BİR ELİF ÇEKTİ YİNE SÎNEME CÂNÂN BU GECE


Dr. Ali Rıza Özcan / Hat Sanatı Uzmanı

“Bir Elif çekti yine sîneme canân bu gece” demiş şair. 19. asrın en büyük hattatlarından biri de ulu mabet Ayasofya’nın sinesine öyle bir Elif çekmiştir ki, boyu 5 metre 60 cm’dir.

“Elif”i sîneye kim çekmiştir diye merak ederseniz, merakınızı 1 metre 70 santim ölçüsüyle dünyanın en büyük imzası giderir: “Ketebehu es-seyyid el-hâc Mustafa İzzet imâm-ı sanî el-emirü’l-mü’minîn Abdülmecid Hân 1265” (Bu yazıyı mü’minlerin emiri Abdülmecid Han’ın ikinci imamı Mustafa İzzet yazdı.1849)

Ayasofya’nın iç mekânına bambaşka bir güzellik katan büyük levhaların yerinde daha önceleri, 17. yüzyıl hattatlarından Teknecizâde İbrahim Efendi tarafından yazılmış ve yine büyük boyda celî sülüs yazılar mevcuttu. Teknecizâde İbrahim Efendi’nin 1650 yılında yazdığı yazılar 1733’te elden geçirilerek tamir edilmişti. 1733 tarihinden sonra geçen 116 yıl içerisinde yazılar oldukça yıpranmışlardı. Ayasofya’nın 1847-49 yılları arasında geçirdiği tamir ve restorasyon esnasında yazıların da devrin anlayışına göre yeniden yazılması gündeme gelmiş ve bu görev Kadıasker Mustafa İzzet Efendi’ye verilmişti. Mustafa İzzet Efendi ana kubbede yer alan Nûr sûresinin 35. ayeti ile “Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan ve Hüseyin” isimlerinden oluşan cihâr-ı yâr-i güzîn takım levhalarını kendi anlayışına göre yeniden yazmıştı.

Çapları yedi buçuk metre olan levhalar 35 cm genişliğindeki kalem ağzı kalınlığı ve dairevî kasnağa gerilen brandaların üzerine altın ile yazılmıştır. Levhalardan “Hüseyin” isminde bulunan Kadıasker’in imzasının kalem ağzı genişliği de 3 cm’dir. Muhtemeldir ki dünya üzerinde böyle büyük ebatlarda sanatkârane ve istifli yazılmış başka bir imza yoktur. Yazıların zemin rengi ise nefti yeşildir. Bu levhalardan “Allah” lafzındaki Elif harfinin boyu 5 m 60 cm, Ebûbekir ismindeki Elif harfinin boyu da 5 m 10 cm’dir.

Kubbeyi süsleyen dairevî “Nur Sûresi’nin 35. ayeti” 3 metre 15 cm genişliğindedir ve kubbeyi saracak şekilde yazılmıştır. Yazılan kalemin genişliği 14 cm’dir. Bu kalınlıktaki kalem ağzı ile yazılan “Elif”lerin boyları 2.20 m’dir.

Yazılar, Kadıasker Mustafa İzzet tarafından önce küçük boyda kâğıtlara yazılmış, sonra kareleme usulü ile büyütülerek yazı kalıpları hazırlanmıştır. Bu kalıplar, yine caminin içinde hazırlanan dairevi zeminlere iğneleme usulü ile aktarılmış, sonra altınla yazılmıştır. Kadıasker Mustafa İzzet Efendi’nin meşhur öğrencilerinden Şefik Bey ve Haydarlı Ali Efendi, hocalarına yazı kalıplarının hazırlanması ve branda üzerine yazımı safhalarında yardımcı olmuşlardır. Bu yazılar, hâlâ yazı tarihi bakımından yazılmış en büyük sanat yazılarıdır. Levhaların çerçeveleri 20 cm kalınlığındadır ve Bahriye Marangozhanesi’nde yaptırılmıştır.

1931 yılında Amerikan Bizans Enstitüsü adına Ayasofya mozaiklerini meydana çıkarma izni alan Thomas Whittemore, Atatürk’ün isteği ve Bakanlar Kurulu kararıyla çalışmalara başlamıştır.

Bakanlar Kurulu’nun 24 Ekim 1934’te aldığı karar ile Ayasofya, 1 Şubat 1935’ten itibaren müzeye çevrilmiştir. Ayasofya müze olunca Whittemore’un mozaik araştırmaları sırasında yerlerinden indirilen Kadıasker Mustafa İzzet Efendi’nin yazıları yapıdan dışarı çıkarılmak istendiğinde büyüklükleri o zaman anlaşılmış ve levhalar hiçbir kapıdan çıkarılamamıştır.

Sonraki yıllarda levhaların yeniden yerlerine asılması gündeme gelmiştir. Bu husus da İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın “Son Hattatlar” adlı eserinde şu ifadelerle yer almaktadır:

“İsm-i Celâl’i, İsm-i Nebevî’yi, esâmî-i çahryâr ve Haseneyn’i ihtiva eden bu büyük levhalar, bir takım kıymet bilmez şahıslar tarafından indirilip bir kenara konulmuş ve bazılarının bazı yerleri zedelenmişti. Bu hâl bizimle beraber diğer erbâb-ı imânı müteessir ettiğinden tekrar asılması için uğraşdıksa da muvaffak olamamıştık. Nihayet Ayasofya Müzesi Müdürü Muzaffer Ramazan Bey’i teşvik ettiğimde “Para yok, olsa asarım” demişti. Öteden beri benimle beraber bu işe sarf-ı zihin eden Yüksek Mühendis Ekrem Hakkı Ayverdi ve tüccardan Nazif Çelebi Bey, icap eden parayı hasbetenlillah vererek, Ekrem Hakkı Bey’in nezareti altında levhalar tamir edildi. Yine o cömert insanların yardımıyla 28 Ocak 1949’da elvâh-ı şerîfe yerlerine asıldı. Levhaları eski yerinde görünce ağlamaya başladım. Cenâb-ı ekremü’l-ekremîne hamd ü senâ ve Ekrem, Nazif ve Muzaffer’e teşekkür ve dua ettim.”

Levhalar, 28 Ocak 1949 tarihinde yerlerine asılmışlardır. Bu muhteşem levhaları yerinde görmek isterseniz, Ayasofya Camisi’nin sinesinde sizleri beklemektedirler.

Start typing and press Enter to search