Başkandan…
Saygıdeğer İstanbullular
Dergimizin yeni sayısından okurlarımızı ve tüm İstanbullu hemşehrilerimi muhabbetle selamlıyorum. Yine sayfalarında gezinmekten keyif alacağınız dolu, renkli, dinamik bir dergi içeriğiyle karşınızdayız.
Zamanın örsünde, tarihin devirleri içinde kendi biçimini buldukça tarihi de şekillendiren, zamanı ruhuyla yıkayan şehirler vardır. İstanbul, işte o seçkin şehirlerin başında geliyor. Bilhassa Suriçi İstanbul’u denildiğinde, bir harman olarak tarif etmeye çalıştığımız mümbit bir medeniyet kaynağı canlanıyor zihnimizde. Kültürel çeşitliliğin, farklılıkların, zıtlıkların uyum içinde yaşadığı göz alabildiğine geniş bir coğrafyayı besleyen bir kaynaktan bahsediyoruz. İstanbul, insanlık tarihinin bütün aşamalarını hafızasında taşırken, bu hafızayı dışa vuran irili ufaklı göstergelerle yaşayanları kendi serüvenine katmayı ihmal etmiyor. Şehir katman katman yapısıyla zamanın kesintisiz akışını damar damar hissettiriyor, yaşatıyor. Bu gibi anlarda, İstanbul’un kah somut görünümlerle kah soyut çağrışımlarla örülmüş kentsel imgesi, mekân mekân açılıyor önümüzde.
Aynı zamanda bu şehir, her daim kadim zamanlarla içinde bulunduğumuz modern çağın bir yüzleşmesine de sahne oluyor. Bu yüzleşme anlarının kimi yerde çetin, çatışmalı kimi yerde dinamik ve ilham verici bir şekilde yaşandığı da bir gerçek. İstanbul’un tarihte yaşamsal fonksiyonlarını olumsuz yönde etkileyen çok daha zorlu hadiseler yaşadığını, çatışmalı evrelerden geçtiğini biliyoruz, ancak hiçbir zaman şehir bir medeniyet merkezi olma niteliğinden ödün vermemiştir. İstanbul’u medeniyet tarihinde müstesna bir konuma yerleştiren en ayırt edici özellik, geçirdiği değişim ve dönüşümlerde, yani kesintisiz bir hareketlilik hâlindeyken bile, tarihsel ve mekânsal sürekliliğini korumayı başarmış olmasıdır.
Merhum Turgut Cansever, kentsel sürekliliği Ayasofya örneği üzerinden şöyle ifade ediyor: “Ayasofya’ya Osmanlıların yaptığı katkıların en önemlisi, Sinan’ın ilave ettiği iki minaredir(…) Ayasofya, yarımadanın müstesna bir noktasında, iç yapısındaki çelişkileri ve dışta iri duvarlarının yığınsal ifadesiyle tek başına duruyorken, Osmanlı mimarlarının ilave ettiği istinat duvarlarıyla biçim çeşitliliği ve Sinan’ın inşa ettiği minarelerin özel ölçüleriyle yeni bir anlam kazanmış, dört minareyle çevrelenmek suretiyle yalnızlığı sona erdirilmiş ve şehrin bir ziyneti seviyesine yükseltilmiştir.” Evet, meramımızı Cansever’in yaklaşımı çok güzel ifade ediyor. İstanbul’a bakarken ve onun yarınlarını hayal ederken, sadece tarihsel ve mimari anlamda değil; bütün veçheleriyle zihnimizde yoğurmaya mecburuz. Bizim gayemiz de budur. Bir diğer ifadeyle, Fatih Belediyesi olarak; İstanbul’un toplumsal, ekonomik, kültürel, sanatsal, çevresel ve teknolojik hareketliliğini, şehrin somut ve soyut değerlerini ileri bir safhaya taşıyan nitelikte ve medeniyet geçmişiyle süreklilik arz edecek şekilde yönetebilmeyi arzu ediyoruz.
Bu düşünceler eşliğinde, Yeditepe Fatih’in 15. sayısında Suriçi İstanbul’una, “kentsel hareketlilik” teması çerçevesinde bakacağız. Katkılarıyla dergimizi renklendiren hocalarımıza, yazarlarımıza teşekkür ediyor, yeni sayımızda buluşmak dileğiyle Fatihli hemşehrilerimi, aziz İstanbulluları muhabbetle selamlıyorum.