Fatihli Bestekârlar:İzzettin Hümayi Elçioğlu

Ali Ömer Yurddaş

Bestekâr, zakirbaşı, mevlithan ve vatansever bir muallim olan İzzettin Hümayi Bey, Fatih Nişanca’da 1875 yılında dünyaya geldi. Ailesi her iki taraftan tarikat ehliydi. Babası Hafız Ahmed Akşemseddin Efendi, Yanbolu’da bir Rıfaî tekkesi kuran Alyanak Mustafa Efendi’nin oğluydu, Şeyh Mustafa Efendi’den Rıfaî, kayınpederi Nişancı (Bülbülcüzade) Tekkesi Şeyhi Abdülhalim Zikrî Efendi’den Kadirî-Resmî, Şeyh Abdülazîz Zihnî Efendi’den Halvetî-Cerrahî hilafeti almıştı. Bülbülcüzade Tekkesi’ne önce damat daha sonra da postnişin oldu. Kamer Hanım ile gerçekleşen bu izdivaçtan üç evladı oldu: Bahreddin, İzzettin ve Salahaddin. En büyükleri olan Abdülkadir Bahreddin Efendi dedesi Abdülhalim Zikrî Efendi’den icazet alarak babasın vefatı üzerine şeyh oldu; tâc, kemer, takke ve entari dikmede, gül işlemekle, saatçilikle uğraşan zattı. Öyle ki Medine’de Hz. Fatıma’nın sandukası önünde sırmayla işlenmiş Kelime-i Tevhit, Hz. Sünbül Sinan ve Merkez Efendiler’in sandukaları önündeki gümüş sırma ve sülüs hatla işlenmiş Kelime-i Tevhitler Bahreddin Efendi’ye aitti. En küçükleri olan Mahmud Salâhaddin Bey ise Harbiye Nezareti mübayaat kaleminde görevli iken yirmi altı yaşına varmadan vefat etti.
İzzettin Bey doğduğu ortam gereğince çocukluğu meydanlarda ve dergâhlarda geçmiştir. Öğrendiği ilk eserler tekkelerde okunan ilahiler ve güfteleri olmuştur. Musikide ilk hocası aynı zamanda zakir olan babası Ahmet Şemsettin Efendi’dir. Daha sonra Eğrikapılı Şeyh Mehmet Efendi’den ilahi, bahriye imamlarından Hâfız Mehmed Efendi’den Mevlevî âyinleri meşk etmesinin yanı sıra Batı mûsikisi de öğrenmiştir. Döneminin aydın bir insanı olması hasebiyle de istibdada ve jurnalcilere karşı gizli gizli evlerde yahut pis kahvehane köşelerinde, vatanı ve kahramanlığı konu eden marşları meşk ettiklerini de kendi yazılarından öğrenmekteyiz. Mûsikîde en çok faydalandığı kişi ise Muallim İsmail Hakkı Bey’dir
İzzettin Hümâyi Bey, ilköğreniminden sonra girdiği Hırka-i Şerif’teki Atay Rüştiyesi’ni bitirerek, Çemberlitaş İdâdîsi’nde tahsiline devam etti. Mezuniyetinden sonra Dâhiliye Nezâreti Mektûbî Kalemi’nde göreve başladı. Bu arada Adliye Nezâreti’nde çalıştı. Yirmi yıl kadar Bâb-ı li’de görev yaptıktan sonra muallim olmaya karar verdi. Uzun yıllar Üsküdar, Kabataş, Davutpaşa ve Gelenbevi Liseleri’yle diğer bazı orta öğretim kurumlarında çalıştıktan sonra Onaltıncı İlk Mektep mûsiki muallimi iken emekliye ayrıldı. Daha sonra İsmâil Hakkı Bey’in Şehzâdebaşı Fevziye Kıraathânesi üstündeki Mûsıkî-i Osmânî Mektebi’nde muallim olarak görev alan İzzettin Bey, hocasının bulunmadığı zamanlarda bu mektebin müdür muavinliğini de üstlenip; hayatının son günlerine kadar da geçirmiş olduğu felç rahatsızlığına rağmen musiki ile ilgili çalışmalar yaptı.
İzzettin Hümâyi Bey’in bazı makaleleri, erkek ve kız bütün mekteplilerin düşüncelerinin ve duygularının aydınlanmasına hizmet eden, ilmî, fennî, edebî, ahlakî, sınaî haftalık resimli bir dergi olan Mektepli Mecmuası’nda yayınlanmıştır. Mûsıkî-i Osmânî Mektebi’nde müdür muaviniyken Temmuz Hatıratı Vatan ve Hürriyet Manzumeleri adıyla talebelerin istifadesi için bir marş mecmuası hazırlamıştır. Bu kadar kabiliyetinin yanı sıra iyi bir notist olan İzzettin Hümâyi Bey, bestelediği şarkı, marş ve ilahileri notaya alarak güzümüze ulaşmasını sağlamıştır. Ken’ân Rifâî Hazretleri, güfteleri kendisine, besteleri gerek kendisine gerek İzzettin Hümâyi Bey’e ait ilahileri, İzzettin Hümâyi Bey’e notaya yazdırarak, İlâhiyât-ı Kenân adlı eserin 1923 baskısında toplamış ve dinî mûsikî repertuarımıza kazandırmıştır. Bu eser aynı zamanda basılan ilk ilahi mecmuası olma özelliğini taşımaktadır. İzzettin Hümayi Bey’in otuz dört eseri notasıyla beraber bu mecmuada neşredilmiştir.
İzzettin Hümâyi Bey, mûsikîmizin dinî ve ladini olmak üzere iki alanında da eserler vücûda getiren, çok yönlü ve üretken bir bestekârdır. Bugün elimizde notası bulunan on yedi şarkı, on sekiz marş, kırk beş ilahi, bir ninni ve yirmi çocuk şarkısı olmak üzere yüz iki eseri günümüze ulaşmıştır. Bugün unutulmaya yüz tutmuş az kullanılan makamları tercih etmesi, bestekârımızın müzik bilgisinin oldukça iyi bir seviyede olduğuna işarete etmektedir. İstibdat yönetimine, tekkelerin seddine ve Türk müziğinin yasaklanmasına rağmen her koşulda kültürümüze ve özellikle genç nesillerin vatanına ve milletine düşkün hizmet eden insanlar olarak yetişmesinde çok gayretler göstermiştir.
Zamanın tanınmış mûsikişinasları arasında yer alan Elçioğlu, özellikle bu alandaki hocalığı ve bestekârlığı ile tanınmış, birçok talebe yetiştirmiştir. Bunlar arasında Hayri Yenigün, Kazım Büyükaksoy ve Yesâri sım Arsoy’un özel bir yeri vardır. Ayrıca Fatih Camii Müezzinbaşısı Aziz Mahmud Efendi, Kemâl Batanay, Süleymaniye Camii Müezzinbaşısı Hâfız Şevket Efendi’dir. Son dönemlerine şahit olan öğrencileri de kudümzen Necdet Tanlak, İzzettin Eskidemir, Mümtaz Birbilen ve Kemâl Özgüç’tür.
Tabii bir ses güzelliğine sahip olan ve mevlithanlığı ile de tanınan Elçioğlu, aynı zamanda Hırka-i Şerif’teki Kenan Rifâî Tekkesi’nin zâkirbaşısı idi. Mûsiki eserlerini geçerken bilhassa usul üzerinde titizlikle durur, meşk esnasında eseri notadan ziyade usulle geçmeyi daha uygun bulurdu. Ayrıca iyi bir ud ve tambur icracısı olduğu da belirtilmektedir. İzzetin Bey notayı bir hafıza aracı olarak görmüş öğrenilmesini ve öğretilmesini desteklemiştir. Yerine göre meşki yerine göre de notayı kullanmıştır. İnatla nota öğrenmeyenlere de acıyarak bakmıştır.
Öğrencilerinden Necdet Tanlak 1946 yılında Nişancı Mehmet Paşa Camii’nde, aralarında İzzettin Eskidemir’in de bulunduğu bir grup arkadaşıyla beraber, İzzettin Hümâyi Elçioğlu’ndan ilâhi meşk etmeye başlarlar. İlk zamanlarda pazar günleri öğle namazı öncesinde başladıkları bu meşk, İzzettin Hümâyi Bey’in rahatsızlanması ile hocanın evinde devam eder. Bu çalışma ile ilgili olarak Tanlak’ın aktardığı hatıra oldukça mühimdir: “…Hocanın vefatına kadar yaklaşık 5-6 sene her pazar günü kendisinden ilahi meşk ettik. Fem-i muhsinden yani notasız olarak… önce o okuyordu arkasından biz tekrar ediyorduk. Bu şekilde kendisiyle pek çok ilahi geçtik. Bir gün hocaya niye nota kullanmadığımızı sordum. Bana, ‘fem-i muhsinden alacağınız zevki nota ile okumaktan alamazsınız’ dedi. Bu şekilde öğrendiğimiz eserleri unutmayacağımızı söyledi. Hakikaten kendisiyle meşk ettiğimiz ilahiler hâlâ hafızamdadır. Usul meselesine de ayrıca önem verirdi, usul olmazsa ne icra ne de beste olur derdi.”
İzzettin Hümâyi Bey’in 1950 yılındaki vefatından sonra hocasının izinden giderek Nişancı Camii’ndeki meşki evinde devam ettiren Abdullah Necdet Tanlak, birlikte meşk ettikleri arkadaşları ile “Nişancı Tevşih” grubunu kurmuş Zakirbaşı Salâhaddin Demirtaş, Cahit Gözkan, Neyzen Ulvi Erguner, Özbekler tekkesi şeyhi Necmettin Efendi gibi önemli isimlerin de meşke dâhil olmasıyla bir mahfil oluşturarak pek çok kişinin musikimizden istifade etmesine vesile olmuştur.
İzzettin Hümâyi Bey, 1904 yılında Fatma Suat Hanım’la evlenmiş; bu evliliğinden Selma, Belkıs, Nimet ve Ahmet Sadettin isminde üç kızı, bir oğlu olmuştur. Eşi Fatma Suat Hanım, aslen Bulgaristan’dan göç eden bir ailenin kızı ve aynı zamanda sarayda yetişmiş bir hanımefendidir. İzzettin Bey’le evlenince Beyazıt’taki Beyaz Saray (şu anda otel) kendisine çeyiz olarak verilmiş; aile 1929 yılına kadar burada yaşamış, daha sonra Fatih Nişanca’daki ahşap eve taşınmıştır. İzzettin Hümâyi Bey, 29 Eylül 1950’de doğduğu semt Nişanca’da kendisine ait iki katlı, cumbalı ahşap evde vefat etmiş ve Edirnekapı surları dışındaki Necati Bey kabristanına defnedilmiştir.
Bugünlerde “Gubar-ı payine almam cihanı ya Resulallah” mısraıyla başlayan şehnaz ilahisi, Bir nokta idim kıldı beni kamet-i Tuba” hicazkar ilahisi ve mevlitlerle sıkça okunan “Ey habib-i muhterem lutfet şefaat kıl bize” saba zemzeme ilahisi; “Haydi izciler yurdun erleri” rast izci marşı; “Ertuğrul’un ocağında uyandım” mahur mehter marşı en meşhur besteleri arasındadır. Ayrıca kaynaklarda “Kafkasya dağlarında çiçekler açar” mısraıyla başlayan bugünlerde İzmir’in dağlarında… yahut İnönü dağlarında diye okunan meşhur “Kafkasya Marşı” da İzzettin Hümâyi Bey’e atfedilmektedir.
Kaynakça
Nuri Özcan, “Elçioğlu, İzzettin Hümâyi”, TDV İslâm Ansiklopedisi
Ayşegül Kostak Toksoy, “Dedem Abdullah Necdet Tanlak’ın Ardından”, https://semazen.net/necdet-tanlak/ (erişim: Eylül 2023)
Mehmed Akif Köseoğlu, “Suriçi İstanbul’un Tekkeleri ve Son Şeyhleri”, Yayınlanmış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi: 2020, Ankara
Verda Yünlü, “İzzettin Hümâyi Elçioğlu’nun Eserlerinin Müzikal Analizi”, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi: 2006, İstanbul.
Atatürk Kitaplığı: Bel_Osm_K.03375, Bel_Mtf_056020, Bel_Mtf_064328

Start typing and press Enter to search