SAHAFLIĞIN İHMAL EDİLEN BİR ALANI EFEMERA
- Bahtiyar İstekli
Sahaflığı sadece eski kitap-alıp satma işi olarak bilenler büyük bir yanılgı içindedir. Kitap işi sahaflığın ana konusu olmakla beraber bir başka alan daha sahaflığın kapsamına girer ki bu çok daha derin, verimli ve yeni keşiflere açık bir alandır: ülkemizde yıllarca ihmal edilmiş, ancak son zamanlarda revaç kazanmış olan, bizim evrak dediğimiz, ancak piyasada meşhur olmuş adıyla “efemera”, yani tarihî belge-doküman koleksiyonculuğu. Bunun içine her türlü gayrıresmî arşiv malzemesi; şahsi mektup, günlük, hatırat, notlar; afiş, ilan, bildiri, beyanname; günlük hayatta kullanılan bilet, makbuz, fatura, kartvizit; diploma, karne, aferin belgeleri; fotoğraf, kartpostal, fotokart; harita, plak gibi çok çeşitli malzeme dâhil edilebilir.
BELGE-DOKÜMAN KOLEKSİYONCULUĞU
Bizde sahaflık eskiden beri sadece kitapla ilgili bir iş olarak görülmüş, onun dışında kalan fakat terekelerin önemli bir kısmını oluşturan yukarıda kısaca tanımlamaya çalıştığımız malzemelere bir değer atfedilmemiştir. Osmanlı dönemi tereke kayıtlarına baktığımızda da önemli şahsiyetlerin terekelerinde kıymetli evrak gibi bir maddeye rastlamıyoruz ki evrak-ı metrukât arasından çok kıymetli vesikaların çıkmaması mümkün değildir.
Büyüklerimizden, eski Sahaflar Çarşısı müdavimlerinden gelen rivayetler de eski sahafların evrak türü malzemelere pek önem vermedikleri, bunları talep eden olursa kitabın yanında hediye ettikleri yolundadır. Bizde eski dönemlerde koleksiyon malzemesi olarak hat yazılarının ve kıymetli yazmaların ön plana çıktığını, diğer alanlarda derin bir sessizlik olduğunu görüyoruz. Özellikle sosyal tarihle ilgili çok önemli olan evrak-efemera olarak adlandırabileceğimiz tarihî belge-doküman koleksiyonculuğu bizde 1990’lardan sonra yaygınlık kazanmaya başlamıştır.
MAKBUZLAR, BİLETLER, FATURALAR…
Oysa bu tür malzemeler bakımından topraklarımız hayli zengindir. Karşılaştığımız misallere bakarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, dedelerimiz kendi çaplarında küçük birer arşivciymiş. Eskilerin terekelerinden neler çıkmıyor ki! Mektuplar, not defterleri –ki harcamalar, çeşitli hadiselerle ilgili kayıtlar, planlar vesaire ile doldurulmuş- makbuzlar, biletler, faturalar, günlükler, hatıratlar… İşte size sosyal hayatın tarihiyle ilgili en âlâ dokümanlar. Tabii bir de bürokraside vazife yapmış, önemli görevlerde bulunmuş olanların terekeleri var. Bunların içinden çok önemli resmî evrak bile çıkabilir; zira Osmanlı’nın dağılma sürecinde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Millî Mücadele senelerinde devlet otoritesi pek hissedilmediğinden önemli vazifeler üstlenmiş olan şahıslar birtakım çok kıymetli resmî vesikaları kendilerinde alıkoymuşlardır. Bunları kendilerinde tutmalarının nedeni, ileride yaptıklarıyla ilgili bir soruşturma açılırsa belgeleri delil olarak kullanabilmek veya hatıralarını yazarken istifade etmek düşüncesi olabilir. Hele bir de şahsi yazışmaları düşünün; edebiyatçıların, önemli siyasi pozisyonlarda bulunanların veya siyaseten ekarte edilenlerin kendi aralarındaki mahrem yazışmaları… Bunlar şahsi yazışmalar olduğu için bizi insanların bilinmeyen sahici dünyalarına taşır, hayat ve tarihin seyri hakkında gizli bilgilere ulaştırır. Bu tür çok önemli vesikaların sıklıkla sahaflara geldiğine şahit olmaktayız.
Bunların yanında yazılmış ama yayımlanmamış bir sürü hatırat, günlük olarak tutulmuş defterlerle karşılaşırız. Aslında mektuplar da şahısların günlüğü gibi onların duygu ve düşünceleriyle ilgili çok önemli bilgiler içerir. Benim öyle rastladığım çok uç örnekler oldu. Mesela Dersim harekâtına katılmış bir askerin tuttuğu günlük, Tehcir zamanı Urfa’da vazife yapan bir subayın şahit olduğu hadiselerle ilgili hanımına yazdığı mektuplar, Halife Abdülmecid’in yaverinin Halife’nin günlük ziyaret ve görüşmeleriyle ilgili tuttuğu kayıtlar, 1. Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde tutulmuş günlük defterleri… Bunlardan bir kısmını günümüz lisanına aktararak yayımlama imkânı buldum, bazıları üzerinde çalışmaktayım. Burada acı olan şudur ki bu tür eserlere resmî kurumlar gereken değeri vermiyor! Aslında bu tür eserlere ulaşmak kitaplara ulaşmaktan çok daha zordur. Kitaplara, fazla sayıda çoğaltıldığı için kitapçılarda veya kütüphanelerde ulaşmak mümkün ama evrakta durum çok farklı. Kütüphaneler bu tür vesikaları toplamayıp kitapla sınırlı kalmışlardır. Arşivler ise sadece resmî vesikalarla doludur.
SİVİL TARİH ARŞİVİ
Toplumun arşivinden oluşan efemera dediğimiz malzemeleri toplayan, bunlara gönül vermiş kişilerin sayısı çok az olmakla birlikte önemli bir iş yapıyorlar. Bugün artık tarihle ilgili yayımlanan birçok kitapta bu şahısların koleksiyonlarından istifade edildiğini görüyoruz. Ancak yeterli mi, değil. Eskiden olduğu gibi büyük koleksiyoncular maalesef bu alanla ilgilenmiyorlar. Tablo, hat veya görsel değeri olan sergilenebilir malzemeler almak onlara daha cazip geliyor. Evrak koleksiyonculuğu emek verilmesi gereken, bilgi ve araştırmaya dayalı, zaman isteyen bir iş. Bir tabloyu alıp sergilemek kolay bir şey ama eski dokümanlardan temalı koleksiyonlar yapmak, bunları tarihî bağlamlarında kullanmak maddi gücün yanında entelektüel bir donanım da ister.
Bugün hâlâ sahaflara, kütüphanelerde ve arşivlerde bulunmayacak “sivil tarih arşivi” diye adlandırabileceğimiz çok önemli tarihî dokümanlar, belgeler gelmekte ve bunlar çok geniş bir meraklı kitlesine dağılmaktadır. Bugün bir üniversite veya kurum çıkıp bunları toplamaya başlasa iddia ediyorum ki çok kısa bir sürede hatırı sayılır bir arşiv oluşturacaktır. Geçmişte Şehir Üniversitesi arşivi vardı, hayli ses getirdi ve birçok yerde kullanıldı; o arşiv sadece Taha Toros terekesinden oluşmaktaydı; hatta onun da bir kısmıydı… Bunun gibi onlarca şahsın terekesinin bir araya getirilebileceğini, bunun mümkün olduğunu söylersem sanırım ne demek istediğim anlaşılacaktır.