Sirkeci Garı – İstanbul Demiryolları Müzesi

Geçmişten günümüze demiryollarının hikâyesi:

TREN RAYLARI MÜZEYE UZANIYOR

Erkan Aras

Kentsel gelişimin önemli dinamiklerinden biri olan demir yolları, bugün eski cazibelerini yitirseler de bir döneme bıraktıkları derin izlerle varlıklarını hâlen sürdürüyorlar. 

Özlem ve sevginin, kavuşma heyecanı ve gündelik telaşın iç içe geçtiği ray hatlarında biriken onca hatıra, hemen herkesin nostalji dağarcığını süslüyor. 

Trenler, garlar ve istasyonlar… 

Bugünün teknolojisi sayesinde eriştiğimiz hız ve kolaylığın yarattığı etkiyi, demir yollarının icadı ve gelişme sürecinde de görüyoruz. Dile kolay, at sırtında geçen bir ömürden sonra büyük rahatlık. Bugün o dönemdeki havayı pek hissedemiyoruz. Ancak, ülkeler ve şehirler arası iletişim, ulaşım gibi hayati konularda sağladığı avantajların yanı sıra, kentsel alanların oluşması ve mimarinin gelişmesinde demir yollarının payı oldukça büyük. Bu nedenle tren garlarının olduğu muhitlerin havası her zaman farklıdır. 

Sirkeci Tren Garı

Tarihî öneme sahip iki büyük tren garını bünyesinde barındıran İstanbul’un incilerinden bir tanesi. Avrupa yakasındaki ilk tren garı ve İstanbul’un hususi mekânlarından biri olarak daima ön planda yerini alıyor. Tarihinde bir çok önemli olayı barındıran Sirkeci Tren Garı, İstanbul’da nostalji yaşamak isteyenlerin uğrayabileceği bir nokta ve aynı zamanda İstanbul Demiryolları Müzesi’ne de ev sahipliği yapıyor. Aslında, garın kendisi bir müze. Etrafı gezerken mimari dokusu insanı büyülüyor, heyecanlandırıyor. 

Sirkeci Garı, 19. yüzyıl sonlarında Paris’ten yola çıkan Şark Ekspresi’nin son durağı olarak yapılıyor. Bizim tarafta ise İstanbul’un Avrupa’ya açılan kapısı olarak görülüyor.

  1. Abdülhamid tarafından Alman mimar August Jasmund’a yaptırılan Sirkeci Garı, taş ve tuğlalarla örülmüş duvarları, vitray tekniği ile yapılmış camları ve oryantalist üslubuyla dikkatleri üzerine çekiyor.

Sirkeci Garı, Osmanlı döneminde “imparatorların garı” olarak görülüyor. Cumhuriyet döneminde ise Lozan Antlaşması’ndan dönen İsmet Paşa’nın kalabalıklarla karşılandığı yer, Almanya’ya giden ilk işçi göçünün uğurlandığı yer olarak ön plana çıkıyor. Ayrıca, Agatha Christie’nin Doğu Ekspresinde Cinayet isimli polisiye romanında da kendisini gösteren Sirkeci Garı, birçok tarihi olaya tanıklık etmiş eşsiz bir mekân. 

Sirkeci Garı’nın küçük salonlarından birinde bulunan İstanbul Demiryolu Müzesi de içinde barındırdığı objelerle geçmişe daha rahat dönebilmemizi sağlıyor. 

Müze, demir yolları tarihinin bilinmeyen ayrıntılarına ışık tutuyor.

Aynı zamanda bir demir yolu çalışanı olan müze müdürü Ruhan Çelebi’nin kişisel çabalarıyla 23 Eylül 2005’te ‘İstanbul Demiryolları Müzesi’ adıyla açılan gar müzesi, küçük bir alanda büyük bir tarihi barındırıyor. 

Yalnızca Sirkeci Tren Garı’na değil, pek çok farklı tren garına ait parçaya ev sahipliği yapan müzede, demir yolu, tren ve garlarda kullanılmış 400’den fazla kültür varlığı sergileniyor.  

Müzede, Rumeli Demiryollarına ve TCDD’nin Trakya hattına ait orijinal vaziyet planları, çizimler, çeşitli fotoğraflar, demiryolu aletleri ve haberleşme araçlarının yanı sıra demiryolları idaresinde geçmişte var olan demiryolu okulları ve TCDD hastanelerine ait objeler ve fotoğraflar da yer alıyor.

Türkiye’de 1955 yılında ilk elektrikli tren işletmeciliğine geçişin simgesi olan banliyö trenlerinden birinin makinist bölümü müzenin hemen girişinde sizleri karşılıyor. Trenlerin en çok merak edilen makinist bölümünü bu kadar yakından görmek heyecan verici. Diğer eserler de bir o kadar merak uyandırıyor.

Orient Ekspres’in 19-22 Mayıs 1977 tarihlerinde yapılan son seferinde yolcularına dağıtılan hatıra madalya ve bu trende kullanılan Wagon-Litz şirketine ait gümüş yemek takımları sergilenen objeler arasında yerini alıyor. 

Demir yolu sevgisini halka aşılamak üzere kurulan müze hem yetişkinlere hem de çocuklara hitap ediyor. Şehir yaşamı içindeki telaşın ve karmaşanın etkisiyle gözümüzden kaçan bir sürü ayrıntıyı fark etmemizi sağlayan Sirkeci Garı ve Demiryolları Müzesi, özellikle görülmesi gereken bir mekân. Zamanın izlerini taşıyan sayısız obje onlara dokunmanız için sizleri bekliyor. Arzu edenler müzeyi 1’den 11’e kadar tasarlanmış durakları QR kodlar yardımıyla sesli rehber eşliğinde gezebilirler. 

Start typing and press Enter to search