ÇOK YAŞA KARAGÜMRÜK


Osman Altunterim

Hikayesi aslında İstanbul’un öz hikayesidir. Bizans’ın kara surlarına komşu bir ana kucağı gibidir Karagümrük. Yüzlerce yıldır dünyanın her yerinden göç edenleri kucaklayan İstanbul’a, atalarımızın, dedelerimizin ilk adımını attığı yerdir.

İçindeki samimiyet de bu sosyolojiden kaynaklanır tam olarak. Karagümrük sadece bir semt,  Karagümrükspor da sadece bir futbol takımı değildir. Bu özelliği ile onlarca etnik, sosyal, kültürel çeşitlilik ve inanç farklılığına rağmen, havasını soluyan, suyunu içen herkesi birbirine benzetir.

Karagümrük, tüm renkleri bir arada barındırsa da dışarıdan kırmızı siyah görünür. Fatih’in bu müstesna semtini diğerlerinden ayıran ve halihazırda daha da popüler olan şüphesiz Karagümrükspor’dur.

Karagümrükspor, 1926 baharında Muhtar Bey ve etrafında toplanan gençlerle Karagümrük İdman Yurdu adıyla faaliyetlerine başlar. Semt, Osmanlı’dan bu yana “Tulumbacılar” olarak bilinen İstanbul itfaiyecilerine ev sahipliği yaptığından, takım rengi olarak alevleri temsilen kırmızı, dumanı temsilen siyah seçilir. Bu seçim kulübün adeta ruhuna işleyecek, yıllar içinde yaşanan büyük olumsuzluklara rağmen karanlıktan aydınlığa bir ateş gibi parlayarak çıkacak, ortalığı duman kapladığında bile yolunu kaybetmeden, pes etmeden, yok olmadan devam edecektir.

ANADOLU’YA İLHAM
Karagümrükspor, yüz yıla yaklaşan geçmişinde sadece sporun gelişimine değil, kültür sanattan siyaset ve sosyal yaşama, tüm bir tarihe eşlik ve tanıklık eder. 1932’den 1942’ye kadar birbirinden başarılı sonuçlar alarak İstanbul’un “Büyükleri” dışında en başarılı takımı olan kırmızı siyahlılar, bir dönem Vefa Kulübü ile birleşmeye zorlanır. Buna karşı çıkan Karagümrük 4 yıl kapalı kalır ve Karagümrük ile Vefa arasındaki büyük rekabet böyle başlar.

Takım yıllar içinde başarılarıyla Türkiye’de büyük ses getirir.  Anadolu’da ardı ardına şehir takımları kurulurken, bunlardan biri olan Yozgatspor, Karagümrükspor’dan esinlenerek kırmızı siyah renkleri seçer.

BEŞİKTAŞ’IN KARAGÜMRÜKLÜ BABA HAKKI’SI

Beşiktaş tarihini değiştiren ve Beşiktaşlıların “Duruş” olarak adlandırdığı değer abidesi Baba Hakkı (Hakkı Yeten) efsanesi Karagümrük’ten doğar. Baba Hakkı Türk futbol tarihine “Beşiktaş Efsanesi” olarak geçmiş olsa da, sahadaki duruşu, adaleti, saygı ve sevgisi, Beşiktaşlı olsun olmasın herkesin övgüyle andığı o güçlü karakteri Karagümrük’ten alır. Halihazırda Karagümrükspor tarihinin en çok gol atan futbolcularından ve en büyük efsanelerinden biridir Baba Hakkı.

ÇEKİRDEKTEN YETİŞENLER

İbrahim Tenekeci bir yazısında, “İnsan, doğup büyüdüğü ve yaşadığı yerin ünsiyetini alır” diyordu.

O “ünsiyet” Karagümrükspor’da önce Baba Hakkı’da vücut bulur, ardından yeni başarılarla tüm Türk futboluna mal olur.

Türk sporunda iz bırakan daha pek çok ismin yolu Karagümrükspor’dan geçer. Rıza Erseven, Musa Sezer, Necdet Gezen, Mustafa Çakar, “Rüzgarın oğulları” Aydın Yelken ve Tarık Kutver’i bünyesinden çıkarırken, Galatasaray’ın efsanelerinden Kadri Aytaç’a da bir dönem kadrosunda yer verir.

Karagümrükspor, bu büyük isimlerin yanı sıra yakın dönem tarihinin efsane alt yapı hocalarından Osman Odman döneminde Abdülkerim Durmaz’ı, Oktay Derelioğlu’nu, Serdar Topraktepe’yi, Taner Alpak’ı Türk futboluna kazandırır.

TARAFTARIN GÜCÜ

Türk futbolunda asırlık çınarı Karagümrükspor, tarihi boyunca savaşçı ruhunu hiçbir zaman kaybetmedi, zor günlerde inançla mücadele etti.

O günlerin naçizane canlı tanıklarından biri olarak, takımın unutamadığım maçlarından biri, 1999- 2000 sezonunda amatör kümede oynarken rakibi Kocamustafapaşa’yla yaptığı şampiyonluk karşılaşmasıdır.

Bugün dünya futbolunun yıldız isimlerini kadrosunda barındıran Karagümrükspor, o günlerde Bizans kara surlarının dibinde, Belgradkapı ile Silivrikapı arasında inşa edilmiş Namık Sevik Stadı’nın toprak zemininde şampiyonluk için ter döküyordu.

Stat tarihinde yaşanan en görkemli günlerden biriydi belki de…

Surların üzerinden stadın merdivenlerine, kale arkalarındaki bostana, her yer insan doluydu.

Fatih derbisi oynanacaktı dile kolay…

Tribünlerde yerimi almıştım. Toprak zemin üzerinde oynanan oyun futbol olmasa da, tribünlerde yaşanan coşku Karagümrükspor’un neden büyük olduğunu ve pes etmeyeceğini gösteren en büyük gerçeklikti.

Yokluk içinde var olmaya çalışan bir kulübün böylesine sadık bir taraftar kitlesine, karşılıksız ve gönülden sevenlere sahip olması, Karagümrükspor’u tekrar bir destan yazarak küllerinden doğmaya iten esas güçtü.

O güç hala yerinde duruyor.

Yolu bir şekilde Karagümrük’ten geçen insanların o ünsiyeti, takımlarına bağlılıkla vücut buluyor. Çünkü Karagümrük, gurbeti orada yaşayanlara, kendilerini ifade şansı tanıyor.

 

 

KARAGÜMRÜK SEVDALILARI

Kendini kulübe adayan Cem Duruakan’ın çabaları, bir başka Karagümrük sevdalısı ve futbol aşığı Cengiz Günaydın’ın taşıdığı bayrak ve bugün Süleyman Hurma ile yeniden ihtişamlı günleri dönen Karagümrükspor, geleceğe yürümeye devam ediyor…

Karagümrükspor, dünyanın neresine giderse gitsin Fatih’i gönlünde yaşatanlar için Haliç kıyılarını, Balat’ın sokaklarını, Süleymaniye’nin eşsiz manzarasını, Eminönü’nde balık ekmeği, Mısır Çarşısı’nın baharat kokularını, Mahmutpaşa’nın şenlikli yokuşunu, Sultanhamam’ın hamallarını, Gülhane’nin ceviz ağaçlarını, Samatya meydanını, tarihin tanığı Yedikule Zindanları’nı, Kocamustafapaşa’da bir semt kahvesinde içilen çayı, Fatih Camii’nden okunan ezanı, Aksaray’ın, Beyazıt’ın, Kapalıçarşı’nın hızlı akan hayatı temsil ediyor.

Bu yüzden Karagümrükspor bir futbol takımından çok daha fazlasını ifade ediyor.

Bu yüzden, içinde kendine bir yer bulmuş, Fatih’e kıyısından köşesinden yolu düşmüş herkesin yüzünde, Karagümrük adını duyduğunda bir tebessüm oluşuyor.

Çok yaşa Karagümrük!… 

KARAGÜMRÜKSPOR’UN İLK TRİBÜN BESTESİ

Biz Karagümrüklüyüz yoktur kederimiz,

Kainata metelik vermeyiz.

Var mı hiç, var mı hiç, bize yan bakan,

Yoktur hiç, yoktur hiç, böyle bir arslan.

Start typing and press Enter to search