Dönüşen Hamamlar

DÖNÜŞEN HAMAMLAR

Esra Gençay

Tarihin sessiz tanıkları, bugünün geçmişe açılan kapıları… Kültürümüzün en önemli unsurlarından biri olan Türk hamamları, asırlardır varlıklarını sürdürüyor. Türk hamamları, tarih boyunca farklı medeniyetlerin inşa ettiği çeşitli hamam tarzlarından ayrışarak günümüzde de kullanılan kendi özgün biçimine Anadolu Selçuklu döneminde ulaştı. Altın çağını ise Osmanlı İmparatorluğu’yla yaşamış olduğunu söylersek abartmış sayılmayız. İmparatorluğun yayıldığı toprakların hemen her yerinde, gelişen teknik ve mimarinin etkisiyle bir anlamda iktidarı da sembolize eden hamamlar yapıldı. Resmi kaynaklara göre o dönemde sadece İstanbul’da 237 hamam inşa edildi. Dönemin en zengin yapısal alanlarını oluşturan hamamlar sadece temizlik amaçlı değil, toplumda insanların şifa bulma, ruhen arınma ve sosyalleşmek için de sıkça tercih ettiği yerlerdi.
Geleneksel Türk hamamı mimarisinin yapısal ve mekânsal özellikleri, geniş kubbeleri, otantik süslemeleri ve mermer işçiliğiyle kültürel zenginliğimizin bir yansıması adeta. Ilıklık, soğukluk, sıcaklık, dinlenme odası, külhan ve sıcak su depoları gibi klasik iç tasarımda kullanılan bölümlerden sıcaklık kısmı hamam ritüellerinin gerçekleştiği yer olarak öne çıkıyor. Kurna, musluk ve göbek taşı gibi Türk hamamlarına özgü ögeler bu kısımda yer alıyor. Asırlardır devam eden klasik ritüellerin yanı sıra hamamlar halk arasında yapılan bazı özel kutlamalara da ev sahipliği yapıyor. Gelin hamamı, asker hamamı, bayram ve kırk hamamı gibi etkinlikler günümüzde yapılmaya devam ederken tarihte olduğu gibi bugün de hamamlar sosyal mekanlar olma özelliğini sürdürüyor. Bu sosyal boyut, Türk hamamlarını sadece fiziksel sağlık için değil, aynı zamanda ruhsal ve zihinsel iyilik için de önemli kılıyor.
Osmanlı döneminde inşa edilen hamamların bir kısmı deprem ve yangın gibi afetlerde yok oldu, bir kısmı da azalan talep nedeniyle kapandı. Ancak imparatorluğun sınırlarının ulaştığı o geniş coğrafyada yapılan birçok hamam zamana meydan okuyarak bugün hâlâ varlığını sürdürüyor. Bunların çoğunluğu günümüzde de geleneksel hamam deneyimini sunmaya devam ederken, bazıları farklı amaçlarla kullanılıyor.

ZEYREK ÇİNİLİ HAMAM
Tarihimizin en büyük mimarı Sinan, şüphesiz ki birçok başyapıta imza attı. Sayısız eserlerinden biri olan ve 16. yüzyılda Osmanlı donanmasının kaptan-ı deryası Barbaros Hayreddin Paşa tarafından yaptırılan Zeyrek Çinili Hamam kadim kent İstanbul’da yükselen tarihî bir hazine. İsmini dekorasyonunda kullanılmak üzere İznik’te özel olarak üretilen çinilerden alan hamam, zamanının en görkemli yapılarından biriydi. Dönemin ileri gelen çini ustaları tarafından değişik motif ve şekillerde yapılan, bu sanatın en güzel örneklerinden sayılabilecek çiniler hamamın duvarlarının büyük bölümünü kaplıyordu. 19. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde hamamın özel mülkiyete geçmesiyle beraber duvarlardan sökülerek satışa çıkarılan bu çinilerin bir kısmı dünyanın dört bir yanına dağıldı. Uzun bir süre atıl durumda kalan hamam, 2010 yılında özel bir firma tarafından satın alınarak 13 yıl süren kapsamlı bir restorasyondan sonra tüm ihtişamıyla kente yeniden kazandırıldı. Titizlikle yürütülen çalışmada yapılan kazılarda geçmişin büyüleyici izlerini bugüne taşıyan binlerce çini parçasının yanı sıra birçok arkeolojik kalıntıya ulaşıldı. Komplekse bir ek yapı eklenerek bulunan çinilerin, arkeolojik kalıntıların ve hamam kültürüne ait ögelerin sergilendiği bir müze haline getirildi. Geçtiğimiz Eylül ayında kapılarını ziyaretçilerine açan hamamda aynı zamanda sergi, konser, söyleşi gibi etkinlikler düzenleniyor. Kentin kültürel hayatına yeni bir soluk getiren hamamın bir yandan özgün işlevine dönmesi de planlanıyor. Henüz net bir tarih yok, ancak 500 yıllık bu muhteşem yapıda tarihin derinliklerinde bir zaman yolculuğuna çıkıp Geleneksel Türk hamamı deneyimini yaşamak isteyenler için şimdiden söyleyelim; hamam bölümünün 2024’ün bahar aylarında açılması bekleniyor.

KAPIAĞASI YAKUP AĞA HAMAMI
İstanbul’un tarih kokan semtlerinden Samatya’da, sarayın eski kapı ağalarından Yakup Ağa tarafından yaptırılan ve yapımı 1545 yılında Mimar Sinan tarafından tamamlanan yapı, dönemin en dikkat çeken çifte hamamlarından biriydi. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde “Samatya hamamı” olarak adı geçen hamam, ihtişamıyla İngiliz ressam Thomas Allom’un çalışmalarına da konu olmuş. Sanatçının yaptığı Samatya Ağa Hamamı’nın resmi, bugün hâlâ en güzel gravürlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu heybetli bina tarih boyunca çeşitli nedenlerle ciddi bir tahribata uğramış. 1940 yılında kapatılarak atölye, imalathane ve dükkân olarak kullanılmaya başlansa da ilerleyen zamanlarda tamamen işlevsiz kalmış. Özel mülkiyete geçen ve yatırımcıların girişimiyle meşakkatli bir restorasyondan geçen hamam şehre yeniden kazandırılarak, geçmişin ihtişamının lezzetle harmanlandığı bir restorana dönüştürüldü. 500 yıllık bir hikâyenin saklı olduğu taş duvarları, tarihî mermerleri ve büyüleyici atmosferiyle geçtiğimiz günlerde kapılarını açan OLDEN 1545, misafirlerine benzersiz bir deneyim sunmayı amaçlıyor.

KÜÇÜK MUSTAFAPAŞA HAMAMI
Fatih Sultan Mehmed dönemi sadrazamlarından Küçük Mustafa Paşa’nın 1477 yılında yaptırdığı yapı, tarihî yarımadanın bir başka çifte hamamı. Türk hamamlarının karakteristik mimari özelliklerinin bir aynası niteliğinde olan hamam, uzun yıllar hizmet verdikten sonra yapılan niteliksiz müdahaleler sonucu kullanılamaz duruma gelmiş. 1990’lı yılların ortalarında tamamen kapatılarak kaderine terk edilen yapı, özel bir firma tarafından satın alınarak hayata döndürüldü. Uzun bir projelendirme sürecinden sonra 2013-2018 yılları arasında gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarında, yapının özgün mimarisi ve kimliği korunarak ön plana çıkarıldı. Günümüzde çok amaçlı bir etkinlik mekânı olarak hizmet veren hamam, İstanbul ve Yeditepe Bienali gibi önemli sanatsal etkinliklerin yanı sıra aralarında İtalyan sanatçı Angelo Bucarelli’nin de olduğu yerli ve yabancı birçok sanatçının enstalasyon sergilerine de ev sahipliği yaptı. Şu an her ne kadar güncel bir sergi ya da etkinlik bulunmasa da, kubbelerin altında dans eden ışığın, geçmişin gölgeleriyle oyununu izlemek ve bu tarihî havayı solumak için Küçük Mustafapaşa Hamamı’nı en kısa zamanda ziyaret etmenizi öneririz.

Start typing and press Enter to search