Kariye Medresesi

 MİMAR SİNAN’IN KAYIP ESERİ: KARİYE MEDRESESİ

  1. AHMET HAMDİ BÜLBÜL

Kariye Camii Bizans döneminin önemli kiliselerinin başında yer alırken,  İstanbul’un fethinden sonra cami hâline getirilmiş ve çeşitli zamanlarda etrafına eklenen yapılarla (imaret, medrese, mektep, türbe) da bir manzumeye dönüştürülmüştür. Yapıyı camiye çeviren, 1501-1503 ve 1506-1511 yılları arasında iki kez sadrazamlık yapan Atik Ali Paşa (Bosnalı) Çemberlitaş ve Karagümrük semtlerindeki külliyelerinin yanı sıra Edirne, Bursa ve Mora’da yaptırdığı hayır eserleri için geliri oldukça büyük yekûn tutan vakıflar bırakmıştır.

Caminin kıble güney cephesi önünde kaynaklarda ittisalinde diye tabir edilen ve  “Medrese-i Ka‘riye” Medrese-i Kahriyye, Hankah-ı Kahriye, Kariye Darülhadisi gibi adlarla anılan medrese başlangıçta hankâh olarak yapılmış ancak daha sonra 963 (1555-1556) tarihinde medreseye çevrilmiştir. Bir dönem “Hankâh Medresesi” olarak da anılan yapı Haseki Hürrem Sultan Vakfı’na kayıtlıdır. Hadikat’ül Cevami’nin Kahriyye Camii bahsinde ittisalinde medresesinin olduğu ayrıca Ebu Said el-Hudri’nin makamının da medrese kapısının dâhilinde olduğu ifade edilir. Devlet Arşivleri’ndeki türbeye türbedar tayini ile ilgili bir kayıtta ise türbenin yine “Kariye Camii yanındaki medresenin içinde” olduğu ifade edilir. Hayrat Sicil Kayıtları’ndan türbenin 1733 tarihinde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Türbe, kesme taştan basık sivri kemerli medrese kapısının kuzeyine bitişik olarak yolun kavisine uygun bir forumda barok üslupta açık bir türbe şeklinde inşa edilmiştir. Vaktiyle Haseki Sultan hayratı olan tekkeden, medreseye dönüştürülen yapının içinde yer alırken, medresenin ortadan kalkması üzerine bugünkü müstakil özelliğini kazanmıştır. Medreseden günümüze ulaşan tek mimari öge olan kapı günümüzde Kariye Müzesi’nin giriş kapısı olarak kullanılmaktadır. Türbe ayrıca 1835-36 tarihlerinde İstanbul sahabe türbelerinin çoğunu onaran Sultan II. Mahmut tarafından onarılmıştır. Yapının görüldüğü eski fotoğraflarda 1835-36 yıllarında Sultan II. Mahmut tarafından türbe ile beraber onarılan bu kapı üzerinde oval mermer pano içerisinde tuğrası yer almakta idi. Ünver, günümüzde yerinde olmayan bu tuğranın Kariye Müzesi’nde olduğunu söyler.

Tezkiretü’l Ebniye’de Haseki Hürrem Sultan tarafından Mimar Sinan’a yaptırıldığı ifade edilen medresenin, çeşitli yazılı kaynaklarda Sultan Selim, Edirnekapı, Topkapı, Eğrikapı ve Ayvansaray gibi farklı konumlarda gösterilse de Kariye’nin bulunduğu konumun yukarıda bahsi geçen yerlere (Topkapı dışında) yakın olması medresenin Kariye Camii’nin hemen yanında olmasını doğrulamaktadır.   Hürrem Sultan, bu medreseyi başlangıçta “Tâife-i sûfiyye” için “Kahriyye” adlı bir hankâh (tekke) olarak tesis etmiştir. Paye bakımından medrese, tesis tarihi olan 1555’te ellili olduğu gibi, 1593 ve 1600 yılında da aynı durumdaydı. 1904 yılında ise hamişe-i Süleymaniye payesindeydi.

Medrese de müderrislik yapanlar arasında Hacı Hasanzade Mehmed Efendi (963); Nişancızade Ahmed Efendi (964), Kara Davudzade Mustafa Efendi (967), Lütfi Beyzade Mustafa Efendi (970), Fevri Ahmed Efendi (971), Vankulu Mehmed Efendi (972), Şeyhulislam Bostanzade Mehmed Efendi (974), Muhaşşi Sinanzade Mehmed Çelebi (976), Bostanzade Mustafa Efendi (978), Manav Seyfullah Efendi (980), Derviş Çelebi (982)i Hasım Ali Çelebi (983), Uzun Balizade Ali Efendi (983), Mustafa Cenabi Efendi (984), Emrullah Efendi (985), Şeyhulislam Sunullah Efendi (988), Ahizade Abdülhalim Efendi (991), Kethüda Mustafa Efendi (991), Küçük Taceddinzade Abdülvehhab Efendi (995), Kara Abdurrahman Efendi (1001), Trabzoni Mehmed Efendi (1001), Abdurrahman Efendi (1008), Pir Ali Efendi (1008), Ahizade Yahya Efendi (1008) yer almaktaydı. 1760 yılında ise Molla Çelebi Medresesi müderrislik görevinin Kariye Müderrisi Travnikli Osman Efendi’ye ve ondan kalan kariye müderrisliğinin de el-Hacc Kalender Mehmed Ağa Müderrisi Sadrazam İmamı Mustafa Efendi’ye verildiği bilinmektedir.

Medaris-i Asitane-i Aliyye’de 109. sırada gösterilen Kariye Medresesi’nin 10 kişilik nüfusunun ikisi şerhi-i akaid; biri tasdikat; üçü, kafiye; ikisi ızhar; ikisi de sarf: eğitimi aldığı ifade edilmektedir.

1792 tarihli bir nüfus defterinde o tarihte müderrisin Hafız İbrahim Efendi olduğu, medresenin toplam 6 odası olduğu ve bunlardan sadece birinde talebe (Erzurumî es-Seyyid Osman Efendi) bulunduğu belirtilmektedir

1894 depreminde hasara uğrayan medreselere ve bunlarda bulunan talebe miktarının belirtildiği belgede Kariye Medresesi’nin dört odasından ikisinin harap olduğu, bir odanın oturmaya uygun olduğu ifade edilmiş olup bir talebesi olan medresenin açıklama kısmında ise “kamilen harap” olduğu ifade edilmiştir.

1904 yılında medreseye Bosnalı Sudi Efendi’nin Hâmise-i Süleymâniye derecesinde müderris olarak atanmış olması medresenin bu tarihte faal olduğunu gösterir. 1914’te yapılan bir teftişte ise, dört odalı ahşap yapının son derece harap bir durumda olduğu ve ancak 4 kişinin ikametine elverişli olduğu görülmektedir. 

Medresenin 1894 yılında meydana gelen İstanbul depremi sonrası birkaç odası dışında harap olduğu takip eden yıllarda ise tamamen ortadan kaldırıldığı söylenebilir. Zira günümüze gelen kalıntılardan yapının on odasının varlığı tespit edilebilmektedir. Muhtemelen medrese daha önceki yıllarda meydana gelen depremlerden etkilenmiş olup özgün hâlinden küçültülerek kullanılmaya devam etmiştir.  Buna da gerekçe olarak bugün mevcut olan kalıntıların hemen solunda yer alan kemerli kalıntıların varlığı gösterilebilir. Kariye Camii’nin 22 Mayıs 1766 depreminde zarar gördüğü bilinmektedir.  Cami ve medrese 1894 İstanbul depreminde zarar görüp tamire muhtaç olan cami, medrese, mektep, tekke, zaviye vs. vakıf hayratları listesindeki 458 vakıf eserinin arasında ikinci kategorideki 48 yapının içinde yer alıyordu. Depremde caminin minaresi şerefesine kadar, medrese ise kısmen harap olmuştur.  

Medresenin, günümüzde türbenin olduğu yerdeki girişinin hemen içinde bulunan su teknesi de muhtemelen medreseye aittir. Mevcut kalıntılardan ve 1875 tarihli haritada, 1913 tarihli Alman Mavileri ile yangın haritalarında caminin kuzeydoğu cephesi önünde bu yapı görülmektedir. Haritalardan medresenin bir avlu etrafında gelişen anıtsal medrese mimarisinden farklı olarak camiyi mescit dershane olarak kullanan, alt yapı ve ocakların bulunan, cepheler kâgir üst örtü ve diğer birimler ise ahşap odalardan meydana gelen bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Benzer tarzda bir medrese de yine Fatih sınırları içinde yer alan ve tarihi tespit edilebilen Mimar Sinan’nın yaptığı ilk medresesi olan Üçbaş Nureddin Medresesi’dir (1532). 

1973 yılında Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Kariye Camii’nin doğu tarafındaki saha altında eski eser kalıntılarının bulunması ihtimali üzerine ileride yapılabilecek arkeolojik kazılara imkân verebilmesi yönünden buranın üzerinde herhangi bir sabit tesis yapılmaması şartıyla parke taşı ile kaplanmasında sakınca görmese de uzun yıllar üzerinde barakaların olduğu otopark olarak kullanılmasına engel olamaz.

Günümüzde medreseye ait kalıntıların geldiği alanın da içinde olduğu Kariye Camii civarı ile ilgili Türkiye Turing Otomobil Kurumu’nun (TTOK) önerileri ile ilgili idarelerce hazırlanan 1:1000 Ölçekli koruma planı Koruma Kurulu’nun 22.07.1983 gün ve 15312 sayılı kararıyla uygun bulunur.

1948 yılından beri korumaya yönelik hiçbir çalışmanın olmadığı Kariye Camii ve çevresinde TTOK’nın girişimleri ile caminin önündeki meydanın düzenlemesi yapılmış, çeşmenin tamiri ile caminin etrafındaki tüm meydanın zemin kaplamaları yenilenmiştir. Caminin arka avlusu (ki burada medresenin kalıntıları bulunmaktadır.) Belediye mülkiyetindeki araziler de katılıp genişletilerek buraya çocuk bahçesi kullanımı getirilir. TTOK bunları yaparken de asıl amacı Kariye Camii’nin hemen yanında yer alan 2607 ada, 66-70 parseller üzerinde bulunan bağımsız parsellerdeki evlerin sökülerek, parselleri tapuda birleştirilmesiyle oluşturulacak alanda iki katlı bir otel inşa etmektir. Bunu da Kariye’de tarihi bir çevre düzenlemesi çalışmasını tamamlayacak son aşama olarak görür.

2010 yılında Kariye Camii arkasında uzun zaman otopark olarak kullanılan alanda (medresenin kalıntılarının olduğu alan) tesis yapılması aşamasında makineli kazı ihbarı ile Arkeoloji Müzeleri uzmanlarınca tespit edilen ve uzmanların Bizans dönemine ait olduğunu ifade ettikleri nişli duvarın (medresenin kalıntıları) toprak dolgu ile kapatılması Koruma Bölge Kurulu’nun 26. 04. 2010 gün ve 3734 sayılı kararıyla istenmiştir. Medreseye ait kalıntıların korunması gerekli kültür varlığı olarak tescillemesi ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü’nün girişimleriyle ancak 2020 yılında gerçekleşir.

Sonuç olarak, yine Haseki Hürrem Sultan’ın banisi, Mimar Sinan’ın da mimarı olduğu 1920 yılında yıktırılan ve yerine han yapılan Bahçekapı Haseki Hamamı’nın akıbeti gibi olmaması için hiç olmazsa bu yapının, parsel ve çevresinde gerekli kazı çalışmaları yapılarak çıkabilecek veriler ışığında hazırlanacak projelerle ayağa kaldırılması kültür tarihimize iz bırakmış iki şahsiyete vefanın bir gereğidir.

KAYNAKÇA

Ahmed Refik, Mimar Sinan, Yay. Hazırlayan: Mustafa Kirenci, Büyüyen Ay, İstanbul, 2001.

Belgique, Leopold de, Voyage a Constantinople 1860, Edidtions Complexe 1998.

Baltacı, Cahit, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, I-II, 2. Baskı, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı (İFAV) Yayınları, İstanbul 2005.  

Barkan, Ömer Lütfi- Ayverdi, Ekrem Hakkı, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 (1546), İstanbul 1970.

Çiftçi, Mehdin, “Hankâh-Vefâ İlişkisi Bağlamında İstanbul’daki Üç Medrese”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.25, 2016, , ss.1-49.

Eyice Semavi, “Kariye Camii”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), XXIV, ss.495-496.

Galitekin, Ahmed Nezih, Ayvansarayî Hüseyin Efendi-Ali Satı Efendi- Süleyman Besim Efendi, Hadi, Hadîkatü’l Cevâmi (İstanbul Camileri ve Diğer Dini ve Sivil Mi’mari Yapılar, İşaret Yayınları, İstanbul 2001.  

İlmiye Salnamesi, Matbaa-i Amire, İstanbul 1334, s.103 

Koç, Havva, “Ali Paşa (Atik, Hadım)” Yaşamları ve Yapıtları ile Osmanlılar Ansiklopedisi, C.1, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1999, s.222,223.

Kütükoğlu, Mübahat, XX. Asra Erişen İstanbul Medreseleri, Ankara 2000, 

Kütükoğlu, Mübahat S., 1869’da faal İstanbul Medreseleri, Tarih Enstitüsü Dergisi, S.7-8, 1976-77, s.277-392 

Mecmûatu’r-Resâil, Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi Bölümü, 3384, vr. 71a.  

Mehmed Ziya, Kariye Camii Şerifi, Şems Matbaası, İstanbul 1326. 

Tarîk Defteri, Millet Kütüphanesi, Ali Emiri-İlmiye, nr. 58 (tarih: 1248-1262), vr. 62a.   

Ünver, Süheyl, “Ebu Said El Hudri” İstanbul Ansiklopedisi, C.9, İstanbul 1968, s.125,126.

 

Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivleri Kayıtları

Bab-ı Asafi Ruus Defterleri (A.DVNSRSK.d.) 224, H.29.12.1284.

Cevdet Evkaf (C.EV.)  412/20897, H. 26.10.1202; 413/20909, H.12.07.1204.

Cevdet Maarif (C.MF.)7/315, H. 07.12.1173; 13/635, H.08.06.1218.

Evkaf Defterleri (EV.d.), 28331, H. 03.02.1318/M.02.06.1900

Kamil Kepeci Defterler (KK.D.) 6589/1, s. 31, H. 25 .06.1206.

Yıldız Mütenevvi Maruzat (Y.MTV.), 100/40, H.15.01.1311/M. 19 .07. 1894

Start typing and press Enter to search