İTALYAN SANATÇI FRANCESCO SCARELLA’NIN KALEMİNİNDEN YEDİKULE (1686)
İTALYAN SANATÇI FRANCESCO SCARELLA’NIN KALEMİNİNDEN YEDİKULE(1686)
- Sedat Bornovalı
Yedikule Hisarı, Batılı ziyaretçilerin her zaman ilgisini çekmiştir. Hisarın haşmetli yapısı ve konumu itibarıyla kente yalnızca karadan giriş yapanların değil, deniz yoluyla gelenlerin de zihinlerinde yer ettiği aşikârdır. Bugün Viyana’da Avusturya Ulusal Müzesi’nde cod. 8627 numarasıyla kayıtlı bir albüm bunu en güzel şekilde kanıtlamaktadır.
Batı dünyası kendi varlığı açısından çok önemli bir tehdit saydığı Osmanlı’yı 1683’te Viyana kapılarından püskürtmesiyle, aynı zamanda düşmanını yakından gözlemlemek ve tanımak yolunda bir fırsat da yakaladı. İtalyan sanatçı Francesco Scarella’nın işte böyle bir atmosferde 1686 yılının aralık ayında Kutsal Roma Germen İmparatoru I. Leopold’a takdim ettiği albüm İstanbul’daki bazı mimari eserlerin o dönemdeki ayrıntılarını kavrayabilmemiz açısından son derece kıymetli bilgiler içerir.
Scarella, Yedikule’den çok etkilendiğini daha eserin başında hissettirir. Albümünün tanıtım sayfasında içerik bahsinde “İstanbul kenti, Yedikule, Topkapı Sarayı ve Sekiz Selatin Camii” şeklinde bir sıralama yaparak Yedikule’yi padişah sarayının önünde konumlandırır.
Sanatçı İstanbul panoramasını kendisini çok etkilediği belli olan ahşap konut dokusunun hâkimiyetinde yansıtır. Öylesine ki daha sonra ayrı bir çizimini yapacağı Ayasofya’nın kent siluetine etkisi hemen tümüyle kaybolmuştur. Buna rağmen Yedikule resmin en solunda, tam da kentin başlangıç noktasında neredeyse bağımsız bir yapı olarak kent dokusundan sıyrılır. Detayı fark etmek zor olsa da yapı denize doğru konumlanmış gibidir, orijinalinden farklı bir perspektifle yansıtılmıştır.
Yedikule’nin gerçeğe çok uygun ayrıntılarla betimlendiği folyo ise başlı başına bir tarihî belge niteliğindedir. Scarella’nın eseri bir resim albümünden ibaret olduğundan bilgileri nasıl edindiğine dair elimizde açıklayıcı metinler yok ne yazık ki. Diğer taraftan 20 maddeden oluşan lejant bölümü, Scarella’nın çizim yapmak dışında kapsamlı bir hazırlık sürecine gereken önemi verdiğini ve yapıyı bir mihmandar eşliğinde gezerek bilgi topladığını gözler önüne serer.
Scarella listesinin ilk yedi maddesinde Yedikule’ye dair öğrendiği isimleri aktarır. Ardından kapılardan söz eder. Son zamanlardaki çalışmalarda çok daha netlikle açığa çıkan ve aslında 20. yüzyıl başına değin tamam hâlde gözlemlenebilen camiyi (Fatih Mescidi) çizerek 9 numarayla işaretler. Burayla ilgili diğer birçok çizimde olduğu gibi, minare yapısı sanatçıyı en etkileyen unsurlar arasında öne çıkar. Scarella minareyi formuna sadık kalarak, ancak boyut olarak orantısız sayılabilecek ölçekte betimler. Yolun hemen kenarında, Yedikule’nin merkezinde bir referans noktası olarak durmaktadır.
Yine son kazı çalışmalarında ortaya çıkan Osmanlı caddesi Scarella’nın betiminde net şekilde görülür. Ziyaretinden kısa süre önce (1660) Yedikule’de idam edilerek buraya defnedilen Deli Hüseyin Paşa’nın mezarını ismini de vererek 11 numarayla işaretlemiş olması yine albümde bir metin yer almadığı hâlde, Scarella’nın ziyaret ettiği yerler konusunda kapsamlı bilgi aldığının kanıtıdır. Her ne kadar “Altın Kapı” gibi ifadelere yer verse de (12) bunun Roma, Bizans dünyası açısından işlevine tek kelimeyle bile değinmeyişi onun nesnel yaklaşımına işaret eder. Hatta en dışarıdaki kapıyı “Altın Kapı”, ancak surların üzerindeki ana kapıyı “sur üzerindeki üç kapılar” diye belirtmekle yetinir.
Hisar içinde var olduğunu bildiğimiz ve ortadan kalktığı tarihi tam takip edemediğimiz mahalleyi ahşap evleriyle birlikte ayrıntılı şekilde ve büyük bir özenle betimler. Ancak bu yapılarla veya onların işlevleriyle ilgili herhangi bir açıklama yapmaz. Kendisine doğal gelen detayların herkes tarafından algılanacağını ummuş olmalıdır.
Yedikule’nin dışındaki alanlarla da ilgilenen sanatçı “padişahın atları için otlak” (17) ve “harman yeri” (18) gibi ifadelerle buralara dair gözlemlerini yansıtır. Yine kentin dışındaki Müslüman mezarlığını 20 numarayla işaretleyerek bazı detaylara vurgu yapar, örneğin mezarların çok sayıda oluşuna, baş ve ayak şahideleri arasındaki farklara dikkatleri çeker.
Perspektif tekniğine hâkimiyeti camiler başta olmak üzere diğer çizimlerinden de bellidir. Sanatçı, tüm bu inceleme ve çizimleri gerçekleştirirken bazen açıklayıcı olabilmek uğruna oranları farklı yansıtır. Yine de bu farklar bizi gerçekçilikten uzaklaştıracak boyutta değildir.
Francesco Scarella, her ne kadar İstanbul’daki sekiz büyük camiyi betimlemek üzere yola çıkmış olsa da çalışmasını Yedikule’yle takviye ederek büyük bir işe imza atar. Scarella’nın albümü sunduğu bilgilerle Yedikule Hisarı’nın tarihini aydınlatan güvenilir kaynaklar arasında anılmayı sonuna kadar hak eder.