AŞIKLIK GELENEĞİNİN EN BÜYÜK TEMSİLCİLERİNDEN: AŞIK VEYSEL

BU YIL ONUN YILI
AŞIKLIK GELENEĞİNİN EN BÜYÜK TEMSİLCİLERİNDEN: AŞIK VEYSEL
Fatma Karaca Meşe
“Ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın” diyordu 78 yaşında hayata gözlerini yuman Aşık Veysel, gerçek adıyla: Veysel Şatıroğlu. Ardında dillerden düşmeyen şiirleri ve şarkılarının yanı sıra, daima sevgiyi vurgulayan hoşgörüsüyle kaldı. Vefatının 50. yıldönümü sebebiyle 2023 yılı, Aşık Veysel Yılı olarak kutlanacak. Haydi ona atfedilen bu yılı, tıpkı onun istediği gibi büyük sanatçıyı hatırlayarak geçirelim!

KARANLIKLAR İÇİNDE BİR KIRMIZI HATIRA
Aşık Veysel, gerçek adıyla Veysel Şatıroğlu 1894 yılında Sivas’ta doğmuş. Yedi yaşındayken çiçek hastalığına yakalanınca bir gözünü, yaşadığı talihsiz bir kaza sonucu da aynı dönemde diğer gözünü kaybetmiş. Çiçek hastalığına yakalanmadan hemen önce düşüp kan görünce, gözleri kapansa da kırmızı renk hafızasından hiç silinmemiş. Ailesi çok üzülüp gözyaşı dökse de Veysel’e dertlerini unutturan ve yaşama bağlayan en büyük şey babasının hediye ettiği sazı olmuş. Aşıkların ve ozanların şehri olan Sivas’ta, Veysel’in babası da bu konulara ilgili biriymiş, sık sık halk ozanlarını misafir edermiş. Evlerine gelen aşıkları merakla dinleyen Veysel, ilk saz derslerini babasının arkadaşı olan, Aşık Ala olarak bilinen Çamışıhlı Ali Ağa’dan almış. Hocasının onu Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Dertli, Ruhsati gibi usta ozanların dünyalarıyla tanıştırmasıyla Veysel yeniden hayata bağlanarak içindeki cevheri çıkarmış.
Fakat Veysel’in hayatında onu çok yaralayan ve eserlerine de yansıyan bazı hadiseler oluyor. Bunların ilki en yakın arkadaşı olan kardeşinin askere gitmesi, bir diğeri ilk eşi Esma’nın onu terk etmesi ve Esma’dan olan iki çocuğunun da vefat etmesi oluyor. Tüm bu talihsizlikler Veysel’in daha da içe kapanmasına ve kendini adeta sazına, şiirlerine vermesine neden oluyor.

GÜNEŞİN DOĞUŞU
Yaşadığı türlü aksilikler sebebiyle artık her şeyden uzaklaşmak isteyen Veysel, birkaç seyahat planı yapıyor ama bir türlü hayata geçirip köyünden uzaklaşamıyor. Ardından üç arkadaşı ile birlikte Sivas Zara’da bir başka köye giderek üç ay kalıyor ve sanatını icra ediyor. Bir süre sonra da Gülizar isimli hanımıyla ikinci evliliğini yapıyor. 1931 yılında ise hayatının akışını değiştiren biriyle, Ahmet Kutsi Tecer ile tanışıyor. O yıllarda Sivas Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Ahmet Kutsi Tecer ve arkadaşları “Halk Şairlerini Koruma Derneği”ni kuruyorlar. Aynı yıl üç gün süren Halk Şairleri Bayramı’nı düzenliyorlar. Bu, Veysel’in yaşamında önemli bir dönüm noktası oluyor.

1933 yılına dek usta ozanların şiirlerini söyleyen Veysel, Ahmet Kutsi Tecer’in yönlendirmesiyle diğer halk ozanları gibi cumhuriyetin 10. yılına özel bir şiir yazıyor. Veysel’in adının sınırları aşması ve kendi şehrinden ilk kez çıkması da bu şiirle oluyor. “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası …” dizesiyle başlayan bu şiirini, o dönemin Sivrialan Ağacakışla Bölge Müdürü çok beğeniyor ve Ankara’ya göndermeyi teklif ediyor. Veysel ise “Ata’ya ben giderim” diyor ve bir arkadaşıyla birlikte yola çıkıyor. Veysel o günleri şöyle anlatıyor: “Köyden çıktık. Yaya olarak Yozgat,Çorum, Çankırı köylerinden geçip üç ayda Ankara’ya gelebildik. Otele gitsek para yok. ‘Nere gidek? Nasıl Edek?’ diye düşünüyoruz. Dediler ki, ‘Burada Erzurumlu bir Paşa Dayı var. O adam misafirperverdir.’ Gittik oraya. Adamcağız hakikaten misafir etti. Birkaç gün kaldık Ankara’da, şimdiki gibi kamyon filan yok. Bütün işler at arabalarıyla görülüyor. At arabaları olan, Hasan Efendi adında bir adamla tanıştık. O, bizi evine götürdü. Kırk beş gün Hasan Efendi’nin evinde kaldık. Bir gün ‘Hasan Efendi biz buraya gezmek için gelmedik! Bizim bir destanımız var. Bunu, Gazi Mustafa Kemal’e duyurmak istiyoruz! Nasıl ederiz? Ne yaparız?’ dedim”

Bu sohbetin ardından yönlendirmelerle bir milletvekilinin kapısını çalıyorlar ancak olumlu yanıt alamıyorlar. Ardından kendileri gidip Hakimiyet-i Milliye gazetesinin matbaasını bulup konuşuyorlar. Gazetenin müdürü destanı çok beğeniyor ve hem telif ücretini veriyor hem de üç gün boyunca eseri gazetede yayınlıyor. Aşık Veysel artık halk tarafından tanınmaya ve sevilmeye başlıyor. Ancak Mustafa Kemal’e ulaşamıyor. Halkevinde verdiği bir konserden elde ettiği gelir sayesinde köyüne geri dönüyor. Aldığı paranın bir kısmıyla da ilk plağını çıkarıyor. Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla birlikte ise yine Ahmet Kutsi Tecer’in destekleriyle saz öğretmenliği yapıyor. Bu okullarda Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vurmuş birçok aydın sanatçıyla tanışma olanağı ve kendini geliştirme fırsatı buluyor. 1965 yılında da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çıkardığı özel bir kanunla, “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” denilerek maaş bağlanıyor. Aşıklık geleneğinin en önemli temsilcilerinden olan ünlü sanatçı, yaşadığı türlü talihsizliklere rağmen eserleriyle herkese ilham oluyorş, birlik ve beraberliğe yaptığı çağrılarla, sevgi diliyle hafızalarda yer alıyor. 21 Mart 1973 yılında ise doğduğu köy olan Sivrialan’da, yaşama veda ediyor.

SON YILLARDA
Aşıklık geleneğinin son büyük temsilcilerinden biri olan Aşık Veysel; 30’un üzerinde eser vermiştir. Selda Bağcan, Gülden Karaböcek, Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar, Barış Manço ve Tarkan gibi müzisyenler ünlü sanatçının eserlerini yorumlayarak yaygınlaştırdı. Yaşama sevinciyle hüznün, iyimserlikle umutsuzluğun iç içe geçtiği; doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır. Bu şiirler; Deyişler, Sazımdan Sesler, Dostlar Beni Hatırlasın isimli kitaplarında toplanmıştır. 1952 yılında sanatçının hayatını anlatan Karanlık Dünya filmininin senaryosunu Bedri Rahmi Eyüboğlu yazmış, Metin Erksan yönetmiştir. Hatta film de Aşık Veysel de oynamıştır. 2014 yılında Devlet Opera ve Balesi tarafından sanatçının ölümünün 41. yılı anısına, onun eserlerinden yola çıkılarak Dostlar Beni Hatırlasın isimli bir dans tiyatrosu sahneye konulmuştur. Yapılan prömiyere onur konuğu olarak Aşık Veysel’in kızı Menekşe Süzer ve torunları da katılım sağlamıştır. Ünlü sanatçının en son yaşadığı Sivrialan köyündeki evi, ölümünün ardından 1982 yılında Kültür Bakanlığı tarafından müzeye dönüştürülmüştür. Müzede Veysel’in kişisel eşyaları, sazları ve fotoğrafları bulunmaktadır. 1972 yılında kurulan Aşık Veysel Kültür Derneği ile de halk ozanını bütün yönleriyle tanıtıp yaşatmak için sosyal ve kültürel faaliyetler yürütülmeye devam etmektedir. Ayrıca her yıl 16-21 mart tarihleri arasında Şarkışla Sivrialan köyünde anma törenleri ve Aşıklar Bayramı düzenlenmektedir. Usta sanatçı 2022 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’nde Vefa Ödülü’ne layık görülmüştür. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile ölümünün 50. yıldönümü nedeniyle 2023 yılının “Aşık Veysel Yılı” olarak kutlanması kararlaştırılmıştır.

Usta sanatçıyı rahmetle anıyor, bize miras bıraktığı sevgi diliyle hatırlıyoruz…

Start typing and press Enter to search