HER SERİ YENİ BİR HİKAYE

HER SERİ YENİ BİR HİKAYE
Dilara Obenik

1972 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirdikten sonra Almanya’ya giden İlhami Atalay, Berlin Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ve Tatbiki Sanatlar Akademisi’nde resim ve duvar halıcılığı alanlarında ihtisasını tamamladı. Bu süre zarfında çeşitli yerlerde tekstil obje ve duvar halıcılığı alanlarında çalışmalar yaptı. Resimden bir süre uzak kalsa da en büyük tutkusu olan sanatını devam ettirmek gayesiyle 1983 yılında İstanbul’a dönerek yeniden resim çalışmalarına başladı ve İstanbul Sultanahmet’te İlhami Atalay Sanat Galerisi’ni açtı. Burada kendine has üslubu ile yıllar boyunca çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Doğadan ilhamını alarak yaptığı eserlerinde her daim yenilikçi ve gözlemci yönünü vurgulamasının yanı sıra, resim sanatının geliştirilmesine de büyük katkılar sağladı. Kendini tekrar etmeyen, her bir seride yeni bir hikâye, yeni bir üslup geliştiren İlhami Atalay’a, sanat birikimine dair merak ettiklerimizi sorduk.

Sanatınızı ve üslubunuzu nasıl tanımlarsınız?
Sürekli bilimsel teknoloji ve araştırmacı bir yönle sanata yaklaşıyorum. Her daim gözlem ve keşif yoluyla buluş yapıyorum. Sürekli teyakkuzdayım. Onun için sanat tarihinde çizdiğim bir yol var. Bu yolda kendime göre bir arayış sürdürüyorum. Teknolojik arayışa da yer vererek yeni yollar arıyorum. Tek bir stil çalışmıyorum, sürekli değiştiriyorum. Değişik tarzda çalışmalarım var. Türkiye’de bir sanatkâr bir stil tutturdu mu ömrünün sonuna kadar aynı çalışmayı sürdürecek gibi bir anlayış mevcut. Sergime gelin bakın, o kadar farklı serilerden oluşan bir sergi ki, farkı görebilirsiniz. Bir seri için bir felsefe oluşturuyorum. Bir yol haritası arıyorum. Bu felsefeden sonra oluşturacağım seri 5-10 belki 20 sene sürüyor. Her seriden bir baş eser çıkıyor. Bir tabloya başladığımda diğer bir tablo peşinden devam edebiliyor. Aynı anda 2 – 3 tablo üretebiliyorum ve içe içe geçmiş oluyor. 20 tabloya birden başladığım zamanlar oluyor. Fakat böyle olduğunda bir süre sonra aynı zamanda, aynı kişi tarafından, aynı armonilerle bitmiş tablolar ortaya çıktığını fark ettim. Bu nedenle artık bir tabloyu bitirdikten sonra diğerine başlıyorum. Serilerimi yorumlaya yorumlamaya başka bir safhaya taşıyorum. Örneğin hamsi gözünden başlayıp bambaşka bir seriye ulaşmış oluyorum. 1971’den 2001’e kadar devam etmiş bir örnek bu.Birkaç sergi açacak kadar tablo yaptıktan sonra ressam, kendi kendini tekrarlamaya başlayıp yeni bir şey üretemiyorsa başka bir seriye başlaması gerekiyor. Zorlanmaya gerek yok. Belli bir seride aynı şeyleri yapmaya başladığınızda kendinizi yenilemeniz lazım.

ARI NEDEN BAL YAPIYORSA BİZ DE ONUN İÇİN SANAT YAPIYORUZ
Sanat yolculuğunuzda birçok zorlukla karşılaştığımızı biliyoruz. O zamanlar en büyük motivasyonunuz neydi?
Sanata olan inancım, aşkım, tutkularım, duygularım, kabiliyetimin dürtüleri en büyük motivasyonumdu. Sanatkâr olarak doğarsanız üretmeden yapamazsınız. Sanatınızı icra ederken; beğenilecek, görülüp görülmeyecek, sevilip sevilmeyecek veya satılacak mı diye bir endişeniz olmuyor. Arı neden bal yapıyorsa biz de onun için sanat yapıyoruz. Kime ne kabiliyet verildiyse onu göstermek zorunda. Ağaçlar yaprak veya çiçek açıyor, meyve veriyor. Arıya bir kabiliyet veriliyor, bal yapıyor. İnsana da bir kabiliyet veriliyorsa bunun hesabını vermek zorunda. Sanatkâr olarak dünyaya geliyorsanız siz de derinlemesine bakan bir göz, derin bir hissiyat ve derin duygular yüklüsünüz demektir. Sanatkâr; enerji, heyecan ve aşk yüklü bir kişi olur. Bunu da insanlara yayabilen kişiye sanatkâr denir ve bunu yansıtmak zorundadır. Sanatkâr olarak doğduysanız ben sanat yapmayacağım diyemezsiniz. Ben de sanatçı olma yolunda kendi yolumu kendim çizdim.

Resim yaparken ilk zamanlardaki gibi heyecanlanıyor musunuz yoksa eser üretimi konusunda süreklilik size bir baskı hissettiriyor mu?
Heyecanımı sürekli yüksek düzeyde tutmaya çalışıyorum. Benim bir eleştirenim bir dürtü ve çevrem yok ki beni motive etsin. Ben yalnız başımayken de üretiyorum. Sürekli beynim çalışıyor. Geceleri de pek uyumuyorum. Tablolar gece yarısı oluşuyor kalbimde. İlhamlar gece yarısı geliyo, kalpte şekilleniyor, zamanı geldiğinde dışarı vuruyor. Aslında hayalimde canlanan tablolar, fiziksel olarak gerçekleştirdiğim tablolardan çok daha güzel oluyor. Yapıyorum ancak hayalimdeki kadar güzel olmuyor.

Bir zamanlar resimleriniz sadece yurtdışına mı satıldı?
Türkiye’de alıcısı olmadığı için satılmadı. Burada geçirdiğim zor dönemler oldu. O zaman pek fazla çevrem olmadığı için yaşananları da duyuramadım. Bu nedenle de resimlerim hep yurt dışında satıldı. Şu anda beni yavaş yavaş anlamaya başladılar. O zamanlar anlaşılabilseydim motivasyonum daha yüksek olurdu ve çok daha üretken olabilirdim. En üretken zamanlarımda resme küstüm. Fakat belli bir zaman geçtikten sonra kıymet biliniyor. Şimdi AKM’deki sergimi düzenleyen vefalı talebelerim var. Bütün bu organizasyonlarla, sponsorlarla onlar ilgilendi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla onlar temasa geçti. Ben hiçbir şeye dokunmadım. Hep talebelerim ilgileniyor.

YENİLİK YAPMIYORSANIZ SANAT DA YAPMIYORSUNUZ
Sanatın temelinde yenilik olması gerektiğine inandığınızı biliyoruz. Bu bağlamda geleneksel sanatlar alanında yapılan çalışmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Geleneksel sanatlarda yenilik istenmiyor. Yaşadığım tecrübelerde bunu gördüm. Şu anda hâlâaynı anlayış devam ediyor. Eski üslubu devam ettiriyoruz. Bunu sanat sanıyorlar. Ben sanatın temelinde yenilik olması gerektiğine inanıyorum. Eğer yenilik yapamıyorsanız estetikte, teknikte, düşüncede yenilik getiremiyorsanız o zaman siz sanat yapmıyorsunuz. Ölü bir sanat oluyor. Kendi ekseni etrafında dönüyor ve bu aldatmaca oluyor.

Sanatın öyküsünde üretilen eserler inançtan bağımsız ele alınmamış bu zamana kadar. Bu pencereden baktığımızda bugünkü sanat ortamı hakkında ne düşünüyorsunuz, bu inanç devam ediyor mu?
Bizim kültürümüz şu anda tahrip edilmiş durumda. Modern çağa kültürsüz girmişiz. 19. yüzyılın sonunda birçok akımlar arka arkaya tekrarlanırken ve dünya çalkalanırken biz İstiklal Savaşı veriyorduk. Osmanlı Rus Harbi’nden dolayı hep savaştaydık. İstiklal Mücadelesi veren bir milletin sanat ile uğraşacak zamanı yoktu. İstiklal Savaşı’ndan sonra ise aç yoksul ve perişan çıkan bir millet vardı. Bu milletin sanat ile ilgilenecek durumu olmadı. İnkılaplar, devrimler oldu. Bu insanlar sanatla uğraşamadı. Sanat akademisinde ise batı anlayışında bir sanat sürdürüldü. Biz Batı kültürü içerisinde kendimizi bulabileceğimizi sanıyoruz. Batılı sanatçılara diyoruz ki siz araştırın bulun biz sizin bulduğunuzu yaparız ya da siz ne bulursanız ne yaparsanız biz onu yaparız anlayışı var. Batılılaşma döneminde yapılan bütün sanat, edebiyat ve düşünce ürünleri hepsi Batı kültürüne ait. Basılan kitaplar da dahi bu anlayış var. Bizim kendi anlayışımız yok. Batılılaşma bize kültürsüzleşmeyi getirmiş. Onlar ne yapıyorsa biz seksen yıl sonra takip ediyoruz. Kavramsal sanat anlayışı var fakat bu bize ait bir anlayış değil. Geleneksel sanatlarda da ilerleme olmamasının sebebi yine bu anlayışa çıkıyor.

AKM’de sergilenen eserlerinizi neye göre seçtiniz ve hangi serilerinizden eserler bulunuyor?
Ağaçların dağların zikrini anlatan bir bahar serisi var. Tarihi bir seri olan Akıncılar serisi bulunuyor. Hiçlik, kartallar, birlik ve yama yama serilerinden 2-3 tane örnek bulunuyor. Tekstil obje anlayışında yaptığım bazı tablolar var. Bu zamana kadar serilerin çoğu satılmış ya da dağılmıştı. Mesela galaksi serisi var. Hamsi gözünden hareket ederek yaptığım bir seri bu. 1972 senesinde başladığım 2001’e kadar sürmüş. Belki tek anlayışla doldurabilirdim. O tarzdan hoşlanan insanlar için güzel ama herkes için estetik olmayabilir. Böyle bir sergi bir daha gelmez. Bu bizim için bir milat oldu. AKM’de sergi açmak ve o salonu eserlerle doldurmak kolay değil. Benim birkaç tane müze açacak kadar sergim ve 500’ün üzerinde eserim bulunuyor.

Resim dışında ilgilendiğiniz başka bir sanat dalı bulunuyor mu?
Saz çalıyorum, değişik müzik aletleriyle ilgileniyorum. Aynı zamanda kitap yazdım ancak henüz basılmadı. Çok kalın ders niteliği bulunan bir çalışma oldu. Hâlâbir yayınevi ile görüşmelerimiz sürüyor.

Türkiye’de eserlerini beğendiğiniz bir ressam var mı?
Eski ressamlardan Erol Akyavaş’ı seviyordum. Yaptığı işler İslami inançla yapılan müslüman bir sanatkârın yapabileceği çalışmalardı. Amerika’da tanınmış meşhur olmuş bir sanatkârdı.

Start typing and press Enter to search