KAPI İMGESİNİN SEMBOLİK VE GÖSTERGEBİLİMSEL DEĞERİ
KAPI İMGESİNİN SEMBOLİK VE GÖSTERGEBİLİMSEL DEĞERİ
MİNA ASENA ÖZTÜRK
İşlevsel bir nesne olan kapı, boşlukları böler ve birleştirir, içeriyi dışarıdan ayırır. Bir mekâna girmek ve çıkmak için kullanılır. Belki de en çok kullandığımız günlük nesnelerden olan kapıları her gün defalarca açıp kapatırız. Kapı sözcüğü ve kapı imgesi genellikle kapının nesne olarak algımızda uyandırdığı varlığı ortaktır. Joseph Kosuth’un Bir ve Üç Kapı(1965) adlı eseri bu temsili süreci irdeleyen bir çalışmadır ve gördüğümüz şey ise bir kapı, kapının gerçek boyutlu bir fotoğrafı ile kapının sözlük tanımıdır. Kosuth’un bu enstalasyonunda gördüklerimiz dilin göstergebilimsel bir değeri olup bunlar zihnimizde oluşan kapı düşüncesini oluştururlar. Kosuth zaten çalışmalarında imgelerin dilbilimsel yansımalarını sorgular ve yansımaları yani eserleri o imgeden başka bir şeye dönüştürür. Buradaki kapı sözcüğü ve kapının kendisi, imgeyi karşılarken kapının fotoğrafı artık bir kapı değildir. O artık bir fotoğraf ve kapının betimlemesi haline gelmiştir.
“Bir ev ya da kutsal mekânın girişi kutsal ve laik ayrımının, bir yaşam aşamasından diğerine, hayattan ölüme geçişin işaretidir. Girişin kötü etkilere karşı güvenliğini sağlamak üzere insanlar kapı kenarlarına çeşitli motifler oyar ya da kapı üzerine nal veya tokmak gibi sembolik totemler tuttururlar. Tapınak veya kilise girişlerindeki lento ve duvara bitişik sütunlar çoğunlukla koruyucu kutsal varlıklarla bezenir. İçeri girenlere iyi talih getirecek semboller taşırlar. Kapı tokmaklarının vurulduğunda çıkardığı ses, değiştirilemez kader ya da yaklaşan ölümün işareti olarak da yorumlanabilir (Wilkinson, 2011)’’. Bu çok temel ve basit mimari unsur aynı zamanda çok güçlü imgesel anlamlar ve sırlar barındırır.
Kapı imgesi tarihsel süreç boyunca sembolik olarak temsil ettiği kavramlar konusunda değişikliklere uğramıştır. Özellikle antik uygarlıklarda şehir kapılarının, zafer taklarının üzerine güçlü hayvanlar, koruyucu tılsım ve tanrı sembolleri işlenirdi.
Bugünkü Irak sınırlarında yer alan Yeni Babil İmparatorluğu’nda M.Ö. 575 yılları civarında II. Nebukadnezar tarafından tanrıça İştar adına yaptırılan kent kapısının üzerinde çeşitli hayvanların ve önemli Babil tanrılarının simgeleri vardı. Sembolü aslan olan İştar aşk, savaş ve güzellik tanrıçası olup hem çok sevilir hem de korkulurdu. İştar kapısı mavi, yeşil, sarı gibi renklerle inşa edilmiş, üzerinde birçok tanrıya ait hayvan simgeleri ve kapıya giden yolda da çok sayıda aslanlı heykeller bulunmaktaydı.
Roma mitolojisinde bir yüzü sağa, diğer yüzü sola bakan çift yüzlü bir tanrı olan Janus, Yunan mitolojisinde Ianos adıyla anılır. Bazen yüzlerden birisinin yaşlı, bazen de genç tasvir edildiği bu tanrı geçitlerin ve kapıların tanrısıdır. Tapınaklar ve şehir giriş kapılarına işlenen bu tanrının bir yüzü şehre girenlere diğer yüzü de çıkanlara bakarak kenti savunduğuna inanılırdı. Janus ayrıca İngilizce january yani ocak ayına adını vermiş olup, sonbaharın gidişi ve kış mevsiminin gelişi ile ilişkilendirilmiştir. Ayrıca 12 aylık Roma takvimine geçildiğinde eklenen bu ay yeni yılın başlangıcı ve eski yılın bitişini temsil eder.
Yazınsal türlerde, plastik sanatlarda, sözlü edebiyatta ve inanç sistemlerinde kapının çok çeşitli metaforları ve sembolik anlamları bulunur; örneğin açıklık ve kapalılık, fırsat, seçim, yeni bir hayat, yeni durum, bilinmezlik, tekinsizlik, maneviyat, ölüm, ahiret gibi. Kapı girişleri genellikle geçişi, bir yer veya varlık durumu ile bir sonraki arasındaki geçişi temsil etmek için de kullanılır. Kerberos, Yunan mitolojisinde yeraltı dünyasının kapı ve eşiklerinin bekçisi ve koruyucu arketipidir. Yalnızca ölüler alemine geçiş için izin verir. Yazınsal türlerde de karşımıza çıkan kapı imgesi ünlü fantastik roman Harry Potter’da da Fluffy adlı bir köpek tarafından korunmaktaydı ve bu üç başlı Kerberos’tan ilham alınmış köpek felsefe taşına giden kapıların koruyucusuydu.
İncil’de “Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur. Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır. (Luk.13:24)” sözleri ile dar ve geniş kapı imgesi aracılığıyla, yaratıcıya ulaşmak için gidilen yolun zorlu olmasına ancak sonunda refah bulunacağına işaret ederken kolay gözükenin aslında felaketler doğurabileceğine karşı bir metafor yapılarak uyarıda bulunulur. Bir katedralin üç kapısı kutsal üçlüyü (Trinity) sembolize eder. Orta kapı Tanrı (Baba), kuzey kapı İsa (oğul), güney kapı ise Kutsal Ruh’u temsil eder. Ayrıca inancı, umudu ve hayırseverliği temsil eder.
Fransız heykeltraş Rodin, Paris Dekoratif Sanatlar müzesi için tasarladığı Cehennem Kapıları (1880-1917) adlı eserinde ilhamını İtalyan şair Dante’nin İlahi Komedya adlı epik şiirinin ilk bölümü olan Cehennem’den (inferno) almıştır. Cehennem Kapıları’ndaki tema umutsuzluk, şüphe, ölüm, mücadele ve kaçınılmaz bir yazgıdır. Sanatçının Paris Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne kabul edilmemesi, sonraki yıllarda öğrencisi olan çok yetenekli Camille Claudel’e karşı olan sanatsal başarı kıskançlığı ve yine Camille’in ruh sağlığını kaybetmesine sebep olan ilişkilerinin bilinçaltı yansıması Cehennem Kapıları’nın ana temalarını oluşturan ilhamın geldiği yerdir.
Kapılar, sivil, dini ve askeri yapıların da en önemli parçalarından birisi olmuştur. Yapıların kullanım durumlarına göre kapıların sayılarının, materyalinin, boyutlarının ve üzerlerindeki süslemelerinden yönlerine kadar maddi ve manevi anlamlar içermiştir. Türk-İslam mimarisinde dinî mekânlar kutsal sayıldığından kapı açıklık kemerleri alçak olarak inşa edilir ve mekâna girenin eğilmesi ve edepli girişi sağlanırdı. Ayrıca girişin sosyokültürel durum ile de doğrudan bağlantısı bulunmaktadır, bulunulan sosyal sınıfa göre kullanılan kapıların yönü ve niteliği değişkenlik göstermektedir. Ayrıca İslamiyet’te ve bazı tarikatlarda ve dergâhlarda (Farsça kökenli bir kelime olan dergâh, kapı ve eşik anlamlarına gelir.) kapı imgesi güç, ulu ve metafizik bir boyut, mertebe anlamlarında da kullanılmıştır. Örneğin Yunus Emre Divanı’na göre kişinin müminlikte olgunlaşması için dört kapı ve kırk makama ermiş olmalıdır. Bu kapılar ise şeriat, tarikat, hakikat ve marifet kapılarıdır (Kahraman, 2017).
Kapının bir karşılığı da farklı alemlere açılması, boyut değiştirmeye yarayan geçitlerdir ve mağara, karadelik, portal veya çeşitli mistik ve spiritüel geçitlerle de temsil edilmiştir.
Simya Kapısı (Porta Alchemica) veya Büyü Kapısı (Porta Magica) Roma’da Piazza Vittorio’da bulunan Massimiliano Palombara tarafından yaşadığı Palombara villasında 17.yüzyılda inşa edilen bir anıtın adıdır. Palombara bir akşam, kendisine Stibeum diyen bir simyacı tarafından ziyaret edilir ve metalleri altına dönüştürmek için bütün gece villasının bahçesinde çalışır. Sabah olduğunda simyacının gittiğini gören Palombara altına dönüşmüş bazı kalıntılar ve dönüşümün formülünün bulunduğu bir levha bulur. Ancak levhayı okuyamadığından birisinin onu anlayabileceği umuduyla levha parçalarından oluşan bir anıtsal kapı yaptırır ve kapısının çalmasını bekler (Öztürk, 2019). Simya kapısı hakkında farklı hikâyeler de bulunmaktadır. Ancak burada önemli olan nokta bu levhaların kapı şeklinde biçimlendirilmesidir. Kapının bir geçiş ve portal sembolü oluşuyla alakalı olarak bir maddenin biçim değiştirmesi ve bir dönüşümü simgelemesi şeklinde yorumlanabilir.
Çağdaş sanatın her alanında kapı imgesine sık rastlarız ve artık bu imge dinî, mitolojik ve kültürel anlamlarından ziyade (elbette tamamen anlamsal olarak sıyrılmamıştır) sanatçının kendine özgü açıklaması ile anlaşılabilir duruma gelmiştir.
Marcel Duchamp’ın bir Fransız atasözü olan “Bir kapı ya açıktır ya da kapalıdır” sözüne meydan okuduğu enstalasyonu aslında sanatçının Paris’de 11, rue Larrey’deki atölyesinde banyo ve aynı zamanda yatak odasının ortak kapısı olarak kullanılmıştır. İlki 1927’de, ikincisi ise 1963’te yapılan kapı, yatak odası ile banyo arasına yerleşecek şekilde dar ve uzun şekilde ahşaptan imal edilmiş olup aynı anda iki mekânı birbirinden ayırmak için kullanılmıştır. Yani burada kapı hangi mekânı kapatırsa kapatsın aynı zamanda açıktır. Bu enstalasyon ile ilgili öne sürülen görüşlerden birisi de başkası tarafından imal edilen bir nesnenin arkasındaki fikir, o hazır malzemeyi sanat eseri yapıp yapmayacağı konusudur.
Carsten Höller kapı imgesi ile topluluk normlarının varsayımsal tutarlığını tartıştığı enstalasyonu Sürgülü Kapılar’ı (Sliding Doors) 2003 yılında Tate Modern Müzesi’nin bir grup sergisi için tasarlamıştır. Dikkatleri uzayda yolculuk etme eylemine odaklama çabasıyla algısal deneyimin yönünü değiştiren bu katılımcı heykel, psikolojik bir deney karakteri üstlenmiştir. Tate Modern Müzesi’nin bu enstalasyon hakkındaki yazısında katılımcıları “oyuncu, veri ve analist” melezi haline getirdiği belirtilir. Burada amaç nesneyi yani kapıyı anlamaktan çok özneyi yani katılımcıyı konuya yoğunlaştırmaktır. Yoğunlaşmadan kasıt izleyicinin camdaki sonsuz yansıması ile diğer katılımcıların çalışma biçimini algılayıp, onlarla ilişki kurma biçimini etkilemektir. Kapıların beklenmedik zamanlarda açılıp kapanması izleyicinin görüş açısının genişleyip daralmasına sebep olur. Tate küratörü Jessica Morgan’a göre çevrenin algısal istikrarsızlığı birleştiğinde, kolektiften bir kopuş meydana gelir, camdaki sonsuz yansımalar her kapı açıldığında benliği böler ve parçalar, başka bir kişinin varlığını ortaya çıkartır, Höller bu konu için; “Böylece ayırt edilemez hâle geliyorsunuz, bir bedeniniz olduğunu unutup diğer bedenlerle iletişime geçmek mümkün hâle geliyor çünkü ayrım yapmak anlamsızdır.” der.
Kapalı bir kapı merak uyandırır, açık kapı ise davet anlamına gelir. Basit bir deyişle geçiş anlamına gelir. Kapı bir savunma ve engeldir, güven verir, ama aynı zamanda yeni başlangıçların da bir işaretidir.
Sürrealist ressam Rene Magritte eserlerinde çok defa kapı imgesini metafor olarak kullanmıştır. Deniz kıyısında açık bir kapı ve kapının arası ile manzaraya taşan bir bulut imgesinin aktarıldığı La victoire (Zafer) adlı resmini 1939 yılında yapmıştır. Magritte yapıtın şiirsel gizemi, normal olarak algılanan şeylerden sapmalar en aza indirildiğinde yoğunlaşır. Ufuk çizgisi, yani gökyüzü ve yeryüzünün birleştiği nokta insan zihninde önemli mistik bir etkiye sahiptir. Bu eserde de toprak, gökyüzü ve yeryüzü, açık bir kapının arasından buluşur ve yeni olasılıklara işaret eder. İzleyici için yeryüzü, deniz ve gökyüzünün birleştiği noktalara rehber olur ve basit bir nesne olan kapı mistik bir portal haline gelir. Magritte’in çok sevdiği motif olan bulutlar doğası gereği bir muamma olduğu için, buradaki bulut, paradoksal bir şekilde, resimdeki en az muamma unsuru gibi görünüyor.
Kapı ve kapıların biçimlerine yüklenen anlam, mecaz veya gerçek, sosyal veya ekonomik, sanatsal veya dinsel, kavramsal, işlevsel veya sembolik olup olmadığı önemli olmaksızın geçmişten günümüze devam etmiş ve gelecekte de devam edecek bir öneme sahip olacaktır. Günlük yaşamımızın sıradan bir nesnesi olan kapıların durmadan gelişen sembolik anlamlarına yenileri eklenecektir ve bu dramatik nesneler tercih edilmekten vazgeçilmeyecektir.
Kaynaklar
Wilkinson, K., (2011). Semboller ve İşaretler, İstanbul, Alfa Basım Yayım Dağıtım.
Altuntek, S.,(2010,Haziran). Şanlıurfa ili Bediüzzaman Mezarlığı yazıtlarındaki ‘’uçmak’’ ve ‘’kapı’’ metaforları üzerine bir simgesel antropolojik çözümleme, Edebiyat Fakültesi Dergisi, 1.Sayı, 15-32.
Öztürk, Ö., (2019). Simya Kapısı, Porta Alchemica (Roma), E.t. 10.04.2023. https://ozhanozturk.com/2019/09/02/simya-kapisi-porta-alchemica-roma/
Suchin, P., (2020). Construction of the Month — Marcel Duchamp: Door: 11, rue Larrey, E.t. 11.04.2023. https://www.ledocument.com/issue-four/peter-suchin-picks-a-fight-with-marcel-duchamp
Kahraman, A., (2017, Mayıs). Yunus Emre Divanı’nda Şeriat, Tarikat, Hakikat ve Marifet (Dört Kapı), Kocaeli İlahiyat Dergisi, 1.Sayı, s.1-18.
Griffin, C., (2012, Haziran). Carsten Höller Sliding Doors 2003, E.t. 11.04.2023. https://www.tate.org.uk/art/artworks/holler-sliding-doors-t12295
Bagmet, E., Victory, https://arthive.com/renemagritte/works/333557~Victory
Müzayede metni, https://www.christies.com/en/lot/lot-4050440