SURRE-İ HÜMÂYÛN ALAYI – TOPKAPI SARAYINDAN BAŞLAYAN HAC YOLCULUĞU

YILDIZ SARAYI’NDAN MUKADDES TOPRAKLARA BİR YOLCULAMA MERASİMİ:

SURRE-İ HÜMÂYUN ALAYI

Dilruba Kocaışık

Sultan II. Abdülhamid döneminde bir külliye olarak kurgulanan Yıldız Sarayı ve çevresi, hem imparatorluğun idare merkezi hem de Sultan II. Abdülhamid’in yaşadığı yer olması sebebiyle cuma selamlıkları, cülus şenlikleri, özel misafir ziyaretleri için yapılan resmigeçit ve karşılama törenleri, açılışlar ve de mevlit alayları gibi pek çok merasime ev sahipliği yapardı.  Bu merasimler arasında her sene hac zamanında yapılan surre (mahmil) alaylarına ayrı bir önem verilirdi. 

İçerisine altın veya para gibi değerli eşyanın konulduğu kese anlamına gelen surre, İslam ülkelerinde Abbasilerden itibaren başladığı düşünülen, her sene Hac vaktinden evvel kutsal topraklar olan Haremeyn’in (Mekke ve Medine) ileri gelenlerinden yoksullarına kadar dağıtılmak üzere gönderilen maddi yardımlar ve hediyelerdi. 

Osmanlı İmparatorluğu’nda Haremeyn’e ilk surre gönderen padişah Çelebi Mehmed’di. Mekke ve Medine’nin Osmanlı yönetimine dâhil edilmesiyle, Hâdimü’l-haremeyni’ş-şerîfeyn (Haremeyn-i Şerif’in hizmetkârı) sıfatını alan Yavuz Sultan Selim’den itibaren Osmanlı padişahları surreyi düzenli biçimde göndermişlerdi. Kâbe örtüsünün (Kisve-i Şerif) surre ile gönderilmesi ise Kanuni Sultan Süleyman zamanında başlamıştı.

Sultan II. Abdülhamid döneminde payitahttan kutsal topraklara surre gönderilmesine hususi önem verildi. Bunun en belirgin göstergelerinden birisi, Sultan’ın Hac yolculuğunu kolaylaştırmak için Hicaz’a kadar yaptırdığı (1900-1908) demir yolu hattıydı. Nitekim, II. Abdülhamid’in saltanatının son yıllarında surre mukaddes topraklara demir yolu ile gönderildi. Surre maddi sıkıntıların olduğu dönemlerde bile ihmal edilmedi, gerekirse borç alınarak gönderildi.

Saraydan yola çıkan surre sivil halk için de son derece önemliydi. Çünkü isteyen herkes kutsal topraklara surre gönderebilirdi. Surreyle gidecek hediyeler her yıl Evkaf Nezareti’nce toplanır, bir yüzüne alacak kişinin diğer yüzüne veren kişinin adreslerinin yazıldığı feraşet çantalarına konurdu. Dönüşte hediyeleri gönderenlere aynı çantayla hurma, zemzem, kına, akik yüzük gibi küçük hediyeler gelirdi. Bunların kayıtları da o senenin surre ve ferâşet defterlerine yazılarak tutulurdu.

Surrenin kutsal topraklara gönderilmesi özel bir merasimle yapılırdı. Bu törene Surre Alayı, Mahmil-i Hümâyun Alayı veya Mahmil-i Şerif Alayı denirdi. Mahmil-i Şerif, surre adıyla gönderilen para ve hediyelerin yüklendiği ve surre devesinin taşıdığı dörtgen ahşap çerçeve üzerinde dört yüzlü piramit biçimindeki bir tür araçtı. Mahmil-i Şerif, adını ve anlamını, Hz. Muhammed’in levazımını taşıyan “Mahmel” adlı deveden alıyordu. İstanbul ve Mısır’dan yollanan surrelerin en önemli unsurlarından biri olan mahmillerin İstanbul’dan gönderilenine Mahmil-i Hümâyun denirdi. Mahmil-i Hümâyun önceleri siyah renk atlasla, son dönemlerde ise yeşil renk atlasla kaplanırdı. Bu kumaş altın ve gümüş simli yazılar, nakışlar, ipek püsküller ve değerli taşlarla süslenirdi. 

Mahmil-i Şerif ve onu taşıyan deve âdeta bu merasimin yıldızı olurdu. Zira her ikisi de Osmanlı’daki peygamber sevgisinin sembolüydü. Alayın en önünde giden süslü dişi deve Hz. Muhammed’in kutlu devesi Kusva’yı ve ona yüklenen Mahmil-i Şerif ehlibeyti taşıyan mahmili simgeliyordu. Mahmil-i Şerif’in yanı başında İslam âlemi için kutsal anlam ifade eden Sancak-ı Şerif de taşınırdı.

Surre alayı 19. yüzyılın sonlarına kadar (1864) receb ayının on ikisinde veya onu takip eden günlerde, bu tarihten sonra ise şaban ayının on beşinci gününde (Berat Kandili’nde) yola çıkardı. 1864’den itibaren deniz yoluyla gönderilen surre, Beşiktaş iskelesinden vapurla Beyrut’a, buradan Şam’a intikal eder, sonra da kara yoluyla kutsal topraklara ulaştırılırdı. Demir yolu hattı tamamlanınca 1908’den itibaren trenle gönderilmeye başlandı ve yolculuk daha kısa sürdüğü için de gönderimi şevval ayına alındı.  

Surre alayına, Surre Emîni adı verilen, doğruluk ve dürüstlüğünden emin olunan bir devlet görevlisi, asker veya âlim bir zat başkanlık ederdi. Surre Emîni, surrenin yol boyunca güvenliğinden ve Haremeyn’e ulaştıktan sonra dağıtımından sorumlu kişiydi. Surre defterinde yazılı olduğu şekilde para ve hediyeleri sahiplerine teslim eder, hac süresince kafilenin ibadet usulünü idare eder, sonra İstanbul’a dönerdi.

  1. Abdülhamid döneminde Yıldız Sarayı’nda yapılan Surre-i Hümâyun Alayı şu seyirle gerçekleşirdi: Alay her yıl şaban ayının on beşinci gününde yapılacağı için Mahmil-i Şerif bundan bir gün önce, yani şaban ayının on dördüncü günü tekbir ve ilahiler eşliğinde Harem Dairesi’nin bahçesine getirilirdi. Bu görevi, en önde elinde fildişi ve altınla süslenmiş bir asa tutan Kızlarağası ve onu takip eden Harem Ağaları yapardı. Mahmil, Harem bahçesine gelince Harem’deki tüm sultanlar, kadınefendiler ve kalfalar onu ziyaret ederler, sarayda görevli iki kalfa da kadınefediler ve sultanların hediye ettikleri işlemeli ustufalarla (kumaşlar) mahmili süslerdi. Daha sonra Kızlarağası ve beraberindeki harem ağaları onu tekrar alarak, bu kez Kızlarağası Dairesi’ne getirirlerdi. Alaya katılacak kişiler saray bahçesinde kendilerine kurulan süslü çadırlarda geceyi geçirir, harem ağaları, enderun ağaları ve saray bendegânın huzurunda hafızlar sabaha dek aşr-ı şerif okur, gece boyunca ilahiler söylenir, buhurdanlıklarda kokular yakılırdı. Ertesi gün öğleye doğru surre alayında görev alacak herkes Yıldız Sarayı’nda toplanır, bahçeye kurulmuş olan çadırlarda yemek yenir, kurbanlar kesilirdi. Nihayet, öğle namazından sonra surre alayı başlardı. Surre Emîni, Evkaf Nazırı ile birlikte Yıldız Sarayı’na gelir, Sultan’ın huzuruna çıkar, kutsal topraklara ve bu toprakların mülki amirleri olan Mekke Emiri, Hicaz Valisi, Medine Muhafızı gibi kişilere gönderilecek hediyeler sandıklar içerisinde Kızlarağası Dairesi’nde bulunan büyük ve süslü bir devenin sırtına konurdu. Deve üzerindeki yüklerle beraber Kızlarağası tarafından Harem’den sarayın bahçesine çıkartılırdı. Sultan bu ritüeli Mabeyn’in penceresinden izlerdi. Evkaf Nazırı ile Surre Emîni de bahçede devenin olduğu yere geçerlerdi. Önde süslenmiş develerle birlikte alay Kızlarağası Dairesi’nden Sultan’ın bulunduğu daire önüne geldiğinde burada akkâmlar tarafından kılıç kalkan oyunu yapılır, Sultan oyun bitince ihsanda bulunurdu. Kızlarağası Mahmil-i Şerif’i taşıyan deveyi meydanda üç tur dolaştırır ve Sultan’ın deveyi Evkaf Nazırı’na teslim etmesi yönünde emrini bekler, bu emirle Evkaf Nazırı’na devenin yularını verir, Nazır da deveye bir tur attırır ve Surre Emîni’ne teslim ederdi.  Emîn de deveyi üç kez bahçede dolaştırırdı. Geleneksel olarak surre ile gönderilen, Sultan’ın Mekke Emiri’ne yazdığı Name-i Hümâyun da kırmızı atlastan bir kese içerisinde Surre Emîni’ne verilirdi. Ardından Surre Emîni padişaha veda ederek, surre kutsal topraklara gidecek olan sandıklarla develere yüklenirdi.

Surre zamanı Yıldız Sarayı, çevre yapıları, Hamidiye Camii avlu ve bahçeleri merasime katılım ve temaşaya gelen insanlarla dolup taşardı. Bu hadise saray fotoğrafçıları tarafından da fotoğraflanırdı. 

Nihayetinde Surre Alayı vapura binmek üzere Yıldız Yokuşu’ndan Beşiktaş’a doğru hareket ederdi. Alayda sırasıyla, en önde has ahırdan bir atın üzerinde alayı idare eden teşrifatçı, onun arkasında kaftancıbaşı, müjdecibaşı, kâhya, Surre Emîni, Mahmil-i Hümâyun ve sandıkların yüklendiği develer, akkâmlar bulunurdu. Ayrıca iki taraflı piyade askerleri, muhafız askerler ve polisler alayın çevresini kuşatırlardı. Saray mensubu hanımlar da arabalarıyla alayı takip ederlerdi. Beşiktaş’a inen alay, deniz yoluyla Üsküdar’a ulaştığında top atılarak kafilenin Üsküdar’a ulaştığı haber verilmiş olurdu.  Surre Alayı her yılın en önemli, en ilgi gören ve en çok katılım sağlanan merasimi olarak Yıldız Sarayı’ndan mukaddes topraklara böylece gönderilirdi. 

Kaynakça

Ahmet Salahaddin Bey, Kâbe Yollarında Surre Alayı Hatıraları, haz. İsmail Kara, Yusuf Çağlar, Dergâh Yayınları, İstanbul 2015.

Atalay, Münir, Osmanlı Devleti’nde Surre-i Hümayun ve Surre Alayları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 1991.

Ayyıldız, Nigar, II. Abdülhamid Dönemi Saray Merasimleri, Doğu Kütüphanesi, İstanbul 2008.

Buzpınar, Şit Tufan. “Surre”, DİA, c. 37, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2013, s. 567-569.

Çağlar, Yusuf, Salih Gülen, Dersaadetten Haremeyn’e Surre-i Hümayun, Yitik Hazine Yayınları, İzmir 2009.

Çolak, İsmail, “Sevgi Alayı: Surre-i Hümâyûn”, Somuncu Baba İlim Kültür ve Edebiyat Dergisi, sayı:155, 2013, s. 52-55.

Kocaışık, Dilruba, II. Abdülhamid’in Yıldız Sarayı: Mimari Mekânlar ve Dönemin Fotoğraflardaki Temsili, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.

Osmanoğlu, Ayşe, Babam Sultan Abdülhamid, Selçuk Yayınları, Ankara 1984.

Örikağasızade Hasan Sırrı, Sultan Abdülhamit Devri Hatıraları Saray İdaresi, Dergâh Yayınları, İstanbul 2007.  

Pakalın, Mehmet Zeki, “Mahmil-i Şerif”, Tarih Deyimleri Sözlüğü. c. 2, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1993. 

Talu, Ercüment Ekrem, “Sürre Alayı”, Resimli Tarih Mecmuası, sayı: 29, 1952, s. 1480.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Mekke-i Mükerreme Emirleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1984.

Sultan II. Abdülhamid Fotoğraf Arşivi, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi.

Start typing and press Enter to search