Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan da Mahsuma hanımın çalışmalarını ilgiyle takip edenlerden. Hatta son ziyaretinde Taştanovna’dan işaret ettiği boş bir duvarı kendisi için özel olarak renklendirmesini rica etti. Bütün bunlar sanatın sosyal hayatımızda bir domino tablosu gibi açılan iyileştirici rolünü daha fazla önemsememiz gerektiğini gösteriyor. Birlikte yaşamanın güzelliğini yansıtan domino tablosunun o son taşı neden biz olmayalım?