Mektupçu Osman Bey

GÖZDE KESKİN

“İşte yaratılışındaki kabiliyetini anlayarak azami verimle mütemadi olarak çok çalışan bir insan. Öğrendikleri önce kendisini kemâle eriştirdi. Gide gide cemiyetimizde insanı kâmil oldu. Bu cihetin cümleye örnek olacak bir sergüzeşti var.”

Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, 1962 senesi Ocak ayında Belleten dergisinde yayımlanan ve Osman Ergin’i konu alan makalesine böyle başlıyor ve şu sözlerle devam ediyor: “Hayatta en büyük emelim ya kitapçı ya da kütüphaneci olmaktı. Fakat memuriyet bağları ve maişet dertleri beni bunlara tamamiyle bağlıyamadı diyen Osman Ergin’in muazzam hizmetleri mutlaka bir örnek olsun diye ortaya vaz’olunmalıdır.”

Osman Ergin, bugün Pütürge ilçesinin merkezi o devirde ise Malatya’nın bir kazası olan İmrin köyünde Hicri 1300 senesinde (Miladi 1883) rençper Hacı Ali’nin ilk oğlu olarak dünyaya geliyor. Köyünde çiftçilik yapan babası Ali Efendi, ticaret maksadıyla birçok yeri dolaştıktan sonra İstanbul’a yerleşerek bir kahvehane açıyor. Dokuz yaşına kadar köyünden dışarı çıkmayan Osman babasının isteği üzerine 1892’de İstanbul’a geliyor. Hemen Zeyrek Rüşdiyesi’nin birinci sınıfına alınıyor. Burada hocası Osman Nuri Efendi, Kur’an’ı ezbere bildiğini fakat harfleri tanımadığını yani köydeyken okula gitmediğini anlıyor. Köyünde bir taraftan evin işlerine yardım ederken işlerinden arta kalan vakitlerinde köyündeki caminin hocasının okuyuşunu dinleyerek Kur’an-ı Kerim’i ağızdan ezberlemiş ve böylelikle Kur’an-ı Kerim’i iki kere hatmetmiştir. Okula devam ederken hocası Osman Nuri Efendi’nin kendisine Nuri mahlasını vermesiyle Osman Nuri olarak anılmaya başlanıyor. 1894 senesinde Zeyrek’te, Hacıkadın Mahallesi’nde Numûne-i Mekteb-i Osmânî’ye kayıt oluyor. Burada aldığı derslerde başarılı oluyor ve sınıflar atlıyor. Mahmudiye Rüşdiyesi’nin (Pertevniyal) birinci sınıfına naklediliyor. Burayı bitirmeden Dârüşşafaka mezunlarından sosyolog Mehmed İzzet Bey’in yardımıyla rüştiyeden ayrılarak Dârüşşafaka’ya giriyor. Süheyl Ünver’in aktardığına göre Dârüşşafaka yıllarında Osman Nuri, Sahaflar Çarşısı ve Babı Ali kitapçılarını sık sık ziyaret ediyor ve kitaplar ediniyor. Bu yıllardan itibaren yaşamı boyunca sahip olduğu kitapların önemli bir kısmını daha sonra, kurucusu olduğu İstanbul Belediye Kütüphanesi’ne bağışlıyor. Dârüşşafaka’dan mezun olduğu 1901 yılında ise İstanbul Şehremaneti’ne giriyor.

1947 yılının temmuz ayında yaş haddinden emekli olana dek 46 sene belediyedeki vazifesini sürdüren Ergin’in hizmetleri, millete büyük katkılar sağladığı belediye memuriyeti ile sınırlı kalmamış.

Osman Nuri, 1904 senesinde girdiği Darülfünun-ı Şahane Edebiyat ve Hikmet şubesinden 1907’de birincilikle mezun olmuştur. Burada Fransızca da öğrenmiştir. Belediyede başkâtiplik, mümeyyiz, Müessesat-ı Hayriyye-i Sıhhiye Umumi Kâtipliği, Şube Müdürlüğü, belediye ve vilayet mektupçuluğu gibi çeşitli görevlerde bulunmuştur. Aynı zamanda Darüşşafaka, Vefa Lisesi, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji, gece halk mektepleri, zabıta memurları okulu, polis meslek mektebinde birçok dersler okutarak öğretmenlik yapmıştır. Onun, ömrü boyunca çalışkanlık ve azimle ifa ettiği vazifeleri ve titizlikle hazırladığı eserleri elbette birkaç satıra sığdıramayız. Fakat burada, Osman Nuri’nin Mecelle-i Umur-ı Belediyye adlı 5 ciltlik eseriyle Türkiye’de belediye hizmetlerinin tarihine eğilen ilk araştırmacı olduğunun altını çizmeliyiz. Bu eser, bugün hâlâ ilgili konularda çalışmalar yürüten araştırmacılar için mühim bir başvuru kaynağı olarak değerini muhafaza ediyor. Bunun yanı sıra 1 Eylül 1924 tarihinde Şehremini Emin (Erkul) Bey’in döneminde ve Osman Nuri (Ergin) yönetiminde yayın hayatına başlayan Şehremaneti Mecmuası, İstanbul kent tarihine dair önemli bilgiler içeriyor. Zafer Toprak, bu derginin büyük ölçüde Osman Nuri’nin gayretleriyle yayımlandığını ve Osman Nuri’nin belediyecilik ve şehircilik üzerine oluşturduğu külliyatın bir parçası olduğunu belirtmektedir.

İSTANBUL SOKAKLARININ İSİM BABASI
Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımının 28 Ekim 1927 günü yapılması kararı alındığında, sayımın doğru bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için 1003 sayılı kanun gereğince sokakların ve binaların tek tek tespit edilmesi, sokaklara isim ve binalara numara verilmesi planlanıyor. 3 Mayıs 1927 günü alınan karara istinaden İstanbul’daki nümerotaj görevi için Mektupçu Osman Nuri Bey tayin ediliyor. Beş aylık özverili bir çalışmanın ardından, İstanbul’da mükerrerliği nedeniyle ayırt edilmekte sorun teşkil eden ve birbirinden farklı olmak koşuluyla yeniden isimlendirilenlerle birlikte, 6214 sokağın isim babası Osman Nuri Ergin oluyor. Bu çalışmalar Yunus Nadi’nin “… Osman Nuri Bey ne kadar övünse azdır, düşüncelerimizin üzerinde bir eser” dediği 1934 yılı İstanbul Şehri Rehberi’ni de ortaya çıkarıyor.

Osman Nuri Ergin, o dönemde kendisinin oturduğu Fatih’teki Değirmen Sokağı’nın ismini oğlu Cemal Ergin’in kimyager olması nedeniyle “Kimyager Sokağı” olarak değiştirmiş. Kimyager Sokağı ve Fevzipaşa Caddesi’nin kesiştiği köşedeki evi, bugünkü varlığını iş yeri olarak sürdürüyor. Belediye ve belediyecilik konusunda sayısız eserler ortaya koymuş, nümerotaj heyetinin başındaki değerli isim, İstanbul mahalle ve sokaklarının isim babası Osman Nuri Ergin 78 yaşında, 5 Temmuz 1961 günü Kimyager Sokağı’ndaki evinde vefat ediyor. Vefat ilanında “Cemal Ergin ve Rezan Ergin’in babaları” olarak nitelendirilen Osman Ergin, 6 Temmuz 1961 Perşembe günü Beyazit Camii’nden kaldırılarak Edirnekapı Şehitliği’ne, bugün 4. Ada, 7. Müstakilde bulunan 183 numaralı aile kabristanına defnediliyor. 1970 yılında vefat eden oğlu, “Kimyager” Ahmet Cemalettin Ergin’in de buraya defnedildiğini mezarlık kayıtlarından öğreniyoruz. Kızı Emine Rezzan Ergin ise 20 Nisan 1997’de vefat ediyor.

Refi Cevat Ulunay, Milliyet gazetesindeki köşesinde, Osman Ergin’in vefatının ardından “Acı Bir Kayıp” başlığıyla 17 Temmuz 1961 günü yayımlanan yazısında “Osman Bey’in eserleri büyük mevzulara aittir. Osman Bey’in bilgisinden istifade etmeyen yok gibidir.” diyor. Haluk Y. Şehsüvaroğlu, Cumhuriyet gazetesindeki 20 Temmuz 1961 tarihli köşe yazısında Osman Nuri Ergin’in muhtelif eserlerinden bu şehrin tarihini öğrenmenin mümkün olduğunu yazıyor: “Bu mevzuda çalışanlar, üniversite gençleri onun eserlerinden müstağni kalamazlar. Herhalde İstanbul Belediyesi de ilmi çalışmaları için sık sık onun kitaplarına müracaat ediyordur.”

Bu satırların üzerinden geçen yarım asrı aşkın zamana rağmen onun eserlerinden istifade etmeye devam ediyoruz. Ulunay’ın Osman Nuri Ergin için temenni ettiği gibi: “Allah onu dünyada olduğu kadar ukbâda da aziz etsin.”

Fotoğraflar

Osman Nuri Ergin ve ailesi
1934 İstanbul Şehri Rehberi
Osman Nuri, İstiklal Caddesi tabelasını asıyor, 1927.
Kimyager Sokağı Tabelası
Revnakoğlu’nun İstanbul’u kitabından Osman Nuri Ergin’in evi yapılırken
Osman Nuri Ergin’in Fatih’teki evi ve ailesi
Günümüzde Osman Nuri Ergin Evi
Edirnekapı Şehitliği’ndeki Aile Kabristanı
Kartvizit

Start typing and press Enter to search