FATİH’İN TARİHİ MEYDANLARI VE NİŞANESİ SÜTUNLARI

FATİH’İN TARİHÎ KENT MEYDANLARI ve 

ŞEHRİN NİŞANESİ SÜTUNLAR

Gülsüm Türkmen

On altı yüzyıl boyunca, yani I. Constantinus’un Doğu Roma İmparatorluğu’nu kurduğu 330 yılından, 1924’te Ankara’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti ilan edilmesine kadar, İstanbul iki büyük uygarlığın, Bizans ve Osmanlı’nın başkenti olmuştur. Yüzyıllar boyunca kent Doğu Ortodoks Hristiyan ve Müslüman Osmanlı hükümdarlarının tarihsel mirasını bizlere yansıtmıştır. “Yeni Roma”dan “İslam’ın mukaddes şehri”ne dönüşürken yaşadığı değişim, kent formunda eşi benzeri görülmemiş oluşumlara sebep olmuştur. Her iki imparatorluğun mimarları kenti seçkin anıtsal mimari örnekleriyle donatmışlardır. Şimdi bu güzel şehrin sembolü olan sütunlar ve onu çevreleyen meydanları İstanbul’un tarih kuşağında inceleyelim.

330 yılında I. Constantinus Roma İmparatorluğu’nun başkentini Roma’dan Byzantion’a taşıdığı zaman, eski başkente sırtını çevirerek yeni bir devlet oluşturmuştur. Bu yeni devlette geç Roma döneminden esinlenen mimari ve kent tasarımları görülse de Konstantinopolis Roma’dan bazı noktalarda ayrılmaktadır. En önemli fark Konstantinopolis’in yayılmış olan sokak düzenleridir. Roma’da görülen, forumların öbekler hâlinde sıkıştırılmış düzenine karşılık, yeni başkentin dağınık forumları, revaklı caddelerle birbirlerine bağlanmaktadır. Bu revaklı caddelerin başlıcası Mese’dir.

Bizans’ın kent örgütlenişi bir meydan, meydanın ortasında bir sütun ve yan taraflarında da yapılar şeklindedir. Meydanlarda Pagan şeref sütunları dikme geleneği, Constantinus döneminde ve onu izleyen iki yüzyıl boyunca sürmüştür. Constantinus’un diktiği üç sütundan biri, annesi İmparatoriçe Helena’nın onuruna Augusteion’a, diğer ikisi de kendi onuruna Augusteion’a ve Constantinus Forumu’na dikilmişti. Günümüze ulaşan yegâne Constantinus dönemi anıtı, Constantinus Forumu’ndaki sütundur. Bu sütun günümüzde Çemberlitaş olarak bilinmektedir. 

  1. yüzyıla gelindiğinde, Mese boyunca başkentte Augusteion ve Constantinus Forumu dışında başlıca üç forum oluşmuştur: Tauri, Bovis ve Arkadios Forumları. Augusteion’dan başlayarak Constantinus Forumu’na uzanan Mese, I. Theodosius (Büyük) (379-395) döneminde inşa edilen ve Theodosius Forumu olarak da bilinen Tauri Forumu’na ulaşmaktadır. Bizans meydanlarının en genişi olan Tauri Forumu, bugüne kalan tek açık alandır ve Beyazıt Meydanı’na karşılık gelir. Tauri Forumu’nun batısında Mese iki kola ayrılır. Bunlardan biri güneybatıya doğru uzanır, Bovis Forumu’ndan (bugünkü Aksaray) ve Arkadios Forumu’ndan geçerek Altın Kapı’ya ulaşır. İkinci kol ise Adrianopolis Kapısı’nda (Edirnekapı) son bulur.

Bizans döneminde önemli büyük meydanları birbirine bağlayan ana arterler (ana yol) mevcuttur. 15. yüzyılda kent; her biri merkezi bir düğümden başlayarak kendi kendine yeterli nahiyeler ve mahalleler biçiminde gelişmeye başlayınca büyük meydanların ve geniş arterlerin önemi azalmış, yavaş yavaş çevrelerindeki mahalleler tarafından âdeta yutulmuşlardır. Ancak, Bizans düzeni hemen ortadan kalkmamıştır. Şimdi Mese yolu üzerinden şehrin giriş kapısına uzanan bir güzergâhla şehrin önemli meydanlarına ve bu meydanlarda yer alan önemli sütun ve heykellere göz atacağız

MESE

Augusteion Forumu’ndan başlayan Mese, Milion’dan sonra batıya uzanarak Constantinus Forumu’ndan geçip Tauri ya da Teodosius Forumu’nda sona ermektedir. Bugünkü Beyazıt Meydanı’nı geçince de ikiye ayrılmaktadır. Mese’nin her iki kolu da kent surlarında başlıca kapılara ulaşmaktadır. Bu arterlerden güneyde yer alanı, yani “zafer yolu” daha önemlidir. Revaklı caddelerin iki tarafındaki binaların iki katı vardır. Birinci kat, yağmur ve güneşe karşı korunaklı tonozlu dükkânlardan oluşmaktadır. Revakların arasındaki bir merdivenle ulaşılan ikinci kat ise birbiriyle bağlantılı bir dizi balkondan oluşan ve mermer süslemelerle heykellerin bulunduğu bir gezinti mekânıdır. Revaklı caddeler boyunca çarşılar ve çeşitli esnaf loncalarının merkezleri bulunmaktadır.

Osmanlı döneminde buraya Divanyolu denilmektedir. Bu yol protokol ve törenler için kullanmıştır. Osmanlı Sarayı’nda toplanan Divanıhümayun’a gelen giden vezirler, elçiler, askerler ve diğer yöneticiler bu yolu kullanarak saraya ulaştıklarından Divanyolu adını almıştır. Yolda, aynı zamanda sultanların gösterişli alayları ile önemli paşaların günlük protokol geçişleri de olmuştur.  Bizans imparatorlarının Altın Kapı’dan şehre girdikten sonra bu yolu geçerek saraylarına gittikleri gibi Osmanlı’da da padişahlar bu güzergâhı kullanarak Topkapı’ya ulaşmışlardır.

AUGUSTEİON FORUMU (BUGÜNKÜ AYASOFYA MEYDANI)

Başkent yaşamındaki en temel olaylar Augusteion çevresinde geçmiştir. Augusteion Forumu Büyük Saray’ın ön avlusu niteliğindedir. Aynı zamanda bir tören meydanıdır. Sınırları tam bilinmemekle birlikte etrafı revaklarla çevrili dikdörtgen bir meydandır. 8. yüzyılda Augusteion’da Büyük Constantinus’unkinden başlayarak birçok imparator heykelinin yer aldığı bilinmektedir. I. Iustinianos’un kenti yenilemesinden sonra, meydanın ortasına, Teodosius Sütunu’nun bulunduğu yere, imparatorun heykelini taşıyan yeni bir sütun inşa edilmiştir. Heykel, yedi basamaklı bir kaidenin üzerinde yükselen altlığı ve başlığı mermerden olan örme bir sütunun tepesine yerleştirilmiştir.  Doğuya dönük duran atlı heykel touffa denilen bir başlığa sahiptir. Heykelin kaidesi 1848’te keşfedilmiş olup şu anda Ayasofya Camii’nin bahçesindedir.

MİLİON TAŞI

Roma’da olduğu gibi üzerinde kubbeli bir baldakenin bulunduğu bir kilometre taşı olan batıya ve imparatorluğun her köşesine uzanan yolların başlangıcını belirten Milion ya da Miliarium Aureum, Mese’nin başına inşa edilmişti. Milion Taşı sıfır noktası kabul edilirdi. Diğer kentlerin uzaklıkları buraya göre dikkate alınırdı. Bizanslılar kente giren düşmanların Milion Taşı’ndan öteye geçemeyeceklerine, taşın tılsımının düşmanları engelleyeceğine inanırlarmış. İnanışa göre Milion Taşı düşmanları ikiye böler ve etkisiz hâle getirirmiş. Milion taşının tılsımına Osmanlı Dönemi’nde de inanılmıştır. Bunu Evliya Çelebi’nin İstanbul’da saydığı tılsımlar arasında Milion Taşı’nı göstermesinden de anlamaktayız. Kubbeli bir zafer takı biçimindeki Milion bir platform üzerinde yükselmekteydi. Bu platformda Constantinus ve Helena’nın heykeli ile ortasında kentin Tike’sinin bulunduğu bir haç vardır. Büyük Teodosius Milion’a tunçtan bir atlı heykel diktirmiştir. Günümüze yalnızca bir parçası ulaşmıştır.

CONSTANTİNUS FORUMU (BUGÜNKÜ ÇEMBERLİTAŞ MEYDANI)

Mese’de Constantinus, Roma’da biçim olarak öncülü görülmeyen elips şeklinde bir forum yaptırmıştır. İstanbul’un, tepelerinden birine yapılan Constantinus Forumu’nun tam ortasına o zaman 50 m yükseklikte olan bir Constantinus Sütunu’nu diktirmiştir. Sütun, kuzey yüzü mağlupların imparatora haraç vermesini gösteren bir tasvirle süslenmiş bir kaidenin üstüne yerleştirilmiştir. Sütunun üzerinde büyük ihtimalle Kudüs haçının dört çivisiyle yapılmış, ışınlar saçan bir taçla halelenmiş Constantinus heykeli vardır. Bu heykel 1106’da bir fırtına esnasında düşmüş ve sütunun üst kısmı I. Manuel Komnenos tarafından restore edilmiştir. Sütunun tepesine imparatoru temsilen Apollon’a benzeyen gösterişli bir heykel koydurmuştur. Heykelin sağ elinde bir asa, sol elinde dünya, başında da bir taç bulunmaktadır. Bu heykel zaman içerisinde imparator ile özdeşleştirilmiştir. Constantinus’un, saray ile kendi forumu arasına yaptırdığı revak; heykeller ve sanat yapıtlarıyla bezeliydi. Mese’nin Tauri Forumu’na kadar olan bölümü ya da Regia, çarşı işlevini yerine getirmeye uzun süre devam etmiştir.

FORUM TAURİ / THEODOSİUS FORUMU (BUGÜNKÜ BEYAZIT MEYDANI)

Bugün İstanbul Üniversitesi’nin bulunduğu bu yüksek platonun, Tauri ya da Teodosius Forumu’nda Roma’daki Traianus Sütunu’nun sarmal bezemesinden esinlenerek yapılan I. Teodosius Sütunu bulunmaktaydı. 386’da dikilen bu sütun I. Teodosius’un savaşlarını ve zaferlerini betimleyen kabartmalarla bezenmiştir. Sütunun tepesinde imparatoru at üstünde gösteren gümüş bir heykel vardır. Meydanın ortasında bulunan bronz boğa heykeli nedeniyle Bizans döneminde Forum Tauri/Forum Taurus (Boğa Meydanı) denilen meydana İmparator Theodosios döneminde, Forum Theodosios denilmeye başlanmıştır. O dönemde İstanbul’un en büyük meydanıdır. Bizans geleneklerine göre bu meydana da bir sütun dikilmiş ve adına Theodosios Sütunu denilmiştir. Sütunun dikili olduğu yer hemen hemen Beyazıt Camii’nin bulunduğu yerdir. Caminin yapımı sırasında sütun yıkılmıştır. İstanbul’a Fatih’in davetiyle gelen ressam Gentile Bellini 1489 yılında bu sütundaki kabartmaların desenlerini çizmiştir. Yapıdan geriye pek bir şey kalmamış, burada gördüğümüz ve caddenin karşı kaldırımında duranlar dışında bazı parçaları Beyazıt (Patrona Halil) Hamamı’nın yapımında kullanılmış, bir sütun parçası ise İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde kalmıştır. 

Forumun güneyinde Mese, batıya doğru ilerler. Tauri Forumu’ndan günümüze kalan in situ parçaları, Mese üzerinde I. Teodosius’a atfedilen bir zafer takının kalıntılarıdır.

AMASTRİANON

Kaynaklarda forum olarak adı geçmeyen bir başka önemli meydan da, Tauri ve Bovis (Bous) forumları arasındaki Amastrianon’dur. Bugünkü Beyazıt ve Aksaray arasındaki arazinin batıya ve güneye verdiği eğim göz önüne alınırsa Amastrianon’un bu dar alanda bir yerde olduğu düşünülür. Filadelfion’dan sonraki ve Bovis Forumu’ndan önceki durak burasıdır. Büyük olasılıkla kentin ilk gelişimi sırasında ortaya çıkan meydan, tıpkı öbür meydanlar gibi birçok pagan heykelle donatılmıştır. Mese üzerindeki öbür meydanlar gibi Amastrianon da hem ticari işlerin yapıldığı bir yer hem de bir at ve sığır pazarıdır. Burası, yanındaki Bovis Forumu ile birlikte, aynı zamanda koşum takımları yapanların bulunduğu yerdir.

KIZTAŞI 

450-457 yıllarında yapılmıştır. Bizans dönemindeki ismi Markianos Sütunu’dur. Sütunun bulunduğu meydan Amastrianon meydanının bulunduğu bölgeye yakındır.  Kaidesinde yer alan nike figürünün bir kızı andırmasından dolayı adına Kıztaşı denilmiştir. Taşın etrafı 1908 yılına kadar ahşap evlerle kaplıyken, büyük Çırçır yangınından sonra tekrar meydan olarak düzenlenmiştir. Muhtemelen bu sütunun üzerinde İmparator Makianos’un heykeli bulunmaktadır. Taşın üzerinde yer alan metinde; PRINCIPIS HANC STATVAM MARCIANI CERNE TOVUQVE PRAEFECTVS VOVIT QVOD TATIANVS OPVS (İşte bu imparator Marcianus’un anıtıdır ki Tatianus bu eseri adamıştır) yazmaktadır. Sütunun üzerindeki bronz heykelin ise Latin İstilası sırasında Venedikliler tarafından Bari’ye (İtalya) götürüldüğü iddia edilmektedir.

BOVİS YA DA BOUS FORUMU (BUGÜNKÜ AKSARAY MEYDANI)

Bovis Forumu’nun (kabaca bugünkü Aksaray), Lykos vadisini geçen ve yarımadayı bugünkü Atatürk Bulvarı doğrultusunda kesen yerde geniş bir alana yayıldığı anlaşılmaktadır. Kuruluşundan beri, Eleuterius Limanı’na olan yakınlığı ve Mese’nin Lykos Deresi ile birleştiği düzlükte olmasından ötürü kentin belli başlı meydanlarından biridir. Adını bir efsaneye göre, Pergamon’dan getirilen ve adak törenlerinde fırın olarak kullanılan öküz (bous) biçimindeki büyük tunç kazandan almıştır. Kaynaklara göre, heykellerle donatılmış öbür revaklı forumlara benzer. Heykellerin tümü 562 yangınında yok olmuştur. Meydanda, Constantinus ve Helena’yı ellerinde bir gümüş haçla betimleyen bir heykel bulunmaktadır.

FİLADELFİON

Antik kaynaklarda sık sık rastlanan Filadelfion, kentin ulaşım ağında önemli bir kavşaktır. Meydan büyük olasılıkla Constantinus’un tasarladığı ilk yol sisteminin bir parçasıdır. Burada Constantinus’un üç oğlunun porfir heykelleri bulunmaktadır. Constantinus’un oğullarını birbirine sarılmış olarak betimleyen ve bugün San Marco Kilisesi yanında Tetrark Grubu olarak bilinen bu porfir heykeller, Haçlılar tarafından Venedik’e kaçırılmıştır.

ARKADİOS FORUMU (BUGÜNKÜ CERRAHPAŞA)

Yedinci tepenin (bugünkü Cerrahpaşa) başlangıcında Arkadios Forumu bulunmaktadır. 403’te inşa edilen bu forum, Konstantinopolis’te yapılan son forumdur. Arkadios, 404’te forumun ortasına askerî seferlerini betimleyen kabartmalarla kaplı bir anıtsal sütun diktirmiştir. II. Teodosios tarafından tamamlanan heykel ise sütunun üstüne 421’de yerleştirilmiştir. Kabartmalı kaidesi büyük olasılıkla kentteki en önemli Roma anıtlarından birini oluşturmaktadır. Forumun biçimi tam olarak bilinmese de revaklarla çevrili olduğu ve kabartmaların yanı sıra bir dizi imparator heykelinin bulunduğu bilinir. Mese; Arkadios Forumu’ndan sonra Constantinus’un eski kent kapısından geçerek, önünde bir başka anıtsal sütun olan Constantinus’un Porta Aurea’sının bulunduğu Eksokionion adlı semte ulaşır ve son bulur.

Tüm bu meydanlar ve bu meydanların simgeleri hâline gelen sütunlar, heykeller ve çarşılar şehrin omurgasını oluşturmuş; çağlar boyu bu meydanlar ve çarşılar günümüze değin aynı işlevlerini kısmi de olsa sürdürmüşlerdir. İstanbul’un güzel sicilinin de kaydını bizlere tutmaya devam etmektedirler.

 

Kaynakça

Ayşegül Kaya, İstanbul Bitmeden: Tarihi Yarımada Gezi Rehberi, İnkılap Kitabevi, İstanbul 2014.

Doğan Kuban, İstanbul Bir Kent Tarihi: Bizantion, Konstantinopolis, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2017.

Ed. Annie Pralong, Bizans: Yapılar, Meydanlar, Yaşamlar, Kitap Yayınevi, İstanbul 2011.

Zeynep Çelik, 19. Yüzyılda Osmanlı Başkenti: Değişen İstanbul, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2015.

Start typing and press Enter to search