Fethi Gemuhluoğlu’na Dair

Tahsin Yıldırım

Fethi Gemuhluoğlu eski takvimle 1338 yılında doğmuştur. Bu nedenle doğum yılının miladî 1922 mi, 1923 mü olduğu konusunda kesinlik bulunmamaktadır. Ancak kardeşi Necmettin Gemuhluoğlu “Göztepe istasyonuna açılan cadde üzerinde Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi’ne bakan tek katlı mütevâzı bir binada Ekim 1922’de doğduğunu söylemiştir. Fethi Gemuhluoğlu, babaannesinin vefatının ardından doğduğu için aileye manevî bir hediye olarak gelmiştir. Ailenin yapısını görmek için çocuklarına İrfan Fethi ismini verirken gösterdikleri hassasiyete bakmak gerekir. Gemuhluoğlu’nun çocukluk ve gençlik dönemleri Osmanlı’nın son demlerine yetişmiş ilim, irfan, düşünce ve hâl ehli insanların yaşadığı mekânlarda geçmiştir.
Fethi Gemuhluoğlu, ilk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamlamıştır. 1940 yılında Haydarpaşa Lisesi’nden mezun olmuş ardından ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydını yaptırmıştır. Mustafa Özçelik’in araştırmalarına göre Fethi Gemuhluoğlu hukuk fakültesi son sınıftan ayrılmıştır.
1959 yılının Eylül ayında şahitliğini Rauf Orbay’ın yaptığı nikâh ile Dr. Emine Suzan Hanım ile evlenmiştir. Emine Suzan Gemuhluoğlu 1927 doğumlu olup, tedavi gördüğü Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 12 Ocak 2016’da vefat etmiştir. Cenaze namazı Fatih Camii’nde kılındıktan sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda annesinin yanına defnedilmiştir. Birbirleriyle uyumlu ve pek çok insana örnek olabilecek evlilik hayatlarında Mehmet Ali ve Veli Selman adında iki çocuğu dünyaya gelmiştir.
Fethi Gemuhluoğlu ölümüne yakın zamanlarda günlerinin sayılı olduğunu dostlarına söylemiş, vefat ettiği 5 Ekim 1977 Çarşamba günü iki oğlu ve hanımını karşısına alarak vedalaşmıştır. Gemuhluoğlu’nu yetiştirdiği, etkilediği, aynı ideallere bağlandığı binlerce kişi onu Fatih Camii avlusundan yolcu etmiştir.
Helal kazancı her zaman inandığı değerlerin gereği olarak gören Fethi Gemuhluoğlu, 1946 ile 1948 yılları arasında Çanakkale Gelibolu’da adliye subayı olarak vatanî hizmetini yaptıktan sonra 1950 – 1955 yıllarında İstanbul’daki çeşitli özel ve azınlık okullarında Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği yapmıştır. 1955 – 63 yıllarında İstanbul‘un o zaman en önemli kültür ve spor etkinlikleri merkezi olan İstanbul Spor ve Sergi Sarayı’nın müdürlüğünde bulunmuştur. 1963 – 1965 yıllarında Almanya’da kalmıştır. 1965 – 1966 yılları arasındaki Milli Eğitim Bakanları Nevzat Cihat Bilgehan ve Orhan Dengiz’in özel kalem müdürlüğünü yapmıştır. 1966–1970 yılları arasında Türkiye Odalar Birliği Basın Müşavirliği görevinde bulunmuştur. Gemuhluoğlu insanımızın kaygısını taşıdığından çeşitli sivil toplum kuruluşlarında da görev almıştır. Zamanında eğitim alanında faaliyet gösteren önemli vakıflardan biri olan Türk Petrol Vakfı’nın kuruluşunu 1969 yılında gerçekleştirmiş, vefatına kadar genel sekreterliğini yürütmüştür. Ömrünün son yıllarında Aydınlar Ocağı ile Türk Edebiyat Cemiyeti’nin İstişare Kurulu, Anadolu Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği ve pek çok hayır kurumunun da yöneticiliğini yapmıştır.

SAĞ AÇIK FETHİ
Değişik hobileri olan Fethi Gemuhluoğlu Hilal Spor Kulübü’nde top koşturmuştur. Türkiye’nin en eski spor kulüpleri arasında yer alan ve bordo – beyaz renklerini kullanan Hilal Spor Kulübü, İstanbul Erenköy’de Halit Galip Ezgü tarafından 1912 kurulmuştur. 1923 yılında Türkiye Futbol Federasyonu’nun kurucuları arasında yer alan kulüp, 2012 yılında 100. yılını kutlamıştır. Hilal Spor’da sağ açık oynayan Fethi Gemuhluoğlu’na tribünlerden “Yandan Fethi, yandım Fethi” tezahüratı yapılmıştır. 1948 – 1949 yıllarında Göztepe’de çok sevildiği için kulüp başkanlığı da yapmıştır. Futbolun yanında güreşe de meraklı olan Fethi Gemuhluoğlu Haydarpaşa Lisesi’nin güreş takımında da bulunmuştur.

“MUHABBET LİBASI GİYDİRİLMİŞ BİR İNSAN”
lemde her şey, hem seven hem sevilen eşref-i mahlukat olan insan içindir. Bundan dolayı yaratılanlar arasında sevilmeye en çok layık olanıdır. Sevgi, muhabbet hissiyatı birine duyulan ilginin tezahürüdür. Bundan dolayı bir kişiye duyulan sevgi ile Allah’a duyulan sevgi aynı köktendir. Bu yüzden bir kısım ehl-i kalbe göre insanları sevmeyen Allah’ı sevemez. Çünkü insanın fıtratında olan sevgi kişiyi Allah’a ulaştıran bir duygudur. Bu duygu tasavvuf erbabına göre “muhabbet”tir. Gönül ehlinin Allah’a olan muhabbetini tanımlamak için bir takım tanımlamalar yapılmıştır. Prof. Dr. Sadettin Ökten’e göre, Gemuhluoğlu “Muhabbet Libası Giydirilmiş Bir İnsan” muhabbet ehli bir kişidir. Muhabbet sadece yaşanan bir hal olup onun yansımasının ifadesi ise muhabbet libası giymektir. Fethi Gemuhluoğlu, halka hizmet ve muhabbetin Hakk’a hizmet ve muhabbet olduğunu, muhabbetin değerinin biçilemediğini, dünyanın muhabbet üzerine kurulduğunu ifade etmiştir.

MEDENİYETİMİZİN YENİDEN İNŞASI
Fethi Gemuhluoğlu öze dönüşü önemseyen, İslam medeniyetinin bir tezahürü olan Osmanlı medeniyetinin tekrar hayata hâkim kılınması için çabalayan bir münevverdir. O yazılarında, konuşmalarında hususi sohbetlerinde sürekli medeniyetimizin yeniden inşasına ait kaygı ve önerilerinden bahsetmiştir. Özellikle şehirli Müslüman tipinin hayata hâkim olması için çaba sarf etmiştir. O, bir ülkeyi nitelikli, yetişmiş kültürel ve siyasal seçkinlerin yönettiğinde ülkenin değişip dönüşebileceğine dair kanaatlerinden dolayı medeniyetin ihyası için nitelikli nesil yetiştirmek için çalışmıştır. Sadık Yalsızuçanlar şu tespitlerde bulunmuştur: “Geleneksel ve kadim bilgeliğimizin modernleşme karşısında ne türden bir sorun yaşadığının farkındaydı. Pörsüyen, eskiyen ve çürüyen yanlarımızı temizlemenin, o soylu ve bereketli gövdeyi yeniden canlandırmanın derdindeydi. Nerede kim varsa, hangi değer, nereye, nasıl gizlenmişse, hemen onun peşine düşüyor, oluşturduğu burs havuzuna gelenleri sarraf gibi tartıyor, fark ettiği değerleri güçlendirmek, parlatmak, görünür kılmak, manevi bakımdan beslemek için çalışıyor, ülkeyi ve dünyayı kavrama, soru(n)ları belirleme ve muhtemel çözüm yollarını araştırma yönünde tükenmeyen bir çaba ile koşuşturuyordu. Kısa fakat bereketli ömrüne sığanlara bakılacak olursa, Gemuhluoğlu’nun, bir irfan ve aşk adamı olarak, ülkesinin ve dünyanın geleceğine yönelik umutlarının, öngörülerinin ne kadar büyük ve bu büyüklüğün gerektirdiği çabaların ise ne denli yorucu olduğu görülecektir.”
Fethi Gemuhluoğlu medeniyet inşası çabasında bir kesime seslenmemiş kuşatıcı olmak gayretine girmiştir. Sadık Yalsızuçanlar’a göre o, “(…) bu toprakların her kıymetine ayrı bir önem atfediyor, cem düzeyinden sesleniyor, birliyor, derliyor, toparlıyor, toplumu topyekûn bir kalkınmanın, bir dirilişin ve yeniden varoluşun deveranına çekiyordu. Cem düzeyi, birliği, birleştirmeyi, bir araya getirmeyi; ayrı ayrı, bireysel ve kişisel seviyede beliren her şeyi bir araya toplamayı öngörür. Cem, birlik demektir ve bir araya getirir, toplar. Gemuhluoğlu, baktığı her pencereden ayrı bir resim gören, renkleri fark edebilen, onların bir araya geldiğinde nasıl bir ahenk oluşturabileceğini hisseden muazzam bir bakışa, bir vizyona sahipti.” Büyük hayallerin peşinden koşan Fethi Gemuhluoğlu’na göre bu milleti kurtaracak olan bir eli değerlerimizde diğer eli medeniyetin gerektirdiği usullerde olan bir nesildi.

UFKU GÖREN ADAM
Dünyayı sadece gözüyle gören, onu değerlendirip yorum yapamayan kişiler görebildiği ile sınırlıdır. Ufku açık olan, ileriyi gören insanlar kendini yenilemenin, çevreyi genişletmenin sunduğu imkânlar ölçüsünde hayata yeni bakış açıları ile bakarak onu daha iyi anlamlandırır ve zenginleştirir. Bu tür insanlar bakış açıları, düşünce dünyası farklı olan kişilerle münasebet halinde olduklarından olayları kavrama ve sentez yeteneği ile geleceğe dair sağlıklı önermelerde bulunabilir. Gelecekte hasıl olacak muhtemel değişim, dönüşüm ve gelişmeleri kısaca geleceği görmek yeteneği; bir ihsan-ı ilahi midir, yoksa bu yetisini kişi kendi mi kazanır, tartışılmaktadır. Öyle ya da böyle nasıl değerlendirirsek değerlendirelim ufku görmeyi yeterli bulmayıp ufkun ötesini de görmek çabasında olan, ufku geniş vizyon sahibi insanlar toplumda çoğu zaman öncü olmuş toplumu yönlendirmiştir. Allah’ın milletimize bahşettiği bu kişilerden biri de Fethi Gemuhluoğlu’dur.

“BİR NESLİN AĞABEYİ”
Anadolu kültüründe birini koruyan, kollayan kan bağı olmasa bile hamilik yapan, anlayışlı davranan, ilgili kişiyi maddî, manevî her anlamda destekleyen kişi ağabey olarak adlandırılmaktadır. Bu vasfı hak edenlerden biri de Fethi Gemuhluoğlu olup ortak bir hitap şekli ile “Bir Neslin Ağabeyi” olarak anılmaktadır. O, yürekten söylenen, tekrarlanan Fethi Ağabey olmanın sorumluluğunu her zaman bilmiş ve buna göre davranmıştır. Dr. Necmettin Turinay’ın ifadesi ile o, “Yüreği Allah için, vatan için, bayrak için, Kur’an için, memleket için çarpan serdengeçtilerin ‘ağabeyi’ idi. Binlerce vatan evladına burs buldu, onları okuttu ve akademisyen olmaları için uğraştı. İşsiz olanlara iş aradı. O, başı sıkışanların uğradığı, dara düşenlerin iltica ettiği, ihtiyacı bulunanların müracaat ettiği ilk ve en emin adresti.” Metin Eriş, “Fethi Ağabey adeta bir insan mühendisiydi. O güçlü bir ruh ve Türk İslam Dünyasını en ufak teferruatına kadar takip eden bir beyindi. Fethi Ağabey, her şeye dost olalım ama uykuya, politikaya, makama ve paraya dost olmayalım ‘neye dost olalım’ derseniz de vakte dost olmak gerekir. Çünkü vaktin de bir eceli vardır” sözleriyle Fethi Ağabey’in prensiplerini aktarmıştır. Fethi Ağabey’i yakından tanıma fırsatı bulan Prof. Dr. Nabi Avcı onu Scott Fitzgerald tarafından kaleme alınan Muhteşem Gatsby romanının girişinden hareketle şöyle anlatmıştır: “Roman kahramanı diyor ki ‘Babam bana ilk gençlik yıllarında şöyle bir nasihatta bulunmuştu. Bir gün senin değer verdiğin özelliklerle donanmamış insanlarla karşılaşırsan sakın onları kınama, çünkü onlar senin gibi ağzında altın kaşıkla doğmamışlardır’. Bu İngilizce bir deyim, yani senin kadar şanslı bir ortama doğmamışlardır. Bu cümleyi pek çok zaman Fethi Ağabey ile hatırladım. Bazı durumlarda ‘demek ki onun bir Fethi Ağabey’i olmamış’ dediğim oldu. Dolayısıyla kendimizi çok şanslı, Mustafa Ağabey’imizin deyimiyle piyango vurmuş olarak hissediyorum.”

BÜYÜK OLMAK İÇİN “BÜYÜK RÜYA GÖRMEK LAZIM!”
Büyük işler tarih boyunca büyük düşünen buna dair hayali, çabası olanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bundan dolayı büyük düşünmek geleceğe ekilen tohumlardır. Hayallerin büyüklüğü kişinin ruh dünyasının gücünü gösterir. Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ifadesi ile “Hayal kurmak büyük bir meziyettir. Hayaller uğruna adım atmak bir meziyet iken, hayalleri gerçekleştirmek büyük adam sorumluluğudur.” Bu yüzden hayal kurmak, büyük rüya görmek kaygı taşıyan muzdariplerin ruh halidir. “Menfaat yaşamak, ahlak ise yaşatmak ister. Bir arada asla barınamazlar.” diyen Nurettin Topçu’ya göre “Menfaatler, hırslarımızın zehirli yemişleridir. Her biri ayaklarımıza vurulan birer zincirdir. Onlarla Allah’a gidilemez.” Bu yüzden “Davamız hayata uymak değil, hayatımızı Hakk’a uydurmaktır.” Bunun yolu ızdırap çekmektir. “Istırap hakikatin habercisidir. Bir şeyin ıstırabını çekmeyen, onu ne tanır ne de sever.” Yine ona göre “Izdırapsız ne hareket ne de gerçek düşünce doğabiliyor. Her inanma hareketinde sevilen bir ızdırap saklıdır.”
Fethi Gemuhluoğlu, toplum için kaygı duyup ızdırap çekenlerdendir. O, cemiyet adamı olarak gerek kendi toplumunun dertleri gerekse mazlumların sıkıntılarını her zaman önemsemiştir. Onun dava adamlığına yönelik Rıdvan Çongur’un şu tespitleri çok önemlidir: “Onun sohbeti, gençlere çalışma, disiplinli olma gibi alışılan gereklerin ikazından ziyade, sorumluluğunu emreden ve insana yeryüzünün halifeliğini hatırlatan sözlerden oluşur. Bir kadro yetiştirmek, yönlendirmek her ferdin derdini dert edinmeyi, onun düşünce ve günlük hayatına çözümler sunmak demektir. Gençlere iş bulmak, evlendirmek veya üniversitede akademik kariyere başlatmayı vazife bilmiştir. Kürsü sahibi profesöre gidip, ‘bunları asistan olarak almamak vebalinizdir, almak vazifenizdir’ diyebilen bir insandır. Çünkü her mevki, bir mevzidir, bir sıçrama taşıdır. Çünkü insanın görevi yücedir, o eşref-i mahlukattır, halifedir yeryüzüne. ‘Bir Rodoplu genç geldi, yiğit, yani İslam Cumhuriyetini o kuracak.’ O buna can-ı gönülden inanmaktadır. Çünkü ‘büyük rüya görmek lazım’dır.”

OĞLUNA ÖĞÜTLERİ
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) “Din, nasihattir.” buyurmuştur. Hayırlı olanı, iyiyi, güzeli, doğruyu, tecrübeyi aktarmak insanî bir tavır olmanın yanında bir mümin için imanî bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu yerine getiren mümin için kanından canından bir parça olan evladına yaptığı nasihat tavsiyeler çok anlamlıdır. Çünkü ebeveynin evladına yaptığı dua ve nasihat samimidir. Buna mukabil evlada düşende samimine yapılan dua ve nasihatleri dikkate almaktır. Bir hadiste buyrulduğu üzere, “Rabb’in rızası, ana – babanın rızasında, Rabb’in gazabı da ana – babanın gazabındadır.” Hasbi bir mümin, Peygamber ahlaklı bir kişi olan Fethi Gemuhluoğlu oğullarına çeşitli nasihatler vermiştir. Hüznü yalnız Allah’a olan bir babanın evladı olması hasebiyle, belki de Allah’ın bahtiyar kulları arasında yer alan Selman ve Ali Gemuhluoğlu bunların muhatabı olmuştur. Ancak bu nasihatler aynı zamanda tüm gençliğedir.

Gemuhluoğlu’nun 10 Eylül 1977 tarihinde oğlu Ali Gemhluoğlu’na yazdığı, “Aziz Oğlum! Sen benim umudum, mutluluğum, şifâ ve dermanım, yaşama gücüm, yaşama sevincim ve kavgamın devamısın” diye başlayan bu mektubundaki diğer öğütler ise şunlardır:

*Sen özlemini çektiğim Anadolu’nun masum, zulme ve kahra uğramış insanına hizmet edeceksin. Bu hizmetten bir ibadet ahlakı çıkaracaksın.
*Yalnız insanların değil, kurdun-kuşun, dikenin, otun da hakkını görüp gözetesin.

*Ayrıca belirteyim ki “Müminin her nefesi bayram’dır.” “Bayramım imdi, bayramım imdi. Bayram ederler, yar ile şimdi” buyuruyor Hacı Bayram Sultan. Bayram tevhidi kutlamaktır. Tevhide şükürdür. Tevhidi hamd ve senadır.

*Çok okuyunuz. İkra emri umumîdir. Yazmak nefisten olursa ene, ego, nefis onun ulviyetini gölgeler. Yazmak da emirle, manen alınan emirle olmalıdır. Senin tek eksiğin günde, yirmi dört saatlik günde, otuz saat okumamandır. Bu gerçeği de kendi özünle, o saf, o güzel Muhammedi özünle bulacaksın.

*Düşüncenin, ifade samimiyetinin, ataklıklarının büyük kavgaların ifadesini yaşadın ve yaşattın. Seninle iftihar ediyorum. Seninle bahtiyarım. Manevî müjdeler, manevî muştular senin ve kardeşinin İslâm’a, insana hizmet edeceğiniz şeklindedir. Benim güvencim bu müjdedir. Alnımı secdeden hiç kaldırmasam şükrümü edâ ve ifâde etmiş sayılmam.

*Gerçekleri senin kendi aklınla ve kendi gönlünle bulmanı istiyorum. Elimden geldiğince son nefesime kadar sizin hizmetinizde olacağım.

*Esir Türklere, esir Müslümanlara duâ ediniz. Eritre’den, Somali’den, Filipinler’e kadar, Kırım’dan Kerkük’e kadar Müslümanlara ve Türklere duâ ediniz.

*Yeni bir dünya kurulacaktır. O’na hazırlanınız ve çok iyi okuyunuz. Kendinizi çok iyi yetiştiriniz.

*Oradaki ağabeylerin de Kur’an’daki “yetefekkerûn” (tefekkür ediniz) sırrının peşine düşsünler. Onun için çaba sarf etsinler ve çileye soyunsunlar.

*Uyku gaflettir. Uykuyu azaltırsanız zamanınız çoğalır.

*Kararlı, iradeli, sabırlı olmanı niyaz ederim.

*Günahlarınız bile şevk içinde olsun. Hayalleriniz, düşleriniz büyük olsun. Büyük rüyalar görün. Osmanlı bir rüyanın eseridir. Medeniyet insanlığın büyük rüyasıdır. Şevk, başarıyı kendinden bilmemektir. Medeniyet, büyük rüya görenlerce kurulabilir.”

Start typing and press Enter to search