SİNAN’IN AYASOFYA’SI


Prof. Dr. Suphi SAATÇİ

  1. Mimar- Restoratör 

Tarihi yarımadanın en prestijli tepesinde yer alan Ayasofya, İstanbul’un her yerinden kolayca görülebilmektedir. İstanbul’un en çok ilgi çeken anıtı olarak Ayasofya, her devirde üstünde durulan ve değişik yanlarıyla tartışma konusu olan bir mabettir. Ayasofya’nın ilk yapılışının günümüzdeki binayla ilgisi yoktur. Bugüne gelene kadar üç defa inşa edilen Ayasofya, değişik dönemlerde farklı statülere sahip bir yapı olmuştur. İstanbul’da ayakta kalmış en eski anıtlardan biri olan Ayasofya, dünya mimarlık ve sanat tarihi açısından da önemli bir yapı sayılır.

Ayasofya’nın tarihi ve yapılışı hakkında tarihçiler arasında farklı görüşler vardır. Mabedin Büyük Konstantin (1. Konstantin) eseri olduğu ileri sürülmüştür. Fakat yapı ancak oğlu 2. Konstantin zamanında tamamlanmış ve 25 Şubat veya 15 Mayıs 360 yılında açılmıştır.

Bir pagan mabedi üzerine IV. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen ilk Ayasofya hakkında fazla bilgiye sahip değiliz.  Bundan yüz yıl sonra inşa edilen ikinci Ayasofya da yangınlar sonucu yıkılarak harap olmuştur. Üçüncü Ayasofya ise VI. yüzyılda yapılan bugünkü mabettir. İstanbul’da en eski kültür mirası olarak günümüze ulaşan Ayasofya, Osmanlı dönemine kadar birçok onarım geçirmiştir.

Osmanlı’nın 1453 yılında devraldığı Ayasofya altı yüzyıla yakın bir süreden beri Türklerin elinde bulunuyor. Ayasofya mabedi Cami-i Kebir yani Ulu Cami olarak fetihten beri büyük bir özen ve dikkatle korunmaktadır. Fatih devrinden itibaren Ayasofya’nın kullanım biçimi değişmiş ve buna göre onarımlar yapılmıştır. Daha sonra gelen Osmanlı padişahları II. Bayezid’den II. Abdülhamid dönemlerine kadar bazen geniş, bazen sınırlı olmak üzere onarımlar geçirmiştir. Ayasofya Cumhuriyet döneminde geniş çapta olmasa bile kısmi biçimde onarım ve bakım görerek günümüze gelmiştir.

Osmanlı dönemindeki en kapsamlı onarım XVI. yüzyılda Mimar Sinan tarafından II. Selim döneminde gerçekleşmiş ve Ayasofya bugünkü hâlini almıştır. Sinan’ın Ayasofya’da uyguladığı restorasyon çalışmaları, strüktürel açıdan büyük önem taşımaktadır.

Osmanlı döneminde Ayasofya’ya medrese, minareler, türbeler, şadırvan, sıbyan mektebi, imaret, kütüphane, hünkâr sofası, hünkâr mahfili ve muvakkithane eklenmiştir. Günümüzdeki durumuyla Ayasofya bir Osmanlı Külliyesi kimliğine kavuşmuştur.

SİNAN VE AYASOFYA

Sinan’ın yarım kubbeli camileri arasında en başarılısı, hiç kuşkusuz Süleymaniye’dir. İki yarım kubbeli olan cami, aynı zamanda İstanbul’un en büyük külliyelerinden birinin parçasıdır. Kıble aksı üzerindeki yarım kubbeler ana kubbeye destek veriyor, bu da öte yanda küçük kubbeler ve kemerlerden oluşan bir sistemle dengeleniyor. Bu şema, Ayasofya modelini akla getiriyor. Ama Sinan, Ayasofya’da hiçbir zaman sağlanamamış olan statik dengeyi, Süleymaniye’de en olumlu biçimde çözmüştür. Bu arada Süleymaniye Camii büyük depremler geçirmesine rağmen hiçbir önemli hasara uğramamış, oysa Ayasofya’nın kubbesinde zaman zaman çökmeler ve büyük çatlamalar meydana gelmiştir.

Sultan II. Selim’in Mimar Sinan ile Ayasofya ve çevresinde incelemelerde bulunduğu, cami ve çevresinin genişletilerek yapıda ihtiyaç duyulan tamirlerin yapılmasını istediği biliniyor. Bu kapsamda yapısal sorunların giderilmesi için payandaların eklenmesi, yetersiz kalan mevcut payandaların ise genişletilmesi, örtülerin yenilenmesi, batıdaki yarım kubbenin üzerindeki ahşap minarenin kaldırılarak, bunu yerine önündeki payenin üzerine yeni bir minarenin inşa edilmesi kararlaştırılmıştır. Bu arada caminin çevresindeki bütün evler yıktırılmış ve Sinan tarafından öncelikle masif taş payandalarla Ayasofya berkitilmiştir.

Sinan’ın onarımları bunlarla da sınırlı kalmamıştır. Ayasofya’nın yaşadığı zaafları gidermek için Sinan yapının birçok ayrıntılarına da müdahale etmiştir. Daha öncekilere ek olarak Ayasofya’ya 2 minare de ilave eden Sinan, o tarihte Selimiye Camii hariç yapıyı 4 minareli yapmıştır.[1]

Çıkardığı ferman ile 1573 yılında Ayasofya’nın geniş ve kapsamlı onarım çalışmalarını başlatan II. Selim, Selimiye’nin tamamlanmasını göremediği gibi Ayasofya onarımının da bitişine tanık olamamıştır. Ayasofya’nın onarım çalışmaları 1576 yılında Sultan III. Murad döneminde tamamlanmıştır. Sinan, restorasyon devam ettiği sırada vefat eden II. Selim’in türbesini, Ayasofya avlusunda inşa etmiştir. Kanuni Sultan Süleyman türbesinden sonra Sinan’ın en özgün tasarımlı türbesi olan bu yapı, Ayasofya külliyesinin en nitelikli yapısı sayılır.

Dorusunu söylemek gerekirse Ayasofya Sinan’ın geniş kapsamlı restorasyonu sayesinde günümüze gelebilmiştir. Bu açıdan bu mabede Sinan’ın Ayasofya’sı demek yanlış değildir.

[1] Ayasofya’nın kapsamlı Mimar Sinan onarımı için bkz: Hasan Fırat Diker (2016), Ayasofya ve Onarımları, İstanbul, s. 66-76.

Start typing and press Enter to search