İSLAM MEDENİYETLERİ MÜZESİ
İSLAM MEDENİYETİ BU KUBBENİN ALTINDA
- Merve Akbaş
“Müslüman sanatçı Allah’ın Kanunu’na olan bağlılığıyla bilmektedir ki güzelliği oluşturan veya ortaya çıkaran kendisi değildir. Müslüman’ın anlayışına göre sanat, göklerin hareketine egemen olan tanrısal yasalar gibi kişisel olmadığı zaman, insana Allah’ı hatırlatır.”
Bu alıntı ünlü sanat tarihçisi ve kültürel antropolog İbrahim Titus Burchardt’a ait. İslam medeniyeti için sanat, hiçbir zaman sadece sanat değildir. Allah’ı hatırlatan bir vesile olarak görülür. Kendi gelişimini de bu bağlam üzerinden devam ettirir. Bugün onu anlamak için geleneğin izlerine de bakmamız gerekiyor. Çamlıca Camisi Külliyesi’nde açılan İslam Medeniyetleri Müzesi bu durumu gözler önüne seren eserlerle dolu. Müze, Millî Saraylar’a bağlı olarak Topkapı Sarayı ve Saray Koleksiyonları Müzesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İstanbul Türbeler Müzesi ve Vakıflar Müzesi koleksiyonlarından seçilen eserlerle hazırlanmış. Şu an 800’e yakın 7. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında yapılmış obje barındırıyor. Bu koleksiyonun özelliği, İslam sanatının kendi içindeki gelişimini, hikâyeleriyle yansıtıyor olması.
ON BEŞ AYRI BÖLÜM
İslam Medeniyetleri Müzesi, tarihsel ve kültürel süreci daha iyi anlamlandırabilmesi için 15 ayrı tema üzerinden bölümlendirilmiş. Türk Dokuma Sanatı’nın en özel parçaları, Hz. Peygamber’e atfedilen eserler, İslam sanatında mimari ve dekoratif ögeler, ilk mabet Kâbe, Şam evrakı, özel Kur’an-ı Kerim ve mahfaza örnekleri, İslam’da bilim, berat ve fermanlar, hüsnühatlar, tılsımlı gömlekler, Osmanlı’da giyim, destimal-i şerif geleneğine dair malzemeler, sandukalar, Türk çinileri ve sikkeler bu alanları oluşturuyor.
NADİDE İŞLEMELER
Mekâna girdiğiniz anda sizi derinden etkileyen bir müziği de duymaya başlıyoruz. Neredeyse konserdeymiş gibi net biçimde duyduğumuz bu karşılama nağmeleri saat 17:00’den sonra yerini bestekâr padişahların eserlerine bırakıyor. Önce Türk dokuma sanatının nadir eserlerinin önünden geçiyoruz. Bizi etkileyen eserler arasında tam olarak kime ait olduğu bilinmeyen ancak nadide işlemelerle süslü seccadeler de yer alıyor. Bunların ilk kez sergilendiğini belirtelim. Ardından Hz. Muhammed’e ait eşya ve temsilî ayak izinin yanı sıra Kur’an-ı Kerim’in ilk nüshalarının olduğu bölüme doğru gidiyoruz. Tam da burada, Osmanlı Devleti’nin her sene hac mevsiminden önce Mekke ve Medine’ye gönderdiği Surre-i Hümayun Alayı’nın en gösterişli unsuru olan Mahmel-i Şerif’i fark etmemek imkânsız. Bir duvar resminin önüne yerleştirilen mahmel, içerdiği detaylarla Surre-i Hümayun Alayı hakkında anlatılan güzel hikâyeleri âdeta gözümüzün önüne seriyor. Hemen yanında ise Kâbe’nin yanında yer alan Hz. İbrahim Makamı’na ait süslemeler yer alıyor. Başımızı yana çevirdiğimizde bizleri tüm haşmetiyle iki Kâbe örtüsü karşılıyor. Koleksiyonların en özel parçaları olan bu eserler ebatları yüzünden daha önce sergilenme imkânı bulamamış. İlk kez burada ziyaretçi önüne çıkıyorlar. Müzede sergilenenler arasında göz alıcı zarafette Kur’an-ı Kerimler, Hacerülesved ve Hırka-i Saadet muhafazaları ile Hilye-i Şerifler bulunuyor. Bunlardan özellikle Hacerülesved muhafazaları oldukça dikkat çekici. Bunların yanında Hücre-i Saadet perdesi, Sakal-ı Şerif muhafazaları, Kabe kilidi ve anahtarı ve kaftanlar da ziyaretçilerde hayranlık duygusu uyandırmayı başarıyor.
ABIHAYAT ENSTALASYONU
Filistinli fikir adamı İsmail Raci el-Faruki, İslam sanatlarını “Kur’ani sanatlar” olarak tanımlar. Müze boyunca görülen eserler onun söylediği gibi renkler, dokular, seslerle beraber İslam’dan bir parça, bir ruh taşırlar. Mekânın tam ortasında yer alan kubbe simülasyonlarından özellikle bahsetmek gerek. Kubbe hâline getirilmiş tavana selatin camilerin kubbe süslemeleri ve ezan sesleri yansıtılmış. Bunun yanında yine çağdaş müzecilik teknikleri kullanılarak hazırlanan 2 dakika 17 saniyelik “Abıhayat enstalasyonu” da görsel bir şölen niteliği taşıyor. Bu çalışmada Allah’ın “Hayy” isminden ilham alınmış. Enstalasyon süresince değişen görüntünün içinde suyun yolculuğunu izliyor, yaşam döngüsüne şahit oluyoruz. Müzenin bir diğer sürprizi, Fatih Sultan Mehmed’in çocukluk defteri. Ayrıca Osmanlı dönemine ait paralar, kılıç ve kaftanlar, derviş tespihleri ve çini örnekler bu bölümü tamamlayan diğer değerli parçaları oluşturuyor.