Emanet Kürsüyle Yapılan Miting

Emanet Kürsüyle Yapılan Miting

Tahsin Yıldırım

Milletimiz, 1897’deki Osmanlı’nın kesin zaferi ile sonuçlanan Osmanlı-Yunan Savaşı’nı istisna tutarsak 93 Harbi, Balkan Harpleri ve Birinci Dünya Savaş’ında yapılan savunma savaşlarında zaferlere hasret kalmıştır. Bu ruh hâli ile girilen Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgiden sonra imzalanan Mondros Mütarekesi’nin ilgili hükümlerine dayandığı iddiasıyla İtilaf Devletleri 13 Kasım 1918’de İstanbul’u ardından farklı vatan topraklarını işgal etmiştir. İşgallerin geçici olduğu iddia edilse de bu işgallerle millî iradenin yabancıların eline geçtiğini düşünen ve bunu engelleyebilmek adına eyleme geçilmesinin gereğini hisseden özellikle İttihat ve Terakki bakiyesi dernekler, vakıflar ve vatanperverane kaygılarla hareket eden milliyetçi refleksli kişiler gidişata dur demek için bir şeyler yapılması gereğini hissetmiştir. Bu işgalin adım adım genişleyeceğinin farkında olan aydınlar gerek halka gerekse muhataplarına bu haksız işgalin bir an evvel sona ermesi için gündem oluşturup sonuç almak için mitingler tertiplemişlerdir. Mütareke ardından yapılan işgallere, yönetimin duyarsızlıklarına ülkenin farklı coğrafyalarında yapılan mitinglerle tepki gösterilmiştir. 

Nüzhet Sabit Kimdir?

Mondros Mütarekesi sonrası ülkenin her tarafına dalga dalga yayılan mitinglerde halk, Osmanlı’nın onurunu ayaklar altına almaya çalışanlara tepkilerini göstermiştir. Bu çabalardan biri de adı sanı pek bilinmeyen genç yaşta vefat eden Nüzhet Sabit Bey’in maddi imkânsızlık içinde emanet kürsü ile yaptığı mitingtir. 

Nüzhet Sabit, 1883 yılında Yemen’de doğmuştur. 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanını müteakip İstanbul’a gelmiştir. İttihat ve Terakki Fırkası’nın Kadıköy Kulübü’ne üye olmuştur. Binbirkuş Kütüphanesi adı altında yazdığı kitaplarla ve çıkardığı haftalık Vazife adlı gazeteyle İttihat ve Terakki’ye muhalefete başlamıştır. 1909 yılında Paris’e gitmiştir. Sağlık sorunları nedeniyle öğrenimini ve çalışmalarını yarıda bırakınca İstanbul’a dönmüştür. İstanbul Dârülmuallimîni’nde Türkçe ve coğrafya öğretmeni olmuş siyasetten uzak durmuştur. 1911 yılında “İnsanlar arasında sosyal yardımlaşmayı sağlamak ve Batı medeniyetini yakalamak için halkı eğitmek” amacıyla Teâvün-i İçtimâi adlı derneği kurmuştur.  Trablusgarp Savaşı’nın başlamasıyla da Teâvün-i İçtimâi Derneği faaliyetlerine son vermiştir. Balkan Harbi ve sonrasında yaşanan kıyımlar ve hak ihlallerini dünyaya neşriyat yolu ile duyurmayı kendine görev edinen Nesr-i Vesaik Cemiyeti’ne üye olmuştur.

İaşe Umum Müdürlüğü

Birinci Dünya Savaşı’nda İstanbul’un temel ihtiyacının karşılanmasında büyük zorluklar ortaya çıkınca İaşe Nezareti kurulmuştur.  Mütareke Devri’nde müdürlük seviyesine indirilen iaşe nezareti yüklendiği vazife itibariyle hakkında en çok yolsuzluk iddiaları ortaya atılan bir kurum hâline gelmiştir. Kemal Tahir, Kurt Kanunu kitabında efsanevi İaşe Nazırı Kara Kemal’i anlatırken iaşe nezaretinin önemini ve halkın ona yüklediği anlamı “Kara Kemal Bey’in nazırlığı gelişigüzel nazırlıklardan değildir, Küçük Abla! Kocaman imparatorluğun kaderini elinde tutan birkaç kişiden biriydi, belki de bir aralık, birincisi… Salt politikada kalmadı Kara Kemal Bey… Milletin açlık tokluk sorumluluğunu yüklendi. Olağanüstü zamanlarda açlık tokluk işleri, ayrıca insanların ahlaklarını da ilgilendirir.” cümleleri ile anlatmıştır.

İttihat Terakki’ye muhalif olan Nüzhet Sabit 1919 yılında İaşe Umum Müdürlüğü’ne getirilmiştir. Yokluğun had safhada olduğu yıllarda büyük beklenti ve umutlarla İaşe Umum Müdürlüğü’nü isteyen Nüzhet Sabit de kırkbeş gün gibi çok kısa süren görevi esnasında işlerin düzelmesi ve usulsüzlüklerin önlenmesi için çok çaba sarf etmiş ancak sonunda kendisini yolsuzluk şayialarından kurtaramamış ve görevinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu günleri anlattığı İaşe’de Kırkbeş Gün adlı eseri savaştan yeni çıkmış bir başkentin iaşe sorunu çözmek isteyen genç ve idealist bir aydının müdafaaname hüviyetindeki hatıraları olup döneme ışık tutmaktadır. Onun 45 gün İaşe Umum Müdürlüğü yaptığı dönemde yanında çalışan Burhan Felek, Nüzhet Sabit’in görevdeyken bile sade, fakir ama omurgalı hayatıyla örnek bir kişi olduğunu yazmıştır. 

Fırkacı Nüzhet Sabit

Nüzhet Sabit, Birinci Dünya Harbi esnasında kendini tamamen pedagoji ve eğitim sahalarına vermiştir. Mütareke yıllarında ülkenin içinde bulunduğu bu yeni siyasi hayatta aktif bir şekilde kendini göstermiştir. Mütareke sonrası kurulan ilk siyasi dernek olan Selamet-i Amme Heyeti’nin kurucuları arasında yer almıştır. Fakat onun Mütareke Dönemi’nde en önde gelen siyasetçilerden biri hâline gelmesi yeniden kurulan Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile olan ilişkinin sonucu olmuştur.  Nüzhet Sabit, Sulh ve Selamet-i Osmaniye Cemiyeti ile birleşerek 14 Ocak 1919’da fırka hâline getirilen Selamet-i Osmaniye Fırkası’nın kurucuları arasına girmiştir. Padişahın manevi liderliğini kabul edip meşruti idareyi savunan fırka liberalizme yakın görüşleri ile ortaya çıkmıştır.  İttihatçılara karşıtlığını bir söylem olarak dile getiren fırkada liberal ve muhafazakâr isimler yer almıştır. Fırka savaşın ve yenilginin sorumlusu olarak İttihatçıları gördüğünden kötü gidişattan kurtuluşun çaresinin Osmanlı kimliği etrafında toplanmak olduğunu dile getirmiştir. Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na yakın duran Selamet-i Amme heyetinden bazıları şunlardır: Âsaf Muammer, Mahmut Sâdık, Nüzhet Sâbit, Fâzıl Ahmet (Aykaç), Zeynelabidin (Eski Konya Milletvekili), Rıfat Sabit, Mustafa Arif ve Mehmet Ali (Eski İçişleri Bakanı). 

Vefatı

Kısa hayatında eğitim, siyaset, toplumsal alanlardaki sosyal faaliyetleri ve yazdığı eserlerle döneminin önde gelen aydınlarından biri olmuştur. Hürriyet ve Meşrutiyet taraftarıdır. Önce Osmanlıcı daha sonra Türkçüdür. Hayatının sonlarına doğru da sosyalizme meyletmiştir. 1920 yılında Kuyubaşı Kızıltoprak’taki evinde otuz altı yaşında hayata veda etmiştir.

Emanet Kürsüyle Yapılan Miting

Millî Mücadele döneminin siyasilerinden biri olan Nüzhet Sabit (1883-1920), siyasetin bir uyarı ve hizmet aracı olarak kullanılabileceğini düşünerek doğru bildiklerini halka duyurmak çabasında olmuştur. Nüzhet Sabit ülkenin gidişatındaki olumsuzlukların giderilememesi ve atılım yapılmamasını devlet organizasyonunun ehil ellerde olmamasına ve insanların vicdanlarına hitap edilmemesine bağlamıştır. Nüzhet Sabit’in Darülfünûn gençliğine yönelik yayınladığı büyük önem atfettiği mitinge davet metninte:

“Türk milletine,

Milletler Meclisi’nde, seni müdafaa edecek kuvvet, Almanlar değil, bizzat sensin. Mevcudiyetini göster, sesini yükselt, sulhü münferit iste; hürriyet ve insaniyet için çalışan milletlerle birlikte olduğunu bütün cihana işittir. Bunun için, fakat yalnız bu maksat için, sükun ve vakar içinde; küçük, büyük, muazzam bir miting, kadın, erkek yüz bin imzalı bir istida. 

Bu istida milletler meclisinde mühim bir vesika teşkil edecektir.

Not: Darülfünûnlular, bütün mektepliler imza toplayabilirler. Darülfünûn bu millete milli cereyanların sancağın taşır” diyerek gençliği milli bir mücadeleye davet etmiştir. Nüzhet Sabit yazısının devamında miting programı vermeden önce “İsyan isterim, azim isterim ve bu büyük mübarek vazifenizdir. Sizden yüz gün evvel istediğimi tekrar istiyorum. Fakat bu sefer katiyyen istiyorum. Ellerinizi tutarak, gözlerinizin içine bakarak milletim namına sizden istirham ederek istiyorum. Bütün siyasi fırkalar, bütün cemiyetler, darülfünûnlar, mütefekkirler, muharrirler, gazeteciler bilhassa onlar! Birleşelim, ne istediğimizi hem hükümete hem medeniyete bildirelim ve cihan-ı medeniyetin bizden musırran beklediğini ve yarın cebren yaptıracağı şeyi kendimiz yapalım!” şeklinde onların duygularına hitap eden ifadelerle insanları mitinge davet etmiştir.  

Tevfik Paşa Hükümetlerinin İttihatçılara karşı icraatsızlığını kıyasıya tenkit amacıyla muhalifler Nüzhet Sabit Bey önderliğinde 31 Kanunisani 1335 [Ocak 1919]’da saat 13.15’den sonra Beyazıt’ta miting düzenlemişlerdir. Miting yapılacağı haberinden sonra hükümet “Hâlen Dersaadet’te İdare-i Örfi’ye devam etmekte olduğundan İdare-i Örfiye mukarreratı hilafına olarak yapılacak mitinglerle alenen vukua gelecek içtima ve nümayiş ve tezahüratın icabât-ı kanuniyeye tevfiken kat’i surette men’i selamet-i vatan namına cümle-i mukarrerattan bulunmakla hilafta hareket edilmemek ve herkesçe malum olmak üzere merci-i aidiyetin iş’arına atfen ilan-ı keyfiyet olunur.” şeklinde bir bildiri yayınlayarak her türlü toplanmayı yasaklamıştır. Ancak Nüzhet Sabit mitingi tertiplemekte kararlı olduğundan bu yasağı dikkate almamıştır. Bu miting için kürsü ve bir kısım malzemeler emaneten alınmıştır.  

 

Muazzam bir Miting!

Halkın mitinge katılımını sağlamak için yapılan duyuru şu cümlelerle başlamıştır: “Muazzam bir miting için propaganda eden milletin hastalarına ve alillerine varıncaya kadar bütün evladını meydanlara toplamağa çalışın; unutmayın ki her ses bir sestir. Ve sesler birleşince gürler!” Büyük hazırlıklar yapılarak hazırlanan miting dönemin matbuatında yer almıştır. 

Nüzhet Sabit’in dünyayı değiştirecek büyük adımlardan biri olarak gördüğü miting günü gelip çattığında alanda kimseler yoktur. Bu durumu mitinge katılan arkadaşı gazeteci Asaf Muammer [Kütayis] Nüzhet Sabit’le miting meydanına gittiklerinde sadece birkaç kadın ve çocuk gördüklerini, o civarda bulunan Türk Ocağı’ndan sancak istediklerini ancak verilmediğini, yine de Nüzhet Sabit’in tek başına emaneten aldığı kürsüye çıkıp konuştuğunu, bu esnada Harbiye Nezareti’nden bir subayın gelip mitinge müdahale etmek istediğini, Nüzhet Sabit’in de inmeyeceğini söylediğini yazmıştır.  Nüzhet Sabit Bey “muhterem halkımıza” diyerek başladığı mitingde yaşanan bu durum Alemdar gazetesine şöyle yansımıştır: İstanbul Muhafızlığı’ndan inzimat zabiti Yüzbaşı Faik Efendi ahaliye hitaben bazı bîlüzum ve bîmana sözler söyleyerek hakaret etmek istedi ise de kendisi lisan-ı edebe davet edildi. Mümaileyh terbiye ve nezaket ile kabil-i telif olmayan sözlerinden müteessir olan halkın galeyanı karşısında Yüzbaşı Efendi geldiği yere gitti. 

Bunun üzerine ahaliden ve Hürriyet ve İtilaf kulüpleri erkanından bu çirkin vakıadan dolayı yüzbaşı hakkında takibatta bulunulması talep edildi. Selanlık resm-i âlisinden o esnada avdet etmekte bulunan İstanbul Muhafızı Fevzi Paşa şu çirkin hadiseden dolayı müteessir olduğunu beyanla beraber zabit efendi hakkında lazım gelen muameleyi ifâda tereddüt etmeyeceklerini de ilaveten beyan eyledi. Bunun üzerine miting heyeti ve Beyazıt Meydanı’ndaki binlerce halk kemal-i sükun ile dağıldı.”

İttihat ve Terakki  Fırkası aleyhine yayınları ile maruf Türkçe İstanbul gazetesinde geçen kısa haber metni şöyledir: “Dün muhterem vatanperver Nüzhet Sabit Bey biraderimiz Harbiye Nezareti  pişgahında [ön] bir miting akdini ilan eylemiş olduğundan memleketin en münevver simalarından mürekkep binlerce evladı vatan mahall-i mezkura şitab[yürüme, gelme] eyleyerek İttihat ve Terakki ruhunun bu memlekette izalesi esbabını istikmal eylemek teşebbüsünde bulunmak istemişlerse de hükümet-i muhterememizce bu noktanın nazar-ı dikkate alınması ve içtimaların men eylemesi hasebiyle miting netice-i mütesavvireye iktiran ettirilerek yalnız hükümetin icraatına teşekkürle kifayet edilmiştir.”

Alemdar gazetesi ise mitingi ve Nüzhet Sabit’in hitabesinden bir bölümü şöyle nakletmiştir: “Saat birde Nüzhet Sabit Bey geldi. Ve ahaliye hitaben beliğ ve müessir bir hitabe irad eyleyerek Türklerin kendi kanaat-i içtihadlarıyla harbe girmediklerinden, Hükûmet-i İttihadiye tarafından cebren eski dostlarına karşı silah çekmeye icbar edildiklerini ve Türk milletinin anasır-ı saire derecesine belki onlardan daha fazla miktarda mağdur bulundukları senelerden beri İtilaf devletlerine karşı beslediğimiz hissiyat-ı dostaneyi buradaki mümessillerine ve memleketi bugünkü felakete sürükleyenler bir an evvel takip tecziyesi için makam-ı saltanatla hükûmete müracaatta bulunmak üzere ittihaz-ı karar edilmesini talep eyledi.” Bu mitingde de sözü Harb-i Umumi’ye getiren Nüzhet Sabit Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni ağır bir dille tenkit etmiştir: “Türklerin kendi kanaat-i içtihadlarıyla harbe girmediklerinden, Hükûmet-i İttihadiye tarafından cebren eski dostlarına karşı silah çekmeğe icbar edildiklerini ve Türk milletinin anasır-ı saire derecesine belki onlardan daha fazla miktarda mağdur bulundukları senelerden beri İtilaf devletlerine karşı beslediğimiz hissiyat-ı dostaneyi buradaki mümessillerine ve memleketi bugünkü felakete sürükleyenler bir an evvel takip tecziyesi için makam-ı saltanatla hükûmete müracaatta bulunmak üzere ittihaz-ı karar edilmesini talep eyledi.” 

Nüzhet Sabit’in günün vazifesi olarak gördüğü miting hiç ilgi görmemiş Mütareke dönemi aydınlarının ülke adına yaptığı çabalardan biri olarak tarihteki yerini almıştır.

 

Start typing and press Enter to search