FATİHLİ BESTEKAR- ALAEDDİN YAVAŞÇA
Tadına doyulmaz güzellikte bir sese, üstün bir musiki zevkine, icraya canlılık veren renk ve üsluba sahip bir sanatkârdı o. Meslek ahlakıyla yoğrulmuş çalışkan bir hekim, iyi bir akademisyendi. Her şeyden önce bir gönül dostu, gençlerin yolunu aydınlatan mümtaz bir kültür insanıydı.
Türk müziğinin büyük üstadıydı.
- Ali Ömer Yurddaş
Alâeddin Yavaşca 1 Mart 1926’da Kilis’te dünyaya geldi. Vakıf sahibi, köklü, büyük bir ailenin en küçük çocuğuydu. Annesi Enver Hanım, babası Hacı Cemil Efendi, büyükbabası ise şair Sezai Efendi’dir. İlk ve orta öğrenimini Kilis’te tamamlayıp Konya Lisesi’ne kaydoldu. Daha sonra İstanbul Erkek Lisesi’ne geçerek 1945 yılında burayı birincilikle bitirdi. 1951’de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Kadın Doğum uzmanı olarak meslek hayatına başladı. İlk hizmet yeri olan Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nde vatani görevini de yerine getirdikten sonra Zeynep Kamil, Taksim İlk Yardım, Şişli Etfal, Vakıf Gureba ve Haseki hastanelerinde uzun yıllar hizmet verdi. Vakıf Gureba Hastanesi’nde doğum bölümünü kurdu, Haseki Hastanesi’nde başhekimlik yaptı. Ayrıca çeşitli bültenlerde 54 bilimsel makale yayımladı, yurt içi ve yurt dışında birçok sempozyuma katıldı.
Yavaşca’nın müzikle tanışması küçük yaşlarına tesadüf eder. Kilis’te yaşadıkları taş konakta Tanburi Cemil Bey’in taksimleri yankılanırdı. Babası Hacı Cemil Efendi ciddi bir plak koleksiyonuna sahipti. Kulakları, ruhu kıymetli nağmelerle dolan küçük Yavaşca ileride bestelerinde bu güzel birikimden istifade edecekti. Henüz 8 yaşındayken Zihni Çelikalp’ten Batı müziği dersleri aldı. İstanbul’a geldiğinde Osmanlı bakiyesi musiki üstatlarının meşk halkalarına katıldı. Bu mecliste kimler yoktu ki? Sadettin Kaynak, Münir Nurettin Selçuk, Suphi Ezgi, Hüseyin Sadeddin Arel, Zeki Arif Ataergin, Nuri Halil Poyraz, Refik Fersan, Mesud Cemil, Süleyman Erguner ve Artaki Candan… Genç Yavaşca, merakı ve yeteneğiyle hemen fark edildi, adabı ve görgüsüyle üstatların gönüllerine girmeyi başardı. Önce edebiyatçı Hakkı Süha Gezgin’in ve son devir Osmanlı devlet adamlarından İbnülemin Mahmud Kemal’in meclislerine devam etti. Bir yandan mesleğine devam ederken bir yandan da İstanbul Belediye Konservatuarı, İleri Türk Musikisi Konservatuarı, İstanbul Üniversitesi Korosu’nda eğitimler alarak kendini geliştirdi. 1950 yılında İstanbul Radyosu’nun sınavını kazanarak solist icracı oldu ve böylece Türkiye bu taze ve parlak sesi tanımaya başladı. Alâeddin Yavaşca icracılığının yanı sıra, Türk kültürünün gelişmesi ve bekası için görev almaktan geri durmayarak idarecilik de yaptı. TRT Danışma, Denetleme ve Repertuar Kurullarında üye ve başkan sıfatıyla hizmette bulundu, koro şefliği görevini yürüttü. Stajyer sanatçılara mihmandarlık ve hocalık ederek birçok sanatçının yetişmesine vesile oldu.
Kulak Burun Boğaz mütehassısı Prof. Dr. Erol Belgin ve Prof. Dr. Ergin Turan tarafından Alâeddin Yavaşca’nın ses güzelliğin bilimsel bir açıklaması da yapılmıştır. Bu iki uzman doktorun tespitine göre, Alâeddin Yavaşca’nın duyum ve işitme yetisi normalin üstündedir. Gırtlak ve boğaz anatomisi, musiki icra etmek için son derece elverişlidir.
Yavaşca, dönemin politikaları gereğince 1926 yılında kapatılan Darülelhan’dan 50 yıl sonra Türk müziği eğitimi vermek üzere açılan İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nın kurulmasına büyük emek verdi. 2005 yılında yaş haddinden emekli oluncaya dek burada kalarak hem hocalık yaptı hem idari görevler yürüttü. Türk musikisine hizmetleri dolayısıyla 1991 yılında “Devlet Sanatçısı” unvanına layık görüldü. Emekliliğinde Haliç Üniversitesi’nde ders vermeye devam etti. Yavaşca’ya ülkemizin çeşitli üniversitelerinden fahri doktora payeleri verildi. Bunun yanı sıra 2008 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ve sanat dalında 2010 yılı TBMM Üstün Hizmet Ödülü kendisine takdim edildi. Yavaşca, sanat hayatı boyunca yurt içi ve yurt dışında 250’yi aşkın ödüle layık görüldü.
Tıpta sahib-i hazakat musikide misli yok
Besteler, karlar, semailer okurken misli yok
Ruhnüvazdır pek güzeldir yaptığı tüm şarkılar
Alâeddin Yavaşca vardır amma misli yok.
Orhan Nasuhioğlu
İlk eseri, 10 Ocak 1951 tarihinde hicaz makamında bestelediği, güftesi de kendisine ait “Aşkın beni bak yıktı harabeyledi ey mah” idi. Yavaşca, 2014 yılına kadar 654 esere imza attı. Hicaz makamının yeri onda ayrıydı, en çok bu makamda beste yaptı. Türk müziğinin sınırları yeniden keşfederek 32 formda eser verdi. Mevlevi ayini, kâr-ı nâtık, semai, marş, ilahi, nefes ve saz eserleri bunlar arasında sayılabilir. Ayrıca önceden bestelenmiş eserlere ara nağmeler de yazdı. Bestekârlık yönünde hocaları Sadettin Kaynak ve Zeki Arif Ataergin’den beslenmişti. O, bestelerinde klasik dokuyu korumuş yeni nağmelerle bu yapıyı zenginleştirmiş, her zaman yeniyi arayarak tek düzelikten kaçınmıştır. Külliyatı 74 farklı makamda bestelenmiş eserlerle doludur. Bu makamlardan biri de kendi tertip ettiği “suzinâk-ı nev”dir. Yavaşca bestelerini ve seçtiği eserleri enfes icrasıyla bir adet uzunçalara, 25 adet taş plağa, 15 adet 45’lik plağa ve 200’ün üzerinde cd’ye kaydetmiştir.
“Türk Musikisi’ndeki gerçek bestekârlarımızın ortak bir düşüncesi vardır: Musikideki güzellikleri insanlara ulaştırabilmek. Bunun için Yüce Allah bestekâr kullarını vasıta olarak kullanır. Çünkü asıl kaynak O’dur; bestekâr O’nun görevlisidir.”
Alâeddin Yavaşca
Yavaşca aynı zamanda şiir de yazmaktaydı. Bestelediği sözlü eserlerin 97’sinde kendi güftelerini geri kalanında 157 şairin şiirlerini kullandı. Aruz vezniyle yazdığı güftelerinde divan şiirinin motiflerinden beslendi. Onun şiirleri halk edebiyatından, tasavvufi gelenekten de izler taşımaktadır. Ayrıca şairlere ve bestelenmek üzere şiir yazanlara destek vermiştir. Türkiye’nin birçok bölgesinden yüzlerce insan Yavaşca’nın yorumlarını duymak, belki bir bestesinde yer almak umuduyla kendisine şiirler, mısralar yollamışlardır.
Boğaziçi şen gönüller yatağı Gönüllerin kaynaştığı beldesin
Her bucağı âşıkların otağı Lâledesin sünbüldesin güldesin
Yamaçları sanki cennetin bağı Rûha dolan aşkınla bestemdesin
Mehtâbı hoş güneşi hoş gülü hoş Mehtâbı hoş güneşi hoş günü hoş
Boğaziçi herkesi eder sarhoş Boğaziçi herkesi eder sarhoş
Alâeddin Yavaşca
Alâeddin Yavaşca’nın meşk silsilesi Dede Efendi’ye kadar uzanmaktadır. O hocalarının bütün özelliklerini kendi bünyesinde eritmiş ve yeni nesillere aktarmıştır. Cemiyet, dernek, radyo ya da konservatuar, bulunduğu her ortamda karar merci olmuştur. Osmanlı’dan günümüze gelen eserlerin doğru okunarak gelecek nesillere aktarılmasına büyük önem vermiştir. Meşklerinde öğrencilerine diz dövdürerek usul vurdurmuş, her kelimenin doğru telafuz edilmesi için büyük titizlik göstermiştir.
Alâeddin Yavaşca’nın yetiştirdiği bazı öğrencileri: Fethi Karamahmutoğlu, Hayati Günyeli, Faruk Salgar, Necmettin Yıldırım, Doğan Dikmen, Bekir Ünlüataer, Melihat Gülses, Çiğdem Yarkın, Dilek Türkan, Umut Akyürek.
Cumhuriyet dönemi Türk müziğinin en büyük isimlerinden olan Alâeddin Yavaşca, nota yazımı ve arşivcilik hususlarına da büyük bir ehemmiyet vermiştir. Her türlü bilgi ve belgeyi saklamış, tasnif etmiştir. Kendi arşivini İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’ne, eserlerinin telifini de TEGV’e bağışlamıştır. Alâeddin Yavaşca 23 Aralık 2021 yılında, 96 yaşındayken bereketli ve sanat dolu hayatına veda etmiştir. Cenaze namazı Fatih Camii’inde kılındıktan sonra isteği üzere Beşiktaş Yahya Efendi Dergahı haziresine defnedilmiştir. Kilis’te büyüdüğü ev Kültür Bakanlığı’nın katkılarıyla restore edilerek, 1 Mart 2022’de doğum gününde, Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen anma töreninde Alâeddin Yavaşca Müzesi olarak açılmıştır.