TİCARETİN KALBİ ZİNCİRLİ HAN’DA ATIYOR
TİCARETİN KALBİ ZİNCİRLİ HAN’DA ATIYOR
Gülsüm Türkmen
Osmanlı’da ticaret hayatının önemli yapıları olan hanlar, Kapalıçarşı’da zemin katlarının üretim alanlarına ve dükkânlarına dönüşmüş olmaları nedeniyle alışılmış kullanım biçimlerinden farklıdırlar. Sadece limana gelen malların depolanması amacını değil, satılacak ürüne dönüşüp satılmasını sağlayan mimari kurgu buradaki hanların özgün yapısını oluşturur. Zemin kattaki yaya akışı han yapılarında ilk katların dükkân olarak düzenlenmesine sebep olmuş böylece içinde yer aldığı ticaret hayatını da oluşturmuştur. Şimdi bu hanlar içerisinde özgünlüğünü en güzel biçimde koruyan Zincirli Han ziyaret kapımız.
ZİNCİRLİ HAN’DA TATLI BİR MOLA
Çarşının en güzel kapısı olan Nur-u Osmaniye Kapısı’ndan girip Mercan Kapısı’na doğru yürüdüğünüzde Zincirli Han tabelasıyla karşılaşıyorsunuz. Kapıdan içeri girdiğinizde bir anda çarşının o karmaşası da geride kalıyor.
Zincirli Han’ın dışarıya bağlantısı yoktur, iç han niteliğindedir. Kuyumcular Caddesi’nin devamı olan, Acı Çeşme Sokak üzerindeki tek handır. Mimari karakterini hemen hemen hiç bozmayan tek han olduğu söylenebilir. Tek avlulu, iki katlı Zincirli Han’ı benzerlerinden ayıran en temel özellik de bakımlı görünümü. Kiremit renkli duvarları ve yeşil panjurları ile orijinalliğini kaybetmemiş bu Osmanlı ticaret hanı 1708’de yapılarak Kapalıçarşı’ya eklenmiş. Tarihi taş zemini ve moloz taş ve tuğladan kemerleriyle ziyaretçilerini âdeta zamanda yolculuğa çıkarıyor. Hanın kalbi ise avlunun tam ortasında yer alan çeşme ve gerisindeki sarmaşıklı çatısıyla soluklanma bölümü bulunuyor. Asırlık bir ağacın ve çeşmenin bulunduğu bu ufak bir avluda esnafın beslediği bir de papağan misafirlerini karşılıyor. Herkese bir çay söyleyen bu papağan, hanın kıymetlilerinden. Avlunun etrafında iki katlı dükkânlar yer alıyor. Giriş katlar satış, üst katlar ise atölye için düzenlenmiş ve hâlâ aynı şekilde kullanılıyor. Hanın odalarında bir zamanlar ocaklar da bulunuyormuş. Odalardaki ocaklar günümüze gelmemiş ama merdivenler olduğu gibi korunmuş. Hanın girişindeki çay ocağı da bütün ziyaretçilerine tatlı bir mola vadediyor. Birçok kaynakta İstanbul Zincirli Han, Aydın’da bulunan Nasuh Paşa Külliyesi’nin bir parçası olan Zincirli Han ile karıştırılabiliyor. Bu nedenle Zincirli Han ile ilgili yapılan araştırmalar bir bakıma bilgi kirliliği oluşturabiliyor. Araştıracak olanlara da ufak bir dip notumuz olsun.
HANIN ESKİ ESNAFLARINDAN HALICI ŞİŞKO OSMAN
Hanın avlusunda esnafla görüşmek için beklerken tarihten bir ana tanıklık eder gibi oluyorsunuz. İlk olarak hanın en eski esnaflarından biri olan Şişko Osman lakaplı Osman Şenel’in oğlu Abdullah Şenel ile görüşüyoruz. Şenel’in asıl mesleği kuyumculukmuş ancak daha sonra rahmetli babasının mesleğine geçmiş. Ailesi 5 nesildir bu mesleği yapıyormuş. Türk halılarının dünyada saygınlığını hâlâ koruduğunu ama maalesef Yörüklerin artık dokuma yapamadıklarını söyleyen Şenel şunları anlatıyor: “Biliyorsunuz bizim yöremizde halısız ev olmaz, halısız çeyiz olmazdı. Mutlaka çeyizde bir halı olurdu ama artık insanların tercihleri değişti. Halı dokuyan Yörükler de pek fazla kalmadılar. Hayvancılıkla uğraşıyorlardı ama terör dolayısıyla hayvancılık da bitti. Yörükler dağlarda gezemez oldu. Hayvancılık bitince kilim, dokuma dericilik de bundan etkilendi. Halıcılık mesleği de bunlara bağlı. Dağda Yörük yoksa, hayvanınız yoksa birçok müşkül çıkıyor karşınıza. Üretiminiz de bunlara bağlı olarak etkileniyor.”
Kendisine Kapalıçarşı’daki esnaf ilişkilerini de soruyoruz. Uzun yıllar burada çalıştığı için anlatacak çok şeyi de var. “Burada zamanında çok sayıda gayrimüslim halıcılar da vardı, halı tamircileri de vardı. Ermeniler Yahudiler ve Rumlar halıcıların sayısı eskiden daha çoktu. Rumların çoğu Anadolu’dan gelmedir. Onlar da çok fazla halı satar ve kilim dokurdu. Hanların üst katlarında halı tamircileri olurdu. Şimdi halı tamircisi de yok. Aldığınız halıları tamir ettirmesi artık çok zor. 1970’li yıllarda çok halı tamircisi vardı. O ustalar da yaşlandılar, mesleği başkasına bırakamadılar. Bıraktıkları kişiler de bu meslekten tatmin olmadı. Bu şekilde halıcılık gerilemeye başladı. Bizim direnmemizin nedeni köklü bir firma olmamız. Geçmişe bağlı insanlarla ilişkilerimiz var. Onlar bizi destekliyor. Bu şekilde güvenle yürüyor ilişkilerimiz. Yurt dışından müşterilerimizin 3. ve 4. nesillerine mal satıyoruz. Bizden 3- 4 nesil önce halı almış büyük annelerin, büyük babaların torunları gelip bizden halı alıyor.”
Ticarette önemli olanın güven ilişkisi olduğuna vurgu yapan Şenel, “Bizim kültürümüzde önemli olan Ahilik geleneğidir.” diyor ve ekliyor: “Bu ahilik geleneğine dönmedikten sonra istediğiniz kadar şikâyet edin hiçbir şeyi düzeltemezsiniz. Kapalıçarşı’nın ticaretinin özünde olan ilk şey dürüst olmaktır. Eskiden işin ehli insanlar vardı. Günümüzde Kapalıçarşı’da sayısız ürün satılıyor ama bunların birçoğu taklit markalar. Bakınız Avrupalı sadekârlar, mücevherciler, dericiler Osmanlı döneminde mallarını, ürettikleri ürünleri buraya Osmanlı’nın başkenti olan payitahta yani İstanbul’a getirirler ve burada satarlardı. Çünkü mal burada para eder, burada değerini bulurdu.”
İnsanların bir malın değerini Kapalıçarşı’da öğrendiklerine dikkat çeken Şenel, “Çünkü burada aldatmak, hak yemek yoktu. Çünkü burada mezat vardı.” diyerek biz mezat kültürünü anlatıyor: “Bir fakir evinde ihtiyacı olan eşyayı satmak için mesela bir tabağı satacaktır, kilimini satacaktır veya evinde bir kumaş vardır ve kumaşını satacaktır. Kumaş değerli bir üründür. Esnaf mezatı kurulur. Sabah 08.00’den 11.00’e kadar esnaf da vatandaş da malını satardı, mal değerini bulurdu. Az önce de arz ettiğim gibi Avrupa’dan gelen insanlarda bizi bu nedenle tercih ederdi. Cevahir Bedesteni’nde mücevher satılırdı burada da mezat kurulurdu. Sandal bedesteninde de değerli kumaşlar satılırdı. Sandal kumaşı Hindistan’dan getirilen değerli kumaşlara verilen adlardandır.”
Çarşıda dericiliğin de büyük bir sektör olduğunu hatırlatan Şenel, bir zamanlar Anadolu’dan olduğu gibi Bulgaristan’dan, Kafkasya’dan gelen deri ustalarının da olduğunu söylüyor. Bu ustaların deri konusundaki bilgilerinin da altını çiziyor. Bugün devam edenmarkalaşma sistemimizi eleştiren Şenel, şunları aktarıyor: “Şimdi dışarıdan taklit markaları getirip başkasının değirmenine su taşıyoruz. Kendi markalaşma sistemimizi bozduk, elimizle bıraktık. Şişko Osman markası bir günde olmadı, 130 senede oldu. Babam 1960 senesinde bayrağı devraldı ama hiçbir zaman çizgi değişmedi. Kardeşim bu mesleği benimsedi ben de 2004’e bu işe dönüş yaptım ve o seneden beri kardeşimle beraberim.”
MEHMET ÜSTÜNER- KUYUMCU
Şimdiki durağımız çocukluğundan beri bu handa olduğunu Mehmet Üstüner’in kuyumcu dükkânı. Kapalıçarşı’da 38 senedir mesleğini sürdüren Üstüner, ailesinin ise 63 senedir sektörde olduğunu belirtiyor. Babası rahmetli olduktan sonra kendileri aile geleneğini devam ettirmiş.
Bugünkü usta-çırak ilişkilerini sorduğumuzda ise Üstüner şunları aktarıyor: “Bu aileden gelen bir şey. Güven ve usta çırak ilişkisi. Kuyumculuk ayrı, sarraflık ayrı, tezgâhtarlık ayrı. Hepsi tek kalem gibi görünür ama hepsinin ayrı işlevleri var. Bu meslekte artık çırak yetiştirmek zor. Doğrusu yetiştirecek çırak bulamıyoruz. Akraba ve eş dostla bu açık kapatılmaya çalışılıyor. Yeni nesil artık bu mesleği seçmek istemiyor. Bir süre sonra kuyumculuk hem ustalarını kaybedecek hem de yetiştirecek usta bulamayacak.”
Üstüner’e çocukluğunun Zincirli Han’ını da soruyoruz. Kendisi burasının da kendisi için bir okul vazifesi gördüğünü belirtip şunları aktarıyor: “Baba mesleği olduğu için ben ilkokuldan beri dükkâna geliyordum. Hem okuyordum hem de yaz tatillerinde dükkâna çarşıya geliyordum. O zaman çarşı içinde çok sirkülasyon vardı. Kapalıçarşı’da çantacı vardı, gelinlikçi vardı. Yani şimdi o tür bir sanat dalı kalmadı. Ben geldiğim zaman dükkânın içinde duramazdım çok iş vardı. Hep kapı önünde durur koştururdum. Babam satış yapar ben atölyeleri takip ederdim. Tamir işlerine bakardım. Türkiye’nin her yerinden müşterimiz oluyordu. Onlar günübirlik sırf düğün alışverişine İstanbul’a Kapalıçarşı’ya gelirlerdi. Düğün alışverişlerini, gelinlik çeyizlerini yine İstanbul’dan yapar, ondan sonra Kapalıçarşı’ya gelir kuyum ihtiyaçlarını karşılarlardı. Ve geldikleri zamanda kalabalıklar halinde gelirlerdi. O zaman kuyumculuk çok daha iyi ve hareketliydi.”
MİSAK VOSKANYAN- KUYUMCU
Kuyumculuk denince Zincirli Han’da akla gelen isimlerden biri de Misak Voskanyan. Voskanyan oğlu ile birlikte hâlen 22 numaradaki küçük dükkânda çalışıyor. Misak Usta tam 65 yıldır çarşıda. Mücevher atölyesindeki küçük tezgâhta el emeği göz nuru ürünlerini üretmeye devam ediyor. Oğlu tezgâh başında çalışırken Misak Voskanyan da çarşının eski günlerine tanıklık eden siyah-beyaz fotoğraflarını bizlere gösteriyor. Üzerinde okul formasıyla 12 yaş hâlini bu karelerde görüyoruz. Sonra da kendisi anlatmaya başlıyor: “Topkapı’da otururduk. Gedikpaşa Mesrobyan Okulu’nda okudum. O dönem altını ağzımla üflerdim. Pompa sonra çıktı.”
Voskanyan’ın Kapalıçarşı’daki ilk ustası sadekår Aram Kordonciyan’mış. Kordonciyan’ın atölyesindeki iki yıl çıraklık yapmış. Daha sonra Jirayr Şadyan’n yanında da on yıl boyunca çırak olarak bulunup, mesleğin teknik özelliklerini ve pek çok inceliğini öğrenmiş.
Voskanyan bu yıllarında Varakçı Han’da, ustalık dönemlerini ise Çuhacı Han ile Zincirli Han’da geçirdiğini aktarıyor. Kendi dükkânını açtıktan sonra deneyimlerini aktardığı çıraklar yetiştirdiğini de anlatan Voskanyan, bugün Fransa, İsviçre ve Amerika’da mesleklerini sürdüren Bedros Tanışman gibi değerli ustalarının onun yanında iş öğrendiğine dikkat çekiyor.
KAYNAKÇA
Baş, Y.; “İstanbul Kapalıçarşısı”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, AÜ, SBE, 2008
Börü, A., Evrenberk R., Yanan “Kapalıçarşı’da 6538 Sayılı Kanun Gereğince Kısım Kısım Yaptırılmakta Olan Tamir veya İhya İşleri”, Arkitekt, sayfa; 23 – 29, 1956,
Eyice, S.; Büyük Çarşı, İslam Ansiklopedisi, cilt;6, sayfa; 509-513, 1992
Gülmez, F. G.; “Kapalıçarşı Geleneği ve İstanbul Kapalıçarşısı’nın Mekânsal Analizi”, MSGSÜ, 2014 – 01 Nolu Bilimsel Araştırma Projesi Sonuç Raporu 02.03.2016
Küçükerman, Ö., Mortan, K.; Kapalıçarşı, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, İstanbul 2007
Özbey, A.; Dünden Bugüne Kapalıçarşı, İstanbul, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul 2009
Sökmen, D.; “İstanbul Ticaret Bölgesinin Oluşumunu Etkileyen Çevresel Faktörler ve Hanların Mimari Kurgusu”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, MSGSÜ, FBE, 2005
Yarman, A.; Osmanlı Döneminde Mücevher ve Ermeni Kuyumcular, Yapı Kredi Yayınları, 2022