Algı Yönetimi ve Manipülasyon | Amacın Gizlenmesi

Mücahit Gültekin
Herkes doğru mu söylüyor? Gerçek ya da yalanı nasıl ayırt edebiliriz? Gençlerdeki güvensizliğin esas sebebi kandırılma ihtimalinin ortaya çıkardığı korku mu? Peki insan nasıl kandırılır? Bu sorular uzayıp gidebilir. Ancak şu bir gerçek ki algınızı bir başkasının yönetmesine müsaade etmek istemiyorsanız dikkat etmeniz gerekenler var. Bu konu hakkında bilgi sahibi olmak manipülasyonlara karşı daha dikkatli olmanızı sağlayabilir. Şimdi algı ve manipülasyon meselesine yakından bakalım:
Modern algı yönetimi ve manipülasyon tekniklerinin başarıya ulaşması için bazı kurallar bulunmaktadır. Bu kurallara dikkatle riayet edilmesi gerekir. Aksi takdirde hedef kitlede istenen değişim sağlanamaz. Bu kuralların hassasiyetle yerine getirilmesi algı yönetimi ve manipülasyonun başarıya ulaşacağının garantisi olmamakla birlikte, başarıya ulaşma ihtimali bu kurallara bağlıdır.
Bir kandırma sürecinin temelde dört bileşeni bulunmaktadır. Kandıran, kandırılan, kandırma konusu ve bağlam. Algı yönetimi ve manipülasyon tekniklerinin başarıya ulaşması, tamamıyla, süreci yöneten algı yönetmeni ve manipülatörün becerisine bağlı değildir. Manipülatör ve algı yöneticisi ne kadar yetenekli olursa olsun kandırma sürecindeki kritik bileşen kandırılandır. Kandırma süreci doğası gereği içinde bir takım kusurlar barındırır. Bu kusurların kandırılan tarafından fark edilebilme becerisi, sonucu değiştirmede önemli bir faktördür. Algı yöneticisi ve manipülatörün kandırma konusunu, bağlamı ve uyguladığı teknikleri kontrol altına alabilme ihtimali olsa da, kandırılanı tamamen kontrol altına alması, kendisine değil kandırılana bağlıdır. O halde, kandırma sürecinin en kritik bileşeninin kandırılan olduğunu söyleyebiliriz. Ama yine de kandırıcı için, kandırılandan bağımsız olarak uyulması gereken kurallar, başarının ön şartı olduğu için ilk olarak bu kuralların ne olduğuna bakılmalıdır.
Bu kuralların ilki “Amacın Gizlenmesi” kuralıdır.
İLK KURAL AMACIN GİZLENMESİ

Amacın gizlenmesi en önemli kuraldır. Kandırma sürecinin amacı “kandırmak” olduğu için, hiçbir kimseyi “eni kandırmak istiyorum” diyerek kandıramazsınız. Bu sebeple algı yönetimi ve manipülasyon süreci amaç doğrultusunda işletilir ama amaçtan hiç söz edilmez. Kandırılan kişiye gideceği yol gösterilir ama bu yolun nereye çıktığı bilgisi saklı tutulmalıdır. Algı yöneticisi ve manipülatör, çoğu zaman, amacı gizlemek için sahte bir amaç üretir. Kandırılan kişinin istenen yönde harekete geçmesi, sahte amacın kandırılan kişinin özelliklerine uygun bir şekilde üretilmesine bağlıdır. Bunun için kandırılan kişi ya da toplumun iyi analiz edilmesi gerekir. Dolayısıyla kandırılan kişi yolu görür ama bu yolun nereye varacağıyla ilgili kendisine verilen bilgi ya da kandırılan kişinin öngörüsü tamamen hatalıdır.
Türkçede sebep bildiren soru kelimesiyle (neden) amaç bildiren soru kelimesi (niçin) birbirlerinin yerine kullanılabiliyor. “Neden” soru kelimesini, açımladığımızda “bunu eden şey nedir” demektir. “Niçin” ise, “bu ne için” anlamına geliyor. Fakat her iki soru kelimesi de sebepleri ve amaçları öğrenme maksadıyla kullanılabiliyor. Belki de bunun yol açtığı karışıklıktan olsa gerek, sebep ve amaç arasındaki önemli farka yeterince dikkat etmiyoruz. Sebepler bir olayın, bir davranışın, bir durumun öncesiyle ilgilidir. Sebep sorusu bizi geçmişe götürür. Amaç sorusu ise bizi geleceğe götürür.
Belki de bilimin sebeplerle daha çok ilgileniyor olmasından olsa gerek, amaçlardan çok sebeplerle ilgiliyiz. Bir şeyin neden yapıldığını anlamak, ne amaçla yapıldığı hakkında bilgi vermeyebilir. Örneğin yağmurun yağma sebebini bilmek, yağmurun yağma amacıyla ilgili bilgi vermez.
Sebepler olmuş olan şeylerle ilgilenirken, amaçlar olacak olan şeyle ilgilenir.
Sebep soruları bizi geçmişe götürürken, amaç soruları geleceğe götürür.
Sebepler var olanı bulmayı, amaçlar çıkarım yapmayı ve öngörmeyi gerektirir.
Bir olayın/durumun sebebi/sebepleri doğru ve hak olabilirken, amacı/amaçları yanlış ve batıl olabilir.
Sebeplerin amaçları gizleyebileceğini çoğu zaman fark edemiyoruz. Örneğin çocukluğumuzda Ramazan’da teravih namazları akşamları sokağa çıkabilme amacımıza hizmet eden güzel bir sebepti. Dışarı çıkma sebebim ile çıkma amacım arasında kimileyin birbiriyle çatışan farklar bile bulunabilir. Sebepler algı yönetmenleri için amaçları görmemizi engelleyen bir perde gibi kullanılabilir.Amacın gizlenebilmesi için gerçekçi bir sebebin perde olarak kullanılması ve sahte bir amaç var edilmesi gereklidir.
Halkla ilişkiler ve propagandanın babası olarak bilinen Edward Bernays, kadınları sigara bağımlısı yapan meşhur kampanyasında amacını ustalıkla gizleyebilmiştir.
KADINLARI SİGARAYA BAŞLATAN ADAM
Edward Bernays’in Lucky Strike sigara firması için 1929 yılında New York’ta yürüttüğü kampanya amacın gizlenmesi ve sahte amaç üretilmesine ilişkin çarpıcı bir örnektir.
Edward Bernays halkla ilişkiler ve pazarlama tarihinin öncü isimlerinden biridir. Sigmund Freud’un hem baba hem de anne tarafından yeğeni olan Bernays, Lucky Strike firmasıyla sigara satışlarını arttırmak amacıyla bir anlaşma yapmıştır. Bernays’in manipülasyon tekniklerini başarıyla uyguladığı proje, sonuçları itibariyle oldukça etkili olmuştur.
1900’lü yılların başlarında Amerika’da kadınların halk arasında sigara içmesi ayıplanıyor, doğru bulunmuyordu. Ayrıca kadınların umuma açık yerlerde sigara içmesi bazı yasalarla yasaklanmıştı (Kalender, 2013). Kadınlar arasında sigara içme oranı oldukça düşüktü (%5 civarında). American Tobacco Company’nin sahibi George Washington Hill, sigara kullanımının kadınlar arasında da yaygınlaştırılması halinde, cirosunun büyük bir artış göstereceğini biliyordu. Bernays’le bunu gerçekleştirmesi için bir anlaşma yaptı.
Edward Bernays, Freud’un ve çeşitli psikologların da görüşlerini aldıktan sonra, oldukça ilginç bir proje hazırladı. Bir grup feminist kadınla anlaşarak onları örgütledi. Bu kadınlar New York’ta her yıl yapılan Paskalya yürüyüşüne katılacak, geçit esnasında jartiyerlerinden çıkardıkları sigaraları yakacaklardı. Projenin ana teması şuydu: “Kadınlar Amerika’da erkekler tarafından baskıya uğruyor, özgürlükleri kısıtlanıyordu. Sigara, bu erkek egemen baskıya karşı başkaldırma anlamına geliyordu. Ayrıca Amerika’nın özgürlüğünü sembolize eden Özgürlük Heykeli de elinde bir meşale tutuyordu. Kadınların ellerinde yanan sigaralar da onların erkek egemen düzene karşı ‘özgürlük meşaleleri’ olacaktı.”
Bernays bir grup gazeteciyle de anlaşmıştı. Geçit esnasında sigara içen kadınların fotoğraflarını çekecek, kampanyanın teması doğrultusunda haberleştireceklerdi. Kampanya o denli başarılı oldu ki, 1923 yılında kadınların sadece %5’i sigara içerken bu rakam 1929 yılında %12’ye ve sonraki bir kaç yıl içinde de %35’e çıktı.
Bernays kadınların sigara içmesini “kadınların özgürlüğü” olarak kodlamıştı. Toplumda medyanın da desteğiyle “sigara içen kadınlar özgür kadınlardır” algısı oluşturulmuştu. Konu, kadının özgürlüğü bağlamında tartışılırken, Lucky Strike firması satışlarını katlamış, kasasını doldurmuştu.
Bernays’in toplumun önüne çıkıp, “Kadınların sigara içmesi tütün şirketlerinin cirolarını arttıracak. Bütün kadınlara sesleniyorum, lütfen sigaraya başlayın” demesi herhalde saçma olurdu. Ama amaçlanan ve olan şey tam da buydu. Sigara içmenin kadınları özgür yapacağı Bernays’in kadınlar için ürettiği sahte bir amaçtı.
***
Not: Bu yazı Mücahit Gültekin’in Algı Yönetimi ve Manipülasyon kitabından küçük değişiklikler yapılarak alınmıştır.

Start typing and press Enter to search