AYASOFYA’YA MÜZE DÖNEMİNDE YAPILAN RESTORASYONLAR
Hayrullah Cengiz
İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü Şube Müdürü
(Ayasofya Müzesi Son Müdürü)
Yedi tepeli İstanbul’un bir numaralı tepesinden şehre tüm ihtişamı ile bakan Ayasofya, yaklaşık 1500 yaşındadır ve onun görüp geçirdiklerini bu şehirde ayakta duran neredeyse hiçbir varlık görmemiştir. Bugün bulunduğu yerde kendisinden önce inşa edilen iki mabet, şehirde çıkan isyanlarla yanmış ve yıkılmıştır. Bu felaketi tahminimizce göz önüne alan yeni mabedin banisi İmparator Jüstinyen ve mimarlar, Ayasofya’da yok denecek ölçüde ahşap kullanmışlardır. Ancak bu dahi Ayasofya’nın zaman zaman yıkılmasına kısmen mani olamamıştır. Çünkü İstanbul’da her 100-120 senede bir meydana gelen büyük depremler mabede birçok kez zarar vermiş ve mabet her defasında yeniden onarılmıştır.
Fethe müteakiben yapılan hazırlıkla ilk Cuma gününe denk gelen 1 Haziran 1453 tarihinden sonra kiliseden camiye tahavvül edilen Ayasofya, 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye dönüştürülmüştür. Bu kararla Ayasofya’nın tüm bakım-onarım ve diğer giderleri Vakıflar Umum Müdürlüğü’nden Maarif Vekâletine intikal etmiştir. 1935 yılının Şubat ayının ilk günleri itibarıyla müze olarak hizmet vermeye başlayan mabet, 24 Temmuz 2020 yine bir Cuma günü tekrar cami hüviyetine kavuşmuştur.
Konstantiyye Latin işgalinden (1204-1261) gördüğü zararla bir daha belini doğrultamamış, 1346 yılında meydana gelen depremden sonra imparatorluğun iktisadi durumu iyi olmadığı için halktan toplanan özel bir vergiyle Ayasofya, Doğu Roma döneminde son kez büyük bir şekilde onarılmıştır (1353).
FETİHDEN SONRAKİ ÇALIŞMALAR
Sultan Fatih Mehmet Han, fetihten sonra Ayasofya için ülkenin en büyük vakfını kurmuş, bu mabetle birlikte zaman zaman 40 kadar çıkan cami ve medresenin giderleri bu kurumdan karşılanmıştır. Birçok padişah Ayasofya’ya önemli katkılar sunmuş, onarımlar ve eklemeler yaptırmıştır.
Sultan II. Selim döneminde başlayıp evladı Sultan III. Murad zamanında tamamlanan ve tarihe adını altın harflerle yazdıran Mimar Sinan’a yaptırılan onarım ve eklemeler bugün dahi büyük oranda hâlâ önemini korumaktadır. Sultan I. Mahmud ise mabedi külliye hâline getiren Osmanlı hakanıdır. Osmanlı Devleti döneminde son büyük onarım Sultan Abdülmecid tarafından İtalyan asıllı İsviçre vatandaşı Fossati’ye yaptırılmıştır. (1847-1851)
CUMHURİYET DÖNEMİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR
Yeni kurulan Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk senelerinde öncelikleri çok farklı oldu. 20. asrın başından beri savaştan savaşa koşan, insan ve toprak kaybeden, ülke ekonomisi hiçbir şekilde yeterli olmayan Osmanlı Devleti toprakları üzerine kurulan yeni devletin; eğitim, sanayi, ulaşım, tarım ve her türlü üretim ile nüfus artırımı üzerine kurduğu stratejisini ancak, gücü yettiği nispetle diğer alanlara sarf ettiğini müşahede etmekteyiz.
Bundan tevellüt uzun bir dönem Ayasofya’da yapılan onarımların ancak dış tesirlere karşı kurşun, sıva, derz işlerinin yerine getirildiği, bundan da korumaya öncelik verildiğini anlamaktayız. Bunun istisnası ama Ayasofya’nın tarihinde önemli bir yer tutanı ise Harvard Üniversitesi Bizans Enstitüsü adına Thomas Whittemore ve ekibinin yapmış olduğu onarımlardır. 1931-1958 yılları arasında Ayasofya’daki mozaikleri tekrar ortaya çıkartmış ve restore ederken aynı zamanda koruma amaçlı acil bazı uygulamaları da yerine getirmiştir.
1950 yıllarının ortalarına kadar Ayasofya’da ufak çaplı ve koruma amaçlı onarımların yapıldığına şahit olmaktayız. II. Dünya Savaşı öncesi, dönemi ve sonrası her şeyin idareli kullanıldığı, mecbur kalınan işlere daha çok ağırlık verildiğini bu arada hatırlatmak isteriz. Ancak Ayasofya’nın yine de göz önünde bulunduğunu ve imkânlar çerçevesinde işler yapıldığını da bilmek gerekmektedir.
1955-1982 yılları arasında Ayasofya ve külliyesinde onarımların arttığı ancak bunların yine yapıyı dış tesirlere karşı korumayı amaçladığı, yıpranan ve değişmesi gereken minarelerin kurşun külahlarının da değiştirildiği görülmektedir. 1960’ların sonuna doğru Cyril Mango, Rowland J. Mainstone ve Robert L. Van Nice gibi yabancı şahıslar gelen talepler doğrultusunda Ayasofya hakkında Maarif Vekâletine raporlar sunmuş ve zikredilenler daha sonra yapmış oldukları bu çalışmaları geliştirerek kitaplar hâline getirmişlerdir. Bugün dahi bu çalışmalar uluslararası bilimsel literatürde önemli bir yere sahiptir.
1982-88 tarihleri arasında ana kubbe ve yarım kubbelerin kurşunları değiştirilmiş, çatlaklar onarılmış ve galeriye iniş ve çıkışı sağlayan rampalar yeniden tanzim edilmiş; ana kubbe kasnağının bordür taşları ve kalem işleri onarılmıştır. Kilise döneminde vaftizhane, cami döneminde kandil yağhanesi ve sonrasında türbe olarak kullanılan mekânın döşemeleri ve ahşap saçağı yenilenmiştir. 1985 yılında, müzeye dönüştürüldükten hemen sonra yıkılan Ayasofya Medresesi’nin, yapılan kazılarda temelleri bulunmuştur.
UNESCO İŞ BİRLİĞİNDE ONARIM
1992’de Ayasofya ana kubbesi ve pandantifleri için UNESCO ile Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı tarafından desteklenen uluslararası bir ekip, restorasyon ve sağlamlaştırma çalışmalarına başlamıştır. Fasılalarla 17 sene süren bu çalışmadan sonra Türkiye, artık kendi yetişmiş uzmanlarından istifade etmeye başlamıştır.
2000’de Ayasofya güneybatı cephesi restorasyonu yapılmış, 2004’te İmparator Kapısı üzerindeki VI. Leo figürlü mozaik bezemesinin (10. yy ait) koruma ve onarımı yerine getirilmiştir. 2006- 2008 arasında mabedin 5 bin 122 metrekarelik kurşun örtüsü yenilenmiş, minarelerin şerefe ve külahlarında onarım yapılmıştır. 2008-2009 arasında iç narteksin (son cemaat yeri) bezemeli yüzeyleri restore edilmiş, ayrıca batı cephesi mermer pencereleri onarılmıştır.
Ayasofya’daki padişah türbelerinin restorasyon çalışmalarına 1979’te kısmi olarak başlanmış, aralıklarla devam ederek 1987’de tamamlanarak müze çıkışı türbeler kapısından verilmiştir. Bir süre türbeler ziyarete açık bırakıldıktan sonra kapatılmıştır. Sultan II. Selim, Sultan III. Murad, Sultan III. Mehmed, Sultan Mustafa ve Sultan İbrahim (eski vaftizhane) ile şehzade türbelerinin onarımına 2006 yılında tekrar başlanmış, 18 Eylül 2009’da açılışı yapılmıştır. 2010 yılında ise Ayasofya’nın hat levhalarının restorasyon ve konservasyonu yapılıp kandillikleri yenilenmiştir.
Türkiye’nin en büyük ve en gösterişli şadırvanı olan I. Mahmud Şadırvanı, 2011- 2013 tarihleri arasında, inşa edildikten sonraki bilinen en büyük restorasyonunu görmüştür. Yine şehrin en güzel cami kütüphanesi olan Sultan I. Mahmud Kütüphanesi, Eylül 2012-Ocak 2014 tarihleri arasında çok kapsamlı bir restorasyona tabi tutulmuş, yapı ile beraber gül ağacından mamul kitaplığı ile mevcut Kur’an-ı Kerim rahleleri ve muhafazaları ile tarihi saatler de onarılmıştır.
Ayasofya’nın en problemli dış cephesi olan batı dış cephesinin restorasyonu ise 2012- 2018 tarihleri arasında yapılmıştır. Buradaki çalışma bazı sebeplerden dolayı ara kesitlere uğramış bu arada diğer cephelerde yapılacak onarımlar için büyük veriler elde edilmiştir. Ayasofya’da ilk yapılan payandaların da bulunduğu bu cephede elde edilen sonuçların, diğer dış cephe onarımları için büyük kolaylık sağlayacağı umulmaktadır.
Ayasofya Galeri Katı, Güneybatı Atrium İniş Rampası, Depolar Acil Müdahale ve Proje Yapım işine Temmuz 2014 tarihinde başlanmıştır. Kısaca anlatmak gerekirse, ilk olarak galeri katı zemin rölöveleri, döşeme müdahale projesi ve dönem analizi projesi hazırlanmıştır. Onarım çalışmaları öncesinde galeri katına ziyaretçi gezi güzergâhı oluşturularak, çok hasarlı alanlar gezi güzergâhı dışında bırakılıp zemin onarım çalışmalarına başlanmıştır. Çalışmalarda galeri katı ziyaretçi geçişlerine kısmi olarak kapatılarak etap etap ilerlenmiştir. Galeri katı iç mekân tavan ve duvar yüzeylerinin rölöve, müdahale ve dönem analizi projeleri hazırlanarak ilgili Kurul tarafından onaylandıktan sonra, batı galeri sıvalı duvar yüzeylerinde raspa ve kalem işi çalışmaları yapılmıştır. Çalışma 2020 yılının Ekim ayında tamamlanmıştır. Bu restorasyon çalışmasında da bir çok yeni bulgu ve tespitlere ulaşılmış ve bunların hepsi belgelenmiştir.
Ayasofya Ana Mekân İç Yüzeylerin Acil Müdahale ve Proje Yapım işine Kasım 2012 tarihinde başlanmıştır. Bu çalışmada hem Ayasofya zemininin hem de kuzey iç cephesinin proje ve restorasyonu yapılmıştır. Yürütülen restorasyon çalışmaları, günde 15-20 bin arasında ziyaretçi alan ve tatil günü olmayan yapının ana mekânı, ziyaretçi geçişlerine kısmi olarak kapatılarak etap etap devam etmiş ve tüm süreç Kasım 2020’de nihayete erdirilmiştir.
Ayasofya Fatih Medresesi Rekonstrüksiyon inşaatında yer teslimi Ocak 2014 tarihinde yapılıp ilk etabı tamamlanmış, ancak çeşitli nedenlerle faaliyete başlanamamış, sonrasında yeniden inşaatına başlanıp, ilk etap işi bitmiştir. Bunun yanında Ayasofya çevre düzenlemesi ise Kasım 2017 tarihinden itibaren devam etmekle beraber, birçok ara kesitlere uğramıştır.
Ayasofya’da hâlen projeleri tamamlanmış ve restorasyonunu bekleyen işler de vardır. Kuzey, Güney ve Doğu Dış Cepheleri Projeleri ile Ayasofya Minarelerinin Koruma Projeleri yeni tamamlanmış olup, Ayasofya Muvakkithane ve Mütevelli Heyeti Reis (eski müze müdürü odası) Binası Projeleri ile Ayasofya Sıbyan Mektebi Projesi Ekim 2011 tarihinde bitirilmiştir.
537 tarihinde inşa edildikten yaklaşık 20 yıl sonra meydana gelen büyük depremle zarar görüp onarılmaya başlayan Ayasofya’nın, bugün dahi mecburi gerekçelerle hâlen devam etmekte olan onarımları, Ayasofya-i Kebir Camii ayakta durduğu sürece devam edecektir.