Türk Kültüründe İz Bırakmak İçin Hediyeler: Anlam, Gelenekler ve Bürokratik Bağlantılar
Mina Asena Öztürk
İnsanlığın en ilkel çağlarından günümüze kadar geçen süre içerisinde özellikle mutluluk verici anlardaki ritüellere hediyeleşme geleneği eklenmiştir. Sosyal hayatımıza ritüellerden örf, adet ve gelenek hâline gelen hediyeleşme bir tür bağ kurma yöntemidir, toplumsal açıdan bakıldığında altında yatan motivasyon dostluk ve sevgi bağlarını pekiştirmek, o anda anı ve iz bırakma ile ilgilidir.
İz bırakma davranışı ilk kez etnolog Konrad Zacharias Lorenz tarafından ortaya konmuştur. Davranış hiyerarşisinde iz bırakma veya (imprinting) olarak değerlendirilen bu davranış, birinin kendine bakan ve barındıranı takip etmesi olarak tanımlanmıştır. Bu davranış hiyerarşinin ilk sırasında bulunan sabit eylem örüntülerinden farklıdır. Genetik kodda bağlanılacağı kayıtlıdır ama kime bağlanacağı kayıtlı olmadığından bir kısmı kodlanmış bir kısmı öğrenilerek elde edilen davranış olarak kabul edilir (Yıldız 2010). Hediye, aslen alıcı ve vericinin birbirleri üzerindeki etkisiyle ilgili bir semboldür. Bilinçaltına etki eder ve bağlanmaya sebep olur. İnsanın var olduğu tüm zamanlarda, kültürlerde ve milletlerde hediyeleşme görülmektedir. Bazen karşılık beklenmeden, bazen de karşılığı beklenerek yapılan bu eylem, kişilerin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişiklik göstermektedir. İlkel toplumlarda, takas öncesi insanların birbirleri arasında hediyeleşmesi gönüllülükten öte bir tür yükümlülüktür. Antropolog Mauss’a göre hediye kültürü, simgesel özelliğinin yanında sosyal ilişki kurmanın bir aracı olarak insanları karşılıklı olarak ahlaki normlarla birbirlerine bağlar ve onları bütünleştirir. Ona göre hediye, onu verenin kişiliğinde metalaşarak hediye alan kişiyi borçlu kılar. Hediyeleşme iki aşamada (alma-verme) gerçekleşir ve karşılıklı olmak zorundadır. Geri ödeme yapıldığında hediyeyi ilk alan, hediyeyi ilk veren kişi üzerinde güç ve prestij sahibi olur (Nar2019). Diplomatik ilişkiler söz konusu olduğunda bir hediyeyi reddetmek diplomatik kriz veya savaş sebebi olabilirdi. Siyaset ve diplomasi söz konusu olduğunda hediye vermek ve kabul etmek bir nevi zorunluluk ve üstünlük gösterisi olabilmektedir.
Hediye Arapça kökenli, pişkeş ise Farsça kökenli bir kelimedir, Türkçe karşılığı armağandır. Osmanlı Devleti’nde hediye, gittiği yer ve niteliğine göre farklı kelimelerle ifade edilmiştir. Türklerde misafir ağırlamak, tanıdık ve bildiğe çeşitli vesilelerle peşkeş (pîş-keş) yani hediye vermek, güzel huylardan biridir. Bu davranışın, Türklerde bir gelenek olduğu, bilinen gerçeklerdendir. Buna benzer davranış biçimlerinin medenî memleketlerde de olduğu bilinmektedir. Yılbaşı, düğün, seyahat vesilesiyle medenî memleketlerin insanları arasında bu etkinliğin yapıldığına sıkça şahit olunmaktadır.
İslamiyet öncesi Türk devletlerinde de hediyeleşme çok yaygın bir kültürdü. Hükümdarlar kendi hanedanına, devlet adamlarına, elçilere, din adamlarına ve vatandaşlarına hediye olarak çeşitli mallar dağıtırdı. Aynı şekilde de saygı, itaat, hürmet, bağlılık göstergesi olarak da çeşitli hediyeler kabul ederlerdi. Dini ve resmi merasimler özellikle hediye dağıtımı, halkın memnuniyeti, bağlılığı ve meşruiyetin devamı için önemliydi. Türk-İslam devletlerinde de aynı gelenek devam etmiştir. İslam dininde açıkça hediyeleşme ile ilgili bir ayet olmasa da bazı hadislerde hediye ve ikramların kabul edilmesi tavsiye edilmiştir.
İslamiyet öncesi Türkler özellikle yeni yılda hediyeleşirdi. 12 hayvanlı Türk takvimine göre, 21 Mart baharın gelişi ve yeni yılın başlangıcı kabul edildiğinden, Nevruz kutlamaları yapılır, halk kendi arasında hediyeleşirdi. Ayrıca hükümdarlar da halkın memnuniyetini ve sadakat bağını arttırmak için çeşitli hediyeler dağıtırdı. Nevruz kutlamaları daha sonra Osmanlı Devleti için de önemli bir gelenek olarak kutlanmıştır. Müneccimbaşı, yıllık takvim hazırlar ve sunumunu yapardı, hekimbaşı da çeşitli macunlar hazırlardı. Padişahlar tarafından özellikle bu iki makam Nevruz kutlamalarında hediye alan taraflar olmuşlardır.
Selçuklularda hükümdara hediye takdimi, aynı zamanda bir saygı ve itaat tezahürü idi. Moğollarda hediyeler, daha ilk devirlerden itibaren önemli bir yere sahipti. 1259’da İran’da kurulan İlhanlılarda da bu gelenek devam etmiştir. Anadolu Selçuklularının İlhanlılara vergi olarak gönderdiği hediyeler birçok elbise, altın para, at, kısrak, deve, sığır ve koyun gibi mallardan oluşuyordu. İlhanlılarda hükümdara ve erkânına takdim edilen hediyeler, pîşkeşten çok “sa‘uri” ve “tuzgû” olarak tanımlanırken Timurlular ve Türkmen hanedanlar idaresinde “pîşkeş” terimi daha yaygındı. Çağatay hanlarının âdetlerine göre, hükümdarlara dokuz çeşit hediye sunulurken yanında dokuz tane de köle hediye edilirdi. Buna göre hediye sayısının önemli olduğu görülmektedir. Nitekim Şirvanşahlar 1386’da Timur’a tâbi olduklarını göstermek için sekiz çeşit hediye yollayınca, Timur bunun niçin eksik olduğunu sert bir şekilde sormuştu. Buna mukabil Şirvanşah İbrahim, “Dokuzuncu benim.” cevabını vererek Timur’un gönlünü almıştı (Paydaş, 2006: 117). Safevîlerde bir bölgenin fethi, saray içi terfiler, şehzâde sünnetleri, saray evlilikleri gibi vesilelerle hediyeler sunulmakta; Şah tebâsından birini ziyarete gidildiğinde, bu lutûf karşılığında ev sahibinden bir şeyler takdim etmesi beklenmekteydi (Açıkgöz, 2018).
Osmanlı kroniklerinden anlaşıldığına göre kuruluş döneminden itibaren geleneksel hediyeleşme usulleri devam etmiştir. Bunlar daha çok düğünler ve padişahın huzuruna çıkma gibi vesilelerin yanı sıra fetihlerle sınırların genişlediği ve dolayısıyla gelirlerin arttığı dönemlerde zafer dönüşü ganimet mallarından takdim edilmesi şeklinde tezahür etmiştir. Geleneksel uygulamalarda varlığı bilinen ve kaynaklarda bahsi geçen hükümdara hediye sunumunun yani pîşkeşin ilk kez bir kanunnâmede bahsedilmesi ise II. Mehmed döneminde görülmektedir. (Açıkgöz, 2018) Diplomatik hediyeler gönderilmeden önce, gönderilen hediyelerin bir listesi ve detaylı anlatımları önceden gönderilir, daha sonra ulaşan hediyeler yine merasimle kabul edilirdi. Hediyeleri takdim eden ulaklar makam ve mevkisine göre iyi ağırlanır ve onlara da birtakım hediyeler verilirdi.
622 yıl hüküm sürmüş bir devletin aldığı ve verdiği hediyeler de bu ölçüde fazladır. Dolayısıyla Osmanlı Devleti arşiv belgelerinde hediyelerin çeşitliliğini görebilmekteyiz. Osmanlı Devleti’nde yaygın olarak hediye edilen malzemeler arasında değerli kıyafet ve kumaşlar, takılar, binek hayvanları (raht hazinesine kaydedilirdi), değerli taş ve materyallerden yapılmış ziynet eşyaları, özel kokular, el yazma kitaplar, yiyecekler, koşum takımları, savaş aletleri, ağır kumaşları sayabiliriz.
Alman İmparatoru II.Wilhelm’in iktidara geçtiği 1888 yılı, sadece Almanya için değil Osmanlı Devleti için de oldukça büyük değişimlere yol açmıştır. Çünkü II.Wilhelm, ülkesi için uzun süredir alışılagelmiş Bismarck politikasının dışına çıkarak, toprak genişletmek ve dünya gücü olabilmek amacıyla, doğu sınırlarına yönelmiştir. Hedeflerine ulaşabilmesi için “kestirme yol” olarak gördüğü Osmanlı topraklarına barışçıl bir şekilde yaklaşmış, bu toprakları 1889,1898 ve 1917 yıllarında olmak üzere üç kez ziyaret etmiştir. Her ziyaretinde farklı bir iz, farklı bir hatıra bırakmış olan Kayzer Wilhelm, özellikle ikinci ziyareti sırasında Sultan Abdülhamid ile olan dostluğunu daha da ilerletmiştir. Ziyaret süresince iki hükümdar arasında birçok kez hediyeleşme olmuş, sonrasında da yapılan bu jestler devam etmiştir. Hatta Alman İmparatoru, ikinci seyahatindeki karşılama ve ağırlamadan o kadar memnun kalmış ki, sonrasında teşekkür amacıyla Osmanlı topraklarında bir çeşme inşa ettirmiştir. Alman Çeşmesi olarak bilinen bu yapı, hem ziyaretin bir hatırası olmuş, hem de iki hükümdar arasındaki dostluğu simgelemiştir. Aynı zamanda İmparator Wilhelm’in kendi tasarımı olan bu çeşme ile Osmanlı topraklarında Alman kültürünün örnekleri sergilenmiştir
Hediyeleşme; merasim, seremoni ve ritüellerden doğmuş ve daha sonra günlük hayatımızın bir parçası hâline gelmiştir. Temelde mutluluk, iyilik, sadakat, yardım gibi motivasyonlardan doğmuş görünse de zamanla çeşitli isimler ve sebeplerle detaylandırılmıştır. Hediyenin verilme sebebi, yeri ve zamanı, sunumu, hediyenin ne olduğu, bazen materyali, hediyeyi sunan kişi, hediyenin sunulduğu kişi, sembolik olarak her dönemde ve herkes için belirli anlamlar içermiştir. Sonuç olarak insanoğlu makamı ve mevkisi ne olursa olsun, sosyal hayatında, yaşadığı toplumda bir iz bırakmak ister. En basit haliyle hediyeler iz bırakmak için ideal nesnelerdir.
Kaynakça
Yıldız, H. (2008). İlköğretim 3. Sınıf Öğrencilerinin Bağlanma Stillerinin Annelerinin Bağlanma Stilleriyle Karşılaştırılması. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
İslam Ansiklopedisi, islamansiklopedisi.org.tr, “İn’âm”, 3.11.2023, https://islamansiklopedisi.org.tr/inam–osmanli
İslam Ansiklopedisi, islamansiklopedisi.org.tr, “Pîşkeş”, 3.11.2023, https://islamansiklopedisi.org.tr/piskes
Nar, M. Ş. (2019). Arkaik Toplumlardan Günümüze Değiş-Tokuş Ekonomisi ve Örnek Ülke Uygulamaları. (Araştırma Makalesi). Journal of Economy Culture and Society 2019; 60: 207-225, DOI: 10.26650/JECS2019-0006.
Ünsal, E. (2021). Osmanlı Devleti’nin Kafkasya Politikaları Ve Çıldır Valisi Süleyman Paşa’nın Faaliyetleri (1771-1791). (Doktora Tezi). Edirne, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı.
Petritsch, E.D. (2015). Haraç Mı Onursal-Hediye Mi? XVI. Yüzyıl İkinci Yarısı Osmanlı-Habsburg İlişkileri Hakkında Bir Değerlendirme. Çev. Ergün Özsoy, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 33, İstanbul, 263-276. (1993).
Açıkgöz, F.Ü. (2018). Osmanlı Devleti’nde Pîşkeş (XVII. Yüzyıl). (Araştırma Makalesi). Skopje/Macedonıa-Ankara/Turkey, International Balkan University. Volume 13/24, Fall 2018, P. 287-300 DOI: 10.7827/TurkishStudies.14515 ISSN: 1308-2140
Önal, S. (2008). Edebi Metinlere Yansıyan Yönüyle Osmanlı Toplumunda Hediyeleşme. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 11 (1), 103-113. Retrieved From https://dergipark.org.tr/tr/pub/ataunisosbil/issue/2821/38040
Fatih Özdemir, 17. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Raht Hazinesine Bir Bakış, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 111, Aralık 2020, S. 433-462 ISSN: 2148-2489 Doi Number: http://dx.doi.org/10.29228/asos.47021
Dingeç, E. (2009) Osmanlı Sarayında Eski Bir Türk Geleneği: Yeni Yılda Hediyeleşme. Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature And History Of Turkish Or Turkic Volume 4/8 Fall 2009