Nalıncı Mimi Dede Türbesi
Var olmak iz bırakmaktır. Yaşam üzerine, insan ve duygular üzerine dokunabilmek iz bırakmayı kaçınılmaz kılar.
İnsan, yaşamında bu dünyaya iz bırakma arzusu güder. Bazı insanlar ise bu arzunun peşinde koşmamasına karşın yaşamda iz bırakır. Yaşantısıyla, yaşadıklarıyla, yaşayanın duyu ve duygularına dokunmasıyla olur çok defa. Yaşam felsefesini bireysel mutluluktan ziyade yaşadığı toplumun ve insanlığın geleceği olgusu üzerine kurmak, yaşama iz bırakmayı beraberinde getirir. İnanç, din ve etik bu noktada önemli bir yere sahiptir.
Din; insanların hayatlarında yer edinmiş önemli bir ritüel olarak toplulukların yaşam şekillerini, düşüncelerini, etik ahlak durumlarını önemli ölçüde şekillendirmiştir. İnsanın bu dünyadaki var oluşunu anlamlandıran bir olgu olan din, yaşamın daha manidar ve bireyin farkındalığının yüksek olmasını sağlamaktadır. Her din beraberinde varoluşsal kavramları da gündeme getirmektedir.
İslam dini Mutlak’ı tüm sınırların üstüne yerleştirmektedir. O’ tüm varlığın üstündedir. Mutlak’tan gelen çağrılar aracılığı ile kendi varlığımızı açıklarız ve son dediğimiz olguda nereye gideceğimizin gerçekliğini bilebiliriz. Tüm bu realitenin ışığında, bu kısa dünyevi yolculukta insan, varlığın merkezinden yönlendirilen bir amaçla dolar ve tamamıyla insan olur.
İslam dini içerisinde önemli bir yere sahip Nalıncı Mimi Dede inandığı değerler neticesinde dünyayı daha iyi bir yer yapma arzusu, Yaratan’ı hoş etmek ve insanları mutlak doğruya yöneltmek ve bu doğrunun gerektirdiği şekliyle yaşamını sürdürmek için hayatı süresince bu amaç için çabalamıştır. Onun bu amacı ve arzusu bugünün dünyasında iz bırakmasını sağlamıştır. Nalıncı Mimi Dede tüm bu değerler üzerinde yaşamını sürdürürken bu dünyada iz bırakma amacıyla değil, Mutlak’ı hoş etme içgüdüsüyle hareket etmiştir. Bu içgüdü onu bugün de bilinir kılmış ve yaşatmayı sağlamıştır.
Nalıncı Mimi Dede 1540 yılında Bergama’da doğmuştur. Asıl adı Muhammed Mimi Efendi’dir. Nalıncı Mimi Dede bir nalın ustasıdır, Bergama’dan İstanbul’a geldiğinde Fatih Unkapanı semtinde Azaplar Camii karşısındaki dükkânında yaptığı nalınlar ile geçimini sağlamıştır. Evliya Çelebi, Nalıncı Mimi Dede’yi anlatırken kış ve yaz aylarında hep nalın ile gezdiğinden de bahsetmektedir.
Nalıncı Mimi Dede’nin 1540 tarihlerine kadar varlığı ve yaşadığı tespit edilmiştir, ölüm tarihi ile ilgili farklı bilgiler bulunmasının yanı sıra genel olarak 1661 yılı vefat ettiği yıl olarak kabul edilmektedir. Evliya Çelebi, Nalıncı Mimi Dede hakkındaki yazısında Melâmî yolunun büyüklerinden olduğunu söylediği gibi Halveti yoluna irtifa etmiş olabileceği de söylenmiştir.
Evliya Çelebi Seyahatname’sinde Nalıncı Mimi Dede’nin kerametlerinden bahsetmiştir. Evliya Çelebi 17. yüzyıl başlarında Unkapanı’nda büyük bir yangının çıktığından söz etmekte ve bu yangının tüm ev ve dükkânları beraberinde yakıp eski odalara kadar gittiğini yazmaktadır. Fakat bu yangın Nalıncı Mimi Dede’nin dükkânının dört tarafındaki tüm dükkânları yakmasına rağmen, tahtadan yapılmış dükkânın levhasına bile zarar gelmediğini belirtmiştir. Bunun sebebi Nalıncı Mimi Dede’nin keramet sahibi bir insan olmasına bağlanmaktadır. Nalıncı Mimi Dede inandığı din üzerine yaptığı faaliyetler ile günümüzde örnek olması adına anlattığımız kıssalarla hala yaşamını sürdürmektedir. Onun inanç hassasiyeti bugünlerde var olmasını sağlamıştır.
Nalıncı Mimi Dede işinin ehli nalın ustası olarak anılmaktadır. Nalından kazandığını kimsesizlere, fakirlere, yetim ve dullara yaptığı yardımlar ile Allah’ın rızası için harcamıştır.
Nalıncı Mimi Dede tüm vakit namazlarını dükkânında kılar, akşam eve gidince de sabaha kadar namaz eda edermiş. Her gün kazancının el verdiği kadar şarap alır ve eve getirip tuvalete dökermiş. Ardından Allah’a “insanların şarap içmelerine mani olabilmek için bugünkü kazancımın yettiği kadarı ile bir miktar şarap aldım” diyerek tüm şarabı döker, Allah’ın tüm kullarının affı ve doğru yolu için dua edermiş. Her cuma akşamı başlarına kötü hadiseler gelmiş kadınları eve davet eder, onlara nasihat ve tövbe ettirirmiş. Ardından ihtiyaçlarını karşılayıp bir miktar para vererek yeni bir hayata başlamaları için yardımcı olurmuş. Anlatıya göre bir gün Nalıncı Mimi Dede’nin karısı sitem dolu “Bak Efendi, sen böyle işler yapıyorsun ama ahali seni kötü bir meyhur olarak biliyor. Cenazen ortada kalacak…” demiş. Nalıncı Mimi Dede karısına mana dolu, “Allah büyüktür. Hem Padişahın işi ne? Cenazemi o kaldırsın” diye cevap verir.
Nalıncı Mimi Dede’nin yapmış olduklarını dışarıdan gören bölge halkı aslını bilmedikleri bu durumlardan sebep, onu ahlaka aykırı davranan tabiri caiz ise bir zındık olarak görüyorlarmış. Hatta öyle ki Nalıncı Mimi Dede bu dünyadan ayrıldığında cenazesini kimse kaldırmak istememiş. Bu durum tartışmalar ve anlaşmazlıkları beraberinde getirmiş ve o zamanın padişahı III. Murad’ın bir şekilde duymasına sebep olmuştur. III. Murad Han duyduğu hadisenin ardından Nalıncı Mimi Dede’nin karısını çağırtmış ve bu söylentileri ona sormuş. Karısı durumun hiç göründüğü gibi olmadığını belirtip gerçeği anlatmış padişaha. III. Murad Han mütehayyir bir şekilde emir verip cenazeyi taşıtmış. Şeyhülislamı çağırıp cenazeyi yıkatmış ve Fatih Camii’nde cenaze namazını kılmış. Nalıncı Mimi Dede’nin vasiyeti üzerine dükkânına defnetmişler. III. Murad Han, mezar yapısının üzerine bir türbe yanına tekke bir de çeşme ekletmiştir. Dikdörtgen plana sahip türbe, kesme küfeki taş ile meydana getirilmiştir. Yapının üstünde yüksek kasnaklı kubbesi mevcuttur. Türbenin sonradan kapıdan dönüştürüldüğü düşünülen dikdörtgen penceresi vardır. Bu pencere üzerinde yapının üç satırlık kitabesi yer almaktadır. Kitabesinin transkripsiyonu şu şekildedir;
1- Sâhibetü’l-izzeti dâmet lehâ Nâsiyetü’d-devleti râfet lehâ
2- Haseki Sultândır o mer’-i ismet-fezâ Zü’l-himem dürret ü tâcü’n-nisâ
3- Çünkü o Na‘linî Mehmed Dede Veren o nûr u feri bu merkade
4- Dâr-ı bekâya edecek irtihâl Hem olıcak vâsıl-ı kurb-ı visâl
5- Rûhunu ihyâ edip o zü’l-atâ Yaptı ona türbe-i cennet-nümâ
6- Her ki duâ kıla gelip rûhuna Gark ede Hak câzibesi nûruna
7- Dilerim ol zâtın ahlâktan Cümle murâdını vere Müsteân
8- Eyleyen şâh-ı cihâna duâ Sâhibetü’l hayrı yânınca ana
9- Târihin sârî dedi mâ-sadak “Türbe-i meczûb-ı hakîk-i Hak”
H. 1001 / M. 1592-93
Günümüz Türkçesi:
1- …………?………………..
2- O namus timsali, himmet sahibi, kadınların tacı Haseki Sultan’dır.
3- Bu türbeye nur ve aydınlık veren Nalıncı Mehmet Dede’dir.
4- Ahrete göçüp Allah’a kavuşma yakınlığına erişince o ihsan sahibi
5- Ruhuna hayat verip ona cennet nümunesi bir türbe yaptı.
6- Gelip ruhuna dua edenleri Allah, yakınlığı nuruna gark etsin.
7- Allah’ın, o zata ahlaktan bütün istediğini vermesini dilerim.
8- Cihan padişahına dua eyleyen, bu hayır sahibesini nasıl unutsun?
9- sari, tarihini dosdoğru bir şekilde “Hakk’ın gerçek meczubunun türbesi” diye söyledi.
Kitabenin üst kısmında sivri kemerli pencere mevcuttur. Pencerelerin sağ tarafında kaş kemerli bir çeşmesi, sol tarafında da basık kemerli bir kapısı yer almaktadır.
Nalıncı Mimi Dede’nin dilden dile aktarılan rivayetleri değişim göstermektedir. Nalıncı Mimi Dede alışılagelmişin dışında yaptığı hayırlar ile bize farklı yol açmış kıymetli bir değerdir. O’nun çabasız iz bırakması yaşam felsefesinin bireyselliğini aşmasıdır. Allah’ın veli kullarından olduğu kabul gören Nalıncı Mimi Dede, yaşadığı sürece inanmış olduğu dinin gerekliliklerine uymuş ve çevresine de bu yönde etki bırakmıştır. Göstermiş olduğu kerametlerde ve hayırlarda bu dünyada varlığının izini bizlere gösteren Nalıncı Mimi Dede’nin türbesi, Cibali Mahallesi Üsküplü Caddesi üzerinde yer almaktadır. Yakın zamana kadar ziyaretlere açık olan türbe günümüzde Fatih Belediyesi tarafından restorasyonu yapılmaktadır.