AŞK OLMADAN MEŞK OLMAZ

Fatihli Ud Ustası Engin Eroğluer
Söyleşi: Tuba Karaçorlu

İcra edilmesi kadar yapımı da büyük bir ustalık gerektiren enstrümanlardan biridir ud…

Geleneksel Türk müziği çalgıları arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Milattan önce 8.yüzyıla kadar uzanan köklü geçmişinin yanı sıra günümüzde sevenleri tarafından rağbet görmeye devam eden bir çalgıdır. Hatta bir çalgı olmanın da ötesinde, eşsiz nağmeleriyle müziğin gelişiminde yüzyıllar boyunca tarihi bir rol üstlenmiştir.

Usta icracıların elinde sanata dönüşmeden önce başlayan ağaçtan uda uzanan serüveni, 60 yıldır Fatih’te ikamet eden Engin Eroğluer’e sorduk.

Fatih’in ara sokaklarındaki mütevazi dükkanında 13 yaşından itibaren ud yapan Engin Usta, dünyada müzik hiç susmasın diye çalışan değerlerimizden biri.

Çocuk yaşta ud ustası olmaya karar veren Eroğluer’i, babası Hadi Bey büyük bir memnuniyetle destekler. Kendisi de ud ustası olan Hadi Bey, mesleğini kendisinden sonra devam ettirecek kalfanın oğlu olmasına sevinir elbette.

Nasıl başladınız mesleğe?

Dedemin mesleği subaylık olduğu için, doğduğum sene Zonguldak’ta görev yapıyor. Ben de orada dünyaya geldim. Sonra ailece İstanbul’a yerleştik. Ud yapımı babamın mesleğiydi. 13 yaşında ben de tamamen kendi kararımla bu mesleği yapmaya başladım. Şu anda 72 yaşındayım ve yaklaşık 60 senedir babamın mesleğini hakkıyla devam ettirmeye çalışıyorum. İşimi her zaman severek yaptım, halen de yapıyorum. Bir işi aşkla yaparsanız pişman olmazsınız. Çünkü “Aşk olmadan meşk olmaz.”

Babanız Hadi Usta ud yapımını kimden öğrenmiş?

 Babam, Manol Usta’nın yetiştirdiği Hamza Usta’dan ud yapımını öğrenmiş. Hamza ustanın kalfası babam Hadi Bey’di. Ben de babamın kalfasıydım. Manol Usta kendi devrinin en iyi ud ustasıydı. Pek çok öğrenci yetiştirmiş biridir. Bugün bile onun yapmış olduğu udlara büyük rağbet var. O udlar tarihi bir eser kadar kıymetli ve yapılışlarının üzerinden yüzyıl geçtiği için artık antika olarak kabul ediliyor. Manol Usta’nın imzası olan udlar özellikle yurtdışından Ermeniler tarafından alınıyor.

Babanızın aynı zamanda ustanız olması nasıl bir deneyimdi?

Babam ud yapımının inceliklerini çok iyi bilen bir luthierdi. Ud, tambur, kanun yapardı ve aynı zamanda tambur çalardı. Ben de ondan öğrendim ve çok kısa bir zamanda ud yapımına başladım. Babamın tabiriyle, “çırak olmadan usta oldum.

Ud yapmak çok hoşuma gidiyor. En son tamamlayıp da bitirince ve telini takıp karşıma koyup bakınca çok mutlu hissediyorum. İnsan ortaya bir eser koyunca artık onu çocuğu gibi görmeye başlıyor. Hatta müşterilerim eskiden yaptığım udları bana tamire getirdiklerinde “senin oğlunu getirdim” veya “senin kızın geldi” diyorlar, bu da çok hoşuma gidiyor. İçindeki tarihe bakıyorum mesela 1968. 30 sene, 40 sene hatta 50 sene önce yaptığım udlar tekrar bana tamire geliyor. Elime alınca farklı bir gözle bakıyorum tabi, bazen eksik yanlarımı görüyorum. O zamanlar böyle yapıyormuşuz diye düşünüyorum, keşke şurasını farklı yapsaydım diyorum. Bazen hüzünleniyorum…

Hangi icracılara ud yaptınız?

Tanıdığınız ud icra eden birçok isme ud yaptım. Yıldırım Gürses, Selahattin Erköse, Yeni Türkü, Coşkun Sabah, Sinan Özen ve daha birçok isim…

Ud yapımının incelikleri nelerdir?

Burada udun en ince detaylarına kadar biz yapıyoruz. Bir tek tellerini dışarıdan alıyorum. Ağacı keresteciden aldığımız ham haliyle kalıplardan geçiriyoruz. Ud yapılacak olan ağacın kuru olması lazım çünkü yaş ağaç olursa bozulur, çarpılır.  Yani ağaç malzemenin kuru ve kaliteli olması lazım.

Udun gövdesinin Artvin Borçka ladin ağacından olması gerekir. Udun ön tarafındaki kafeslerde kullanılan malzeme manda boynuzudur. Piyasadaki bazı ud yapımında plastik kullanılıyor. Ancak meraklısı bu detayı iyi bilir. Bu işten anlayan kişiler ön kafeslerdeki malzemenin muhakkak manda boynuzu olmasını ister. 

Kaliteli bir ud almak için neye dikkat etmek gerekir?

Göğüsteki süslemelerin manda boynuzu ile yapılması ve tabi her şeyden önce iyi bir ustanın elinden çıkması gerekir. Ud icrası öğrenmeye de iyi bir ud ile başlamak gerekir. Ucuz bir ud alayım, çalmayı öğrendikten sonra daha iyisini alırım diye düşünmek yanlıştır. Çünkü kötü udla çalıştığınızda kulaklarınız kötü seslere alışır.

 Siz ud çalıyor musunuz?

 Yok, çok profesyonel değilim. Kendi kendime öğrendiğim kadarıyla amatör seviyede “Üskadar’a gider iken…” , “Yıldızların Altında” gibi bir kaç tane şarkıyı çalıyorum. Aslında ud çalmayı çok isterdim. Fakat ud yapmaktan ud çalmayı öğrenmeye vaktim kalmadı. 60’lı 70’li 80’li yıllarda işlerimiz o kadar yoğundu ki cumartesi pazar dahi çalışırdım. O dönem 3 senelik siparişler alırdık. O yüzden hiç vaktim olmadı. Ama ud sesini çok seviyorum. Öyle ki, iyi bir ud taksimini sabaha kadar dinleyebilirim. Hiç usanmam.

Genelde kimler udla daha çok ilgileniyor, belli bir yaş grubu var mıdır?

Amatör olarak ilgilenen çok farklı gruplar oluyor. Her yaştan, meslekten ilgi duyanlar olabiliyor. Ancak genelde doktorlar ud ile ilgileniyor. Benim çok fazla doktor müşterim var. Udun ruha iyi gelen bir yanı var. Çünkü udun sesi insan sesine çok yakın, davudi ses derler ya hani böyle derinden gelen…

Esasında ud, öğrenilmesi kolay olan bir çalgıdır. Tambura veya kanuna kıyasla daha kolay öğrenildiği için çalanı daha çoktur. Örneğin keman çalmak zordur, öğrenmeye 4-5 yaşında başlamak gerekir. Ancak ud öyle değil, 50-60 yaşında dahi başlayabilirsiniz. Benim o yaşlarda çok müşterim oluyor. Belli bir yaştan sonra ud çalmayı istiyorlar ve 3 ay içerisinde çalacak seviyeye geliyorlar.

İnsanlar sizden nasıl haberdar oluyor? Daimi müşterileriniz dışında ud meraklıları ile nasıl iletişim kuruyorsunuz?

Dünyanın dört bir tarafından insanlarla iletişim kuruyorum. Beni bilenler tanıyanlar zaten dükkanıma geliyorlar. Uzun yıllardan beri udlarımdan alan kişiler var. Yurt içinden yurt dışından her yerden geliyorlar. Yurt dışından gelen kişilerle de Facebook sayfam üzerinden iletişim kuruyorum. Hem yapımını tamamladığım udların fotoğraflarını o sayfada paylaşıyorum hem de ud sevenler için ud taksimleri paylaşıyorum ve yurt dışından ud almak isteyenlerle sayfa üzerinden iletişim kuruyorum.

Yurt dışından hangi ülkelerden talep var?

Amerika’dan, Avustralya’dan, Yunanistan’dan, İsveç’ten, Danimarka’dan geliyorlar veya sipariş veriyorlar. Bu küçük atölyede yaptığım bir ud dünyanın diğer bir ucuna gidiyor ve onunla müzik icra ediliyor. Mutlu oluyorum ve gurur duyuyorum.

60 senedir Fatih’te yaşıyorsunuz. Çocukluğunuzda Fatih nasıl bir yerdi, neler hatırlıyorsunuz?

Biz bu dükkana geldiğimiz dönemde burada ahşap evler vardı. O ahşap evler sokağa ve mahalleye çok farklı bir güzellik katardı. Yan tarafımızda bahçesi olan bir ev vardı mesela ve bahçesinde dut ağacı vardı. Yazın o dut ağacının gölgesinde otururduk. Güzel günlerdi…

Eskiden açık hava sinemaları vardı. Yaz aylarında toplanıp filmler izlerdik. Fatih’te de Yusufpaşa’da açık hava sinemaları olurdu. Eski Türk filmlerinin hemen tamamını orada izledim. 35-40 sene öncesi tabi bu bahsettiğim.

İlk aklınıza gelen film hangisi diye sorsam?

Sende Bir Gün.

Fatih’teki yaşamı seviyor musunuz?

Kozmopolit bir yapısı var. Fındıkzade’de oturuyorum. Burada insanlar birbirine daha yakın ve mahallemizde bir aile ortamı var, diğer semtlere göre daha sakin ve burada yaşamayı seviyorum.

Bu mesleği yapmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?

Konservatuarlarda çalgı yapım bölümü var. Öğrenciler orada 5 yıl eğitim alıp mezun oluyorlar ve bu alanda çalışmaya başlıyorlar. Bazen son sınıf öğrencileri dükkanıma geliyor. Bitirme tezleriyle alakalı bana sorular soruyorlar, bilgi alıyorlar ve notlar tutuyorlar.

Konservatuardan mezun olanlar mektepli, bizler alaylıyız. Ancak her ne kadar okulundan mezun olsalar da muhakkak bir ud ustasının yanında çalışmalılar. Bu işe gönül verirlerse ve iyi bir ustayla çalışırlarsa meslekte gerçekten iyi noktalara gelirler.

Bu dükkan babamdan bana kaldı. Ben de burayı olduğu gibi koruyarak, atmosferini ve düzenini değiştirmeden devam ettirdim. Dükkana gelen müşteriler ve misafirler ağaç kokusunu hemen fark ediyorlar. Ayrıca dükkanı gören kişiler genelde şaşırıyorlar. Çünkü büyük bir atölye bekliyorlar, böyle küçük bir yerde udları yaptığımı görünce şaşırıyorlar. Bence mekanın büyük veya küçük olması fark etmiyor. Ufak bir yer olur ama orada çok fazla iş üretilir, tam tersi büyük bir yer olur ama orada hiçbir iş çıkmaz. Üretim mekanla kısıtlanmaz, ürettiğin ve ortaya çıkardığın üründür asıl olan.

Ağaçlar, Engin Usta’nın maharetli ellerinde zarif birer uda dönüşüyor. Yıllarını mesleğine adayan Engin Eroğluer her bir udu özenle ve 60 yılın engin tecrübesiyle üretmeye devam ediyor. Cerrahpaşa Nakşi Sokak üzerindeki 25 numaralı küçük dükkanda üretilen udlar, dünyanın farklı köşelerindeki müzikseverlerin ellerinde yeniden hayat bulmak üzere yolculuğa çıkıyor.

Start typing and press Enter to search