Bir Sultanın Nişan, Çeyiz ve Düğün Yolu (1784)

Sultan III. Mustafa’nın (1757-1774) 1774 senesindeki vefatının ardından imparatorluk tahtını kardeşi Sultan I. Abdülhamid (1774-1789) devralmış bulunduğunda padişah babalarının vefatının ardından geride kalan Beyhan ve Hatice sultanlar ise o tarihte henüz herhangi bir evlilik telaşı içinde bulunmamaktaydılar. Her iki sultan da Sultan Mustafa’nın haremleri olan Âdilşah Kadınefendi’den dünyaya gelmişlerdi. Babasının vefatının ardından evlenmesi oldukça geciken ve Beyhan Sultan’ın on dokuz yaşına basmasına kadar devam eden bekârlık hâli, Âdilşah Kadınefendi’nin daha fazla dayanamayarak kızları için devreye girmesi ile nihâyete ermişti.
Sultan Abdülhamid’in Sadrazam Halil Hamid Paşa’ya hitaben kaleme aldığı bir Hatt-ı Hümâyûnu içinde bulunulan hâlin en açık bir özeti olsa gerekti:
“Bu misillü mevâdın lisânen müzâkeresi ve kalemle tahriri bu vakitlere göre bî-münâsip, lâkin birâderim merhûmun içerüde olan kerîmeleri Beyhan Sultan ve Hadice Sultan tamam izdivâc vakitlerine reşide olmakla, vâlideleri kadın feryâd-ı figan iderek ilticâ hemen Beyhan Sultan’ın izdivâcını iltimas eder. Sultân-ı mûmâ ileyhe bir illet giriftâr olup rahm dedikleri illet saat-be-saat bir baygınlık gelip çağırır imiş. Bu bâbda ben dahi muztaribü’l-hâl kaldım. Ahşam vardım. Vâlidesi bunda olmakla hâk-i pâyime yüz sürerek bir rütbe ilticâ eyledi. Tahammül-i ademî imkân ben dahi cevap eyledim…”
29 Nisan 1784 tarihli padişah iradesi gereğince Beyhan Sultan’ın Halep Valisi Vezir Silahdâr Mustafa Paşa ile süratle izdivâcının, Hatice Sultan’ın ise şimdilik Hotin Muhafızı olan Seyyid Ahmed Paşa ile nişanlanarak namzet kılınması karara bağlanmıştı. Mustafa Paşa, izdivaç haberinin kendisine ulaştığı sırada İstanbul’dan uzakta olması sebebiyle, vakit kaybetmeden işleri tamam edebilmek için mutat olarak Kethudâ Bey’i sağdıç tayin etmişti.
Nişan takımı, Damat Silahdâr Mustafa Paşa’nın konağında hazır olduktan sonra sabahleyin Bâb-ı Âlî’ye nakil ve burada Sadrazam Paşa tarafından kontrol edildikten sonra Kum Meydanı’na götürülmüştü. Bu sırada Şeyhü’l-İslâm Efendi’nin Saray-ı Hümâyûn’a geldikleri haberi, Haberci Çavuş ile Bâb-ı Âlî’ye ulaştırıldığında Sadrazam Paşa’nın izni ile nişan takımı yola çıkarılmıştı.
Saray-ı Hümâyûn’a takdim edilen nişan takımı içinde, Sultan Abdülhamid için donanmış bir at; Beyhan Sultan için 12 kese mehr-i muaccel (6.000 kuruş), mücevher kutu içerisinde bir adet elmas nişan yüzüğü, bir adet elmas sorguç, birer çift elmas bilezik, zümrüt küpe, Kelime-i Tevhîd resm olunmuş bir adet baş bağı, bir adet mücevherli yüz örtüsü, birer çift kılıf içinde mücevher ayna, Saray-kârî kuşak, inci, lâl ve zümrüt ile bezeli filâr ve papuç, ayak altına serilmek için bir top dîbâ, mücevherât konulması için beş adet gümüş tepsi, yaklaşık yirmi altı kilogram gümüşten yapılmış bir adet büyük nahıl, içleri şeker ile dolu, billûrdan yapılmış büyük ve küçük olmak üzere dört adet şeker bahçesi, dört adet küçük nahıl, içleri şeker ile dolu olan Frengî çiçeklerden Serv resminde dört adet sepet, üç adet büyük ve yüz adet gümüş kaplama şeker kutusu ve bu kutuları taşımak için nakışlı ve süslemeli otuz üç tabla, gerek mücevherât ve gerekse şeker kutuları için kırk dört adet al boyama ve otuz üç tabla çiçek ve meyve ve daha pek çok şey yer almakta idi.
5 Mayıs 1784 tarihinde Topkapı Sarayı Harem-i Hümâyûnu’nda gerçekleşen kına gecesi merasiminde misafirlerin saraya gelişlerinde tıpkı doğum merasimlerinde olduğu gibi şehzadeler ve sultanlar için başka başka hediyeler getirmeleri yerleşmiş bir teşrîfât kāidesi olduğu hâlde, Sultan I. Abdülhamid’in bahsi geçen kāidenin uygulanmasını bu defa affederek yalnızca gece yatıya kalacakların kadınefendilere birer bohça takdim etmelerinin kâfi olacağını irade buyurmuştu.
6 Mayıs 1784 tarihinde Beyhan Sultan’ın çeyizinin kendisine Cağaloğlu’nda tahsis olunan saraya nakli için padişah izni çıktığı vakit, alaya katılmaları gerekli olan devlet adamlarının nakil günü sabah erkenden Saray-ı Hümâyûn’da bulunmalarının gerekliği, kāide gereğince Kethudâ Bey tarafından bir gün evvel gönderilen davetiyelerle haber verilmişti. Davetiyelerin kendilerine ulaşmasının ardından hazırlıklarını tamamlayarak, ertesi sabah tayin edilen vakitte Saray-ı Hümâyûn’a gelen devlet adamları, Dârü’s-sa‘ade Ağası Odası’nda vakit gelene kadar bir müddet için istirahate çekilmişlerdi. Bu esnada çeyiz eşyaları Mîrâhûr-ı Sânî Ağa tarafından hazırlanan katarlara, Hayme-i Hâssa Mehterbaşısı Ağa ve adamları eliyle yüklenilmeye başlanılmıştı. Bakır eşyalar kapaklı arabalara, gümüş ve altın eşyalar tepsilere, mücevherler ise kafeslere konularak Eski Saray baltacıları eliyle naklolunmak üzere hazırlanmıştı. Bu esnada Harem-i Hümâyûn’dan Beyhan Sultan Sarayı’na gidecek olan cariyeler de koçu arabalarına bindirilmiş ve böylece Saray-ı Hümâyûn’daki tüm hazırlıklar tamam edilmişti.
Padişahlar çeyiz nakilleri de dâhil olmak üzere pek çok geçiş merasimini Bâb-ı Âlî’nin büyük kapısına bakan tarafta, Sûr-ı Sultânî üzerinde yer alan Alay Köşkü’nden temâşâ ettiklerinden Sultan Abdülhamid dahi Beyhan Sultan’ın çeyiz naklini temâşâ için Alay Köşkü’ne gelmişlerdi. Padişahın yerini almasının ardından alayın Saray-ı Hümâyûn’dan hareketi için de gerekli işaret verilmişti. Yeri gelmişken burada ifade etmek gerekir ki çeyiz ve düğün alaylarının geçeceği yol, diğer merasimlerde olduğu gibi evvelce Mimar Ağa ve Hâssa ve Arabacıbaşı Ağa marifetleriyle tayin ve muayene olunması da mutat bir usuldü. Bu muayenenin neticesinde Beyhan Sultan’ın çeyizin nakli için şu güzergâhın uygunluğu tespit edilmişti:
“Ayasofya Câmii önünden, Ayasofya Hamamı önünden, sebzeci köşesinden, Ayasofya Kolluğu önünden, Soğukçeşme’den, Alay Kasrı altından, Şengül Hamamı Yokuşu’ndan, Çatalçeşme’den, Subhî Efendi kapısı önünden, Dîvânyolu’yla Fîrûz Ağa köşesinden, At Meydanı’ndan, Peykhâne Sokağı’ndan, Vâlide Hamamı önünden, Vezîr Hanı önünden, Nûr-ı Osmânî kapısı önünden, Çalak Tekkesi’nden, Kuyumcular Kârhânesi köşesinden, Sarây-ı Sultânî”.
Alay, Cağaloğlu’nda bulunan Saray-ı Sultânî’ye vardıktan sonra burada Kethudâ Bey’i selamlamış, hemen ardından büyük çoğunluğu geri dönmüştü. Ocak ağaları ve devlet adamları, Saray-ı Sultânî’ye geldiklerinde atlarından inerek, yukarı oda olarak tâbir edilen ağırlama mahalline hareket etmişlerdi. Bu esnada Damad Paşa binek taşında inip, çeyizi ve Kethudâ Bey’i karşılamıştı. Kethudâ Bey’in saraya gelişinin ardından Damad Paşa ile iskemleler üzerine oturarak, Teşrîfâtî Efendi, Sultân Kethudâsı, Yazıcı Efendi, Halîfe ve Kîsedâr marifetiyle çeyiz takımının Harem-i Sultânî’ye ulaştırılmasına nezâret etmişlerdi. Nakil tamam olduktan sonra çeyiz defteri Başağa’ya teslim olunmuştu. Böylece Damad Paşa ve Kethuda Bey, evvelce yukarı odaya alınmış olan devlet adamlarının yanına doğru hareket çıkmışlardı. Burada kahve ve tatlı ikram edildikten sonra, Damad Paşa tarafından mutat üzere hil‘atler ve atiyyeler teslim edilmiş, ardından ocak ağaları ve devlet adamları uğurlanmışlardı.
7 Mayıs 1784 tarihinde gerçekleşen düğün alayına gelince, Topkapı Sarayı’nda hazırlıklar tamam olduktan sonra padişahın Alay Köşkü’ne vardığı haberi o esnada hareket için saray avlusunda bekleyen alaya ulaştığında, Müneccimbaşı tarafından tayin edilen uğurlu vakit de gelip çattığında, önceden tayin edilmiş olan ve teşrîfâta dâhil tüm yüksek rütbeli memurların yürüyecekleri güzergâh üzerinde hareket de başlardı.
Suriçi’nde bulunan yerli ve yabancı herkesin asırlar boyunca şaşkınlık ve merak içinde takip ettikleri kalabalık ve ihtişamlı düğün alayı, Alay Köşkü önünden geçip, Saray-ı Sultânî’ye yaklaştığında devlet adamlarının ve ocak ağalarının at üzerinden selam vermek için iki tarafa dizilmeleri ve Sultan’ın geçişi esnasında selama durmaları eski bir kāide olmasına rağmen bu defa bir değişiklik zarureti doğmuştu. Cağaloğlu’nun bugün bile meşhur olan dar sokakları yani geçilen güzergâhın müsait olmaması sebebiyle bu durum affedilerek doğruca Beyhan Sultan’ın sarayına ilerlenmişti. Düğün alayında, ulemâ, Yeniçeri Ağası ve Defterdâr Efendi buraya vardıklarında, biniş taşında atlarından inip, doğruca yukarı odaya çıktıkları hâlde, Şeyhü’l-İslâm Efendi, Kaptan-ı Deryâ ve Kethudâ Bey’in Saray-ı Sultânî’de bulunan orta kapı dışında at üzerinde selama durmaları da yine Damad Paşa’nın da Sultan Efendi’yi yani eşini ve Dârü’s-saade Ağası’nı yaya olarak karşılaması kāide idi. Sultanların arabaları orta kapının içinde yer alan meydana çekilip, kapı kapatıldığında ise hâlvet ilan edilmesiyle birlikte sultanlar arabalarından inerek saraya dâhil olurlardı. Böylece düğün alayının ilerleyişi de son bulur, davetliler için Saray-ı Sultân içindeki diğer hareketlilik başlardı. Bununla beraber evlilik merasiminin külfetli koşuşturması da sona ermiş olurdu.

Start typing and press Enter to search