ON YEDİ TILSIMLI SÜTUN

Evliya Çelebi, Seyahatname adlı eserinin ilk cildinde İstanbul’u anlatır. Kendine has üslubuyla, kurgu ve gerçeği harmanlayarak oluşturduğu mitsel anlatıda İstanbul’da yer alan on yedi sütundan ve bunların tılsımından bahseder. Evliya Çelebi’ye göre doğaüstü güçleri olan bu alametlerin hem İstanbul hem de bu şehir halkı üzerinde etkileri büyüktür. Hastalıkları, salgınları, doğal afetleri önler, insan ilişkilerini düzenlerler.

Evliya Çelebi, anlatısını Madyan oğlu Yanko ve Kral Vazendon isimli iki kurgusal karakter üzerinden oluşturur. İlk tılsımlı alamet olarak, üzerinde Yanko’nun şehri fethetme tasvirleri yer alan Avratpazarı’ndaki (bugünkü Haseki) sütundan bahseder. Günümüzde artık yerinde olmayan bu sütunun tepesinde şehirde kıtlık yaşanmasını önleyen peri yüzlü güzel bir mermer heykel vardır. Rivayete göre heykelin feryadı bütün kuşları etrafında toplar ve yüz binlercesi yere düşer. Düşen bu kuşlar İstanbullu Rumlar tarafından toplanır ve yenir. Heykel, Hz. Muhammed’in doğumu esnasında mucizevi şekilde yerle yeksan olmuştur. Ki bu hadise, Evliya Çelebi’nin anlatısı içerisinde başka tılsımlara da etki etmiştir.

Yine kıtlığa karşı bir tılsım taşıdığı söylenen Çemberlitaş Sütunu, Hz. Muhammed’in doğumuyla hasar görmüş, sonrasında tamir ettirilmiştir. Sütunun tepesinde sığırcık şeklindeki tılsım yer alır. Bu kuş yılda bir kere kanat çırpıp haykırır. Sonrasında bütün kuşlar gaga ve ayaklarıyla kente zeytin taşırlar.

Evliya Çelebi’nin anlatısında İstanbul’un kurucularından biri olarak anılan Kral Pozantin’in kızının mezarı bizi üçüncü tılsımlı alamete, yani Kız Taşı olarak bildiğimiz Markianos Sütunu’na ulaştırır. Sütun, kralın kızının mezarını karınca ve yılanlardan korumaktadır.

Evliya Çelebi Altımermer’de bulunan yedi tılsımlı sütundan bahseder. Bunların beşi üzerindeki hayvan tasvirleri sayesinde İstanbul’un korunmasına ve şehirde düzenin sağlanmasına hizmet ederler.

Tunçtan bir karasinek tasviri olan dördüncü ve sivrisinek tasviri olan beşinci tılsım, İstanbul’a sinek ve sivrisineklerin girmesini engeller.

Leylek tasviri olan altıncı tılsım, kente diğer leyleklerin yuva yapmasına mâni olur.

Yedinci tılsım, tunçtan bir horoz tasviridir. Bu horoz öttüğünde şehirdeki tüm horozlar ona eşlik ederler. Böylece müminleri kalkıp sabah namazına gitmeleri için uyandırırlar.

Bir kurt tasviri olan sekizinci tılsım ise İstanbul’daki koyunların güvenliğini sağlar. Bu sayede koyunlar çobansız bir şekilde gezerler.

Evliya Çelebi’nin Altımermer’de bahsettiği son iki tılsım ise insan suretindedir. Dokuzuncu tılsımda genç bir çift bulunmaktadır. Aralarına soğukluk girdiği düşünülen çiftlerin bu tılsım vesilesiyle barışacaklarına ve hayatlarına mutlu şekilde devam edeceklerine inanılır.

Onuncu tılsım ise tam tersine yaşlı bir çifte işaret eder ve sorunlu ilişkilerin ayrılıkla neticelenmesine neden olur.

On birinci sütun, bir kâhin tarafından vebayı önlemek için tılsımlanmıştır. Evliya Çelebi burada sözü Sultan Bayezid’e getirir. Zira bu sütun Sultan Bayezid tarafından yıktırılarak yerine hamam yaptırılmıştır. Sütunun yıkılmasından sonra Bayezid’in oğlu ölür, ardından da İstanbul’da veba salgını başlar.

Bir ifritin tasvirini içeren on ikinci sütun kıtlığı önleyici bir güce sahiptir. Efsanelerde genellikle olumsuz, kötü niyetli varlıklar olarak anlatılan ifrit ve benzerleri Evliya Çelebi’nin bahislerinde, aynen bu tılsımda olduğu gibi, insanları koruyucu nitelikleriyle boy gösterirler. Rivayete göre sütundaki bu ifrit tasviri, yılda bir kez ağzından ateş saçar. Eğer bir kimse o ateşten bir kıvılcım alıp mutfağına koyarsa, hayatı boyunca sönmeyecek olan o ateşten istifade edecektir. Yani o evde kıtlık korkusu yaşanmayacaktır.

On üçüncü tılsım koncolosla ilişkilidir. Koncolos, umacı ve gulyabani gibi çocukları korkutmak için icat edilmiş hayalî bir varlıktır. Bir kilisenin altında yer alan mağarada barınırlar ve her sene zemheri gecesinde dışarı çıkarak sabaha kadar dünyayı gezerler. Sabah olduğunda ise tekrar mağaraya dönerler. Evliya Çelebi on üçüncü tılsımı “ibret verici” olarak tanımlar, ancak tılsımın insanlar üzerinde nasıl bir etki uyandırdığından bahsetmez.

On dördüncü tılsım Ayasofya Camii’nin güneyindeki dört sütunda yer alan dört melek tasviriyle ilgilidir. Melek heykellerinin her biri farklı yöne bakar. Cebrail, Mikail ve İsrafil’in baktığı yönler tılsımın etki alanını belirtir. Buna göre tılsım meleklerin kanat çırpışlarıyla ortaya çıkar ve baktıkları yöne tesir ederler. Cebrail doğuda bolluğa, İsrafil batıda kıtlığa neden olurken Mikail’in kanat çırpışı kuzeyde bir isyancıyı ortaya çıkartır. Azrail ise kıtlığın habercisidir. Bu heykellerin, Hz. Muhammed’in doğumuyla yıkıldığı anlatılır.

Kalenin korunmasında ve şehrin düzeninin sağlanmasında etkili olduğu söylenen on beşinci tılsım, Atmeydanı’ndaki Milyonpar sütunundadır.

On altıncı tılsım, I. Theodosius tarafından dikilen Mısır Dikilitaşı’nın üzerindedir. Söylenceye göre taşın üzerine bir kâhin tarafından çizilen yaratıklar kentin ve hükümdarların geleceğine ilişkin haberler verirler.

Evliya Çelebi’nin bahsettiği son tılsımlı alamet Yılanlı Sütun’dur. Üzerinde üç başlı bir ejderha heykelinin bulunduğu bilinen bu sütun, yılan, akrep ve bütün zehirli hayvanları şehirden uzak tutmaktadır. Fakat bir başı koparılmış, dolayısıyla tılsımın gücü zayıflamış olduğu için şehri yılanlar basmış, kalan diğer iki baş sayesinde şehir diğer zararlı hayvanlardan korunabilmiştir.

 

Kaynaklar:

1.http://repository.bilkent.edu.tr/bitstream/handle/11693/49233/Evliya_Celebi_Seyahatname%27sinde_Istanbul%27un_Tilsimlarinin_Hikaye_Edilisi.pdf?sequence=1&isAllowed=y

  1. https://turkishlibrary.us/evliya-celebi-rehberliginde-istanbulun-koruyucu-tilsimlari/

3.https://openaccess.29mayis.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12723/2386/EvliyaCelebiSeyahatnamesi_Jeanlouisbacquegrammont.pdf?sequence=1

Start typing and press Enter to search