KATI’ SANATININ DÜNÜ VE BÜGÜNÜ
Türk süsleme ve kitap sanatlarına ait desen, motif, form ve hat’ların (yazıların) ince kâğıt veya deri üzerine aktarılıp oyulması ve çıkan oymaların başka bir zemin üzerine yapıştırılması ile ortaya çıkan çalışmalara katı’ denir. Sözlükte ‘kesmek’ anlamına gelmektedir. Sanatkârına ise ‘kattâ’ denir. XV. yüzyıldan itibaren uygulanmıştır.
Türklerin yüzyıllar boyunca süren medeniyet ve ince kültürlerinden kaynaklanan kitap sanatlarının önemli kollarından biri olan katı’, hüsn-i hat, cilt, tezhip, kitap kapları ve süslemeleri içerisinde başlı başına bir yere sahiptir.
Katı’ sanatında şekil kesilip çıkarıldığında içi boş kalan kısma dişi, oyularak veya kesilerek çıkartılan kısma ise erkek denir. (Resim 1)
Türk süsleme ve cilt sanatının şemse ve köşebent tarzındaki ince ve zarif motifleri, hat örnekleri, vazo desenleri, tek çiçekler, buketler, tabiat manzaraları ve hayvan figürleri oyma sanatında en çok rastlanan şekiller olarak karşımıza çıkar.
Kâğıt oymaları yazma eserler içerisinde görebildiğimiz gibi, bazen bir levhada ve murakka kıt’ada yazı olarak görmemiz mümkündür. Bu eserlerin pek çoğunda imza bulunmadığı için, bu nadide eserlerin kimlerin elinden çıktığı çoğu zaman bilinmemektedir.
Kökleri uzak doğuya dayanan katı’ (kağıt oyma) sanatı İslam dünyasında XV. yüzyılda uygulanmaya başlanmıştır. Tarihçi Gelibolulu Mustafa Âli tarafından H.995/M. 1586 yılında yazılan hat, tezhip, minyatür, cilt ve oyma gibi sanatlardan bahsederken Menâkıb-ı Hünerveran adlı eserde, oymacılık sanatının ilk ve en önemli ustasının XV. yüzyılda Herat’ta yetişmiş olan Abdullah Kaatı olduğunu bahseder.
Abdullah Kaatı’nın sanat kudretini en güzel şekilde ortaya koyan ince oyma yazıları, tabiat ve hayvan tasvirleri Topkapı Sarayı Müzesi H. 2153’de kayıtlı bulunan Fatih Albümü’nün (Akkoyunlu Türkmen Sultanı ‘Yakup Bey Albümü’) arasında yer alır.
Osmanlı’da kitap sanatlarının çok geliştiği XV.yüzyılda Fatih Sultan Mehmet’in özel kütüphanesi için saray nakışhânesinde üstad Baba Nakkaş nezaretinde hazırlanan güzel terkipli oyma eserlere rastlıyoruz.
Kitap ciltlerinde katı’ geleneğini Sultan II. Beyazıt, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman XVI. yüzyıl devirlerinde de devam etmiştir. Ancak eserin güzelliğini artıran bu süslemeler malî değeri de yükselttiğinden özellikle zenginlerin siparişlerinde yer almıştır.
XVII. yüzyılda ise bir diğer önemli sanatçı Gazneli Mahmud’dur. IV. Mehmet’e sunulmak üzere hazırladığı bu marifetnamenin cildinden, oymalı süslemelerine ve şiirlerine varıncaya kadar her şeyi kendisi yapmıştır. “Tuhfe-i Gaznevi” olarak geçmektedir. Bu eser İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde T.5461’de kayıtlı olarak bulunmaktadır.
Ayrıca bu dönemin başlarında Osmanlı topraklarına gelen batılı seyyahların ilgisini çekerek Avrupa’ya geçmiştir. Bu dönemde “çarşı ressamları” olarak adlandırılan kişiler yabancı seyyahlar için hazırlanmış kıyafet albümü niteliğindeki çalışmalarda görülmektedir. Bu albüm “Mundy” albümüdür. Minyatürlerin kenarlarına birer süs unsuru olarak yapıştırılmış tabi üslupta kâğıt oyma çiçekler, kır bitkileri ve ağaç tasvirleri bulunmaktadır. Bu eser Londra British Library’de muhafaza edilmektedir. (Resim 2)
XVIII. yüzyılda bütün sanatlarda olduğu katı’ sanatında da Batı etkisini göstermektedir. Bu dönemde “Canbazzade Osman’a” ait kağıt oymalı bir kutu olan 1723 tarihli orman manzarasıdır. Bu eser TSM.1924 no’da kayıtlıdır. (Resim 3)
XIX. yüzyılda ise kağıt oyma sanatında vazo içinde çiçekler hakim olmuştur. Bunların içinde öne çıkanı ise “Mehmet Selim Divanıdır”. Bu eser Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde bulunmaktadır. (Resim 4)
Katı’ sanatı bugün de çeşitli atölyeler aracılığı ile usta ellerin çalışmalarıyla devam etmektedir. Hâlâ eski inceliklerini kaybetmeden Türk süsleme sanatlarının başlarında gelmektedir.