EDİRNEKAPI AYA YORGİ KİLİSESİ


Murat SAV

Suriçi, diğer adıyla Fatih. İstanbul tarihinin destansı sayfalarının en yoğun anlatımı… Adıyla, yapılarıyla, olayları ve insanlarıyla tüm dünyanın ilgi odağı olmuş büyük şehir. Bu şehri çevreleyen yaklaşık 22 km uzunluğundaki surun içinde her yüzyıldan kalma çok sayıda eski eser yapılar ve kalıntılar, zenginliğin diğer adıdır.

Samatya’nın, Yedikule’nin, Balat ve Fener’in ve diğer semtlerin sokakları, derin kültürel mirasın izlerini taşırken, camilerle birlikte kiliseler ve sinagoglar ortak yaşam kültürünün en güzel göstergeleridir. Edirnekapı Aya Yorgi Tropeoforos Kilisesi tüm bu anlatımın güzel bir özeti gibidir. Bilinmezlikler barındıran tarihi ve Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan adına yaptırılmış Klasik Osmanlı döneminin bir eseri olan Mihrimah Sultan Camii’nin yanı başında yer alışı, kiliseyi daha da efsanevi kılar.

Aya Yorgi Kilisesi’nin ve bağlı yapılarının sıralandığı günümüzün Edirnekapı semti, kuzey yandan Haliç’e, güney yandan Vatan Caddesi’ne doğru eğimli yamaçları olan bir arazi yapısına sahiptir ve kilise, bu iki eğimin birleştiği sırt noktasında kendine bir yer bulur.

AYA YORGİ KİMDİR?

Akla şöyle bir soru gelebilir: Kilisenin, adına sunulduğu Aya Yorgi kimdi? Aslında Agios Yeorgios (Γεώργιοϛ) olarak telaffuz edebileceğimiz Aziz, sadece Hıristiyanlar için değil Müslümanlar için de önemli bir kişidir. Her ne kadar Kapadokya kökenli olarak kabul edilse de İslam geleneğinde Filistinli olarak bilinir. İmparator Diocletianus döneminde (284-305) Roma ordusunda asker olan ve Hıristiyanlığı kabul eden Aya Yorgi, tüm uyarılara rağmen inandığı dinden dönmez. Bu nedenle de 23 Nisan 303’te Romalılar tarafından şehit edilir. Ardından kilise tarafından aziz ilân edilir.

Pek çok asker azizden biri olan Aya Yorgi, sadece Ortodoks kilisesinde değil tüm Hıristiyanlıkta saygı duyulan bir azizdir. Asker aziz olduğu için at üzerinde, elinde mızrağıyla resmedilen Aya Yorgi, bu şekilde inanç düşmanlarına karşı mücadele etmektedir. 5. yüzyıla gelindiğinde artık Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul etmiş olan Roma İmparatorluğunda ve haliyle de İstanbul’da çok popüler bir kült olur. Bu nedenle adına izafeten çok sayıda kilise inşa edilir. Aya Yorgi, kilisenin bulunduğu Edirnekapı’nın koruyucu azizi olarak kabul edilir. Aynı zamanda Aya Yorgi’nin anma günü olarak benimsenen 23 Nisan, azizin ölüm günüdür.

KİLİSENİN TARİHÇESİ ve MİMARİ NİTELİKLERİ

Aslında kilise yalnızca bir ibadet mekânından ibaret değildir. Kilisenin yer aldığı avlunun doğu ucunda bir okul yapısı bulunur. Kilisenin kuzeyinde Papaz Evi olarak addedilen bina ve kuzeydoğuda ayrı biçimde bir çan kulesi kiliseyi çevreler. Bunlara ek olarak su haznesi, çeşmesi, kuyusuyla birlikte küçük bir manastır kompleksi hüviyetindedir.

Aya Yorgi Kilisesi’nin ilk olarak ne zaman inşa edildiği tam olarak bilinmiyor. Bir söylenceye göre Edirnekapı Mihrimah Sultan Külliyesi’nin civarında yıkık bir manastır halindeyken 16. yüzyıl ortalarında yeniden yapılmış, ardından tekrar onarılmış ve 1836 yılında mimar Hacınikolis Nikitiadis tarafından kapsamlı olarak düzenlenerek son kez yapılmıştır.

Aya Yorgi Kilisesi, diğer kiliseler gibi batı-doğu doğrultusunda uzanan, üç nefli (bazilikal planda) bir plana göre inşa edilmiştir. Ortadaki nefin doğu ucu, dışarı doğru yarım daire şeklinde çıkma yapan ve mihrap adıyla karşılayabileceğimiz bir apsisle son bulur. Nefleri, yine batı-doğu doğrultusunda sıralanan altışar adet ahşap sütun ayırır. 12 sütunun, 12 havariye işaret ettiğine inanılır. Kiliseye batıdan bitişen ve bir nevi hazırlık mekanı adıyla karşılayabileceğimiz narteks ve onun da önünde sonraki süreçte eklenen bir sundurma/rüzgârlık vardır. Kilisenin kuzeydoğu ucundan yapıya bitiştirilen bir hazne, kuzeybatıda yine kiliseye bitişen bir mekân ile güneydoğudan bitişen, kutsal su bulunan Vasilios Ayazması ile doğu cephenin kuzeyinde bir çeşme yapısı yer alır. Kilisenin döşemeleri mermerdendir. Doğusunda ahşaptan bir templon ve üzerinde deri üzerine yapılmış, İncil’den çeşitli bölümleri içeren sahneler sıralanır ve yapının duvarları muntazam olmayan taşlarla örülüdür.

Kilisenin güney cephesinde Bizans dönemine ait mermerden devşirme bir yazıt vardır: …TOKRAT diye okunan yazının aslının Bizans İmparatorlarının sanlarından AUTOKRATOR şeklinde olması lazımdır. Üzeri, restorasyon çalışmalarından önce kireç ve sarı renkle boyalı olduğundan çok fark edilmeyen yazı, yapılan ince raspa sonrası tamamen açığa çıkarıldı.

İKİ KOMŞU: MİHRİMAH SULTAN CAMİİ ve AYA YORGİ KİLİSESİ

Kanuni Sultan Süleyman, kızı Mihrimah Sultan için bir külliye inşa etmesi için Mimar Sinan’ı görevlendirir. Bir söylenceye göre o zamanlar Aya Yorgi Kilisesi’nin, bugünkü Mihrimah Sultan Camii’nin yerinde olduğu, caminin bu noktada inşa edilmesi için de Rum Cemaat ile anlaşılır. Buna göre Aya Yorgi Kilisesi 16. yüzyıl ortalarında şimdiki yerinde yeniden inşa edilmiştir. Ancak bu söylence ispatlı değildir. Nitekim Mihrimah Sultan Camii’nde yapılan restorasyon çalışmaları sırasında böyle bir kalıntıya rastlanmamıştır.

İSTANBUL’UN EN YÜKSEK TEPESİ

Günümüzde üzerinde Mihrimah Sultan Külliyesi’nin ve hemen yanı başında Aya Yorgi Kilisesi’nin bulunduğu alan, eski şehrin 7 tepesinden biri, 6.tepesiydi. Hatta tepelerin, deniz seviyesinden en yüksek olanıydı (yaklaşık 75 metre).  Surların ikinci en önemli kapısı olarak kabul edilen ve bir zamanlar (özellikle Bizans dönemi) törenlerin düzenlendiği Charisius Kapısı (Edirne Kapısı), bu iki yapının arasında yer alır. Bizans döneminin tören yolu olan Mese’nin başladığı bu noktaya yaklaşık 200 metre mesafede devasa bir açık su toplama havuzu vardır: Aetius ya da Karagümrük Çukurbostanı. Alan, yaklaşık 100 yıldan beri futbol stadyumu olarak kullanılmaktadır. Aya Yorgi Kilisesi’nin yaklaşık 300 metre kuzeydoğusunda ise Bizans döneminin önemli manastırlarından Khora (Kariye Camii)  yer alır.

RESTORASYONA DAİR NOTLAR

Aya Yorgi Kilisesi ve bağlı yapıları, 2014-2017 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü tarafından kapsamlı biçimde restore edildi.  Titiz bir çalışma sürecinde hazırlanan restorasyon projesine göre amaç, kilisenin ve aynı parselde bulunan yapılarının eski niteliklerini muhafaza edecek biçimde elden geçirilmelerini sağlamaktı. Böylece yapıların antik özellikleri ön plana çıkarılarak nitelikli bir çalışma yapılmış olacaktı. Buna dayanarak, yakın dönemlerde parsel içine eklenen ve muhdes olarak nitelendirilen betonarme mekanlar tamamen kaldırıldı.

Kilise, okul binası ve Papaz Evi içinde çok fazla ahşap malzeme bulunduğundan, tüm ahşaplar böceklenmelere karşı ilaçlandı. Kilise çatısındaki kiremitler restorasyon sırasında toplanarak çatı tamamen açıldı. Bu sırada çürümüş durumdaki kiremit altı tahtalarla çatıya ait diğer aksamlar aynı malzemeyle değiştirildi. Ayrıca çatıya izolasyon yapıldıktan sonra üzerine kiremit kaplama uygulaması yapıldı ve yangına karşı yangın söndürme sistemi kuruldu. Çatıda, kullanılamayacak kadar kötü durumda olan Malta taşlarının bazıları da değiştirildi.

Kilisenin cephelerindeki, çeşitli onarımlardan kalma, yapının özgün durumuna uygun olmayan çimentolu derzler kaldırılıp temizlendikten sonra , bunların yerlerine mevcut eski derz içeriğine göre hazırlanmış Horasan derz yapıldı.

Kilise genelindeki pencerelerin çürüyen ahşap doğramaları değiştirildi. Pencerelerdeki demir parmaklıkların temizlikleri yapıldıktan sonra bakımları yapılarak yeniden boyandı. Kilisenin üstünü örten ahşap tonozunun eksik olan çıtaları tamamlanırken, kadınlar mahfilinin su alan ve oldukça kötü durumdaki tavanı ve ahşap zemin döşemesi ile mahfile çıkış merdiveni tamamen söküldü ve eski detayları doğrultusunda çürüyen elemanlar değiştirilip yeniden yapıldı.

İç mekânda, doğudaki sütuna sarılmış olarak yapılan ahşap ambon (vaiz kürsüsüne benzer işlev için kullanılan merdivenli kürsü) ve karşısındaki sütuna yaslanan ahşap despot koltuğunun temizlikleri ve konservasyonları yapıldı.

Kilisenin batıda giriş kısmıyla kiliseye kuzey duvarının doğu ucundan bitişen su haznesi, ters taraftaki Aya Vasilios Ayazması, Papaz Evi olarak bilinen resmi bina ile iki katlı okul binası ve çan kulesi elden geçirilerek özgün hallerine göre restore edildi.

KALEM İŞİ BEZEMELER

Kiliselerin iç mekan duvarları, tıpkı camilerde olduğu gibi çeşitli süsleme ögeleriyle düzenlenirdi. Aya Yorgi Kilisesi’nin iç duvar yüzeyleri de bu düşünceye göre düzenlenmişti. Ancak restorasyona başlanmadan önce kilisenin tüm duvar yüzeylerinde, kilisenin eskilik değerine uymayan farklı renklerde yağlı boyaların kullanıldığı görüldü.

Duvar yüzeylerinde gerekli temizlik çalışmaları yapılınca iç duvar yüzeylerinde 3 farklı zamanda yapılmış eski boyama ve kalem işi tespit edildi. En üstte, baskı ve şablon bezeme yapılmıştı. Bu bezemelerde bitkisel motiflerin devamlılığı sağlanamadığından, bu dönem motiflerinin en çok korunduğu birkaç noktada numune bırakıldı.

Kilise iç duvarlarında, yapının inşa edildiği döneme ait beyaz ve grinin tonlarındaki zemin üzerine kalem işi motifler yapıldığı tespit edildi. Sonrasında ise duvar alt bölgelerinde, sütunlar üzerinde ve sütunların üzerindeki kemerlerde, mermer taklidi boyamalar yapılmıştı. Sütunların kaidelerinde de aynı şekilde beyaz renkli mermer taklidi boyama yapıldığı keşfedilerek, restorasyon çalışması buna göre yapıldı. Kilise duvarlarının en alt kısmını dolanan bordo mermer taklidi boyamalar da yeniden canlandırıldı.

Kilise içindeki en önemli bezemelerden birini, kiliseyi üç nefe ayıran sütun-kemer düzeninin, kuzey ve güney duvarlarda kalem işi olarak tekrar edilmesi oluşturuyordu. Ortaya çıkarılan bu motiflerde eksik kısımlarda küçük tamamlamalar yapıldı.

ONİKİ HAVARİLER, MELEKLER ve DİĞER TASVİRLER

Kilise içinde bulunan bazı ikonlar ve dini içerikli tasvirlerden biri kilisenin ahşap tonoz tavanının merkezinde bulunan ve “evrenin yaratıcısı İsa” adıyla tanımlanan beyzi formdaki ikonadır. Bu tür tasvirler, kilise eğer kubbeliyse kubbe ortasında, değilse tavan ortasında bulunurdu. İkonanın yüzey temizliği ve ahşap çerçevesindeki eksik parçalarda tamamlama yapılarak koruyucu sürüldü ve konservasyon sonrası ikona eski yerine monte edildi.

ÜÇ KRALIN HZ. İSA’YA SECDESİ

Restorasyon öncesinde apsis nişinin (mihrap benzeri dışa doğru çıkma yapan bölüm) merkezinde on iki havari figürü ile ortalarında Başmelek Mikhael figürünün yer aldığı bir kompozisyon bulunuyordu. Özellikle havari figürleri üzerinde geçmişte bazı müdahaleler yapıldığı, bu müdahalelerin restorasyon tekniklerine oldukça uzak olduğu görüldü. Havarilerden üçünün yüzleri değiştirilmiş, çizgisel şekilde yeniden yapılmıştı. Bu olumsuz müdahaleler temizlendikten sonra 19. yüzyılda yapıldıkları anlaşıldı. Figürlerin özgün görünümlerinin muhafazası sağlanacak şekilde üzerlerinde temizlik yapıldı.

Bu tasvirden başka apsisin kuzeyindeki ilk nişin içinde son derece önemli bir İncil sahnesi bulunuyordu: Doğu’nun üç müneccim kralının İsa’ya secde etmesini anlatan sahne. İncil’de anlatıldığı üzere Hz. İsa’nın doğacağını yıldızları gözlemleyerek öğrenen Doğu’nun üç kralı, bu yıldızı takip ederek Hz. İsa’yı bularak ona çeşitli hediyeler sunmuşlar ve secde etmişlerdir. Bu konuyu canlandıran sahnedeki figürlerin altındaki sıva iyi durumda olmadığından, güçlendirilerek tasvir yüzeyinde temizlik gerçekleştirildi. Küçük bazı dokunuşlarla tasvir tekrar gün yüzüne çıkarıldı.

TANRISAL AŞKLA YANAN MELEKLER

Apsisin (mihrap benzeri bölüm) üst bölümündeki büyük kemerin üzerinde yapılan temizlik sırasında bir Serafim figürüne rastlandı. Üzeri kapalı melek, Serafim adıyla bilinen, Ortodoks inancında önemli bir melektir. Serafimler, Tanrı tahtının koruyucusu olduğuna inanılan, İncil’de adları geçen ve Tanrı aşkıyla yanan melekler olarak bilinmektedir. Restorasyon sırasında, İstanbul’daki Ayasofya Camii’nde de tasvir edilen Serafimlere ait iki figür daha bulundu. Kilisenin batı cephesinin kemer üstünde yer alan bu figürler için de koruma ve konservasyon işlemleri gerçekleştirildi. Serafim figürlerindeki tamamlamalar ve taşınabilir nitelikteki diğer ikonalar, Patrikhane tarafından görevlendirilen,konunun uzmanı Peder Nikolaos öncülüğünde yapıldı.

Kilisedeki en önemli mimari elemanlardan olan ve templon olarak adlandırılan, üzerinde İncil’den sahnelerin bulunduğu ahşap bölümde temizlik ve boya raspaları yapıldı. Yağlı boyaların temizliği sonrasında ortaya çıkan kurt delikleri kapatıldı; raspada ortaya çıkan orijinal renkler kullanılarak noktasal tamamlamalar yapılarak koruyucu sürüldü. Ayrıca templonun eksik ahşap oyma parçaları için aynı malzeme kullanılarak tamamlamalar yapıldı. Altın varakları aşınan bölümlerin yüzeyleri yeniden altın varakla süslendi. Templonun üst kısmında düz bir hat üzerinde devam eden ikonalar yerlerinden alınmadan, oldukları yerlerde temizlenerek üzerlerine koruyucu sürüldü.

AVLU DÜZENLEMESİ

Avlusunun peyzajı, eski geleneklere ve izlere bağlı kalınarak gerçekleştirildi. Kilise etrafını saran gecekondular kaldırılarak, yapının etrafı açıldı. Tamamen çürümüş olan çan kulesi, özgün detayları kullanılarak tekrar yapıldı. Avlunun güneyindeki taş duvar çökme tehlikesi taşıdığı için sökülerek aynı özelliklerde yeniden örüldü. Avlu içi aydınlatma ve güvenlik kamera sistemi kurularak yeni bir tuvalet binası yapıldı.

KAZIYLA ORTAYA ÇIKARILAN ÇEŞME

Kilise çevresinde drenaj kazısı yapılırken yapının doğu cephe duvarının kuzey kısmında, sadece üst kısmı görülen mermer çeşme tamamıyla ortaya çıkartıldı. Oldukça kirlenmiş durumdaki çeşmenin mermer yüzeylerinde temizlik yapılırken çeşme yalağının  mermerden bir lahit olduğu anlaşıldı.

Kadim İstanbul’un kadim semti Fatih’teki 6. Tepe ve çevresini süsleyen yapılar arasında bulunan Aya Yorgi Kilisesi, Mihrimah Sultan Camii ile birlikte yüzyıllardan beri Edirnekapı’nın koruyuculuğunu yapan iki önemli eser olarak varlıklarını kardeşçe devam ettiriyor.

Ve her 23 Nisan günü, barışın ve esenliğin sembolü olarak Aya Yorgi Kilisesi’nde Aya Yorgi’nin yortusu kutlanmaya devam ediyor.

4 YIL SÜREN RESTORASYON

Edirnekapı Aya Yorgi Kilisesi’nin restorasyon süreci titizlikle tamamlanırken, kadim beldenin koruma altına alınan bu kültür varlığının yaşatılmasına dönük çalışmalar 2019’da kitap haline getirilerek basıldı.

2014-2017 yıllarını kapsayan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü denetiminde yürütülen restorasyon sürecine pek çok kişi ve kurum katkı sundu. Çalışmada, Prof. Dr. Oğuz Ceylan, Dr. Olcay Aydemir, Arkeolog- Sanat Tarihi Uzmanı Murat Sav, Mimar Serap Baydoğan, İnş. Müh. Cihan Gökçek ve Özgür Özyurt görev aldı.  Restorasyona, malzeme ve güçlendirme konularında Öğr. Gör. Dr. Ömer Dabanlı, kalem işi bezemeler konusunda Sanat Tarihi Uzmanı Hayri Fehmi Yılmaz destek verdi. Süreçte yüklenici olarak Pekerler Restorasyon Firması ve Şantiye Şefi olarak Mimar Ebru Sünnetçi görev yaptı.

Restorasyon boyunca İstanbul Koruma Bölge Kurulu,  İstanbul Büyükşehir Belediyesi,  Fatih Belediyesi, Fener Rum Patrikhanesi görevlileri ile RUMVADER Kurucu Başkanı Laki Vingas tarafından tüm sürece büyük katkı ve destek sağlandı.

 

Start typing and press Enter to search