Beyazıt’ta bir Hamam-ı Kebir: II. Bayezid Türk Hamam Kültürü Müzesi

Beyazıt’ta bir Hamam-ı Kebir: 

  1. Bayezid Türk Hamam Kültürü Müzesi

Kadriye Beyza Kirenci

 

Antik dönemden günümüze kalan en önemli yapılardan biri hamamlar. İnsanların yıkanması için Babil’de Eski Mısır’da yahut Mezopotamya’da çeşitli yapılara rastlansa da bizim tam olarak hamam diye isimlendirilebileceğimiz yapılar Roma döneminde ortaya çıkmış. Osmanlı döneminde ise oldukça öne çıkan hamamlar var. Esasında hamamların bu kümülatif yapısı altın çağını Osmanlı döneminde yaşamıştır denebilir. Beden temizliği hem kültürel hem de dinsel açıdan Osmanlı toplumunda oldukça önemli bir yere tekabül ettiği için hakim olunan coğrafyanın neredeyse tamamında yer yer müstakil yer yer de bir külliyenin parçası halinde hamamlar inşa edilmiş. 

 

Hamamların bir diğer özelliği de külliye içerisine yerleştirilen cami, kütüphane gibi gelirinden daha çok gideri olan yapılara gelir kapısı olmasıdır. Osmanlı’dan kalan bu özel yapılardan biri de kendi adının ötesinde hamam-ı kebir niteliği taşıyan II. Bayezid Hamamı’dır. Yavuz Sultan Selim’in annesi Gülbahar Hatun tarafından vakfa ait bir yapı olarak inşa ettirilen bu hamam, 16. yüzyıl içerisinde hem mimari hem büyüklük hem de çifte hamam olma niteliği taşımasıyla diğer hamamlardan ayrışan bir yöne sahip. Yapı aynı zamanda Patrona Halil Hamamı olarak da anılıyor. Bunun nedeni  Lale Devri’nin sonuna sebebiyet veren Arnavut kökenli Patrona Halil’in burada tellaklık yapması. Hamamların Osmanlı döneminde bir kamusal alan oluşturmasından dolayı 1730 yılında bir grup tellak Patrona Halil önderliğinde imparatorlukta gözledikleri sıkıntılar sebebiyle ayaklanmış ve bu gruba bir de yeniçeriler dahil olunca ayaklanma iyice katlanarak büyümüş. Aşağı yukarı yirmi dokuz gün süren bu ayaklanma III. Ahmet’i tahttan alaşağı edilmesiyle birlikte son bulmuş ve olaylar neticesinde başa gelen I. Mahmut, Patrona Halil’i ortadan kaldırarak bir süre hamamlarda Arnavut kökenli tellakların da bulunmasına izin vermemiştir. 

 

Çifte hamam şeklinde oluşturulan bu hamam, erkekler ve kadınlar için ayrı olarak iki kısımlı tasarlansa da aynı plan özelinde oluşturulmuş. Birbirine bitişik bu erkek ve kadın hamamlarının külhanı, yani hamamın suyunu ısıtan kapalı, geniş ocağı vaktinde ortak olarak kullanılmış. Dikdörtgen bir biçimde tasarlanan hamamda erkeklerin girişi Ordu Caddesi’ne, kadınlarınki ise Kimyager Derviş Paşa Sokağı’na açılmakta olup bu şekilde erkeklerin ve kadınların da karşılaşma ihtimalinin önüne geçilmeye çalışılmış. Hamamda erkeklerin bölümlerinin kadınlarınkine nazaran daha büyük ve gösterişli oluşu da dikkat çeken bir diğer noktadır.

 

ARTIK BİR MÜZE

  1. Bayezid Hamamı tarihsel serüveni sonrasında İstanbul Üniversitesi bünyesine girmiş ve restore edildikten sonra 26 Mayıs 2015 tarihinde müze olarak kullanıma açılmıştır. Yapının girişi,kadınlar için soyunmalık alanından yapılmış, güvenlik ve idari birimler de bu bölümde yerini almış. Buradan sonra müzedeki çeşitli eserler kadınlar ve erkekler hamamının yıkanma mekânları olan ılıklık ve sıcaklık bölümlerine sergilenmesi için yerleştirilmiş. Kadınların ılıklık bölümünde Bizans ve Osmanlı Dönemi’ne ait mimari ve birtakım arkeolojik eserlerin yerleştirmesi yine diğer müze hamamlara nazaran zengin bir çeşitlilik de sunmuş. Ayrıca müzenin temel gayelerinden biri de Osmanlı’da suyun yerini ve tarihsel süreç içerisinde geçirdiği dönüşümü çeşitli görsel materyaller ve hamam ürünleri üzerinden ziyaretçilere anlatmakta. Çoğunluğu 19. ve 20. yüzyıla ait hamam havluları, dokuma bohçalar, hamam tasları, peştamallar bunun yanında çeşitli yörelerden keseler gibi malzemeler yine ziyaretçilerin ilgisine sunulmuş. Bunların yanında yabancı gezginlerin de Türk hamamlarındaki çeşitli anılarına yer verilen müzede, Prusyalı General Helmuth van Molke’nin dostlarına yazdığı mektuplarda şöyle bir hatırası var: “İnsanın bir Türk hamamında yıkanmayanın ömründe hiç yıkanmamış olduğunu söyleyesi geliyor. Bu sefer tellak büyük bir tas güzel sabun köpüğüyle geliyor. Hurma kabuğu liflerinden bir yumakla müşterisinin tepesinden tabanına kadar saçlarını, yüzünü, her yerini sabunluyor. Bundan sonra da insanın hakiki bir zevkle başına, göğsüne ve karnına soğuk su döküyor. Artık yıkanma bitmiştir. Islanmış bezlerin yerine kuru, ateşte ısıtılmışlarını kuşatıyor, başına bir sarık sarıyor ve omzuna da bir bez atıyorlar; çünkü edebe son derece riayet ediyorlar. Böyle bir banyonun büyük yorgunluklardan sonra ne kadar dinlendirdiğini ve ne kadar dirilttiğini anlatmak imkânsız.”

 

Ayrıca müzede farklı alanlardan konuşmacıların davet edildiği programlar ve çeşitli seminerler gerçekleştiriyor. Öğrenciler için çeşitli atölyelerin de düzenlendiği mekân, aktif müzecilik anlayışıyla bir dinamizm de oluşturmaya istekli. UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’nde olan ve“İstanbul Tarihi Alanları” içinde yer alan II. Bayezid Türk Hamam Kültürü Müzesi ziyaretçisini dört gözle bekliyor. 

Start typing and press Enter to search