Her Dem Hatırlanan, Unutulmayan Çizerimiz Cemal Nadir
Tahsin Yıldırım
Bugün, Türk karikatür sanatının unutulmaz isimlerinden biri olan Cemal Nadir Güler’in anısını yaşatan bir hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyoruz. Cemal Nadir, yaptığı işi sadece bir meslek olarak değil, yaşam biçimi olarak benimseyen ve toplumun her kesiminden insanın kalbinde taht kuran bir çizerdi. Onun çizgileri, gülümsemelere yol açmanın ötesinde, toplumsal meselelere dair de derin düşündürücü mesajlar içerirdi.
Cemal Nadir’in sanatı ve kişiliği, adının bir sokağa verilmesini hak edecek kadar etkili ve unutulmazdı. Hayatının zorluklarına rağmen sanat dünyasında yükselen bu yetenekli sanatçı, bir sokak adıyla anılmayı hak eden bir isimdi. Nadir, sadece bir çizer değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı ve kültürel bir semboldü. Onun anısını yaşatmak için adını taşıdığı sokak, onun sanatının ve mirasının unutulmaz bir yansımasıdır.
CEMAL NADİR’E DAİR
Çizer ve yazar kimliğiyle bilinen Cemal Nadir Güler, 13 Temmuz 1902’de Bursa’da Hoca İlyas Mektebi Çıkmazı 17 numarada doğmuştur. Annesi ev hanımı Bursalı Nuriye Hanım, babası adliyede küçük bir memur olan Bursa’nın işgali sırasında işgalcilerin baskısı ile işten çıkarılan Bulgaristan göçmeni Şevket Bey’dir. Cemal Nadir, ilkokulu Bursa’da, ortaokulu Bilecik’te okumuştur. Girdiği bir sınavda mühendislik eğitimi görmek üzere Almanya’ya gitme hakkını kazandıysa da imkânsızlıklar yüzünden gidememiştir.
Sıkıntılı bir çocukluk ve gençlikten sonra İstanbul’daki süreli yayınlarda çizmeye başlayan Cemal Nadir burada aranan kişilerden olmuştur. İstanbul Teknik Üniversite talebelerine verdiği bir konferans çıkışı çok terleyip üşümesiyle başlayan ve artan rahatsızlığının nezle olduğunu düşünüp hastalığını önemsememiştir. Cemal Nadir’in rahatsızlığı devam edince Alman Hastanesi’ne kaldırılmıştır. Şöhretinden dolayı kültür-sanat insanlarının gündemine giren Cemal Nadir’in hastalığı ve ölümü nerdeyse herkesin diline gelmiştir. O hastanede iken tedavisi Ordinaryüs Profesör Doktor kil Muhtar Özden tarafından yapılmıştır. Onun ve ekibinin ilk şüphesi dönemin salgın hastalıkları olmuştur. Bu salgından dolayı kanı on defa tahlil edilmiş, herhangi bir mikroba rastlanmamıştır. Buna rağmen fevkalâde bir penisilin tedavisi yapılmış, Amerika’dan getirilen ilâçlar da verilmiştir. Ordinaryüs Profesör Doktor kil Muhtar Özden’in “Ben hayatımda buna ilk defa rastlıyorum. Dr. Ekrem Şerif iki defa rastlamış, 36 saat koma hâlinde kaldı.” dediği Cemal Nadir birkaç ay hastanede tedavi olmasına, her türlü çabaya rağmen maalesef iyileşmemiştir. Tedavisi sırasında Bursa’daki babasına gönderdiği 1 Ocak 1947 tarihli son mektubunda günden güne iyileştiğini yazmıştır. Onun hastaneye düştüğü haberini alan devlet erkânı her türlü ilgi ve alakayı gösterip onu hastanede ziyaret etmiştir.
Çizgiyi konuşturma sanatı olan karikatürün duayen ismi Cemal Nadir Güler, 27 Şubat 1947’de perşembe sabahı saat onu on geçe hayata gözlerini yummuştur. Vefatında İstanbul’da o güne kadar pek görülmemiş bir şey olmuş, adeta hayat durmuştur. Dönemin gazeteleri büyük sanatkârın, İstanbul’u 25 senede ne kadar çok güldürdü ise bugün o kadar çok ağlattığını yazmıştır. Cemal Nadir Güler, tedavi edilmekte iken vefat ettiği Alman Hastanesi’nden cenaze otomobili ile Beyazıt Camii’ne getirilmiş ve öğleyi müteakip namazı kılındıktan sonra bayrağa sarılı tabutu gençliğin elleri üstünde taşınarak tramvay yolunu takiben Cağaloğlu Caddesi’nden Cumhuriyet Matbaası önüne getirilmiştir. Cenazeye başta vali ve belediye başkanı Dr. Lütfi Kırdar, sıkı yönetim komutanı General Asım Tınaztepe, üniversite profesörleri, memleketin fikir ve sanat hayatı mensupları, doktorlar, gazeteciler, dükkânlarını kapayarak gelen kitapçılar, matbaacılar, üniversiteliler, siyasi parti ve çeşitli cemiyetler mensupları, sanatkâr ve esnaf olmak üzere on binlerce vatandaş iştirak etmiştir. Cenazeye katılanlar arasında, çizgilerinde hep yer verdiği, dertlerini, isteklerini, taleplerini dillendirdiği, çizgileri ile onu tanıyıp seven kadınların yoğun olması herkesin dikkatini çekmiştir.
Cenazenin kaldırılacağı Beyazıt Camisi Meydanı, üniversite kapısı önlerine kadar bir insan denizini andıran kalabalık toplanmıştır. Önde atlı polisler, yetmiş kadar çelenk, arkasında şehir bandosu, iki tarafında polis ve askeri kıtalar olduğu hâlde yavaş yavaş yürüyüşe geçmiştir. Tramvay Caddesi kalabalıkla dolmuş, nakil vasıtaları durmuştu. Beyazıt Camii’nden hareket eden cenaze alayının bir ucu Sultan Mahmut Türbesi önüne geldiği vakit diğer ucu Beyazıt Meydanı’ndadır. Cenazeye katılanlar sadece yola düşenler değildi. Cadde üstündeki evlerle apartmanların pencerelerinde ellerindeki mendilleriyle gözyaşlarını kurutmaya çalışanlarla birlikte, caddenin iki tarafında büyük sanatkâra son hürmet vazifesini yapmak için toplanan binlerce kişi sıralanmıştı.
Cenaze, Sirkeci’den, Denizyollarının 64 numaralı vapuruna konularak Beşiktaş İskelesi’ne çıkarılmıştır. Beşiktaş’ta Cemal Nadir’in cenaze otomobilini takiben yüzlerce otomobil ve ona yakın otobüs Necatibey Caddesi’ni takiben Dolmabahçe’ye doğru yola çıkmıştır. Bu şekilde yoluna devam eden cenaze alayı Dolmabahçe yoluyla Taksim’e kadar her apartmanın her penceresinden uzanan yaşlı gözler ve yaslı kalplerle uğurlanmıştır. Cenaze alayı Mete Caddesi’ne gelince kalabalığın sessizliğini eşinin feryatları bozmuştur. Cemal Nadir’in her akşam gülerek kat ettiği Mete Caddesi’nden yaya olarak işe gitmesinden dolayı eşi son bir kez de olsa Cemal Nadir’in bu caddeye arabasız girmesini istemiştir. Bu arzusunu yerine getirilmesi için Mete Caddesi’nin girişinde cenaze, otomobilden tekrar indirilmiş, başta bandonun çaldığı hazin havanın tempolarına uyularak eller üstünde sağlığında ikamet ettiği ve Mete Caddesi’nin en sonundaki Bedri Bey Apartmanı’na doğru yol alınmıştır. Yürekleri parçalayacak derecede hazin olan ortamda cenazeye katılanlar başta olmak üzere bu caddenin sakinleri hep birden gözyaşlarını tutamamıştır. Cenaze eller üzerinde apartmanın kapısına yaklaşınca, biçare refikasının şu feryadı duyulmuştur: “Ben onu öyle karşılayamam; yere diz çökmeliyim; bırakın beni!” diyen refikası bu acı feryat ve hıçkırıklarla olduğu yere yığılmıştır.
O güne kadar, bir “sanatçı” cenazesinde görülmemiş bir insan seliyle, onu çok sevmiş İstanbul halkının gözyaşları içerisinde 28 Şubat 1947’de Zincirlikuyu Mezarlığında “Amcabey”in gölgesinde toprağa verilmiştir. Sanat hayatının en verimli bir zamanında ve genç yaşta ölümü ile yurdun her tarafında, büyük teessür uyandıran Cemal Nadir Güler gözyaşları arasında ebedi istirahatgâhına tevdi edilmiştir.
Dinî merasimle Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilen Cemal Nadir’in vefatının 40. günü münasebeti ile ruhuna ithaf edilmek üzere 8 Nisan 1947 salı günü öğle namazından sonra Maçka’da Teşvikiye Camii’nde okunan mevlit için eş, dost ve sanatkarlar gelmiştir. Teşvikiye Camii’nde memleketin en güzide hafızları tarafından okunan mevlitte hatırası yad edilmiş, ruhuna Fatihalar ithaf olunmuş ve dualara anılmıştır.
VEFATIYLA BABIALİ’DE HAYAT KALBİ DURDU
Türk karikatürüne yenilikler getirip onu gerek çizgi gerekse anlamı daha güçlü kılacak mesaj verme kabiliyetini artıran Cemal Nadir; fırçası ve kalemi ile günümüze kadar birçok çizere yön vermiş önemli bir sanatçıdır. O geniş muhayyilesi ve onun yansıması olan eserleriyle mizah ve çizgi sanatının okur, yazar, çizer ve yayıncı taraflarında hep takdir gören yenilikçi bir erbab-ı kalemdir. Her gün kalemini, fırçasını, zekâsını toplumun beklenti ya da aksaklılarına ışık tutacak bir netlikte kullanarak onun evladı mesabesindeki “Amcabey” ile yaman bir kalem olduğunu her geçen gün tasdik ettirmiştir.
Bütün kitapçılar kepenklerine yapıştırdıkları “Cemal Nadir’in cenazesi münasebetiyle 12 den 15 e kadar kapalıdır.”levhaları asarak dükkânlarından ayrılıp törene iştirak etmiştir. Bütün Babıâli, baştan sonuna kadar, Sirkeci’ye kadar kalabalıkla örtülmüş, neşesini kaybetmiş bir hâlde kalabalığının üstünde görünen Cemal Nadir’in Türk bayrağına sarılı tabutu görmek için çabalamıştır.
CEMAL NADİR’E VEFA
Milleti millet yapan yetiştirdiği önemli şahsiyetler ve onların hatıralarıdır. İbrahim Öztürkçü’nün İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nde yaptığı “Yeni Türk Edebiyatında İhtifal ve Jübileler” başlıklı doktora tezine göre edebiyatçılar ve kültür-sanat insanları adına kurulan dernek, vakıf, müze, üniversite, hatıra evi, park, spor kulübü, gençlik ve kültür merkezleri, heykellerinin/anıtlarının dikilmesi; sokaklara, caddelere, bulvarlara ve meydanlara, okullara, hastanelere, spor kulüplerine, duraklara, parklara, bulvarlara, vakıflara, derneklere, üniversitelere, köprülere, firkateyn ve zırhlılara, havaalanlarına adlarının verilmesi, bu isimlerin kanonik imajını beslemekte, sürekli gündemde kalmalarını sağlayarak kültürel belleğin bir parçası hâline gelmelerine hizmet etmektedir. Hakkında ihtifal yapılan yazarlar, bir fert değil, milletini temsil eden sembol şahsiyetlerdir. Bir yazar -ulusal bir değer ifade ediyorsa- devlet eliyle veya sivil kurumlar marifetiyle “adını yaşatmak” ve “edebî mirasını geleceğe taşımak” amacıyla birtakım ikonik/sembolik ve figüratifçalışmalar yaparak gelmiştir.
Edebiyatçılarla yakın dostluğu olan “Amcabey” karikatüristi olarak da tanınan pek genç yaşta vefat eden Cemal Nadir Güler için ilk ihtifal ölümünden hemen sonra 1 Mart 1947’de Kadıköy Halkevi’nde yapılmıştır. Türk Gazeteciler Birliği Kongre azalar toplantılarından önce ayağa kalkarak Cemal Nadir’in aziz hatırasını anmıştır. Sanat sevenleri çevresinde toplayan Kadıköy Halkevi’nde Cemal Nadir için yapılan büyük merasim saat 16.00’da başlamıştır. Merasimde Halkevi Dil ve Edebiyat kolu başkanı Müştak Erenus’un Cemal Nadir’in hayatını anlatan konuşması ardından, Vedat Nedim Tör tarafından büyük sanatkârın sanat ve eserleri üzerinde bir konuşma yapılmış, bundan sonra da projeksiyonla Cemal Nadir Güler’in karikatürleri gösterilmiştir.
27 Şubat 1950’de de Bursa’da Halkevi tarafından Dağcılık kulübünde Cemal Nadir’in eşinin ve şehrin ileri gelenlerinin katıldığı bir anma yapılmıştır. Bu anmada İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’nin Cemal Nadir’in mezarını ona yakışır şekilde yenileyeceği haberi sevinçle karşılanmıştır.
İstanbul Cağaloğlu’nda yıllarca çalıştığı Akşam gazetesinin bulunduğu Acımusluk Sokağı’na adı verilerek Vali Lütfi Kırdar’ın, karikatürist Ramiz Gökçe’nin yanı sıra gazetecilerin katılımı ile anma programı düzenlenip sokağın girişindeki binaya “Cemal Nadir Sokağı” plaketi çakılmıştır. Ayrıca Bursa’da bir caddeye Cemal Nadir adı verilmiş, yine Bursa’da Kültür Park’ta heykeli dikilmiş, bir galeriye de adı verilmiştir. 1992’den itibaren adına uluslararası Cemal Nadir karikatür yarışması düzenlenmektedir.
Vefatı ile herkesi müteessir, her arkadaşını gözü yaşlı, yüreği yaslı bırakan Cemal Nadir; uzun yıllarını çatısı altında geçirdiği Akşam’dan ayrılmışsa da ne o Akşam’da bıraktığı arkadaşlarını ne de arkadaşları onu unutabilmiştir. Kültür-sanat dünyasında yeri zor doldurulur bir kayıp olan Cemal Nadir’in vefatı ile onu yad eden anmalar yapılmış ve bu toplantılarda hakkını teslim eden konuşmalar yapılıp hakkında şiirler yazılmıştır. Türk karikatür tarihine adını altın harflerle yazdıran “Cemal Nadir’i Sevenler Derneği”dir. Bu dernek için Bursa Milletvekili B. Faik Yılmaz ile Güven sigorta acentesi sahibi Naci Kurtul, Bursa2da vefatı ardına “Cemal Nadir’i Sevenler Derneği” adıyla bir teşekkül vücuda getirmek üzere teşebbüse geçmiş ve derneği kurmuştur. Dernek, Cemal Nadir’in bütün eserlerini bastırıp hasılatını ailesine vermek arzusunu izhar etmektedir. Bu derneği kurmağı tasarlayan zevat bu işte fahrî olarak çalışmıştır.
KENDİSİ İÇİN YAZILAN ŞİİRLER
En ciddi bir konuyu bile karikatürize eden, onu muhakkak güzel bir espri ile bağlayan Cemal Nadir’in vefatı ardına 10 Mart 1947’de Eminönü Halkevi’nde yapılan ihtifalde Necdet Evliyagil aşağıda naklettiğimiz şiirle bu dünyanın zor yetiştireceği çizeri şöyle anlatmıştır:
“Bir devir çöktü asırlara sığmayan,
Beşer muhayyelesini inandırmıyan,
Yaratılması nadir bir insan göçtü,
Nemli gözler, hüzünlü çehreler,
Sana, onsuz yaşadığı müddet ağlar,
Bu dünya bir daha yetiştirmez,
Cemal, nadir bir insan.”
Yücel dergisini çıkaran Yusuf Sıtkı Mardin de ona şiir yazanlar arasındadır. “Mezartaşına” isimli şiirini Cemal Nadir’in ölümü için yazmıştır. Onun ölümünü gökten bir yıldızın kayışına benzetmiş, son mısralarda da tevriye sanatına yer vermiştir:
“Öyle NADİR’di kemaliyle o üstün insan,
O CEMAL sırrına mazhar, o zarif, terbiyeli,
Bir deha tılsımı vermişti doğarken
Yaradan Mütevazı’dı , çizişlerde hünerliydi eli. “
Cemal Nadir’i şiiriyle yad edenlerden biri de Yahya Kemal Beyatlı’dır. Onun kişiliğinden ziyade sanatkârlığına yer veren şiir şöyledir:
“Cemal Nadir Güler görsün
Nedir âlemde matbuat
Nedir teknik ve malumat
Uluslar, ülkeler görsün.”