Ayakkabı Ustası Hamza Çoban

YÜKÜMÜZÜ ÇEKENLER TABANLAR

İrza Erenoğulları
Giyinirken en çok konfor aradığımız parça genelde ayakkabılarımız oluyor. Tüm gün ayakta kalsak da vurmayan, sıkmayan, ayak numaramıza uygun ayakkabıyı satın almak herkesin ilk tercihi. Bunun en önemli sebebi çoğu zaman unutsak da bedenimizin tüm yükünü ayaklarımızın taşıması. Tam da bundan olsa gerek hepimizin tercih ettiği ayakkabılar “spor” modellerden yana olmaya başladı. Aslında bu tercih farkında olmadan kıyafet tercihlerimizi bile etkiledi. Değişen takım elbise modellerinin altına bile spor ayakkabı giymeye başladık. Büyük şehirlerin hızına yetişmeye çalışırken sanırım en büyük yardımcımız farkına varmasak da ayakkabılarımız oluyor. Ayakkabılar dahil aslında her şey günün ihtiyaçlarına göre şekil alıyor. Bazen de bugüne ara verip insana ait ihtiyaçların primitif hallerini merak ediyoruz.
Anadolu Türklerinde ayakkabıcılık sanatı ile ilgili en eski bilgiler İbn-i Batuta Seyahatnamesi’nde bahsediliyor. Osmanlı Devleti’nde de debbağlar ve pabuççulara ayrı bir önem verilmiş. Dünyanın çeşitli ülkelerinde birçok müze ve özel koleksiyonda ayakkabı örnekleri bulunurken en zengin ayakkabı koleksiyonu da Topkapı Sarayı’nda bulunuyor.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Anadolu’da da bir statü göstergesi olmuş. Asker, köylü ya da saray halkının giyim kuşam tarzlarına göre farklılıklar göstermiş. Ayakkabı renklerinin kullanımı da belli kurallara bağlanmış. Çıkarılan fermanla giyilen ayakkabı rengi, yaş, görev ve sosyal düzeye göre belirtilmiş. “Dost başa düşman ayağa” sözünü bu kısımda hatırlayabiliriz. İnsanları tanırken sosyal statüleri önceleyenler pek te iyi niyetli belirtilmemiş. Türk kültüründe de renklerin kullanımı belli kurallara bağlanmış. Renklerin sembolik anlamları özellikle kadın ayakkabıları için geçerli olmuş. Anadolu geleneğine göre kadınlar bekarsa sarı, evliyse kırmızı, dulsa yeşil çarık yada ayakkabı giyerlermiş.
Cumhuriyet yılları ise ısmarlama ayakkabı dönemi olarak kayıtlara geçiyor. Savaştan çıkmış olan Anadolu halkının gelir seviyesi düşük ve ayakkabıya olan talepte kısıtlı kalmış. Bu dönemde şehirlerin önemli bir bölümü ısmarlama ayakkabı giyerken, kasabalarda da sipariş üzerine ayakkabı üreten ayakkabıcıların sayısı artmış. Kasabaların önemli bir bölümü ve köylülerin tamamı yaz aylarında ürettikleri çarık, çapula, yemeni, köşker ve benzeri deriden üretilmiş ayakkabıları, kışın ise mest ve lastik giyerlermiş.
Memleketin yüksek tabakasının ayaklarının rahatlığı ve zarafetini temin etmek için kunduracılık sanatını icra eden ustaların ve ayakkabı satıcılarının sayısı oldukça az. Ayakkabı usta ve satıcıları İstanbul başta olmak üzere, Paris ve diğer moda merkezlerinden getirilen ayakkabı modellerini üreterek müşterilerin hizmetine sunuyordu.
Şimdilerin unutulmaya yüz tutmuş zanaatlarinden ayakkabıcılık üzerine bir usta ile görüşmek istediğimde eski dükkânların hepsinin kapatıldığını fark ettim. Sorup soruşturduğumda, yolum Fatih’te hâlâ bu mesleği devam ettiren Hamza Usta’yla kesişti. Zeyrek mahallesindeki küçük dükkânında babasından öğrendiği mesleği sürdüren Hamza Usta ile günümüz ayakkabı ustalığı hakkında konuştuk.

Fatih’e ne zaman geldiniz?
İstanbul’a 1988 yılın da geldim. 33 yıldır aynı dükkânda hizmet veriyorum. Babam Yavuzselim Hırka-i Şerif İlkokulu’nun orada seyyar olarak çalışıyordu. İstanbul’a gelmeden önce de Siirt’te babamla beraber çalışıyorduk.
1988 ‘de memlekette yaptığınız ayakkabı modelleri ile İstanbul tercih edilen modeller arasında fark var mıydı?
Biz Siirt’te şehir merkezindeydik. Siirt’te yapılan modellerin aynıları İstanbul’da da tercih ediliyordu. Şöyle bir fark vardı. Doğuda genelde yumurta topuk ve sivri burun ayakkabı giyilirdi. Buradaki giyim tarzıyla oradaki aynı değildi. Ama neticede 80’li 90’lı yıllarda hep köseli ayakkabı giyilirdi. Şu anda köseli ayakkabıyı gençlerimizin hiçbiri bilmiyor. Çoğunlukla spor ayakkabı giyiyorlar. Genelde hazır tabanlar kullanılıyor. Tabi ki bizde ona göre kendimizi ilerlettik. Bildiğimizle yetinmedik. Hem ustalığımızla hem de makinelerimizle çağa ayak uydurduk.
Değişen malzemeler ve modellerden sonra hâlâ sipariş ayakkabı yapıyor musunuz?
Önceden ben bayram namazına buradan gittiğimi bilirim. Ismarlama ayakkabı yapardık o zamanlar. Şimdi sipariş ayakkabı yapmıyoruz maalesef. Gençler sipariş ayakkabı yapıldığından bile bir haber. Genel spor ayakkabı tercih ediyorlar. Bizim de spor ayakkabı yapma seçeneğimiz yok. Biz genelde köseli ve deri ayakkabılar yapıyoruz. Bu da gençlerin tarzına pek uymuyor.
Eski müşterilerinizden hâlâ gelmeye devam edenler var mı?
Burada doğup büyüyenler bazen geliyor. Tabi yeni nesli ben pek tanımıyorum. Küçükler büyükleri daha iyi tanır gerçi ayakkabılarını tamir için getiren gençler oluyor.
Ayak numarasında sıkıntı yaşayanlar mı daha çok geliyor?
Artık buçuklu ayakkabılar üretiliyor. Eskiden yoktu bu teknoloji. Mesela 41,5 veya 37,5 gibi seçenekler var artık. Ayağınıza uygun olanı daha rahat bulabiliyorsunuz. Eskiden buçukları biz yapıyorduk. Kalıplar sayesinde ayakkabıyı ayağınıza daha uygun hale getirebiliyorduk. Şu an sadece tamir işi yapıyoruz.
Mesainiz kaçta başlıyor?
Genelde sabah 09.00 – 09:30’da dükkânı açıyorum. Benim işim 19.00’dan sonra başlar aslında. Çalışanlar iş çıkışlarında ayakkabılarını getirirler bir gün sonra işten çıkıp gelip alırlar.
Fatih dışından gelen müşterileriniz var mı?
Evet farklı semtlerden gelen müşterilerim çok. Çocukken burada tanığım müşterilerim başka semtlere gitseler de ayakkabıları için yine bana gelirler. İşime çok önem veririm. Sanatımı icra ederken çok titiz davranırım. Beğenmediğim işi müşteriye vermem. Bir ayakkabıyı 3-4 kere söküp tekrar yeniden yaptığımı bilirim. İçime sinmiyorsa müşteriye vermem. Bu iş ahlakı 33 yılda inanılmaz bir güven duygusu oluşturdu. Şu görmüş olduğunuz anahtarların hepsi komşularıma ait.
Sizin gibi eski esnaflar var mı bu civarda?
Esnaf arkadaşlarım vardı ama kendi dükkânlarında devam etmediler. Bir kısmı Gedik Paşa’daki atölyelerde çalıştılar. Atölyelerde de kapalı alanlar çok olduğu için bali kokusu daha fazla etkiliyor. Bu sebepten dolayı çok genç yaşta arkadaşlarımın bir kısmını kaybettim.
“Dost başa düşman ayağa bakar” atasözündeki gibi ayakkabıların insanların ilk izlenimi üzerinde etkisi olduğuna inanılır. Sizce de öyle mi?
Bunun özellikle altını çizmek isterim. Müşterilerime hep aynı sözü söylerim,ömleğin ucuzunu alın pantolonun ucuzunu alın ama ayakkabının en kalitelisini tercih edin. Bu saydığımız elbiselerin ve vücudun bütün yükünü, ağırlığını yani kahrını çeken ayakkabıdır. Eğer ayakkabı rahat ve şık gözüküyorsa vücut da rahattır. Bu yüzden ayakkabıya çok önem vermek lazım. İnanın kaliteli aldığınız zaman daha kardasınız zararda değilsiniz. Bakın yanlış anlamayın ben ayakkabı falan satmıyorum. Ama ben bir usta olarak size bunu tavsiye ediyorum.
Ayak sağlığı için en iyi malzeme hangisi?
Deri. Ter yapmaz koku yapmaz hem sağlıklıdır. Sağlıklı olmasının yanı sıra dayanıklıdır. Deri ayakkabının düzenli bakımını yaptırdığınız zaman uzun yıllar kullanabilirsiniz. Boyasını bakımını aksatmadığı için 25 sene aynı ayakkabıyı giyebilen müşterilerim var.
Fatih’te esnaf olmakla ilgili neler söylemek istersiniz?
Ben Fatih’li olmaktan gurur duyuyorum. Her yerde iftiharla söylüyorum. Fatih’in sınırları dışına çıktığım zaman diyorum ki memleketimden ayrıldım. Surlardan içeri girdiğim zaman diyorum ki Allah’ım şükürler olsun. Fatih’i çok seviyorum tekrar dünyaya gelsem yine Fatih’te yaşamak isterim. Fabrikalardan ya da başka memleketlerden çok teklif geldi. Ama kabul etmedim. Kendi dükkânımı seviyorum. İşimi burada devam ettirmek istiyorum. Kadir Has Üniversitesi açılacağı zaman esnaf olarak sevinmiştik. Ama okulun içinde her şey var. Lostra salonu bile… Bize pek bir hayrı olmadı. Yine de semtimiz için hayırlı olanı dileriz. Amerika’da bir tanıdığımız ayakkabıcılığı öğretmem için çağırdı. Bu zanaatı orada bilen ve devam ettiren kimse yokmuş. Özellikle çok istediler gidip orada mesleğime devam etmemi. Ama dediğim gibi bu semtten başka yerde yaşayacağımı sanmıyorum. Mesleğimi buradaki gençlere öğretmek isterdim. Ancak ne yazık ki çırak yetişmiyor. Onlar da haklı hepsi okumak ve para kazanmak istiyor. Yakın zamanda durum biraz değişti, önceden bu meslekte para kazanmak ancak bir aileyi kıt kanaat geçindiriyor. Şimdi öyle değil ben siparişlere zor yetişiyorum. Keşke yanımda yetişmek isteyen bir genç olsa bu dükkân benden sonra da burada devam etse.

Start typing and press Enter to search