Kırkçeşme Su Yolları

16. yüzyılda Osmanlı Su Medeniyetinin En Büyük Projesi
Kırkçeşme Su Yolları
Suphi SAATÇİ

Tarih Boyunca İstanbul’da Gerçekleştirilen Su Tesisleri
Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yapmış olan İstanbul, tarih boyunca su sıkıntısı içinde yaşamıştır. Kuruluşundan beri günümüze kadar İstanbul’da, Osmanlı öncesi dönemlerde şehre su temini için çalışmalar yapılmıştır. Özellikle Roma döneminde açık veya kapalı sarnıçların yapılmasına karşılık İstanbul ve çevresinde su bendi (barajı) yapıldığını gösteren izlere rastlanmıştır. Bu arada Belgrad Ormanları içinde yer alan Büyük Bend’in yapıldığı yerde 4. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen bir Roma bendinin varlığı da biliniyor.
Su ihtiyacını karşılamak için İstanbul’un birçok noktasına su yapıları inşa edilmiştir. Roma ve Bizans dönemlerinde su yapıları; irili ufaklı su kemerleri, su terazileri, maksemler, su kanalları, su yolları, havuzlar, kuyular, sarnıçlar ve çeşmeler inşa edilmiştir. Tarihî kaynaklar, İstanbul’da yapılan en eski su yolunun İmparator Hadrianus döneminde gerçekleştirildiğine işaret ediyor. Bu su yolunun İstanbul’un batısından Sultanahmet çevresine kadar uzandığı tahmin edilmektedir.
Bizans döneminde şehrin su ihtiyacını karşılamak gayesiyle sarnıçlar, kuyular ve başka kaynaklar kullanılmış, ancak sonraki yıllarda bunlar da halkın su ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalmıştır. Daha sonraki dönemlerde başka isale hatları yapılmıştır. İstanbul’da ilk su yolunun Roma İmparatoru Hadrianus (117-138) zamanında yapıldığı biliniyor. İkinci isale hattının Trakya’nın Karadeniz kıyılarında bulunan Istranca Dağları’ndan İstanbul’a gelen 242 km uzunluğundaki su yoludur. Buna yapılan ilavelerle bu hattın boyu 300 km’yi aşarak tarihte en uzun su yolu özelliğini kazanmıştır. Bu hattan 10. yüzyıla kadar şehre su verildiği ifade edilmektedir.

Üçüncü isale hattının İmparator Valens tarafından yapıldığına dair bazı izler bulunmakla beraber, bu isale hattının yeri ve güzergâhı tespit edilememiştir. İstanbul’daki dördüncü isale hattı ile İstanbul’a Belgrad Ormanları’ndan su taşınmıştır. Theodosius tarafından yapıldığı tahmin edilen bu isale hattına ait kemerlerin, 7. yüzyıldan itibaren şehri kuşatan kavimler tarafından temellerine kadar zarar verilmiştir. Bütün bunların dışında küçük boyutlu isale hatları vardır. İstanbul’un en eski su yapılarından olan ve Halkalı su yolunun bir parçası bulunan Mazul Kemer de geç Roma dönemine tarihlenmektedir. Günümüzde Bozdoğan Kemeri olarak bilinen 368 tarihli Valens Kemeri ile Mazul Kemer’in aynı döneme ait oldukları muhtemeldir. Cebeciköy Deresi üzerinde bulunan Kara Kemer ile Eğri (Kovuk veya Kırık) adı ile tanınan üç katlı kemerin en alt katının Roma dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir.

OSMANLI DÖNEMİNDE İSTANBUL’DA İNŞA EDİLEN SU TESİSLERİ
İstanbul’un fethinden sonra başlayan Osmanlı döneminde şehirde birçok su isale hattı inşa edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet, ilk olarak İstanbul’un eski su yollarının onarılmasını istemiş ve daha sonra yeni arayışlara girilmiştir. Fatih’ten sonra gelen Osmanlı padişahları da su yollarına önem vermişler, şehrin giderek artan nüfusunun su ihtiyacını karşılamak için 19. yüzyılın sonuna kadar Halkalı, Kırkçeşme, Üsküdar, Taksim ve Hamidiye gibi su yolları inşaatlarını sürdürmüşlerdir. Osmanlı döneminde inşa edilen su yolları tesisleri arasında, Osmanlı su medeniyetinin en büyük projesi Kırkçeşme isale hattıdır. Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Mimar Sinan tarafından Kırkçeşme su yolunun yapımına 1555 yılında başlanmış ve 1563 yılında tamamlanmıştır. Sinan’ın teknik sorumluluğu altında başlayan bu dev projenin inşaat seyri, ayrıca Kanuni Sultan Süleyman tarafından sürekli denetlenerek takip edilmiştir.

Kırkçeşme, su dağıtım şebekesi benzeri olmayan büyük bir mühendislik projesidir. Su kaynaklarını doğu ve batı kollarından toplayan Kırkçeşme sisteminde su, derelerden ızgara ve havuzlar yardımıyla biriktirilerek isale hattına dahil edilmiştir. Doğu kolunda Topuz, Paşa ve Kirazlıdere’den akıtılan sular Kirazlıkemer, Develioğlu Kemeri, Alacahamam Kemeri, Yosunlukemer, Paşa Kemeri, Kara Kemer ve Eğri (Kovuk veya Kırık) Kemer üzerinden Başhavuz’a ulaşır. Batı kolunda Ortadere, Bakraçdere ve Ayvad Deresi’nden alınan sular, Ayvad Kemeri, Kurt Kemeri ve Uzun Kemer üzerinden galeriler vasıtasıyla Başhavuz’a ulaşır ve burada doğu kolundan gelen sular ile birleşir. Başhavuz’da dinlendirilip çökeltildikten sonra su Muallak (Mağlova) Kemeri’ne, oradan Güzelce Kemer’e gelir. Burada Cebeciköy Deresi’ne paralel olarak gelen kolla birleşen su diğer kemer ve galerilerle birlikte Eğrikapı Maksemi’ne kadar gelir ve birçok çeşmeye verilmek üzere şehre dağıtılır.

Bu kemerler doğu kolunda Eğri Kemer ve Paşa Kemeri, batı kolunda Uzun Kemer ve iki kolun Başhavuz’da birleştikten sonra gelen Muallak (Mağlova) ve Güzelce kemerleridir. Kırkçeşme isale hattı ile suyu İstanbul’a taşımak için Sinan galeriler inşa etmiştir. Bu galeriler, su debilerinin kapasitesinden daha yüksek oranda su akıtmasına imkân verecek boyutta tasarlanmıştır.

KIRKÇEŞME SU TESİSİNİN MİMARİ ELEMANLARI
Günümüze kadar gelen bu su kemerlerinin en çok ilgi çekeni halk arasında Mağlova adıyla yaygın olan Muallak yani Asma Kemer’dir. Aslında “asma kemer” anlamına gelen Muallak Kemer adlı yapı hem mühendislik hem de seçkin bir mimarlık anıtıdır. Diğerleri ise Uzun Kemer, Güzelce Kemer, Eğri Kemer (Kovuk Kemer veya Kırık Kemer) ve Paşa Kemeri gibi adlarla bilinen su kemerleridir. Kırkçeşme su sisteminde ayrıca başhavuz, çökeltme havuzları, küçüklü büyüklü havuzlar, sulama yerleri, galeriler, bentler, katmalar, maksemler, şehir içi su şebekesi, su terazileri ve birçok çeşme bulunmaktadır.

BAŞHAVUZ (EYÜPSULTAN/ KEMERBURGAZ)
Havz-ı Kebir denilen Büyük Havuz yahut Başhavuz’da sular toplanır. Kemerburgaz’ın 2,5 km güneybatısında, Kovukkemer’den çıkan yolun tepesinde ve sağdan Muallak (Mağlova) Kemeri’ne giden yolun üzerindedir. Büyükbent, Karanlıkbent ve Kirazlıbent ile Paşa Deresi katmasını toplayan ve Kovukkemer üzerinden geçen Kırkçeşme isalesinin doğu kolu olarak Başhavuz’da toplanır. Tesisin batı kolu ise Ayvad Bendi, Orta Dere ve Bakraç Dere’nin sularını toplayarak Uzunkemer üzerinden Başhavuz’a dökülür. İki koldan gelen sular Başhavuz’a değişik kotlarda akarlar.

Silindir biçiminde olan Başhavuz’un duvarı yukarıdan aşağıya doğru iki kademede kalınlaşır. Havuzun iç çapı ise yukarı doğru yine iki kademede artar. Duvarın üst hizasından havuzun derinliği 14 metredir. Anılarını içeren Tezkiretü’l-Bünyan adlı yazma eserde, Başhavuz’un büyüklüğü ve derinliği için Sinan “Galata Kulesi’ncedir” ifadesini kullanmıştır. (Tezkiretü’l-Bünyan, s. 8a) Günümüze kadar ulaşan Başhavuz iyi durumda ve hâlâ sistem olarak çalışmaktadır.

GÜZELCE KEMER ( SULTANGAZİ)
Sultangazi İlçe Belediyesinin sınırları içinde kalan bu eser Gözlüce Kemeri adıyla da tanınmıştır. Cebeciköy’ün 1,5 km doğusunda, Alibey deresinin üzerindedir. İki katlıdır. Altta 8, üstte 11 olmak üzere toplam 19 gözlüdür. Uzunluğu 165, yüksekliği temelden itibaren 34,5 metredir. Kemer açıklıkları 5.90 metredir. İyi durumdadır.

EĞRİKEMER (EYÜPSULTAN / KEMERBURGAZ)
Kırkçeşme tesislerinin en önemli dört kemerinden biri olduğu kabul edilen bu kemerin adı tezkirelerde geçmemektedir. Ancak Sinan tarafından yapılan kemerler arasında “Evvel Kemer” olarak zikredilen yapının, Eğrikemer olacağı üzerinde duranlar vardır. Eğrikemer Kovukkemer veya Kırıkkemer adıyla da bilinir. Kemer, Kâğıthane Deresi üzerindedir. Üç katlı olup yüksekliği 35, uzunluğu ise 408 metredir. Üst katta 21, orta katta 10, alt katta 4 ve yanda 12 gözü vardır. Diğer bölümlerinde göz sıraları dere ve vadilerin durumuna göre değişmektedir. Kemerin en alt katının Roma dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir.

MAĞLOVA KEMERİ – MUALLAK KEMERİ ( EYÜPSULTAN / KEMERBURGAZ)
Kırkçeşme su tesislerinin önemli bir parçasıdır. İki katlı, her katta dörder büyük gözlü bir su kemeridir. Ayrıca çok sayıda küçük gözleri vardır. Yüksekliği 36, uzunluğu da 258 metredir. İki defa selden yıkılmış ve yeniden yapılmıştır. Kaynaklarda adı eski yazıyla Muallak Kemer olarak geçmekle beraber, yanlış okumadan dolayı Mağlova adıyla tanınmıştır. Muallak, yani asma kemer denilmesi, ortada ve iki sıra olarak yer alan dörder büyük gözden dolayıdır. Gerçekten asma köprüler gibi geniş açıklıklıdır. Büyük gözlerin açıklıkları üst sırada 13.45, altta ise 16.75 metredir. Sinan’ın hem mühendislik hem de mimarlık kariyeri bakımından en başarılı yapılarından biri olan ve özgün bir plastiğe sahip bulunan kemer türünün en nadir örneklerindendir.

PAŞA KEMERİ ( SARIYER/ KAĞITHANE)
İstanbul Sarıyer İlçe sınırları içindedir. 1553-1564 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen Kırkçeşme tesislerinin bu su kemeri Tuhfetü’l-Mi‘marin’de Evvel Bend Kemeri diye zikredilmiştir. Paşa Deresi üzerinde yer aldığı için bu adı almıştır. Yüksekliği 16.20, uzunluğu ise 102 metredir. İki katlı olup üstte 7, altta 5 ve 1 yüksek gözlüdür.
(Resim) Paşa Kemeri

UZUN KEMER ( EYÜPSULTAN / KEMERBURGAZ)
Kırkçeşme su tesislerinden olan bu kemer Kemerburgaz’ın 1,5 kilometre kuzey-batısında yer alır. Uzunluğu 711, yüksekliği ise 25 metredir. Gözleri iki sıra halindedir. Üstte 50, altta 47 olmak üzere toplam 97 göze sahiptir. Adını uzunluğunda alan kemer iyi durumdadır.

SUYUN GÜCÜ İLE ÇALIŞAN SİSTEM
Belgrad Ormanları’nın yüzey sularını toplayarak şehre getiren Kırkçeşme İsale Hattı, suyun özgül ağırlığı ile akan bir sisteme sahiptir. Bu bakımdan şehrin sadece 34 metre kotunun altında kalan yerlere hizmet vermekte, bu kotun üstündeki yerlere ulaşmamaktadır. Elektrik gücü, yakıt veya benzeri hiçbir enerji kaynağı olmadan, suyun kendi cazibesiyle ortalama binde bir eğimle akan su 55 kilometreyi aşan uzun güzergâhıyla İstanbul’a ulaşmaktadır. Osmanlı Devleti’nde yapılmış bu büyük su tesisi projesi, Türk medeniyet tarihinde gerçekleşmiş önemli bir başarıdır.

Kırkçeşme su yolu için Sinan, Kâğıthane Deresi’nin Belgrad Ormanları’na dayanan Kemerburgaz ile Alibeyköy Deresi’nin güneyindeki havza sularını toplamak için 33 adet su kemeri inşa etmiştir. Bu kemerlerin çoğunluğu tek gözlü ve küçük iken, 5 adedi anıt eser sayılabilecek abide yapılardandır. Tesisin en göze çarpan parçaları da su yolu olarak inşa edilen bu kemerlerdir. Aslında dereleri ve vadileri aşmak için birer viyadük olan bu kemerler, aynı zamanda suyun geçişini sağlayan birer köprü niteliğindedir. “Köprü-yol” anlamına da gelen bu kemerler mimari anıtlar olarak büyük değer taşırlar. İnsanlığın hizmetinde 460 yılı aşan süreden beri bu sistem işlevini hâlâ sürdürmektedir.

Start typing and press Enter to search