KOCAMUSTAFAPAŞA’NIN EDEBİYATÇILARI

  • Tahsin Yıldırım

Suriçi olarak tarif edilen ve İstanbul’un merkezi sayılan Fatih’e bağlı Kocamustafapaşa semtinde Bizans’tan, Osmanlı’dan kalma birçok tarihî yapı mevcuttur. Doğusunda Cerrahpaşa, Aksaray, güneyinde Yedikule, batısında Silivrikapı ve Belgratkapı bulunur. Yahya Kemal, “Koca Mustapaşa” şiirinde bu semti şöyle anlatmıştır: 

“Öyle sinmiş bu vatan semtine milliyetimiz

Ki biziz hem görülen, hem duyulan, yalnız biz.

Mânevi çerçeve beş yüz senedir hep berrak;

Yaşıyanlar değil Allâh’a gidenlerden uzak.”

 

Bizans döneminin önemli bir dinî merkezi sayılan semtin adı, Ayios Andreas Manastırı Kilisesi’ni 1489 yılında camiye çeviren ve 1512 yılında idam edilen Sadrazam Koca Mustafa Paşa’dan gelmektedir. Halvetiye tarikatının önemli şeyhlerinden olan Sümbül Sinan Efendi’nin tekkesinin burada olması dolayısıyla semtin dinî önemi Osmanlı döneminde de devam etmiştir. Bizans döneminden itibaren yerleşim olan ve fethin ardından da yerleşimin devam ettiği bölgedeki bazı önemli yapılar Cerrahpaşa Camii Koca Mustafa Paşa Camii ve Sümbül Efendi Tekkesi, Ramazan Efendi Camii, Hekimoğlu Ali Paşa Camii ve Külliyesi ve Davut Paşa Camii ve Külliyesi’dir. Kocamustafapaşa yıllar boyu birçok ehl-i kalemi misafir etmiştir. Tespit ettiklerimizin bir kısmı aşağıdadır. 

 

Abdullah Efendi:  12 Mart 1584 ile 27 Ekim 1660 tarihleri arasında yaşamış olan hattat,  şârih, nâsir, divan şairi Abdullah’ın mahlası Abdî’dir.  Kendisine “Sarı Abdullah” denildiği ifade edilmektedir. Sarı Abdullah Efendi, erken yaştan itibaren çeşitli tarikat erbabıyla temas etmiş ve esaslı bir tasavvuf terbiyesi içinde yetişmiştir.  Sarı Abdullah Efendi’nin birçok eseri bulunmaktadır. 

 

Adnan Binyazar: 7 Mart 1934’te doğan okula gidebilmesi için on dört yaşındayken nüfus kâğıdı çıkarılan öğretmen, romancı, öykücü, araştırmacı Adnan Binyazar babasının ailesini bırakıp kayıplara karışmasıyla türlü sıkıntılarla dolu bir çocukluk geçirmiştir. Dicle Köy Enstitüsü’nün ardından Gazi Eğitim Enstitüsü’nden mezun olan Binyazar, değişik eğitim kurumlarında Türkçe ve edebiyat öğretmenliği yapmıştır. İlk yazısı “Şimşek’ten Anılar” 1960’ta Varlık’ta yayımlanmıştır. Binyazar’ın yazıları çeşitli süreli yayınlarda neşredilmiştir. Kocamustafapaşa’da, türlü maddi ve manevi sıkıntılar içinde yaşama mücadelesi veren Binyazar yokluk içinde okuma alışkanlığı edindiğinden kitap sevgisi bu dönemde başlamıştır. Kocamustafapaşa’da yoksul ailenin çocuğu olarak ailesine katkı sunmak için bir iş yerine çırak olarak giren Binyazar o günleri Mehmet Seyda’nın Edebiyat Dostları kitabında şöyle anlatmıştır: “Çok hareketli, herkesle dövüşen bir çocuktum. Bu yaramazlık nedeniyle birkaç kez polise şikâyet bile edildim. Beni günde birkaç kez döven ustama da bir oyun oynamalıydım. Bir gün ocaktaki sıcak suyu kafasına boşaltıverdim. Sıcak diyorsam, kaynardı su. O da kafasını usturaya vermişti. Allahtan, tam tepesine akmadı su yoksa soyulmuş tavşan gibi çıkardı ortaya. Ben önde, o arkada bütün Kocamustafapaşa’da kovaladı beni. Aksaray’ları, Topkapı’ları dolaştık. Tutamadı.”

 

Afet Ilgaz Muhteremoğlu: 2 Ocak 1937’de Çanakkale, Ezine’de doğan öğretmen, yazar Afet Ilgaz 16 Ocak 2015 vefat etmiştir.  Babasının mesleği gereği farklı illerde yaşayan Afet Ilgaz okula Iğdır’da başlamış, İstanbul’da bitirmiştir. İstanbul’a yerleşen Ilgaz’ın çocukluğu ve gençliği Müslüman Türk’ün her şeyi ile mührünü vurduğu Kocamustafapaşa semtinde geçmiştir.   “Başörtülüler”de bu semtten şöyle bahseder: “Ben çocukluğumdan beri bu havayı soludum. Muhafazakâr insanlardan oluşan bir ailede büyüdüm. Yazılarıma yasadıklarım aksetti. Semtin bende uyandırdığı intibalar ve ruhumda oluşturduğu düğümlerin çözülmesi gerekiyordu. Başörtülüler’de böyle bir girişim vardır.”

 

Arif Nihat Asya: 7 Şubat 1904 ile 5 Ocak 1975 tarihleri arasında yaşamış şair, yazar Arif Nihat Asya Cumhuriyet dönemi Türk dinî şiirinin önemli temsilcilerindendir. Sade bir üslupla millî değerleri ve dinî heyecanları işleyen şiirler yazmıştır. TBMM’de milletvekili olarak görev yapmıştır. Babaannesinin ölümünden sonra onun bakımını üstlenen halası ile birlikte Balkan Savaşı’ndan kısa bir süre önce İstanbul’a gelerek Kocamustafapaşa’ya yerleşmiş burada mahalle mekteplerinde öğrenim görmüştür. 

 

Derviş Musa:  Mevlevi neyzen, şair ve bestekârlarından olan İstanbullu Derviş Musa’nın doğum tarihi belli değildir. Kocamustafapaşa civarındaki evinde 1140/ 1727-28’de vefat etmiştir. Dönemin önemli neyzenlerinden olan Musa Dede, tasavvufi sahada hem aruz hem de heceyle divan ve tekke şiiri tarzında şiirler yazmıştır. 

 

Doğan Hızlan: İstanbul Samatya’da doğan gazeteci, yazar Doğan Hızlan Kocamustafapaşa’daki 28. İlkokul’da öğrenimine başlamış lise yıllarında edebiyat dünyasına girmiştir. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başlamış, ancak edebiyat tutkusu bu fakültedeki başarısını engellemiştir. İlk yazısı öğrencilik yıllarında cep harçlıkları ile çıkardıkları Yankı dergisinde çıkmıştır. Arkadaşlarıyla birlikte a dergisini çıkaran Doğan Hızlan’ın, edebiyat ve basın dünyası dışında bir çalışma hayatı olmamıştır. Farklı yayınevleri ve gazetelerde çalışan Hızlan, uzun yıllardır Hürriyet’te yayın danışmanı ve köşe yazarı olarak çalışmaktadır. Doğan Hızlan görev aldığı gazete ve yayınevleri dışında Yankı, Pazar Postası, Varlık, Türk Dili, Dönem, Yelken, Şiir Sanatı, Papirüs, Soyut, Yeni Edebiyat gibi dergilerde eleştiriler ve inceleme yazıları kaleme almıştır.  Doğan Hızlan, Mehmet Seyda’nın Edebiyat Dostları kitabında doğduğu ve yaşadığı semti şöyle anlatmıştır: “1937 yılının Aralık ayının 22.sinde, Çarşamba saat 7.30 da dünyaya gelmişim. Geliş o geliş. Doğduğum semt Kocamustapaşa, büyüdüğüm yer de orası. Bir evin tek oğluyum, o zaman da öyle idim. Ailenin durumu ve kuruluşu gereği, yalnız ana-babamın değil, teyzelerimle halalarımın da tek çocuğu benim. Çok analı bir çocuktum anlayacağınız.”

 

Konur Ertop: 2 Nisan 1936’da İstanbul’da dünyaya gelen Konur Ertop İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne bir süre devam ettiyse de bitirmeden ayrılmıştır. Farklı yayınevleri ve süreli yayınlarda çalışan Ertop’un ilk yazısı “Atatürk ve Dil” 1955 yılında Türk Dili dergisinde yayımlanmıştır. Eserleri Varlık, Türk Dili, Yeditepe, Dost, Türkçe, Değişim, Ataç, Kitap-Belleten, Yeni Dergi, Soyut, Şiir Sanatı, Yordam, Papirüs, Yeni Edebiyat, Yeni a, Gösteri ve Milliyet Sanat dergilerinde yayımlanmıştır. Çocukluğu Kocamustafapaşa’da geçen Ertop cumartesileri Kocamustafapaşa’daki evlerinin yanında kurulan pazar yerindeki kitap sergisinin devamlı müşterisi olarak iflah olmaz bir kitap sevdalısı olmuştur.

 

Latif Demirci: 31 Ocak 1961’de İstanbul’da doğan karikatürist, yazar Latif Demirci daha çok çizer olarak tanınmıştır.  Eğitim öğretim hayatı İstanbul’da olan Latif Demirci İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (Mimar Sinan Üniversitesi) Seramik Bölümüne başlamasına rağmen bitirememiştir. 1970’li yıllardan itibaren Altan Erbulak ve Oğuz Aral etkisiyle çizmeye başlamış ve zamanla kendi özgün üslubunu bulmuş, birçok karakteri mizah dünyamıza kazandırmıştır. Çocukluğu İstanbul Altımermer’de, Kocamustafapaşa’da geçen Latif Demirci’nin eserlerinde Kocamustafapaşa’nın yokuşları, Altımermer’in sokakları yer bulmuştur.

 

Mehmed Efendi: Kocamustafapaşa semtinde Mart 1680’de doğan Üsküdarî İlmî Mehmed Efendi olarak şöhret bulan divan şairi Ekim-Kasım 1721’de vefat etmiştir. Bazı tezkirelerde hünerli bir kişi olduğundan devlet büyüklerinin taltifine mazhar olduğu yazılan Mehmet Efendi’nin şiirleri döneminde dikkat çekmiştir. 

 

Mehmet Hüsamettin Bozok:  20 Şubat 1916 ile 28 Ekim 2008 arasında yaşamış olan eleştirmen, denemeci, yayıncı Mehmet Hüsamettin Bozok İstanbul’da doğmuş ve Kocamustafapaşa İlkokulu’nda okumuştur. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya bölümünü bitiren Bozok, bu mesleği icra etmemiş öğretmenlik ve yayıncılık yapmıştır. Eserleriyle birçok ödül alan Hüsamettin Bozok’un ilk yazısı 1936’da Yeni Adam’da çıkmış; deneme, eleştiri, tiyatro tarihi ve kitap tanıtım yazıları Servet-i Fünun-Uyanış, Ses, Sokak, İnsan, Adımlar, Yürüyüş, Yığın, Pınar, Küllük, Yeni Edebiyat ve Yeditepe gibi dergilerde yayımlanmıştır. Hüsamettin Bozok, birçok ünlü yazar ve şairi bir araya getiren Yeditepe dergisi ve Yeditepe Yayınları’nı kurmuştur.  Kocamustafapaşa’daki 28. İlkokul’un üçüncü sınıfına sınavla giren Bozok, Mehmet Seyda’nın Edebiyat Dostları kitabında doğduğu ve yaşadığı semti şöyle anlatmıştır  “Baba’nın Kocamustapaşa’daki dükkânı işlettiği ilk yıllarda, aile birkaç yıl gene Haseki’de oturmuş, 1920’lerde Kocamustapaşa’ya göçmüş, burada iki üç ayda bir kira evi değiştirmiş, sonunda Yeni Çeşme Mahallesi Abdullah Dede Sokağı’ndaki iki katlı, tahta evi 700 liraya satın alıp, artık bu evde yerleşmiştir.”

 

Mehmet Şerafettin Yaltkaya: 17 Kasım 1880’de İstanbul Kocamustafapaşa’da doğan Yaltkaya aslen Ürgüplüdür. Din adamı, bürokrat, şair, yazar Yaltkaya 23 Nisan 1947’de Ankara’da vefat etmiştir. Eğitim öğretim hayatı İstanbul’da geçen Yaltkaya eserlerinin bir kısmı dinî sahada olmasına karşın şiire de duyarsız kalmamış ve gerek kendi şiirleri gerek tercüme ettiği şiirlerle sanatçı kişiliğini göstermiştir. Hamasi bir üslupla kaleme aldığı şiirlerinde mazi hasreti, mazideki kahramanlıklar, Osmanlının şanlı günleri belirgin bir iz olarak kendini hissettirir. Arapçaya vukufiyeti olan Yaltkaya, Muallakat-ı Seb’a’nın Türkçe çevirisini de yapmış, çocuklar için küçük çaplı manzum bir ilmihal kitabı telif etmiştir.

 

Mehmed Şükrü: 19. yüzyıl yazarlarından olan Karagümrük Cerrahi Tekkesi’nin son şeyhlerinden İbrahim Fahreddin Erenden’e zâkirbaşılık yapan Mehmed Şükrü Efendi Kocamustafapaşalıdır. Cemaleddin Server Revnakoğlu’nun naklettiğine göre iptila derecesinde bir tekke müdavimidir.  Mehmed Şükrü Efendi’nin bibliyografik kaynaklarda zikredilmeyen üç eseri vardır: İstanbul Hankahları Meşâyihi, Silsilenâme-i Sûfiyye, Mecmûa-i İlâhiyyât.

 

Namık Kemal: Uzun yıllar Osmanlı Devleti’nin çeşitli kademelerinde hizmetlerde bulunmuş kültürlü bir ailenin çocuğu olarak Tekirdağ’da 21 Aralık 1840’da doğan şair, oyun yazarı, romancı, yazar, gazeteci, düşünce adamı Namık Kemal 2 Aralık 1888’de genç yaşta Sakız adasında vefat etmiştir. Gerek şiirlerinde gerekse nesirlerinde millî hisleri en yüksek perdeden anlatan Namık Kemal Türk edebiyatında hakkında en fazla çalışma yapılan yazarlardan biridir.  Namık Kemal bir dönem babasının ikinci evliliğini yaptığı Düriye Hanım’ın Kocamustafapaşa’daki evinde yaşamıştır. Avni Özgürel, Portreler kitabında bu durumu şöyle anlatmıştır: “Namık Kemal, annesini çok küçük yaşta kaybettiği için Abdülhamid’e yakın bir kişi olan babası Mustafa Asım Bey’den ziyade, dedesi Abdüllatif Paşa’nın yanında büyümüştü. Ata ocağına emanet edilmesinin tek sebebi annesinin vefatı değildi elbette, babasının yeni eşi Düriye Hanım onun yanlarında kalması konusunda istekli davranmamıştı.”

 

İlhami Bekir Tez: 1906’da Trablusgarp’ta doğan Türk edebiyatında toplumcu gerçekçi anlayışın temsilcilerinden birisi olan İlhami Bekir Tez, daha çok şair kimliği ile tanınmıştır. Şiirlerinde çalışan kesimin sesi olan, özgürlük temasını işleyen İlhami Bekir Tez’in birçok şiir kitabı yayınlanmıştır. Bazı kaynaklarda yayımlandığı ifade edilen Asfalt isimli romanı dışında iki romanı vardır: Taşlıtarladaki Ev ile Herhangi Bir Roman. Ömrünün büyük kısmını Kadıköy’deki Elif Otel’inde geçiren İlhami Bekir, 1980’de bu otelin yıkılması üzerine Haydarpaşa’daki Marmara Otel’ine taşınmıştır. Daha sonra da dostları tarafından Bağcılar Huzurevi’ne yerleştirilen şair, 29 Mart 1984 tarihinde burada vefat etmiştir. İstanbul’un varoşlarını mesken tutan, küçük yaşlarda annesini kaybeden İlhami Bekir, dayısıyla birlikte 1911 yılında İstanbul’a gelmiş, önce Kocamustafapaşa’ya taşınmış ve buradaki mahalle mektebinde okumuştur. Savaş mağduru neslin mensubu olan İlhami Bekir yokluk içindeki evini Refik Durbaş’a şöyle anlatmıştır: “O zamanki evimizde 13-14 kişiyiz. Anneannem, dayım Ahmet, dayımın kızı, yine ana tarafından bir akrabam, sonra bir bacı vardı, sonra dayımın karısının kardeşi Mehmet, o da dayım gibi subay, kayınpeder, yengemin annesi Lütfiye anne, dayımın karısının kızkardeşi Hayriye. 1916 yılında bu 13-14 kişilik aileden yalnızca iki kişi kaldı hayatta: Ben ve Hayriye. O da şimdi öldü mü, kaldı mı, varlığı hakkında hiçbir bilgim yok.”  Ailenin bu şekilde dağılmasından sonra İlhami Bekir Darüleytam’a verilmiştir. İlhami Bekir’in anılarında bahsettiği Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sansür edilmiş ilk roman olan ve otobiyografik özellikler taşıyan onun yaşadıklarını da yansıtan Taşlıtarladaki Ev 1938’lerde tefrika edilmiş, 1944’te kitap olarak yayımlanmıştır. Eserde 1. Dünya Savaşı ve bu savaşın İstanbul’da yarattığı büyük yıkım anlatılmış, Cumhuriyet sonrasında Bulgaristan göçmenlerinin yerleştirildiği Suadiye taraflarındaki Taşlıtarla’nın tozlu topraklı, ıssız mahalle ve buranın yoksul halkı tanıtılmıştır.

Start typing and press Enter to search