FATİH’İN UNUTULMUŞ ŞÖHRETİ: SAİME SİNAN

Müzik tarihimizin, dönemi itibariyle büyük bir şöhret yakalamış, ne yazık ki ismi bugün unutulmuş simalarından biri de ses sanatkârı Saime Sinan’dır. Hakkında bildiklerimiz oldukça kısıtlıdır. 50’li yaşlarında sahne hayatından büsbütün çekilen sanatkâra dair malumatımız birkaç hatırat, dönemin müzik mecmualarında çıkan haber ve söyleşilerle radyo arşivinden çıkan bir programdan ibarettir.
1928 yılında Fatih’in Küçükpazar semtindeki Hacı Kadın Mahallesi’nde doğan Saime Sinan ilk öğrenimini buradaki Süleymaniye İlkokulu’nda tamamlar.

Görsel 001 – Saime Sinan’ın okuduğu yıllarda Fatih’te bir öğrenci grubu, öğretmenleriyle, Foto: M. Cemil, Küçükpazar cd. No: 42.

Müziğe ilgisi küçük yaşlarda başlar. Eskilerce hüdayinabit diye tabir edilen, musikide kendi kendini yetiştirmiş olan Saime Hanım 1946 yılında Ankara Radyosu’nun açtığı sınavı kazanır. Bu yıllarını, kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle anlatacaktır: “İstanbul’da radyoya giriş müsabakası açılmıştı. Bundan bir müddet evvel bir Ermeni’den aldığım bir musiki dersinden cesaret alarak, ben de bu imtihana girdim. Ama yine de radyoya gelinceye kadar hiç kimsem, hiçbir öğreticim yoktu. Şaşmayın, ben kendime hoca oldum hem hocaydım hem talebe. Ankara Radyosu için İstanbul’da açılan müsabakaya girerken, bir tarafım talebeliğin heyecanından ve korkudan titriyor, hoca tarafım ise beni durmadan teşvik ediyordu. Kazandıktan sonra hem iftihar duydum hem zevk hem sevinç.”
Radyo sınavını kazanmasının ardından İstanbul’dan Ankara’ya gelir. Bir müddet, ünlü solist Sabite Tur Gülerman’ın evinde kalır. Ankara Radyosu’nun ikinci kuşak sanatçılarından olan Sinan burada Mesut Cemil, Ruşen Ferit Kam ve Refik Ahmet Sevengil gibi ustalardan istifade eder. Adını, Behiye Aksoy ve Berrin Erbay ile yaptığı “Üç Solistten Şarkılar” programında duyurur.

Görsel 007; 008; 009; 0010 – Saime Sinan, dönemin radyo mecmualarının kapağında.

Beş yıl sürdürdüğü radyo sanatçılığından ayrıldıktan sonra Ankara’da Esenpark, Dörtyol Aile Bahçesi ve Gençlik Parkı’nda sahne hayatına atılır. Daha sonra İstanbul’a döner ve Maksim, Gar Gazinosu, Cumhuriyet Gazinosu, vb. yerlerde çıkar. Tepebaşı Gazinosu’nda Sabite Tur Gülerman, Radife Erten, Ayten Alpman, Celal Tokses gibi isimlerle beraber sahne alır. Hamiyet Yüceses, Mefharet Yıldırım, Ahmet Üstün, Kadri Şençalar, İsmail Dümbüllü ve ekibiyle birlikte konserler verir. Bu esnada, İstanbul Radyosu neşriyatına misafir solist olarak iştirak eder.

Görsel 004– Saime Hanım’ın bir konserinden.

Görsel 003– Saime Sinan, sahnede.
Sesi ve üslubuyla ilgili olarak, Eski Sesler, Eski Sazlar adlı radyo serisinin Saime Sinan bölümünde musiki tarihi araştırmacısı Dr. Nazmi Özalp şu cümleleri dile getirir: “Sesi çok güzeldi ve çok güçlü bir soprano idi. Volümü çok genişti ve sesin[in] rengi çok zevkliydi. Piyasaya çıkışından sonra günün moda eserlerine yer vermesine rağmen program düzeyini, detay düzeyini hiçbir zaman düşürmemiştir. Repertuarı da oldukça genişti. Sesini iyi kullanır, sanata değer verirdi. Öyle olur olmaz her eseri de sahnelerde dahi okumamıştır.”
Özalp’in cümlelerine ilaveten, Saime Hanım’ın sesi tiz bölgelerde parlaklaşır; yine de pest kısımlarda da boğulmadan icrasını sürdürür. Elimize ulaşan kayıtları arasında beste, ağırsemai, yürüksemai gibi klasik formda eserler yer almaz. Okuduğu eserin üslubunun gereklerini yerine getirir.
1950’lerin ortasında şöhreti had safhaya ulaşan Sinan, 1955 yılında yönetmenliğini Turgut Etingü’nün üstlendiği Ebediyete Kadar; 1956’da ise Baki Çallıoğlu’nun Hayat Sokakları’nda adlı filmlerinde rol alarak şarkılarını seslendirir. Bu yıllarda Yeşilçam’ın ünlü oyucusu Vahi Öz’le nişanlanır. Vahi Öz’ün, komedi artistliğinde ısrarı ve Saime Hanım’ın sert mizacı neticesinde uzun süren bu nişanlılık sona erer.

Görsel 006– Saime Sinan, çok sevdiği Mercedes arabasında.

Ününün doruklarına ulaşan Saime Sinan, hassas ve sinirli tabiatı sonucunda piyasadan hızla elini eteğini çeker. Nazmi Özalp’in tabiriyle “aslında sanatı ve ses icracılığını tamamen bırakacak yaşta” değildir Sinan, ancak bundan sonra piyasaya hiçbir surette dönüş yapmaz. Tanburi Sadun Aksüt, hatıralarını kaleme aldığı Alkışlarla Geçen Yıllar adlı kitabında Saime Sinan’la ilgili şunları nakleder: “Zira Saime, pire için yorgan yakan cinsindendir, son derece sinirli bir kadındı. Pek ortalıklarda gözükmezdi ve onun içindir ki dedikodusu olmamış gibidir. Sinirli oluşundan öyle herkesle uyum sağlayacak bir kişi değildi. En ufak bir şeyden büyük olay yaratırdı. Bu yüzden de sahne hayatı çağdaşları kadar uzun sürmedi. Hatta kısa sürdü diyebiliriz. Ben kendisiyle çalıştım. Sahnede ciddi bir okuyucuydu. Ancak, dedim ya, çok asabi bir tabiata sahip olduğu için geçimsizliği de had safhadaydı. Radyoda okuduğu zaman çok fevkaladelikler yaratırdı sesiyle. Ama… Çok yazık oldu; erken solan bir çiçek gibi kayboldu gitti Saime Sinan. (…) Taş Plaktan Bugüne adlı programı sunarken Saime Sinan’ı da buldum ve ona çok rica ettim. Fakat dil dökmelerim boşa çıktı. Gelmedi. Şunu da söyleyeyim ki, okumaya epey ürkekleşmiş olduğunu fark ettim. Mikrofondan ve dinleyici karşısına çıkmaktan çekiniyordu. Üzülmüştüm. Gerçekten iyi bir okuyucu, iyi bir solistti. Şimdikilerde gazinolarda assolist olarak geçinenler var ya, Saime’nin eline su dökemezlerdi. Hem de hiçbir şekilde. Çağdaşları, hatta kendisinden çok büyük ablaları hâlâ okurlarken, Saime’nin ismini dahi çok kişinin bilmemesi inanın musikimiz için esefle anılacak bir olaydır.”
11 Nisan 2008 yılında hayata gözlerini yumar Saime Sinan. Gazetelerde ölümüyle ilgili tek bir satır yazılmamıştır. Zincirlikuyu mezarlığında medfûndur.
Not: Kullanılan görsellerin tamamı yazarın koleksiyonuna aittir.
Müzik Tarihimiz Açısından Önemli Bir Not: Saime Sinan’ın annesi, ünlü ozanlarımızdan Ali Ekber Çiçek’in halasıdır. Babasını 1939 Erzincan Depremi’nde kaybeden Ali Ekber Çiçek, çocukluğunda geldiği İstanbul’da halasını gelip bulur. Saime Sinan’ın annesi olan halası, onu radyoya götürüp Muzaffer Sarısözen’e emanet etmiştir.

Start typing and press Enter to search