SAHAFLARIN HAZİNESİ EL YAZMALARI NASIL HAZIRLANIRDI?

Doç. Dr. Aslıhan Erkmen[1]

 Yazılı metinlerin kaydedildiği mecralar tarih boyunca değişim göstermiştir. Kil tabletler, papirüsler, hayvan derileri, parşömenler, ipek gibi kumaşlar derken bugün kâğıt, sözü yazıya dönüştürmek için hâlâ en çok tercih edilen medyumdur. Matbaanın icadına kadar elle üretilen kitaplar kültür hayatımızın önemli unsurlarından sahafların da ana sermayesidir. Her biri zanaatkâr-sanatkâr iş birliğinin özgün ürünleri olan yazma eserlerin hazırlanma süreçlerine ilişkin az sayıda görsel malzeme günümüze ulaşmıştır.

 

“Tasvir Okumaları” köşesinde şimdiye kadar tanıtılan ve bundan sonra tanıtılacak olan resimler, Türk-İslam coğrafyasında üretilen kitapların eşlikçisi olan minyatürlerdir. Günümüze ulaşan musavver (resimli) el yazmalarındaki tasvirlerde, eserlerin konularının çeşitliliğiyle yarışacak kadar geniş yelpazede temalar, mekânlar, portreler bulunur. Söz konusu resimler hem içinde üretildikleri kültürün üslubunu ve imgelerini içerir hem de dönemin âdetleri, giyim-kuşamı, mekân tefrişatı, araç-gereçleri, vb. konulara ilişkin verileri günümüze taşır.

Birer maddi kültür ögesi olan ve sanat eseri niteliği taşıyan el yazma kitaplar kâğıt, mürekkep, cilt, boya gibi temel malzemeler bağlamında da zanaat üretimleridir. Kitabın metninin hazırlanmasından, sanatlı bir emtia olarak ortaya çıkmasına kadar geçen süreçte kâtip (hattat, yazar), müzehhip (tezhipleri, bezemeleri yapan kişi), mücellit (ciltçi), nakkaş (ressam) gibi sanatkârlar ile âhârcı[2], mühreci, cetvelkeş, altın hazırlayıcısı gibi zanaatkârlar esere emek verirler. Kitaplar kadar “Albüm” olarak bilinen, çeşitli hat, tezhip, tasvir örnekleri içeren murakka’lar da aynı süreçlerden geçerek üretilir ve okuyucuya ulaşır. Sayıca az olmakla birlikte, bazı eserlerde kütüphanelerin; ellerinde kitap tutan âlim, şeyh, müderris gibi eğitimli kişilerin; rahle, yazı masası, hokka, divit gibi okuma-yazma ile ilgili araçlar ile mobilyaların yanı sıra kitap üretiminin aşamaları ve kitapla ilişkili sanatkâr ve zanaatkârların betimlerine de rastlanır.

Kitabhâne, nakkaşhâne gibi mekânlarda, medresede veya bir mecliste gösterilen el yazma üretim süreçlerinin görsele yansıdığı örneklerden biri Nîşâbûrî’nin (ölm. 11. yüzyılın sonu) yazdığı Kısas-ı Enbiyâ’da (Peygamber Hikayeleri) bulunan betimdir (Görsel 1). Peygamber tarihlerinin en popüler örneklerinden olan ve çok sayıda resimli nüshası hazırlanan Kısas-ı Enbiyâ, Hz. Adem’den başlayarak, Hz. Muhammed’e kadar olan peygamberlerle ilgili bilgiler aktarır. Arap, Fars, Türk dünyasında çeşitli yazarlarca tekrar tekrar kaleme alınan türün Nîşâbûrî’nin yazdığı versiyonunda ilk dört İslam halifesinin siyasi faaliyetlerine de yer verilir. Farsça yazılan bu eser bu türün gelişmiş bir örneği kabul edilir.

 

Görsel 1: Medrese ortamında eğitim ve üretim, Nîsâbûrî, Kısas-ı Enbiyâ, tarihsiz (muhtemelen 16. yüzyılın son çeyreği), TSMK H. 1228, y. 167b.

Kısas-ı Enbiyâ’nın sonunda, çift sayfa kapanış tasviri olarak tasarlanan ve epeyce yıpranmış, kimi yerlerinde boya dökülmeleri ve silintiler olan betimin sağ sayfasında, muhtemelen bir medresedeki ilim ortamı gösterilir. Burada çini kaplı soğan kubbeli, medresenin dershanesi olabilecek bir iç mekân tasvir edilmiştir. Tasvirin merkezinde, pencerenin yanında oturmuş, elinde bir sayfa tutan sakallı bir adam ve karşısında iki delikanlı bulunur. Adamın arkasında ve altında ise iki sakallı figür daha vardır. Ortamdaki diğer tüm figürlerin genç olmasından dolayı sakallı kişiler medresenin hocaları, kalanlar da öğrencileri olarak yorumlanabilir.

Tasvirin alt kısmında, elindeki cam mühre[3] ile kâğıt yüzeyini mühreleyen bir genç; onun karşısında yanında hokkası ve divit olduğu halde, dizine dayadığı bir desteğin üzerindeki kâğıda yazı yazan kâtip; kâtibin arkasında, kolunun altında renkli ciltler tutan bir başka genç dikkati çeker. Sayfanın genel kompozisyonu içinde kişilerin önlerinde açılmış cüzler, merkezdeki sakallı figürün yanında ciltli bir kitap, hokka ve divit, mekânın işlevi ile uyumlu diğer nesnelerdir. Bu tasvir el yazma üretimine ilişkin günümüze ulaşan kaynakların aktardıklarını görsel imgeye dönüştürmesiyle dikkat çekici bir referanstır. Bir yandan eğitim yapılan ortamda eğitim için gereken malzemenin üretimi de sürdürülmektedir.

 

Geçmişte yazma eser üretimi sadece özgün te’liflerden oluşmuyordu. Önemli metinler de medrese öğrencileri veya kitaba ilgi duyan entelektüeller tarafından kopyalanarak (istinsah edilerek) çoğaltılıyordu. Hatta bu faaliyet medreselerin müfredatlarının bir parçası olarak düzenli olarak yürütülüyordu. Tasvirdeki yazı yazma ve kâğıt hazırlama işlemlerinin yaygın bir pratik olduğu, farklı eserlerde benzer ikonografinin tekrar etmesinden anlaşılır. Söz gelimi, 1540’lara tarihlendirilen Şah Tahmasp Şahnâmesi’deki, nakkaş Mir Seyid Ali imzalı medrese sahnesinde (Arthur M. Sackler Gallery, S1986.221); Molla Câmî’nin Heft Evreng adlı eserinin 1571 tarihli nüshasının ketebe sayfasında (TSMK H. 1483, y. 37b); yine Topkapı Sarayı’nda bulunan, ele alınan tasvirle çağdaş bir Kısasü’l-Enbiyâ nüshasının kapanış tasvirinde (TSMK H. 1227, y. 205a) kâtip ve karşısında kâğıt mühreleyen kişi betimlenir. Diğer Kısasü’l-Enbiyâ’daki tasvir, ortamdaki figürlerin sayıca azlığı, kâğıtların üzerinde yazıların olması gibi bazı farklılıklar dışında aynı kompozisyon şemasına sahiptir (Görsel 2).

 

Görsel 2: Medrese ortamında eğitim ve üretim, Nîsâbûrî, Kısas-ı Enbiyâ, tarihsiz (muhtemelen 16. yüzyılın son çeyreği), TSMK H. 1227, y. 205a.

 

Elbette Safevî dünyası dışında Hindistan’da ve Osmanlı coğrafyasında da kitap üretim süreçlerini, aletleri, ekip üyelerini görselleştiren tasvirler bulunuyordu. Bâbürlü hükümdarı Cihângîr’in (s. 1605-1627) hazinesinden çıkan ve Cihângîr Albümü diye anılan eserin tasvirlerinin derkenarlarında kâğıt hazırlayan, mühreleyen, murakka’ yapan ve ciltle uğraşan zanaatkârlar (Staatsbibliothek zu Berlin, Libri picturati A 117, y. 1b, 13b, 18a) görülür. Seyyid Lokmân (1601’de sağ) ve Nakkaş Osman işbirliğinin ürünü olan Şehnâme-i Selim Hân adlı eserle ilgili toplantının görsel kaydı da hem eserin II. Selim’e (s. 1566-1574) sunulan nüshasında (TSMK, A. 3595, y. 9a) hem de müsveddesinde (Londra British Library, Ms. Or. 7043, y. 7b.) kendine yer bulur.

 

Bugün müzeler ve kütüphanelerde korunan, sahaflarca ticareti yapılan el yazmaları, üstat sanatkârlar ve usta zanaatkârlar tarafından yapılmış olsun veya olmasın benzer süreçlerden geçen ve güncel ifadeyle bir “takım çalışması” içinde hazırlanan özel eserlerdir. Yüzyıllar boyunca özenle korunan ve üzerinde çok kişinin emeği olan bu değerleri geleceğe taşımak da herkesin görevi olmalıdır.

 

Seçilmiş Kaynakça:

And, Metin, Minyatürlerle Osmanlı-İslam Mitologyası (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008)

Çağman, Filiz ve Tanındı, Zeren, Topkapı Sarayı Müzesi İslam Minyatürleri (İstanbul, Tercüman Yayınları, 1979).

Erünsal, İsmail E, Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar. (İstanbul: Timaş, 2013).

Milstein, Rachel, Karin Rührdanz ve Barbara Schmidt, Stories of the Prophets. Illustrated Manuscripts of Qisas al-Anbiyā’ (Mazda Publishers, 1999).

Özönder, Hasan, Ansiklopedik Hat ve Tezhip Sanatarı Deyimleri, Terimleri Sözlüğü. (Konya: 2003).

Şahin, M. Süreyya, “Kısas-ı Enbiyâ,” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 2002), c. 25, ss. 494-495.

 

[1] Sanat tarihçisi, İstanbul Teknik Üniversitesi, erkmena@itu.edu.tr

[2] Âhâr: Kâğıt yüzeyine sürülen, genellikle yumurta akı ve nişastadan oluşan özel karışıma âhâr, bunu uygulayan kişiye âhârcı denir. Malzeme kâğıda parlaklık ve düzgünlük verir. Kalemin kolay hareket etmesini sağlar, boyanın/mürekkebin dağılmasını önler.

[3] Mühre: Kâğıt, kumaş gibi malzemelerin yüzeyini düzeltmeye yarayan yuvarlakça veya yumurta biçimindeki malzeme. Cam, boncuk, kemik, akik, yeşim gibi taşlardan yapılır.

Start typing and press Enter to search