Sinemada Bir Mekan Kapalıçarşı

SİNEMADA BİR MEKÂN

KAPALIÇARŞI

 

  • Ali Can Sekmeç

Mekân duygusunu iyi verebilen, zaman faktörünü iyi kullanabilen filmler, genelde  sinemanın en başarılı örnekleri arasında anılırlar. Gerçekten de mekân bir filmin en temel ögelerindendir. Mekânın, diğer sinematografik ögelerle kurduğu ilişki bize o filmin niteliği hakkında fikir verir. Mekân kullanımı doğal olarak sinemayı başka bir sanatla, mimarlıkla buluşturur. Bu sayede sinemada bir atmosfer, mimarlıkta da bir yaşam kültürü yaratılır. 

Filmlerde şehirler çoğu zaman kendi başlarına birer mekândırlar. New York, Londra ya da Paris gibi, İstanbul da doğal ve mimari mekânlarıyla sinemacılara zengin imkânlar sunmuş, özellikle şehre siluetini veren tarihî yapılar sinema filmlerinde her zaman kendisine yer bulmuştur. 

1940’lı ve 50’li yıllarda yabancılar tarafından Türkiye ya da İstanbul üzerine çekilen belgesellerin çoğuna mistik hava hâkimdir. Sultanahmet Meydanı, Eminönü, Galata Köprüsü, Kız Kulesi ve Kapalıçarşı bu yapımların olmazsa olmaz mekânlarıdır. 1960’lı yıllarda bu belgeselcilere sinemacılar da eklenir, 1963’te Amerikalı yönetmen Terence Young, ünlü James Bond serisinin ikinci filmi From Russia with Love/Rusya’dan Sevgilerle’nin çekimleri için İstanbul’u seçer. Gişe rekorları kıran filmde Bond’u Sean Connery canlandırır. Çekimler Yeşilköy, Kapalıçarşı, Gülhane, Topkapı, Haliç gibi mekânlarda yapılır, filmde ünlü Orient Express’e de yer verilir. 

1960’lı yıllarda İstanbul daha çok İtalyan ve Fransız sinemacıların uğrak yeridir. Çektikleri kimi ucuz macera filmlerinde mutlaka şehirden birçok mekânı kullanmışlardır. İtalyan Oscar Brazzi’nin yönettiği İl Sesso del Diavolo özellikle psikolojik anlatımı ve Rossano Brazzi, Sylva Koscina, Fikret Hakan ve Güzin Özipek’in başarılı oyunculuklarıyla epey ilgi çeker. Filmde İtalyan bir cerrah ailesiyle birlikte İstanbul’a tatile gelir, boğazda bir villaya yerleşirler. Bir süre sonra villada başlayan tuhaf olaylar psikolojik gerilime neden olur. Beyazıt, Kapalıçarşı ve Rumelihisarı gibi tarihî mekânların boy gösterdiği film, Türkiye’de de vizyona girer. 

Aksiyon sinemasının sevilen ismi Jackie Chan’ın 2001 yapımı The Accidental Spy’ı, Türkiye’de izleyici karşısına “Altın Yumruk İstanbul’da” adıyla çıkar. Komedi ve macerayı her zaman başarıyla harmanlayan Chan bu sefer de izleyicinin gönlünü fetheder. Özellikle Çemberlitaş hamamı ve Kapalıçarşı sahneleri epeyce komiktir. Tom Tykwer’in 2009’da yönettiği, Naomi Watts ve Clive Owens’ın başrollerini paylaştığı The International/Uluslararası, politik gerilim türünde bir filmdir. Bankacılık sistemi içinde bir suç şebekesinin çökertilmesi için verilen heyecan dolu bir mücadeleyi anlatan filmin hikâyesi Berlin, Milano, New York ve İstanbul’da geçer. Kapalıçarşı’da çekilen final sahnesinde Türk oyuncu Haluk Bilginer de yer alır. Filmin çekimlerinde ellerinde silahlarla koşturan insanlara tepkisiz kalan Türk halkı aktör Clive Owens’ı oldukça şaşırtmıştır. Neredeyse her gün Kapalıçarşı’da farklı bir çekim seti gören esnaf için ise bu gayet olağan bir durumdur. 

Ben Affleck’in birçok ödül alan 2012 yapımı yakın tarih draması Argo 1979’da İran’daki Amerikan konsolosluğuna yapılan baskın ve sonrasında yaşanan rehine krizini anlatır. Filmin yapımcıları, o yılların dokusuna uygun yer arayışında pek çok ülkeyi gezmiş, nihayet İstanbul’da karar kılmışlardır. İstanbul’daki çekimler iki hafta sürer. Filmde 5 bin figüran oynar. Kapalıçarşı’da 10 sokak ve 150 dükkân kiralanarak tabelaları değiştirilir, böylece mekân Tahran’ın kapalı çarşısına benzetilir. Yönetmen daha sinematografik bir görüntü elde etmek için, Ayasofya çekimleri öncesinde mekânın 4 bin ampulünü beyaz yerine sarı ışıkla değiştirir. Böylece İstanbul’da çekilen ancak şehri hiç ilgilendirmeyen bu film, “en iyi film” dalında Oscar’ı kazanır. James Bond, 2012’de Skyfall ile 50 yıl sonra yeniden İstanbul’a gelir. Sam Mendes’in yönettiği filmde Judi Dench, Javier Bardem, Ralph Fiennes ve Daniel Craig başroldedir. Bond, bu kez motosikletiyle Kapalıçarşı’nın çatısında boy gösterir. Ayasofya ve Sultanahmet Meydanı’nın da kullanıldığı film, İstanbul’da çekilen en önemli filmlerden biri olur. 

Aynı yıl İstanbul’a gelen Fransız yönetmen Olivier Megaton, Liam Neeson ve Bryan Mills’in başrolde olduğu Takip: İstanbul adlı bir macera filmini çeker. Eşi İstanbul’a kaçırılan bir gizli servis ajanının başta Kapalıçarşı olmak üzere bütün İstanbul’da süren macerası, film boyunca eşsiz İstanbul görüntüleriyle süslenmiştir. Russell Crowe’ın 2014’te yönettiği Son Umut, I. Dünya Savaşı’ndan sonra geri dönmeyen üç oğlunu bulmak için Türkiye’ye seyahat eden Avustralyalı bir çiftçinin İstanbul’dan Gelibolu’ya uzanan hikâyesini anlatır. Olga Kurylenko, Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’ın başrollerini paylaştığı film, Kapalıçarşı sahneleriyle göz doldurur, ayrıca birçok ödüle layık görülür. 

Dan Brown’un Robert Langdon serisinin dördüncü kitabından uyarlanan 2016 yapımı Inferno son yıllarda İstanbul’da çekilen yabancı filmlerin en çok ses getirenleri arasındadır. Filmin İstanbul çekimlerine Tom Hanks, Audrey Tautou ve Jean Reno gibi ünlü isimler katılır. Film sayesinde Kapalıçarşı, Beyazıt Meydanı, Ayasofya ve Sultanahmet Meydanı’na ilgi oldukça artar. 

Türk sinemasında mekân seçimi ve kullanımı kimi zaman çok özenli kimi zamansa çok özensizdir, hatta kimisinde mekânın varlığı ile yokluğu anlaşılamaz bile. Zengin ve asil evler için, paşa akrabalardan kalmış yalılar ya da köşkler, sonraki zamanlarda lüks villalar seçilir. Fakir evleri ise çoğu zaman kenar mahalle kıyısındaki ahşap ve cumbalı eski bir İstanbul evi veya bakımsız bir gecekondu iş görür. Bu mekânlar ekseriyetle yaşayan yapılardır. Filmlerde İstanbul tüm sokak, meydan, sahil, iskele ve ya çarşılarıyla bir manzara olmaktan öteye geçemez. Batılı sinemacıların büyük ilgi gösterdiği bu şehri, Türk sinemacılar tam manasıyla fark edememişlerdir. Dolayısıyla Kapalıçarşı filmlerin içine serpiştirilmiş, bugün için belgesel özellikli görüntülerden ibaret kalır. Az da olsa filmlerin konusuna dâhil edilen Kapalıçarşı, genellikle macera filmlerinde kendisini gösterir. 

1961’de Ernest Ritter Von Theumer’in yönettiği Türk-Alman ortak yapımı Silahlar Konuşuyor/İn der Hölle ist noch Platz, 1973’te Türker İnanoğlu’nun yönettiği Soyguncular ve 1976’da Işık Toraman’ın yönettiği Su Perisi Elması adlı macera filmlerinde senaryo gereği en az bir kuyumcu dükkânı soyulur. Filiz Akın, Ediz Hun ve Ekrem Bora’nın başrolünde oynadığı Soyguncular’da mesela, Kapalıçarşı’ya çatıya açılan pencereden girilir, akrobatik hareketlerle hedefe ulaşılır.

Başlıca rollerinde Olgun Şimşek, Aslı Tandoğan, Erkan Can, Engin Altan Düzyatan, Mert Fırat ve Tülin Özen’in yer aldığı “Kapalıçarşı” adlı yapımda Kapalıçarşı ilk kez bir dizi mekânı olarak kullanılır. 2009’da Ömür Atay’ın yönettiği 38 bölümlük dizi filmde bütün hikâye Kapalıçarşı’nın içinde geçer. Süha Arın’ın 1979’da yönettiği “Kapalı Çarşı’da 40.000 Adım” adlı belgeselde, çarşıda 50 yıldır şerbet satan İbrahim Usta’nın gözünden yaşanan değişim anlatılır. Arın, renkli çektiği belgeselinde Kapalıçarşı ruhunu etkili bir dille anlatır ve onu “İstanbul güzelinin çeyiz sandığı” olarak niteler. 

Her gün içinden binlerce insanın gelip geçtiği Kapalıçarşı’nın daha birçok film ve belgesele konu olması dileğiyle…  

Start typing and press Enter to search