Pembe Köşk sahibi, eski esnaf
Kariye’de zamanı durduran mekân
Kariye Pembe Köşk
Latife Beyza Turgut
Kişisel deneyimlerime dayanarak açık yüreklilikle söyleyebilirim ki Fatih’te pek çok semt ve sokak attığınız adımla birlikte zamanın durduğuna sizi inandıracak kadar büyülü. Bu semtlerin başında da Kariye geliyor. Ne ansızın basılan kornalar ne vızır vızır dolaşan motorlar ne de modern giyimli insanlar bu büyülü havayı dağıtamıyor. Bu semte bir de mekân var ki, orada ağaçların altında yapılan uzun sohbetlerin tadı hiç değişmiyor. “Kariye Pembe Köşk” esas, öz adıyla “Fatih Hilal Spor Kulübü İktisadi İşletmesi” 1996 yılında kurulmuş bir spor kulübünün işletmesi aslında. Bayrağı Çeçenistan Savaşı’ndan ilhamla oluşturulmuş, siyasilerden, bürokratlardan oluşan bir spor kulübü burası. Kulüp, kurulduktan iki yıl sonra şu an bulunduğu mevkiye yerleşiyor. Yani Kariye Camii karşısında geçmiş dönemlerde trafiğe kapatılarak inşa edilen ve bir dönem “Kariye Muhallebicisi” olarak hizmet veren iki katlı verandalı ahşap bir yapıya. Eski İstanbul silüetinde inşa edilen bina, günümüzde dış cephe renginden ötürü “Pembe Köşk” olarak biliniyor. Dolayısıyla müdavimleri bile mekânı “Fatih Hilal Spor Kulübü İktisadi İşletmesi” yerine “Pembe Köşk” olarak anıyor. Bu sayımızda Kariye Camii, eski adıyla Kariye Müzesi’nin yanında 26 yıl boyunca hizmet veren Pembe Köşk’ün işletmecisi aynı zamanda 15 Temmuz Gazisi Mehmet Emin Ertaş ile sohbet ettik.
Bir mahalle kültürümüz var
“Kariye Mahallesi, eski Osmanlı geleneğini sürdürmeye çalıştığımız bir yer. Bu mahallede insanların yüzde sekseni birbirini tanır ve hoşgörüyle yaklaşır. Bir mahalle kültürümüz var.” diyerek sohbete başlayan Mehmet Emin Ertaş, geçmişte bu bölgenin nispeten daha sıkıntılı bir bölge olduğunu ifade ediyor: “Ama Allah’a çok şükür Fatih Hilal Spor Kulübü’nün buraya gelmesiyle ve Kariye Pembe Köşk’ün açılmasıyla bu sıkıntılar bertaraf edildi. Biz de bu güzel mekânda 26 yılımızı doldurduk. Bu yıllar içerisinde mahalle ile bir bütünleşme sağladık. Saat kaç olursa olsun Kariye Mahallesi, insanların rahatlıkla gezebileceği bir yer. Pembe Köşk’ün servisi de sabah 8’den gece 2’ye kadar devam ediyor.” Henüz Pembe Köşk açılmadan önce bu yerde ufak bir çay ocağı olduğundan bahseden Ertaş, “Yıllar içerisinde bütün halka açılarak bu küçük çay ocağını mevcut hâle getirdik.” açıklamasını yapıyor. 1998’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden kiralanan mekânın neredeyse tamamı kamuya açık. Ertaş, “Burada kullandığımız yaklaşık yetmiş metrekare bir alanımız var. Onun kırk metrekaresini kütüphane yaptık, yirmi civarı metrekaresini kulübün başkanlık odası olarak kullanıyoruz. Geri kalan aşağı yukarı on yedi-on sekiz metrekare de mutfak olarak kullanılıyor.” diyor. Pembe Köşk’te misafirler, dilediklerine göre ister kapalı mekânda isterseler caddeye taşan saksılarla çevrili masalarda oturabiliyor.
“Biz asla insanları gelirlerine göre ağırlamayız. Kullandığımız alanın belki yüzde 70-80’i kamuya ait. Biz de bir kamu kuruluşu anlayışıyla hizmet veriyoruz. Kim gelirse gelsin, art niyet yoksa biz severek ağırlıyoruz.” diyen Ertaş, gelenlerin zaman zaman dışarıdan yiyeceklerini de getirerek mekânda oturabildiklerini de ifade ediyor: “Gelenler, dışarıdan yemeğini de getirebilir, burada çayını, meşrubatını içebilir. Evlerinde kek-börek yapıp, öğlen yemeğe gelen bir sürü müşterimiz var. Bazen, ‘Ya biz ayıp mı ediyoruz’ diyorlar. ‘Hayır, biraz fazla getirin de biz de yiyelim’ diyerek şakalaşıyoruz. Zaman zaman müşterilerimizin masasına da misafir oluyoruz. Biz buraya bir müessese olarak değil de bir aile gibi bakıyoruz.” “Kariye’de durumu olmayan biri olabilir, yolda kalmış biri, bekçi veya köşede bir bakkal olabilir. Her gün gelir, bizde yemeğini yer gider. Buraya gelen müşterilerimizin çoğu buradan ‘Bizim Kariye’ diye bahseder” diyen Ertaş, “Burası sadece bize ait değil. Biz 26 yılımızı verdik, huzurlu bir ortamımız var” ifadelerini kullanıyor.
Hem komşuya hem turiste
Pembe Köşk, hem komşuya hem turiste hitap ediyor. Kariye’nin geçirdiği restorasyon çalışmaları sonrası yeniden ziyarete açılmasıyla turist sayısı günden güne artıyor. Müşteri portföyünün giderek genişlediğinden bahseden Ertaş, turist kafilelerinin özellikle uygun fiyatları sebebiyle öğle yemeklerinde Pembe Köşk’ü tercih ettiklerinin de altını çiziyor: “Biz turiste de halkımıza da hitap ediyoruz. Bütün masalarımızda fiyat listemiz vardır. Buna dikkat etmeye çalışıyoruz. Fiyatlarımızı belirlerken de buradaki halkı baz alarak hareket ediyoruz.” Ertaş, zaman zaman mekânın fiziki özellikleri hakkında gelen eleştiriler olduğunu da anlatıyor: “Biz 1990’lı yıllarda buraya gelmiş bir işletmeyiz. Zaman zaman eleştiriler oluyor, ‘Bari, masa sandalyenizi değiştirin’ diye. Ama bizim burada yapacağımız her masraf, ister istemez müşterilerimize yansıyacaktır. Biz de insanlara şunu soruyoruz, ‘Yediğiniz, içtiğinizden memnun musunuz? Temizliğinden emin misiniz?’ O zaman tamam. Biz ikram ettiğimiz her ürünü birinci kalite alırız. Buraya gelen müşterilerimizin yüzde 80’i bunu biliyor.”
“Kariye Pembe Köşk” isminin yapıyı pembe renge boyadıktan sonra ortaya çıktığını söyleyen Ertaş, “İsim beğenilince öyle kaldı. Mevcut yapının yanındaki eski Rum evini de evin sahibi Vasil Yordanoğlu’ndan satın aldık” diyor ve köşkle birlikte açıldıkları ilk günden bugüne değiştirmedikleri adisyonlarının hikâyesini bizimle paylaşıyor: “Vasil Yordanoğlu, kendisi o köşkte doğmuş, büyümüş bir matbaacı. Aynı zamanda yıllarca Birol İlter adında sporsever bir hocamızı yanında çalıştırmış ve emekli etmiş. Hiçbir zaman Birol Hoca’nın seccadesine dokunmamış. Dokunmak bir yana, eskidikçe yenilemiş. Biz de buraya geldikten sonra bir adisyon yapılması ihtiyacı doğdu. Birol hocaya söylediğimizde ‘Ben bir Rum matbaacının yanında çalışıyorum, adisyonu bizde çoğaltabiliriz’ dedi. O günden beri hâlâ müşterilerimizin önüne koyduğumuz adisyonu Vasil Yordanoğlu çoğaltır. Ahbaplığımız devam edince, evini bize satmayı kendisi teklif etti. Hatta bize, ‘Bir kuruş vermeseniz de ben bu adisyonları basmaya devam ederim’ diyor. Hatıralarını yâd etmek isterse dilediği gibi gelip kalabileceğini de söyledik. Sık sık görüştüğümüz bir insan.”
Ünlü isimlere Türk kahvesi ikramı
Pembe Köşk’ten gelip geçenler arasında dünyaca ünlü birçok isim de yer alıyor. Kariye’ye bakan masalarda pek çok siyasi isme Türk kahvesi ikram ettiklerinden bahseden Ertaş, çok yakın bir tarihte ağırladıkları Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias ile Türk bayrağı ve Osmanlı arması önünde çekildikleri fotoğrafın hikâyesini ise şöyle anlatıyor: “O dönem Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı olan Nikos Dendias, Kariye ziyareti sonrasında gelip burada oturdu. Biz de kendisine fıstık ikram ettik ardından çalışanlarımızla bir fotoğraf çekilmek istedik. Çekilebileceğimizi söyleyince kendisini hemen kasanın önüne davet ettik. Dendias, arkasında Türk bayrağı ve Osmanlı armasıyla çalışanlarımızla birlikte poz verdi. Bu fotoğrafı Kütahya’dan aldığımız bir tabağa işletip kendisine de hediye ettik. Biz Anadolu insanı olarak medeniyetimizle bütün dünyaya örnek olmuş bir milletiz.” Pembe Köşk’ün bir diğer önemli misafiri de bir dönem Türkiye ziyaretini yakından takip ettiğimiz Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan. Türkiye ziyareti sırasında Pembe Köşk’e gelerek bir Türk kahvesi de burada içmiş.
Amatör lig mücadelesi devam ediyor
Buraya kadar gelmişken Fatih Hilal Spor Kulübü’nün durumu hakkında bilgi almamak olmaz. Kulüp, 1. Amatör Lig’deki mücadelesine devam ediyor. “Bizim burada en büyük sorumluluğumuz gençlere iyi bir şekilde hem sporu hem futbolu sevdirmek hem de kendi geleneğimizi, Anadolu kültürümüzü buralarda yaşatmaktır” diyen Ertaş da, 26 yıl boyunca Fatih Hilal Spor Kulübü İktisadi İşletmesi sayesinde 2 bin 500’e yakın genç yetiştirildiğini anlatıyor. Ertaş, “Bu sporcuların bir kısmı hayatlarına sporcu olarak devam ettiler, bir kısmı da öğretmen, memur, gazeteci olarak kendilerine farklı meslekler seçtiler. Bu müessesede çalışıp gazeteci olan ya da burada çalıştıktan sonra memuriyet birimlerine girenler var. Yani Fatih Hilal Spor Kulübü, kendi üzerine düşen sorumluluğu sonuna kadar yerine getirmiş bir spor kulübü” ifadelerini kullanıyor. Kariye Camii’nin eteğinde geçen 26 yılı şükürle yâd eden Ertaş, “Allah’a binlerce kez şükürler olsun ki Cenab-ı Allah bizi bu mekâna, bu camiye ve Ebu Said El Hudri yani Peygamber Efendimizi evinde misafir etmiş sahabe-i kirama komşu etmiş. Cenab-ı Allah inşallah bizi o komşuluğa layık kalabilmeyi nasip etsin” duasında bulunuyor ve ekliyor: “İstanbul’un yedi tepesinden biri üzerine kurulu Kariye Camii, fetihten sonra Atik Ali Paşa tarafından kilise vakfından parasıyla satın alınarak vakfedilmiş. Yani Kariye, bize bir miras değil, emanettir. Baba ölür, miras evlada helaldir. Ama emanete dokunamazsınız. Burası bizim için emanettir. Gözümüz gibi emaneti korumakla mükellefiz.” diyor