HATTAT MEHMED HULÛSİ EFENDİ’NİN SULTAN SELÎM-İ EVVEL’İ ZİY RET LEVHASI

HATTAT MEHMED HULÛSİ EFENDİ’NİN

SULTAN SELÎM-İ EVVEL’İ ZİYÂRET LEVHASI

Prof. Dr. Süleyman Berk

Fotoğraf: Mustafa Yılmaz

Nefs-i İstanbul’un tarihî kıymeti yüksek mahallerinden biri de Yavuz Selim’dir. Semte adını veren Yavuz Sultan Selim Camii, mimarî yapı olarak klâsik dönemin önemli bir eseridir. Yavuz Selim Camii yanında türbesi de mimari özelliği olan bir yapıdır. Cami ve türbede bulunan çiniler göz kamaştıran özelliktedir.

Caminin kıble tarafında bahçe içerisinde bulunan Yavuz Sultan Selim Türbesi içerisinde, giriş kapısının üst tarafında edebî ve sanat kıymeti yüksek bir levha bulunmaktadır.

Şâir-i Âzam olarak da bilinen Abdülhak Hâmid Tarhan tarafından kaleme alınan “Kabr-i Selîm-i Evveli Ziyâret” başlıklı şiir kudretli hattatlarımızdan Mehmed Hulûsi Efendi tarafından talik hattı ile yazılmış ve kenarları tezyin edildikten sonra türbeye talik edilmiştir.

Şair bu şiiri hakkında şunları yazmıştır: “Fatih ziyaretnamesi Selim ziyaretnamesine elbette benzemez. Çünkü Selim için yazdığım saniha ve Fatih için yazdığım niyettir. Birincisini istemişlerdi, ikincisini istedi. Daha sonraki bir mektubunda Sultan Selim ziyaretnâmesini bütün eserlerine tercih ederken Fatih ziyaretnâmesini anmaz bile. Fatih manzumesi müsveddeden çıkıp basılı sayfaya geçtikten sonra da onun hakkındaki görüşü değişmiyor. Şair, kendisine Selim ve Fatih manzumelerinden hangisini tercih ettiğini soran İbnülemin Mahmud Kemale şu cevabı verir: “Selim’e ait olan ilham ile, Fatih’e ait olan ihtar ile yazılmıştır.”

“Kabr-i Selîm-i Evvel’i Ziyâret” ile “Merkead-i Fâtih’i Ziyâret” adlı manzumelerinin onun diğer manzumeleri arasında ayrı bir yeri vardır. Özellikle bu iki manzumede memleketin ve milletin içine düştüğü moral çöküntüsü karşısında târîhe ve geçmişin şanlı sayfalarına sığınan şâir, bu yolla biraz da olsa, millete moral vermeyi hedefler.”

Yavuz Selim Türbesinde asılı olan levhada bulunan şiirin okunuşu şöyledir:

 

SULTAN SELÎM-İ EVVEL’İ ZİYÂRET

Bu yerde mu’terib olmuş o çehre-i haşmet

Bu yerde mu’tekif olmuş o neyyir-i şevket.

Şu kâinat-ı kemâlâta bak ne hey’ette:

Mezar şekline girmiş semâya sad hayret!

Serîr-i saltanatı gör türâb ile mestûr,

Türâb ile dola şâyeste dîde-i ibret!

Bu yerde münkesif olmuş o sırr-ı Yezdânî,

Bu yerde münhasif olmuş o lem’a-i fıtrat!

Önünde, nâ-mütenâhiliği kılar tenvîr,

Peyinde sâyesi kalmış bu devlet ü millet

Adem cihânına ermiş bekâ zevâlinden,

Verir başındaki destâr mevte bir heybet.

Aceb ne hâle girerdi duran huzûrunda,

Gelir zevâline baktıkça dillere dehşet!

Memât çekmede pîşinde meş’al-i tekbîr,

Hayat kılmada ardında nâle-i hasret.

Salâ iner, ser-i bâlînine cevâmî’den,

Urur minâre-i bâlâ derinde sân-ı nevbet

Seher, ziyâretin etmekte zühd ile takvâ,

Tavâf eder gece kabrinde akl ile hikmet.

Bu şehriyâr değil miydi hâdimü’l-haremeyn,

Mutâ-‘ı cümle-i akvâm iken o zî-kudret?.

Edeb, sükûnet-i kübrâsına duru dîvan,

Zekâ, tutar ciheteyninde şem‘a-i türbet.

Kitâb-ı Hazret-i Yezdân ser-i mezârında,

Olur bu hâl ile Perverdigâr’a hem-sohbet.

Hemîşe velvele-i Kibriyâ’ya ma‘kes olur

Sükût içinde bu hîçî-serây-ı pür-vahdet.

Nazîre perde-i gayba ridâ-yı tâbûtu,

Veya türâbına çekmiş gazâ siyeh râyet.

Deminde râkib-i rahş-ı gazâ ne âfet imiş

Aceb bu sâ‘ika-i ser-be-bister-i rahat!

Kopardı reh-güzerinde kıyâmet-i a’dâ,

Akardı pâyına mahşer-misâl bir millet.

Bu şâha kılmak için anda biatın tecdîd

Değer olur ise devrân sefer ber-i rıhlet.

Müyesser eyledi Mevlâ ziyâret ettim ben,

Bekâyı seyr ile oldum fenaya bî-minnet,

Bu sâye-i ebediyette hâba varmış ruh,

Bu nûr-i Hak ile pûşide fikr-i ulviyyet,

Deminde, nâmına Sultan Selîm derler idi,

Fedâ ziyâreti uğrunda ravza-i cennet!

Nazardan oldu ise dûr, olur mu hatırdan,

Ki irtihâldedir nezdimizde her saat?..

Cihâna indiğine sû-yi sermediyetten,

Delâlet etmede her dem bıraktığı şöhret.

İnerdi sadme-i sıytıyle burçlar hâke,

Kılardı cilve-yi tîgıyle berkler ric‘at .

Birinci hatvede mâzîyi eyleyip ta‘mîr,

İkinci hatvede âtîye verdi bir kuvvet.

Elinde meş ‘ale-i mâneviyye-i tevhîd,

Ederdi Şark ile Garb’ı ziyâsına da’vet.

İkinci himmete mutlak düşerdi Hind ile Çin,

Yetişti Mısr ile İran’ı fethe bir himmet.

Zalâm içinde hakîkat tenevvür etmişti,

Yazık ki bârika-ı ömrü söndü bî-müddet.

Bu kubbe, türbe-i Sultan Selîm-i evveldir,

Bu kubbe kıble-i Osmaniyân’dır ey ümmet.

O rütbe sâde ki hürriyeti eder teşkîl,

O rütbe sâde ki ulviyyete verir zînet!

Cihânda peyrev idin Şâh-ı Enbiyâya hemân,

Mülûk-ı sâireye pîşvâsın ey hazret!

Çekip kılıncını yüksel mezâr-ı pâkinden,

Nezâre sal yine bu sâfilîne bir nevbet.

Huzûr-ı satvetine dâhil ol da ey Hâmid,

Bu pâdişâha, bu hâk-i siyaha kıl bîat.

Ser-i celâline döksün felek sitârelerin,

Hurûş u cûş ede pâyinda bin yem-i rahmet!..

Ketebehu’l-Hâfız Mehmed Hulûsi Muallimu’t-Ta‘lîk

fî Medreseti’l-Hattâtîn

Sahib-i Manzûme

Abdülhak Hâmid [Tarhan]

Tarîh-i Tanzimi

1293

Tarîh-i Ta‘liki

1334

Zehhebehu

Ali Nazmi

Metin talik hattı ile son devrin yazı sanatının büyük üstadı Mehmed Hulûsi (Yazgan) tarafından yazılmıştır. Hattat Hulûsi Efendi, Yesâri Mehmed Es’ad Efendi ile başlayan ve Yesârizâde Mustafa İzzet ile belirgin hâle gelen Osmanlı Talik ekolünün son başarılı temsilcisidir. Sultan Selim Türbesinde asılı olan bu levhası da sanatının zirvesinde olduğu bir döneminde yazdığı en nâdîde levhalarındandır. Yazısının olgunluk döneminde, elinin en sağlam olduğu döneminde özendiği bir yazısıdır. Harf yapıları ve harflerin kürsüsünde olmaları bakımından emsalsiz bir levhadır.

Levhada, kalınca tezhipli bir pervaz yazı metnini ortadan ikiye bölmektedir. Bu ayrılan iki kısımlar tekrar altın bir cetvelle ikiye bölünmüştür. Yazı başlık ve ketebe satırı ile 19 satırdır. Her satır iki tarafı siyah mürekkep ile kontürlenmiş altın cetvelle çevrelenmiştir. Dört eşit sütuna ayılmış metnin başlık ve ketebe kısmı tek satırdır ve iki yanında levhanın eninin ölçüsünü tamamlayan boyutta enlemesine dikdörtgen koltuklarda döneminin Türk rokokosu üslûbuyla süslenmiştir. Süsleme pembe renkli boya veya kâğıt olduğu düşünülen zemin üzerine beyaz ve sarı renklerde ezilmiş altın kullanılarak uygulanmıştır.

Bol miktarda sarı ve yeşil altın ile mavi tonları kullanan ve yine bol miktarda iğne perdah yapan döneminin usta müzehhiplerinden Ali Nazmi bu eserde çoğunlukla klasik tezhip uygulamıştır. Levhanın yazı metnini ikiye bölen kalın pervaz ve yazının sınırlarını çevreleyen iç pervazdaki üç iplik rûmî motifli desen ise Sultan Reşad döneminin canlanan neo klâsik tezhibine örnek teşkil etmektedir. Ali Nazmi son derece zengin görünme sahip olmasına rağmen nispeten sadelikten uzak bu klâsik tezhipli pervazın deseninde sade rûmî ve hatâyî üslubu motiflerini kullanmıştır.

İç pervazda sonra gelen dış pervazı siyah renkli (boya veya kâğıt) zemin üzerine ortabağ, tepelik, kanatlı, yalın, kapalı form gibi rûmî biçimleri kullanılarak hazırlanan sade rûmî motifli desen, simetrik olarak tasarlanmış olup, beyaz ve sarı renklerde ezilmiş altınla uygulanmıştır. Rumi motifinin iç kısmında bulunan detaylarını belirleyen çizgileri zemin renginde boş bırakılarak negatif tekniğiyle boyanmıştır. Levhanın tamamında kullanılan beyaz altınlar okside olarak renk değiştirmiştir.

Bu levhada şu üç sanatı bir arada görmek mümkündür: Şiiri sanatı, yazı sanatı ve süsleme sanatı. Diğer iki sanat bir yana bu levha yazı sanatının şâheseridir. Talik yazı çalışanların bu levhayı örnek alacakları muhakkaktır.

KAYNAKÇA

Abdülhak Hâmid. Külliyat-ı Âsâr İlhâm-ı Vatan. İstanbul, Âsâr-ı Müfîde Kütüphânesi, 1334, 100 s.

Abdülhak Hâmid, “Cedd-i Emcedd-i Hazret-i Şehriyârî Sultan Selîm-i Evvel Türbesini Ziyâret” Tercümân-ı Hakikat, 24 Safer 1300/4 Kânûnisâni 1883, No. 1368, s. 147- 150.

Akün, Ömer Faruk, “Abdülhak Hâmid’in “Merkad-i Fâtih’i Ziyaret Manzumesi”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, sy. 1-2, c. 7, s. 61- 104.

İnal, İbnülemin Mahmud Kemal. Son Hattatlar. İstanbul, Maarif Vekâleti, 1955, 839 s.

Serin, Muhittin, “Yazgan, Mehmet Hulûsi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı, 2013, c. 43, s. 356- 357.

Tansel, Feyziye Abdullah. Hususî Mektuplarına Göre Namık Kemal ve Abdülhak Hâmid. Ankara, Güneş Matbaası, 1949, 172 s.

Tarhan, Abdülhak Hâmid. Bütün Şiirleri (Yayına Hazırlayan: İnci Enginün), İstanbul, Dergâh Yayınları, 2013, 822 s.

Uçman, Abdullah, “Ölümünün 75. Yılında Şâir-i Âzam Abdülhak Hâmid”, İ. Aydın Yüksel’e Armağan, İstanbul, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, 2012, s. 358.

Start typing and press Enter to search