MUALLİM İHTİFALCİ MEHMED ZİYA BEY

FATİHLİ ARAŞTIRMACI YAZAR, MUALLİM İHTİF LCİ MEHMED ZİY BEY
Muhsin Karabay

Yukarıdaki başlık İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey’i tavsif etmek için kâfi midir? Kesinlikle hayır! Fakat inşallah aşağıdaki satırlarımla onu birazcık olsun anlatabilirsem kendimi mutlu addedeceğim. İstanbul üzerine yaptığı araştırmalar, kaleme aldığı eserler ve yaptığı ihtifâller dolayısıyla Türk tarih, edebiyat ve sanatı düşünüldüğünde gerçek kıymeti takdir duygularımızın çok üstünde olan Mehmed Ziyâ Bey’i gerçek mânâda tanımaya başlamam, 8 Temmuz 2018 tarihinde, onun Eyüpsultan’da, Bahariye Mevlevihânesi’nin haziresi olan Dedeler Mezarlığı’ndaki harap vaziyette bulunan aile sofasını bir tesadüf neticesinde keşfetmemle oldu.
Söz konusu sofada; İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey’in (1282/1865,1866-1930), babası Osman Vasfi Efendi’nin (1322/1904, genç yaşta vefat eden torunu eczacı Güney Ergun’un (1927-1957), taşının yarısı toprağa gömülü Ziyâ Bey’in eşi Pakize Hanım’ın, kardeşleri Ahmet Hamdi Bey’in (Ö.1935), doktor Prof. Neşat/Neşet Usman’ın (1875-26 Eylül 1949), Neş’et Bey’in oğlu eczacı Eşref Neş’et Bey’in (1905-1931) ve ayrıca taşları Osmanlı Türkçesiyle yazılı Ziyâ Bey’in aile büyüklerinin kabirleri bulunmaktaydı.
Sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice’nin yıllar önce kaleme aldığı makalelerinin izinden giderek yaptığım araştırmalar sonucunda onun hakkındaki önceleri sathî olan bilgilerim giderek arttı ve çeşitli yayın organlarında makaleler neşretmeye çalıştım. Medyadaki ve basındaki yayınlar neticesinde İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey yıllar sonra yeniden hatırlanıp gündeme gelebildi ve böylece aile sofası ve mezartaşları da temizlenip düzenlenebildi. Ve hatta vefatından neredeyse 100 yıl sonra vefat yıl dönümlerinde mezarı başında küçük ihtifâller de yapılmaktadır.
“Gözümüzün önünde en güzîde âsâra, mukaddes tanınmış metrûkâta itâle-i dest-i tecâvüz olunuyor da kimse sesini çıkarmıyor ve sanki bu âsârın, bu miras-ı maneviyyenin muhafazasında vicdanen alâkadar değilmişiz gibi mütecâvizîne karşı göz yumuyoruz…” (M. Ziyâ Bey)
“Burada da tekrar ediyorum, bizim kadar mâzîsi hakkında âsâr-ı lâkaydî gösteren bir millet daha yoktur!” (M. Ziyâ Bey)
Ayrıca çeşitli yazarlara, dergi, gazete ve televizyonlara telefon ve eposta yoluyla ulaşarak onları da durumdan haberdar etmeye çalıştım. Fakat ne yazık ki, onlardan ümit ettiğim ilgiyi göremedim. Ancak Milat’ta, araştırmacı yazar Mehmet Nuri Yardım’ın bir fıkrası, Murat Sav’ın bir makalesi, Star’da, kültür-sanat yazarlarından Bedir Acar ve Milliyet’te Cihat Aslan imzalı birer haber yazısı yayınlandı. İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey için dergilerde ancak beş yazı yayınlatabildim.
Şunu da üzüntüyle ifade etmem ve böylece tarihe de bir not bırakmam icap ediyor. Eyüpsultan İlçesi, 41 Ada, 3 Parselde bulunan, İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey’in aile sofasını keşfettiğim gün, yeni definlere açılan o mezarlık da dolmak üzereydi ancak sofanın etrafı boştu. Ne yazık ki kısa zamanda sofanın etrafı mermer yapılı mezarlarla çevrelendiği için artık şimdi, o gün çektiğim fotoğrafların bazılarının istenildiği gibi çekilmesi mümkün değil çünkü önleri o yeni mezarlarca kapatılmış oldu. Oysa onun gibi bu vatan ve millete sayılamayacak kadar değerli hizmetlerde bulunmuş bir tarihçi, edebiyatçı, sanat tarihçisi, müzeci, muallim ve araştırmacı yazar için sofanın etrafı en azında bir iki metre kadar açık bırakılabilirdi.
Mehmed Ziyâ Bey hakkında çeşitli kaynaklardan bilgiler edinmeye çalıştım. Özellikle yukarıda da belirtmiş olduğum üzere merhum Hocamız sanat tarihçisi Semavi Eyice’nin makaleleri çok yol gösterici oldu. Dolayısıyla onun hakkındaki birinci elden bilgilere kaleme aldığı eser ve yazılardan, oğlu eczacı Celâl Ergun’un yazdıklarından, Osmanlı Arşivleri’ndeki sicil kaydından ve 1911 yılında sadece bir defa yayınlanan Nevsâl-i Millî’den ulaşabiliyoruz.
MEHMED ZİY BEY’İN HAYATI
Evkâf Nezâreti ileri gelenlerinden Osman Vasfi Efendi’nin oğludur. (1282) senesi Ramazan’ında Dersaadet’te, İstanbul’da Süleymaniye semtinde doğmuştur.
Ataları, Saray-ı mire Baltacılar Kethüdâsı İsmâîl ve büyük pederi Alemdâr ve II. Mahmud olayındaki fedakârlığı ile bilinen Rikâb-ı Hümâyûn’dan Eyyûbî Hâfız Mehmet rif Ağalardır.
Bahçekapısı’nda Sultan Mahmud-ı Evvel Sıbyân Mektebi’nde bir müddet okuduktan sonra Mekteb-i Sultânîye’ye dâhil olarak 1302/1884’da şehâdetnâme alarak çıkmıştır. Bu esnada Maliye Nezâretine ve Sanayi-i Nefise Mektebi’ne devama başlamış ve 1305/1887’da karakalem üçüncü sınıfından şehâdetnâme alarak millî eğitime dâhil olmuştur. Henüz Sanâyi-i Nefîse’de öğrenci iken Maliye Nezâreti’nde memuriyete başlar.
Münif Paşa’nın bakanlığı sırasında Mekteb-i Sultânî’de lisân-ı Osmanî muallimliğine tercîhen tayîn ve oradan taşra memûriyete nakledilerek 14 Ağustos 1889 tarihinde de Gümülcine İdâdîsi târîh-i umûmî ve hikmet-i tabîiyye muallimi olarak öğretim mesleğine başlar. Daha sonra sırasıyla Edirne, Tekirdağ, Halep, Konya, Bursa, Midilli idâdîlerinde ve İstanbul’da Mahmudiye Rüşdiyesi ile Vefa, Numûne-i Terakkî ve Mercan idâdîlerinde Tarih-i Umumi, Hikmet-i Tabiiyye, Tarih, Coğrafya, Kimya, Servet, Hüsn-i Hat, Mevâlid (tabiat ilmi), Lisân-ı Osmani, Türkçe, Edebiyat, Kitabet, Kitabet-i Resmiye, Hikmet, Resim, Fransızca ve Fransızca Terceme muallimliklerinde bulunmuş; zaman zaman müdürlük ve müfettişlik de yapmıştır. II. Meşrutiyet’ten sonra İstatistik İdaresi müdürlüğünde görevde iken Avrupa istatistikleri tarzında ilk defa ciddi bir rehber ve gerekçeli yıllık bir proje de hazırlamıştır.
1323’te bazı arkadaşları ile birlikte İbn-i Batûta’nın seyâhatnâmesini Fransızca’dan Türkçe’ye tercümeye memûr edilmişse de bunun basılıp basılmadığı bilinmemektedir. Edirne İdadisi’nde ilk defa olarak öğretimine başladığı “Târîh-i Sanâyî” ve neşreylediği eseri dolayısıyla dördüncü rütbeden nişân-ı âlî-i Osmanî ve gümüş liyâkat madalyasıyla ödüllendirilmiştir.
“Mâzîsini, onun âsâr-ı ber-güzîdesini, ananâtını istihfâf eden millet kendini mahve mahkûm etmiş demektir.” (M. Ziyâ Bey)
Vefat etmiş olan millet büyüklerinin anılmasının; milliyet, aile, yurt, vatan duygularının gelişmesindeki tesirini çok iyi bilen Ziyâ Bey, memleketimizde önemli olaylar ve kişiler için ilk ihtifâlleri düzenleyen kişi olmasıyla da “İhtifâlci” lâkabını hak etmiştir.
Millî varlığımızın, İstiklâl-i Osmanî/Osmanlı Bağımsızlık Günü’nün millî bayram olarak kutlanması için ilk müteşebbis olmak üzere 1324’te Meclis-i Mebûsân Başkanlığı’na gönderdiği telgrafnâme üzerine cereyân eden müzâkere neticesinde II. Meşrutiyet’in ilânı 10 Temmuz millî bayram olarak kabul edildi. İstiklâl-i Osmanî/Osmanlı Bağımsızlık Günü ise ilk olarak 1913’te kutlanmaya başlanmış olup kutlamalar 1922’ye kadar devam etmiştir.
Mehmed Ziyâ Bey, 15 Temmuz 1911’de kurulan İstanbul Muhibleri Cemiyeti’nin faal üyelerinden olmuştur. 30 Mayıs 1917’de kurulan sâr-ı Atîka Ercümen-i Dâimîsi’ne üye seçilerek bu Encümen’de Halil Ethem (Eldem), Mimar Kemâleddin, Efdaleddin (Tekiner) ve Celâl Esat’la (Arseven) birlikte çalışmıştır. Aynı dönemde Meclis-i Kebîr-i Maârif, Maarif Nezâreti Telif ve Tercüme Heyeti, Evkāf-ı İslâmiyye Meclisi, Târîh-i Osmânî Encümeni ile vakıf kütüphanelerinin ıslahı, medresetü’l-meşâyihin tesisi için kurulan komisyonlara da üye olan Mehmed Ziyâ, bu görevleri vesilesiyle İstanbul’un tarihî eserlerini yakından tanıma ve inceleme fırsatı bulmuş, bir çok tarihî eserin fotoğraflarını çektirip kitâbelerini kopya etmiş, sokak sokak dolaştığı İstanbul’un mezartaşlarına varıncaya kadar çeşitli eserlerden notlar alarak daha sonra hazırlayacağı eserlerinin malzemelerini de böylelikle oluşturmuştur.
İHTİF LCİ MEHMED ZİY BEY’İN VEFATI
1282 (m.1866) İstanbul, Süleymaniye doğumlu, İhtifalci Mehmed Ziyâ Bey, 27 Mart 1930 tarihinde, İstanbul’da vefat etmiş ve 28 Mart 1930 tarihinde de Eyüpsultan’daki aile sofasında toprağa verilmiştir. Cumhuriyet gazetesinin 28 Mart 1930 tarihli nüshasının 2. sayfasındaki habere göre; Mehmet Ziyâ Bey’in cenazesi, Rumelihisarı’ndaki sahilhanesinden kaldırılarak hususî bir vapurla Eyüpsultan’daki makberei mahsusuna nakil ve defnedilmiştir.
İHTİF LCİ’NİN ARDINDAN
YEDİGÜN’DE MEHMED ZİY BEY’İN İHTİF Lİ HABERİ
Dönemin önemli kültür, sanat ve magazin dergilerinden Yedi Gün’ün bir sayısında fotoğraflı küçük bir haberde; 1930’un 27 Mart’ında vefat etmiş olan araştırmacı yazar İhtifâlci Ziyâ Bey’in vefat yıldönümü münasebetile, Eminönü Halkevi’nde bir anma töreni yapıldığı, muharrir Abidin Dav’er’in de, onu hâtıralarıyla anarak güzel bir konuşma yaptığı yazıyordu.
Nizamettin Nazif, 1939 yılında, Yenigün dergisinde Mehmed Ziyâ Bey için kaleme aldığı ve “Nasıl unuturuz bu Mehmet Ziya’yı?” diyerek vefasızlığımızı eleştiren yazısında; Ziyâ Bey’in vefatından henüz 9 yıl geçmiş olmasına rağmen unutulmuşluğundan duyduğu üzüntüyü ve unutanlara olan sitemini dile getirmiştir. Nizamettin Nazif onun için, “İstanbul’un karşısında sevgilisi için hayatını feda etmiş, sevgilisine canını vermiş bir âşık.” diyordu.
Halûk Şehsuvaroğlu, “İhtifalci Ziya Beyin 25inci ölüm yıldönümü (27 Mart 1955) münasebetile” başlıklı yazısında onun, İstanbul ve Boğaziçi isimli eserinden bahsettikten sonra, sanat eserleri ve abideleriyle İstanbul’u muhafaza etmemizin millî bir davamız olması, şehrin Türk karakterinin bozulmaması, şehrin yeni ihtiyaçları için abidevî eserlere kıyılmaması gerektiğinin önemini belirtmiştir.
PROF. DR. SEMAVİ EYİCE’NİN İHTİF LCİ’YE HİZMETLERİ
Sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice, İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey ve onun aile sofasının içinde bulunduğu perişan durumdan kurtarılabilmesi için çeşitli dergi ve ansiklopedilerde makaleler kaleme almıştır. Onun, Ziyâ Bey’le ilgili ilk yazısı, 1966 yılında İstanbul Belediyesi’nin çıkarmış olduğu aylık meslek ve sanat dergisi İstanbul’da yayınlanmıştır.
Bunu daha sonra, Şehir Kent Kültürü dergisindeki, “İstanbul Tarihçileri ve eserleri:2 Mehmed Ziya Bey”, ve İstanbul adlı bir başka derginin, 1993’te yayınlanan 6. sayısında da, “Bir İstanbul Tarihçisi İhtifalci Mehmed Ziya Bey” adlı makaleleri takip etmiştir. Prof. Dr. Semavi Eyice, ayrıca, Eyüpsultan Belediyesi tarafından 10-12 Mayıs 2002 tarihlerinde düzenlenen VI. Eyüpsultan Sempozyumu’nda sunduğu bildiride de İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey’in hayatını, eserlerini ve aile sofasını konu edinmiştir.
Semavi Bey, İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey hakkında, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi ve Türkiye Diyanet Vakfı’nın İslâm Ansiklopedisi için de birer madde yazmıştır.
Prof. Dr. Semavi Eyice, Ayrıca, 31 Mart 2011’de, ESKADER’in, Bâbıâli’deki; Mehmet Şevket Eygi, Osman Akkuşak ve Dursun Gürlek’in de iştirak ettiği, Timaş Kitap Kahve’deki haftalık, Bâbıâli Sohbetleri’nde, İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey’i anlatmıştır. Araştırmacı yazar Nidayi Sevim de o tarihlerde, dunyabizim.com’daki yazısında İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey’in aile sofasının perişan hâlinden bahsederek ilgilileri göreve davet etmişse de maalesef hiç bir netice elde edilememiştir.
MEHMED ZİY BEY’İN ESERLERİNDEN BAZILARI
Son yıllarda İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey’in eserleri Osmanlı Türkçesinden yeni harflerimize aktarılarak yayınlanmaya başlanmıştır. Dili ve üslûbu oldukça ağır ve sanatlı olan İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey’in eserlerden bazıları şunlardır:
1. Târîh-i Sanâyi (İstanbul 1309): Ziyâ Bey, II. Abdülhamid’e takdim edilen bu ilk eserinden dolayı gümüş liyakat almış ve dördüncü rütbeden Osmânî nişanı ile taltif edilmiştir. Sanayi Tarihi adıyla sadeleştirilerek Yavuz Selim Dokumacı tarafından yayına hazırlanıp 2018 yılında Atlas Kitap tarafından basılan bu eserde Osmanlı Devleti’nin sanayi ve teknoloji macerası anlatılmaktadır.
2. lem-i İslâmiyyet Açe Tarihi (İstanbul 1316): Uzakdoğu’da bulunan müslüman Açe Sultanlığı hakkında bilgi veren, tercüme ve telif yoluyla hazırlanmış resimli bir eserdir. Harun Tuncer’in sadeleştirerek Latinize ettiği eser, 2010’da Çamlıca Basım Yayım tarafından yayınlanmıştır.
3. Kariye Câmi-i Şerîfi (İstanbul 1326): Mehmed Ziyâ Bey’in, İstanbul Edirnekapı’da bulunan kiliseden camiye dönüştürülmüş bu tarihî binanın tarihçesi, sanat değeri, mozaikleri hakkında bilgilerin verildiği bu eserin; 2012 yılında, Ömer Zülfe tarafından sadeleştirilerek yeni Türk alfabesine aktarılmış baskısı Okur kitapları’nca yapılmıştır.
4. Bursa’dan Konya’ya Seyahat (İstanbul 1328): Mehmed Ziyâ Bey, Bursa’da görevli olarak bulunduğu yıllarda; Bursa, Bilecik, Bozüyük, İznik, Söğüt, Eskişehir, Kütahya, Akşehir üzerinden Konya’ya yapmış olduğu seyahatini gördüğü tarihî eserlerle birlikte bu kitabında anlatmıştır. Bu eserin Latin harfleriyle yapılan baskısı Melek Çoruhlu tarafından hazırlanarak 2009 yılında Kırkambar Kitaplığı’nda yayınlanmıştır.
5. Yenikapı Mevlevîhânesi (İstanbul 1329): Mehmed Ziyâ Bey’in, 1913 yılında yayınlanan bu eserinde tanıttığı eser; İstanbul Zeytinburnu ilçesi, Merkezefendi mahallesinde bulunan Mevlevihâne’dir. Ziyâ Bey bu eserinde, Yenikapı Mevlevîhânesi ve şeyhleri hakkında önemli bilgiler vermektedir. İlk olarak Yavuz Senemoğlu tarafından sadeleştirilerek yeni harflere aktarılan eser, Tercüman gazetesinin 1001 Temel Eser serisinin 86. kitabı olarak yayınlanmıştı. Bu kitap ayrıca, ikinci defa, Murat A. Karavelioğlu tarafından yayına hazırlanarak Ataç Yayınları’nca 2005 yılında basılmıştır.
6. İstanbul ve Boğaziçi: Bizans ve Osmanlı Medeniyetlerinin sâr-ı Bâkıyesi (I-II, İstanbul 1336, 1928): Mehmed Ziyâ Bey’in en önemli eserlerinden biri olan İstanbul ve Boğaziçi: Bizans ve Osmanlı Medeniyetlerinin sâr-ı Bâkıyesi; İstanbul’un çeşmelerinden ayazmalarına, camilerinden sinagoglarına, surlarından kemerlerine, mezarlıklarından sarnıçlarına kadar bir çok tarihî eseriyle ve şehrin Bizans dönemindeki tarihî topografyası hakkındaki bilgileri çeşitli fotoğraf, resim, gravür, kroki, desen ve haritalarla süslü ve Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nden sonra hazırlanmış en kıymetli eserlerden biridir.
Bu eserin ayrıca İBB Kültür A.Ş. tarafından da iki cildi bir arada, bir baskı daha yapılmıştır. Yine çok büyük zahmetlerle hazırlanmış olan bu eser herhangi bir sadeleştirmeye gidilmeden, yazıldığı şekliyle eski harflerimizden yeni harflere aktarılmıştır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi belki de devrine göre erbabı tarafından kolaylıkla anlaşılabilecek bir dil ve üslûpla kaleme alınan bu eser, maalesef günümüzde iyi bir üniversite öğrencisinin bile lûgatsız anlayamayacağı ağırlıktadır.
7. İstanbul’daki sâr-ı Atîka Hakkında Muhtasar Mâlûmat (İstanbul 1338): Mehmed Ziyâ Bey’in, İstanbul Ticaret Mekteb-i lîsi’nde verdiği bir konferansının metni olan bu küçük kitapta bazı cami, kilise ve dikili taşlar hakkında kısa bilgiler bulunmaktadır. Yalova Üniversitesi, İlâhiyat Fakültesi doçentlerinden Mustafa Sürün, bu konferansla ilgili olarak, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İlâhiyat Fakültesi dergisinin 2014 yılına ait 4.sayısında geniş bir makale yayınlamıştır. (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014, S.4, s.37-75)
8. Siyer-i Nebî (İstanbul, 1926-1927): Mehmed Ziyâ Bey bu eserini de Kadıköy Erkek ve Kız Orta Mektepleri Din Dersleri Muallimi iken bir ders kitabı olarak hazırlamıştır. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere, kitapta Peygamberimiz Hz. Muhammed’in hayatı anlatılmaktadır.
9. Hasenât (İstanbul 1342): Mehmed Ziyâ Bey bu eserini Kadıköy Zükur Orta Mektebi Ulûm-ı Diniyye Muallimi iken ders kitabı olarak hazırlamıştır. Otuz iki dersten meydana gelen eserde öğrenciye temel dinî bilgilerin verilmesi amaçlanmıştır.

KAYNAKÇA
Mehmed Ziya Bey, Haz. Cavide Pala, İstanbul ve Boğaziçi, Bizans ve Osmanlı Medeniyetlerinin sâr-ı Bâkıyesi, İki Kitap Bir Arada, İBB Kültür A.Ş. , İstanbul, Kasım 2016
Dünya Bizim, Nidayi Sevim, “Bu tarihi şahsiyetler saygıyı hak etmiyor mu?”, Erişim: 28.07.2023, https://www.dunyabizim.com/portre/bu-tarihi-sahsiyetler-saygiyi-hak-etmiyor-mu-h15948.html
İhtifâlci Mehmed Ziyâ Bey, Haz. Murat A. Karavelioğlu-Enfel Doğan, İstanbul ve Boğaziçi, Bizans ve Osmanlı Medeniyetlerinin Ölümsüz Mirası, 2 cilt, 2. baskı, Mayıs 2004, İstanbul
Nizamettin Nazif (Tepedelenlioğlu), Yenigün, “İhtifâlci Ziya Bey Merhum”, Yıl.1, S.3, 25 Mart 1939, s.4-5
Eyice, Semavi, “İstanbul Tarihçileri ve Eserleri: Mehmed Ziya Bey”, İstanbul, S.39, s.12-13/29, Aralık 1966, İstanbul
Eyice, Semavi, “İstanbul Tarihçileri ve eserleri:2 Mehmed Ziya Bey”, Şehir, Kent Kültürü Dergisi, S.18, Ağustos 1988, s. 94-100, İstanbul
Eyice, Semavi, “Bir İstanbul Tarihçisi: İhtifalci Mehmed Ziya Bey”, İstanbul, S. 6, Tarih Vakfı, İstanbul Temmuz 1993, s. 121-126.
Eyice, Semavi, “Mehmed Ziya (İhtifalci)”, DBİst.A, V, 369-371.
Eyice, Semavi, “İhtifalci Mehmed Ziyâ”, DİA, Cilt.21, s.559-560, İstanbul
Eyice, Semavi, “İhtifalci Mehmed Ziya Bey Hayatı, Mezarı ve Eserleri”, Tarihi Kültürü ve Sanatıyla VI. Eyüpsultan Sempozyumu, 10-12 Mayıs 2002, Tebliğler, Eyüp Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü, Eylül 2009, 2.Baskı, s.172-181
“Mehmed Ziya (İhtifalci)”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.5, s.369-371, İstanbul
Ergun, Celâl, “Mehmed Ziyâ Bey”, Galatasaray dergisi, Yıl.1, S.3, s.21-22/32, Ağustos 1947, İstanbul
BOA, Sicill-i Ahvâl Defteri, Nu.104, osmanlı EN. SAİFd…104-40-0, s.40
“Mehmed Ziyâ Bey”, Nevsâl-i Millî, s. 353-355, Birinci Sene, Naşiri: Fırat, sâr-ı Müfide Kütüphanesi, İstanbul 1330
Gövsa, İbrahim Alâeddin, “Mehmed Ziya”, Meşhur Adamlar: Hayatları-Eserleri, İstanbul 1936, IV, 1601.
Gövsa, İbrahim Alâeddin, “Mehmed Ziya”, Türk Meşhurları, s. 413.
Bayrak, M. Orhan, Osmanlı Tarihi Yazarları: Biyografi ve Bibliyografi, İstanbul 1982, s. 115-116.
Şehsuvaroğlu, Haluk Y., “İhtifalci Ziya Bey’in 25nci Ölüm Yıldönümü (27 Mart 1955) Münasebetiyle”, TTOK Belleteni, sy. 159 (1955), s. 3-5.
Eser, Alâaddin, “Bursa’dan Konya’ya Seyahat”, Müteferrika, sy. 4, İstanbul 1994, s. 161-164.
Komisyon, “Mehmed Ziya Bey (İhtifalci)”, TDEA, VI, 223.
Kandil, İsmail, Türk Basınında Osmanlı Bağımsızlık Günü Kutlamaları, Y. Lisans Tezi, İ.Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi ABD, İstanbul, 2010

Start typing and press Enter to search